Search
English Turkish Sentence Translations Page 20190
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| After you do this, there's no way back. | Bunu yaptıktan sonra geri dönüş olmayacaktır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Help yourself, | Kendine acı da gerçeği söyle artık. Frank. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Okay, listen, I'll tell the police. | Tamam dinle! Polise anlatacağım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You have something to tell? | Anlatacak bir şeyin mi var? Evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tell me! | Anlat bana! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Stop it. Tell me! | Kes şunu. Anlat dedim! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tell me! | Anlat! Dur artık! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tell me! Frank! | Anlat hadi! Frank! Aman Tanrım! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Look at the state you've got yourself into. | Kendini soktuğun şu duruma bak! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Look at the pair of you. | Kendinize bir bakın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| We don't want that, do we? | İstediğimiz bu değil öyle değil mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| This won't help Liam, will it? | Bu Liam'a yardım etmeyecektir ne dersin? | Fortitude-1 | 2015 | |
| He needs you, Frank. | Onun sana ihtiyacı var Frank. Güçlü olmana ihtiyacı var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You're a good man, Frank. | İyi bir adamsın Frank. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You'd never hurt Liam, would you... | Liam'ı asla incitmezsin ve kimseye zarar vermezsin. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Let's go home. | Eve gidelim hadi. İşte böyle. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Dogs found this glove outside of town | Köpekler kasabanın dışında kurumuş kanla kaplı eldivenini buldular. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Ronnie's? | Ronnie'nin mi? Yine de emin olmam gerekiyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Minus 20 last night. | Dün gece sıfırın altında 20 dereceydi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| We're only looking for a body now. | Artık yalnızca ceset arıyoruz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yes, you. You already got your bear... | Evet, sen. Ayın var ya zaten... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I should tell her. | Kıza söylemem gerek. Olmaz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Let me deal with it. | Bırak bunu ben hâlledeyim. Emin misin? Evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I will. | Hâllederim. Tamam. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Rain's over. | Yağmur durdu. O kadar emin olma. | Fortitude-1 | 2015 | |
| The sky is still overcast. | Gökyüzü hâlâ bulutlu. Bahse girerim yine yağacak. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Wait. Look. | Bekle! Baksana. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Pizza is ready. | Pizza hazır! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Come on. It's just pizza. | Hadi ama! Yalnızca pizza. Seni ısıracak değil ya! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, it's the beginnings of a pattern. | Aslında yapının başlangıcı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| And Shirley attacked | Shirley de saldırıp annesini öldürmeye teşebbüs etti. | Fortitude-1 | 2015 | |
| We don't see that happen. | Olan biteni anlamıyoruz ama bu psikotik bir durum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| The toxins accumulate | Yırtıcı hayvanlarda toksin birikmesi. Shirley Allerdyce da yırtıcı bir hayvandı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frank! Oh, my God. | Frank! Aman Tanrım! Gerçeği bulamazsak Liam'ı götürecekler. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Who was there when Bill Pettigrew died? Come on, Henry. | Bill Pettigrew öldüğünde orada kim vardı? Hadi ama Henry. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You'll have to accept | Asla anlamayacağımız bazı şeyler olduğunu kabul etmen gerekecek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| When's he coming back? I'd like to talk to him. | Ne zaman geri gelecek? Onunla konuşmak istiyorum. 1 | Fortitude-1 | 2015 | |
| Elena! | Elena! Ne? Cevap verecek misin? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Midnight Sun Hotel. How can I help you? | Geceyarısı Güneşi Oteli. Nasıl yardımcı olabilirim? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yeah, hello. I'm trying to get hold of DCI Morton. | Alo. Müfettiş Morton'la bağlantı kurmaya çalışıyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Do you know where he is? | Nerede olduğunu biliyor musunuz? Dışarı çıkmış. | Fortitude-1 | 2015 | |
| If you see him, could you tell him... | Görürseniz acaba ofisini aramasını söyleyebilir misiniz? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Of course. Of course I will. Thank you. Bye. | Tabii ki. Tabii ki söylerim. Teşekkür ederim, hoşça kalın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Would you like me to take you to the medical center? | Sizi sağlık merkezine götürmemi ister misiniz? | Fortitude-1 | 2015 | |
| You called the police? | Polisi aradınız mı? Gelmenizin sebebi bu mu? | Fortitude-1 | 2015 | |
| No. I wanted to make sure you're okay. | Hayır, iyi olduğunuzdan emin olmak istedim. İyi değilsiniz yani biliyorum tabii ki... | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, I'm not okay, Mrs. Sutter. | Aslında hiç iyi değilim Bayan Sutter. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'm very far from okay. | İyi olmaktan çok uzağım. | Fortitude-1 | 2015 | |
| When someone behaves the way your husband did, though... | Birisi kocanızın yaptığı gibi davrandığında... | Fortitude-1 | 2015 | |
