Search
English Turkish Sentence Translations Page 21261
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| trying to attract a mate. | büyük bir uğraş içinde. | Ganges-1 | 2008 | |
| And in the warm air, newly emerged insects gather in mating swarms. | Yumurtalarından yeni çıkmış böcekler | Ganges-1 | 2008 | |
| But for others, life in the valley is more relaxed. | Ama bazıları vadide daha sakin bir hayat sürüyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Goral are small goat antelopes, | Goral'lar yani küçük keçi antiloplar, | Ganges-1 | 2008 | |
| perfectly suited to life on the rugged, grassy hillsides. | otlarla kaplı dik yamaçlarda yaşamak için yaratılmış canlılar. | Ganges-1 | 2008 | |
| Small family groups must make the most of the rich grazing | Küçük ailelerden oluşan sürüler yaz sona ermeden önce bu zengin otlakların | Ganges-1 | 2008 | |
| before the summer ends. | tadını çıkarmak zorunda. | Ganges-1 | 2008 | |
| The profusion of meadow flowers provides the local hill people | Otlak çiçeklerinin bolluğu yöre halkına | Ganges-1 | 2008 | |
| with one of their most treasured harvests. | en değerli hazinelerinden birini sunuyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| In these remote valleys, virtually everything has to be home grown. | Bu ıssız vadilerde nerdeyse her şeyin ev yapımı olması gerekiyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Watered by mountain streams and warmed by the late summer sun, | Dağdan gelen derelerle sulanan ve güneş ışınlarıyla ısınan | Ganges-1 | 2008 | |
| the village terraces are bursting with new life. | köy bahçeleri de, yazları farklı bir havaya bürünüyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| It feels like a high altitude Garden of Eden. | Burası yüksek rakımlı bir cennet bahçesini andırıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| But harsh realities are never far away. | Ama hayatın acı gerçekleri de pek uzakta değil. | Ganges-1 | 2008 | |
| In just two months, this village and hundreds like it across the high valleys | İki ay kadar sonra bu ve buna benzer yüzlerce yüksek dağ köyü | Ganges-1 | 2008 | |
| will be abandoned for the winter. | kış için terk edilecek. | Ganges-1 | 2008 | |
| And even the summer nights hold an unwelcome chill. | Daha şimdiden yaz geceleri hava oldukça serinlemiş. | Ganges-1 | 2008 | |
| After dark, the village takes on a siege mentality. | Güneş battıktan sonra köy ahalisi dış dünyayla bağını koparıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Stock is brought in, dogs are chained | Sürüler içeri alınıyor, köpekler zincirleniyor | Ganges-1 | 2008 | |
| and doors are bolted. | ve kapılar sürgüleniyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| The villagers close themselves off from some very unwelcome visitors. | İstenmeyen misafirlerden çekinen köylüler kendilerini evlerine kilitliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Asiatic black bears weigh as much as a man, | Asya'nın kara ayısı bir insan büyüklüğünde, | Ganges-1 | 2008 | |
| and late summer is the time for them to make the most of the season's bounty | ve yazın sonlarına doğru mevsimin getirdiklerinden faydalanıp | Ganges-1 | 2008 | |
| as they stock up for the coming winter. | kış için stok yapmak üzere dolaşmaya çıkıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| The village terraces are irresistible. | Köylülerin bahçeleri onu hemen cezbediyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| And it's not just bears on the prowl. | Dışardaki tek tehlike ayılarda değil. | Ganges-1 | 2008 | |
| Foxes take their pick of the fallen apples. | Tilkiler yere düşen elmalardan paylarını almak için bahçelere geliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| And in the shadows, an even more sinister presence is lurking. | Ama karanlık çok daha tehlikeli bir hayvanı gizliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Although the leopards are mainly attracted to the village dogs, | Genellikle köpekler için köye yaklaşsa da, leoparın daha acımasız | Ganges-1 | 2008 | |
| they have a darker side and are not above attacking people. | bir yönü olduğu ve insanlara saldırdığı bilinen bir gerçek. | Ganges-1 | 2008 | |
| This isn't new. | Hem bu yeni bir şey de değil. | Ganges-1 | 2008 | |
| These valleys have often been plagued by man eaters. | Bu vadiler insan yiyen canlılar tarafından sık sık ziyaret edildi. | Ganges-1 | 2008 | |
| In the 1920s, one male leopard killed at least 126 people, | 1920'lerde bir erkek leopar 126 dan fala insanı öldürdü, | Ganges-1 | 2008 | |
