Search
English Turkish Sentence Translations Page 20186
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Where have you been? | Nerededeydin? Öğretmenin evinde. | Fortitude-1 | 2015 | |
| There's all other kinds of weird shit, | Huniler, ölçekler falan her çeşit tuhaf malzeme var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Where did you get this? | Nereden buldun bunları? Evinden. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I broke in. | İçeri girdim. Niye? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I knew he wasn't there. | Evde olmadığını biliyordum. Adam bir besleyici. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yeah, not only that. Where is it? | Evet ama yalnızca bu değil. Nerede bu? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Leave this with us. | Bunları bize bırak. Şimdi ne yapacaksınız peki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| What's more important right now | Şu anda önemli olan senin ne yapacağın. Ronnie'yi aramaya gideceksin. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Today, you broke into a man's house, | Bugün de şu anda yalnızca tanık olan bir adamın evine izinsiz girdin. Hayır, oydu! | Fortitude-1 | 2015 | |
| My next step will be to arrest you | Toz olup Ronnie'yi aramaya gitmediğin sürece sonraki adımım seni tutuklamak olacaktır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| But it's him. | Ama o yaptı! Herif ucubenin teki ve oğlumu da bütün bu tuhaf işlere bulaştırdı! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Frank, listen to the sheriff. | Frank! Şerifi dinleyip bunu bize bırak. | Fortitude-1 | 2015 | |
| How did you... Never mind that. | Nereden buldunuz... Boş ver bunu! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Well, these were taken during a hunting trip. | Bunlar bir av gezisi sırasında çekildi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's tradition here to anoint the kids | İlk öldürülen avın kanıyla çocukları kutsamak burada bir gelenektir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I want a lawyer. | Avukat istiyorum. Bu ayarlanabilir. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'm not answering any questions without a lawyer. | Avukat olmadan hiçbir soruyu cevaplamıyorum. Tamam. | Fortitude-1 | 2015 | |
| We can do this without questions. | Sormadan da bunu hâlledebiliriz. Herhangi bir şeye... | Fortitude-1 | 2015 | |
| We'll talk about literature. | Edebiyat hakkında konuşalım. Bu kitabı daha önce okumuştum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It was about religion, | Dinle ilgiliydi ama kesinlikle maneviyatı güçlü bir adam değilim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You surprise me. | Beni şaşırtıyorsunuz. Kitapta takılıp kaldığım bir resim vardı. | Fortitude-1 | 2015 | |
| It's the image of the world as an aquarium... | Dünyanın akvaryuma benzeyen bir resmiydi ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| and inside it is human life, | ...içindeki insan hayatı tümüyle küçük balıklarınki gibiydi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| And we're looking at them | Onlara tamamen farklı açılardan yani farklı açılarla, farklı ışıklarda bakıyoruz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Peeping Tom. | Röntgenci. Evet, sanırım öyle. Doğru. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Something like that, yeah. | Onun gibi bir şey, evet. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Maybe that's what God is, | Belki de Tanrı da budur. Röntgenci. | Fortitude-1 | 2015 | |
| great cop up in the sky looking down at us. | Bizi izleyen gökyüzündeki büyük polis. İlginç bir düşünce. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Anyway, I look into this aquarium, | Her neyse! Bu akvaryuma bakıp Marcus'u gördüm. | Fortitude-1 | 2015 | |
| of dogs, | ...80'lerin klasik plaklarının âşığı! | Fortitude-1 | 2015 | |
| And I also see Markus... | Ayrıca Markus'ta gördüğüm diğer şey... | Fortitude-1 | 2015 | |
| who's a man that has a very interesting relationship | ...annesiyle oldukça ilginç bir ilişkisi olan bir adam olduğu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'm assuming that is mom. | Bunun annen olduğunu farz ediyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| My mother has nothing to do with this. Why... | Annemin bununla bir ilgisi yok. Niye... neden bunları getirdiniz ki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| No questions, remember? | Soru yok unutma. Her iki taraf için de. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Do you want to tell him? | Ona söylemek ister misin? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Shirley Allerdyce... | Shirley Allerdyce... | Fortitude-1 | 2015 | |
| is lying in the morgue | ...öz annesine saldırdıktan sonra şu anda morgta yatıyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Shirley? | Shirley mi? Kız öldü Markus. Ölüsünü bulduk. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Your girlfriend, | Sevgilin tıpkı Liam Sutter gibi öğrencindi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I never... | Asla... asla incitmem... | Fortitude-1 | 2015 | |
| I loved her. | Onu seviyordum. Sevmek mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| You were feeding her to death. | Kızı öldüresiye besliyordun. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I'm innocent. | Masumum ben. Hayır. Öyle ya da böyle katilsin. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I don't know. | Bilmiyorum. Neyi bilmiyorsun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| The signs, | Aradığınız belirtileri. | Fortitude-1 | 2015 | |