| Consequences are inevitable. | ...sonuçları da kaçınılmazdır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| He's all right, isn't he? | İyi... öyle değil mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I don't know. | Bilmiyorum. Hiç bilmiyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| and you won't believe what Pettigrew found. | ...Pettigrew'un ne bulduğuna inanmayacaksın. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Those squiggly lines are bones, | Şu kıvrımlı hatların anlamı kemikler, hayvan kalıntıları ve dişler. | Fortitude-1 | 2015 | |
| an elephant's graveyard of mammoth beasts, | Bir mamut mezarlığındaki... | Fortitude-1 | 2015 | |
| a hoard of ivory underneath the ice | ...buzun altında istiflenmiş lanet olası bir servet değerindeki fildişleri. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So call me when you surface. | Pekâlâ, ortaya çıkardığında ara beni. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Thank you for coming. | Geldiğiniz için teşekkürler. Lütfen oturun. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I want to talk to you about something | Sizinle Liam'ı çok etkileyen bir şey hakkında konuşmak istiyorum. Liam mı? | Fortitude-1 | 2015 | |
| What I'm about to say is sensitive, | Söylemek üzere olduğum şey çok hassas bir konu... | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's been suggested that there are | Bu adada bir takım çevresel toksinlerin bulunduğu ileri sürüldü ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| and it may be possible | ...Liam'ın da etkilenmiş olması muhtemel görünüyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Now, we want to see | Liam'ın beyninde bu toksinlerin var olup olmadığını görmek istiyoruz ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| and in order to do that, | ...bunu yapmak için de omurgasından bir miktar sıvı almamız gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No, I'm sorry. I don't think he's ready for that, not now. | Hayır, üzgünüm ama şimdilik buna hazır olmadığını düşünüyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| As I understand it, | Anladığım kadarıyla karmaşık bir işlem değil. Birkaç dakika içinde bitiyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I know how difficult this must be. | Ne kadar zor olduğunu biliyorum. Nasıl? | Fortitude-1 | 2015 | |
| How would you know that, Governor? | Nereden biliyorsunuz Vali Hanım? | Fortitude-1 | 2015 | |
| We need to understand what made Liam | Liam'ın Profesör Stoddart'a saldırmasının sebebini anlamamız gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Because it may still be affecting him. | Çünkü onu hâlâ etkiliyor olabilir ve belki de hiç iyileşmiyordur. | Fortitude-1 | 2015 | |
| If we found that a chemical | Liam'ın davranışlarını değiştiren kimyasal bir şeyler bulursak o zaman her şey değişir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It would mean that what happened | Gerçekleşenlerin Liam'ın suçu olmadığı anlamına gelir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I am here to see Shirley. | Shirley'i görmek için geldim. Sağlık merkezinden burada olduğunu söylediler. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Why was she moved? 1 | Neden buraya taşındı? | Fortitude-1 | 2015 | |
| We needed to perform some tests. | Bazı testler yapmamız gerekti. Burası hayvanlar için. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'm sorry. | Üzgünüm. Onu görmem gerek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Der na. | Buradasın işte! Zavallı güzel meleğim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Postmortems are usually performed | Otopsiler genelde suçun kurbanına yapılır failine değil. | Fortitude-1 | 2015 | |
| These were exceptional circumstances. | İstisnaî durumlar vardı. Size söyleyebileceğim... | Fortitude-1 | 2015 | |
| there was no violence in Shirley, | ...Shirley'de hiç şiddet eğilimi olmadığıdır. Asla yoktu! | Fortitude-1 | 2015 | |
| What happens when you are finished? | İşiniz bitince ne olacak? Ailesine teslim edilecek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| There is only her mother. | Yalnızca annesi var. O zaman bilmiyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No one seems to. | Kimse yok gibi görünüyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| What were you whispering about? | Ne hakkında fısıldaşıyordunuz? Ne fısıldaşması? | Fortitude-1 | 2015 | |
| You and Dan were | Sen ve Dan bugün erkenden fısıldaşıyordunuz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yes. Um... | Evet, şey... Neydi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Dan thinks... | Dan en kötüsüne hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünüyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Is it your father's? | Bu babana mı ait? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'm so sorry, Carrie. | Çok üzgünüm Carrie. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No. Just get off of me. | Hayır, bırak beni. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Don't say that! | Böyle söyleme! Ölmedi o! Ölmedi! | Fortitude-1 | 2015 | |
| My dad wouldn't leave me! He's coming home! | Babam beni bırakmaz! Eve geliyor! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Carrie. | Carrie. Kapıyı aç lütfen. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Liam, this is gonna hurt a bit, okay? | Liam biraz acıyacak tamam mı? Uzun sürmeyecek. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's okay. It's okay. | Sorun yok. Geçti. İyi çocuk. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's okay. | Sorun yok. Nefes al. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Hold still, sweetie. | Biraz daha dayan tatlım. Neredeyse bitti. Kıpırdama. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Just breathe. | Yalnızca nefes al. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Thanks. | Teşekkürler. Hepsi bu kadar. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Nearly there. | Az kaldı. | Fortitude-1 | 2015 |