| many of them pilgrims en route to the high temples. | ve kurbanlarının büyük çoğunluğu, yüksek kesimlerdeki tapınaklara yol alan hacılardı. | Ganges-1 | 2008 | |
| Today, such events are unlikely to be repeated. | Günümüzde bu tür olaylara pek sık rastlanmıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| The old foot trails have been largely replaced by roads, | Artık eski patikaların yerini yollar aldı. | Ganges-1 | 2008 | |
| which means thousands of pilgrims can now easily reach | Bu binlerce hacının en ücra köşelerdeki dağ tapınaklarına bile | Ganges-1 | 2008 | |
| even the remotest of mountain shrines. | kolayca ulaşabildikleri anlamına geliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| And this one, the last of the four sacred sources of the Ganges, | İşte bu tapınak da Ganj'ın kutsal sayılan kaynaklarından sonuncusunda, | Ganges-1 | 2008 | |
| is the busiest and most important temple of them all. | ve tapınaklar arasında en yoğun en önemli olanı. | Ganges-1 | 2008 | |
| This is Gangotri, | Burası Gangotri, | Ganges-1 | 2008 | |
| the place where Hindus believe the Ganges first appeared on Earth. | Hinduların Ganga'nın yeryüzüne indiği yer olduğuna inandıkları bölge. | Ganges-1 | 2008 | |
| As a goddess, Ganga originally watered the gardens of heaven, | Bir tanrıça olan Ganga aslında cennetin bahçelerini suluyordu, | Ganges-1 | 2008 | |
| but her purifying powers were needed on Earth | ama yeryüzünde onun saflaştıran gücüne ihtiyaç duyuldu, | Ganges-1 | 2008 | |
| to cleanse the ashes of the dead. | ölülerin külleri yıkanması gerekiyordu. | Ganges-1 | 2008 | |
| Ganga agreed to come to the aid of humankind | Ganga insan ırkının çağrısını yanıtlamaya karar verdi | Ganges-1 | 2008 | |
| but the impact of her descent would have destroyed the Earth. | ama onun yeryüzüne inişi dünyayı yok edebilirdi. | Ganges-1 | 2008 | |
| So another god, Shiva, intervened. | Bu yüzden başka bir tanrı, Şiva devreye girdi. | Ganges-1 | 2008 | |
| At Gangotri, he caught the falling river in his hair, | Yeryüzüne inen Ganga'yı Gangotri'de saçlarından yakaladı, | Ganges-1 | 2008 | |
| cushioning her arrival and channelling the flow | bir yatık görevi görerek nehrin azgın sularının | Ganges-1 | 2008 | |
| into thousands of lesser streams. | binlerce küçük dereye bölünmesini sağladı. | Ganges-1 | 2008 | |
| The spectacular waterfall here is a very earthly reminder | Burada ki göz alıcı şelale o coşkun inişin dünyadaki | Ganges-1 | 2008 | |
| of that tumultuous descent. | simgelerinden biri oldu. | Ganges-1 | 2008 | |
| The river here is already wide and powerful, | Buraya gelen nehir zaten geniş ve güçlüdür, | Ganges-1 | 2008 | |
| fed by one of the Himalaya's largest glaciers higher up the valley. | vadinin üst tarafında bulunan Himalayalar'ın en büyük buzulları tarafından beslenir. | Ganges-1 | 2008 | |
| Just a few hundred years ago, that same glacier filled this valley, | Birkaç yüzyıl kadar önce, aynı buzul bu vadiyi de kaplıyordu | Ganges-1 | 2008 | |
| reaching right down to the village. | ve nerdeyse köye kadar uzanıyordu. | Ganges-1 | 2008 | |
| Now, in the face of rising temperatures, it's retreated over 12 miles. | Ama şimdi sıcaklıktaki artışla birlikte yaklaşık 20 kilometre kadar geri çekildi. | Ganges-1 | 2008 | |
| Only the most determined make the final journey up valley | Sadece en adanmışlar vadinin üst kısmına doğru çıkıp | Ganges-1 | 2008 | |
| to the farthest extremity of the river. | nehrin en uç noktasına kadar ulaşabiliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Their destination is Gaumukh, the Cow's Mouth, | Onların hedefi süt rengi bir derenin aktığı buz mağarası Gaum | Ganges-1 | 2008 | |
| an ice cave from which flows a milky stream. | yani ineği ağzı. | Ganges-1 | 2008 | |
| This cold and lonely place is considered by many to be the source of the Ganges. | Bu soğuk ve ıssız yer birçok kişi tarafından Ganj'ın gerçek kaynağı olarak niteleniyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| For most pilgrims, it's a fleeting visit, | Hacıların bu bölgeyi ziyareti kısa sürüyor, | Ganges-1 | 2008 | |
| just time for a few prayers and a ritual bath in the frigid waters. | sadece birkaç dua okuyup, buz gibi sularda törensel bir banyo yapıyorlar. | Ganges-1 | 2008 | |
| Yet even here, it's faith rather than geography | Ama burası için yapılan kaynak tanımı da coğrafyadan çok | Ganges-1 | 2008 | |
| that is defining the source. | inanca dayalı. | Ganges-1 | 2008 | |
| Higher still, up above the glacier, there is more running water. | Çünkü daha yukarılarda buzulun daha üst kısımlarında da akmakta olan sular var. | Ganges-1 | 2008 | |
| If the source of a river is the point farthest from the sea, | Bir nehrin kaynağı onun denize olan en uzak noktasıysa eğer, | Ganges-1 | 2008 | |
| then it's here, in the meadows of Tapovan, | o zaman Ganj'ın | Ganges-1 | 2008 | |
| that the spiritual and geographic origins of the Ganges | ruhani ve coğrafi kaynağı burası, | Ganges-1 | 2008 | |
| finally come together. | yani Tapovan çayırları olmalı | Ganges-1 | 2008 | |
| Surrounded and protected by the mountain gods, | Zaten başka hiçbir yer Hindistan'ın en kutsal nehrinin doğduğu yer olmaya, | Ganges-1 | 2008 | |
| nowhere could be more fitting as the birthplace of India's holiest river. | dağ tanrıları tarafından çevrelenen ve korunan bu bölge kadar uygun olamaz. | Ganges-1 | 2008 | |
| Few visit this wild place. | Bu vahşi bölgeyi çok az insan ziyaret ediyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Only the hardiest sadhus, or holy men, | Sadece en güçlü Sadular yani keşişler | Ganges-1 | 2008 | |
| come to pay their respects at the very heart of the Hindu world. | Hindu inanışının tam kalbine gelip tanrılarına saygısını sunabiliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| These mountain slopes feed the true headwaters of the Ganges. | Bu karlı zirveler Ganj Nehrini besleyen en uzaktaki sular olarak biliniyor . | Ganges-1 | 2008 | |
| A thin covering of grasses attracts blue sheep, or bharal, down to graze. | İnce ot tabakası Baral'ları yani Mavi Koyunları da bu bölgeye çekiyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Their phantom like predator follows. | Ve bir hayalet gibi hareket eden avcıları da peşlerinden geliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| At over 4,000 metres, the summer heat keeps the streams running by day, | Yaz sıcağı, dereleri gündüzleri 4000 metrenin üzerindeki | Ganges-1 | 2008 | |
| but at night, most freeze over. | yüksekliklerde bile akmasını sağlıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| This daily round of freeze and thaw | Ama gece bunların birçoğu donuyor, | Ganges-1 | 2008 | |
| prises rocks away from the unstable slopes. | donma ve çözülmenin bu gündelik döngüsü kayaların dik yamaçlardan düşmesine sebep oluyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| These landslips expose just what the bharal are looking for. | Ve bu heyelanlar Baralların aradığı şeyi ortaya çıkarıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| They're still shedding their thick winter coats. | Barallar hala kışlık kürkleriyle dolaşıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| In doing so, they lose minerals | Ve bunu yaparken mineral kaybediyorlar, | Ganges-1 | 2008 | |
| which must be replaced if they are to stay healthy. | sağlıklı kalabilmek için depolarını yeniden doldurmak zorundalar. | Ganges-1 | 2008 | |
| Freshly exposed saltlicks are sought out, | Ortaya çıkan tuz çevredeki tehlikeye hiç aldırmadan, | Ganges-1 | 2008 | |
| no matter what the danger. | özenle yalanıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| For the unwary, these isolated meadows become a final resting place. | Dikkatsiz davrananlar için bu ıssız otlaklar nihai dinlenme yerine dönüşebiliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| Hindus believe the source of the Ganges | Hindular Ganj'ın kaynağının, | Ganges-1 | 2008 | |
| is a crossing point between heaven and Earth. | cennetle dünya arasındaki bir geçiş noktası olduğuna inanıyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| By late summer, there's a very powerful meteorological reminder | Yazın sonlarına doğru bu mitolojik bağlantıyı hatırlatan | Ganges-1 | 2008 | |
| of that mythological connection. | güçlü bir meteorolojik olgu devreye giriyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| The monsoon has arrived. | Muson geliyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| These torrential storms contribute over half the total annual flow of the river | Birkaç hafta süren bu yağmur fırtınaları nehrin yıllık debisinin | Ganges-1 | 2008 | |
| in just a few weeks. | yarıdan fazlasını oluşturuyor. | Ganges-1 | 2008 | |
| A destructive power is unleashed across the Himalaya, | Yok edici bir güç, zembereği boşalmışçasına Himalayalar'dan aşağı doğru iniyor, | Ganges-1 | 2008 | |
| one that echoes the descent of Ganga from the heavens. | ve Ganga'nın cennetten indiği anın bir yansımasını yaşatıyor. | Ganges-1 | 2008 |