| is like laughing... | ...gülme hissi. Yalnızca gülecek gibiyim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| When do you anoint it? | Ne zaman kutsayacaksın? Kanla yani. Hazır olduğunda. | Fortitude-1 | 2015 | |
| When I was a boy, we used to go down to the beach. | Ben çocukken sahile giderdik. | Fortitude-1 | 2015 | |
| One time, during the war, | Bir keresinde, savaş sırasında çadırının dışında tek başına oturmuş... | Fortitude-1 | 2015 | |
| We cheeked him. | Adama küstahça sorduk. | Fortitude-1 | 2015 | |
| "Hey, mister, | Bayım neden uçağınızı uçurmuyorsunuz? | Fortitude-1 | 2015 | |
| And he said he was just about to go on his last mission. | Neredeyse son görevine gitmek üzere olduğunu söyledi. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Packed up, gave us what was left of his food, | Toparlandı, yemeğinin geri kalanını bize verdi ve... | Fortitude-1 | 2015 | |
| and we watched him head off... | ...uzaklaşıp gitmesini aynen böyle yalnızca izledik. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No lonely impulse of delight. | Keyfin kasvetli dürtüsü olmadan. | Fortitude-1 | 2015 | |
| No rage at the dying light. | Ölen ışığa hiçbir öfke duymadan. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Just matter of fact. | Yalnızca bir muamma. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So you never knew if he survived? | Peki yaşayıp yaşamadığını hiç öğrenmediniz mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| But I wish I could be like that airman. | Yine de o havacı gibi olabilmeyi isterdim. Belki de emeklilğinde Idaho'da yaşamıştır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Do you believe, Henry? | İnanıyor musun Henry? Buna gerçekten inanıyor musun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Doesn't matter what I believe. | Neye inandığım önemli değil. İnsanların efsanelere ve hikâyelere ihtiyacı var. | Fortitude-1 | 2015 | |
| So what do you make of it? | Peki bununla ne yapacaksın? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Oh, now you want my opinion? | Yani şimdi fikrimi mi istiyorsun? Seni sevdiğimi söylemedim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think a man who's playing a part laughs. | Sanırım gülme rolünü oynayan bir adam. | Fortitude-1 | 2015 | |
| He doesn't say he feels like laughing. | Gülüyor gibi hissettiğini söylemez. Ne demek istediğimi anlıyor musun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think we should let him go home and feed Pierre. | Sanırım eve gidip Pierre'i beslemesine izin vermeliyiz. | Fortitude-1 | 2015 | |
| You think we should let him go? | Sence gitmesine izin mi vermeliyiz? Evet... çünkü yapacağımız başka ne var? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Weak, circumstantial stuff, | Evinden çalınan zayıf ve ikinci dereceden kanıt olan... | Fortitude-1 | 2015 | |
| and a lot of inadmissible weirdness | ...bir sürü psikolojik saçmalık ve kabul edilemez garabet ıvır zıvır! | Fortitude-1 | 2015 | |
| I suspect a lawyer will have a lot of questions about that. | Sanırım bir avukatın bu konuda bir sürü sorusu olacaktır. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Yeah, but I don't think he's the fish that we want. | Evet ama onun aradığımız balık olduğunu düşünmüyorum. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Carrie? Love, are you here? | Carrie! Canım burada mısın? Carrie! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Carrie, love, are you here? | Carrie canım burada mısın? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Carrie? | Carrie! Carrie. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Carrie? | Carrie! Carrie canım sen misin? Bak canım, annen. | Fortitude-1 | 2015 | |
| She's teaching piano. | Piano çalmayı öğretiyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Quiet down. | Sessiz olun! Herkes hemen sakin olabilir mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| What? Dan, we've got a serial killer on the loose, | Ne? Dan serbestçe dolaşan bir seri katil varken sakin olmamızı mı istiyorsun? | Fortitude-1 | 2015 | |
| This is all down to us! | Bu hepimizin sorumluluğunda! Ada bunu yapmamıza izin vermeyecektir! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Tell them. | Anlat şunlara. Yeni geldim. Sanmıyorum... | Fortitude-1 | 2015 | |
| In general, I'm not sure about that kind of Gaia theory. | Genel olarak Gaya Teorisi'nin neyle ilgili olduğundan pek emin değilim. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think it works more as a metaphor | Bir çok yönden bilimden çok metafor olarak işlediğini düşünüyorum ama doğru. | Fortitude-1 | 2015 | |
| I think... And what are we doing? | Bence... Ne yapıyoruz peki? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Investors over people | Vali için yatırımcılar daima insan ötesi! | Fortitude-1 | 2015 | |
| You don't know what you're talking about, you old coot. | Neden bahsettiğini bilmiyorsun seni moruk! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Come on. Investors are people. | Hadi ama! Yatırımcılar insan! | Fortitude-1 | 2015 | |
| You sharing the kickback, are you? | Komisyonu da paylaşıyor musunuz? Kapa çeneni Henry! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Hold fire! Who fired the gun? | Ateş etmeyin! Kim ateş etti? Kahrolası ayağımı vurdum! | Fortitude-1 | 2015 | |
| He shot himself accidentally. | Kazayla kendini vurdu. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Get that idiot out of here, | Şu geri zekâlıyı buradan götürüp ayağı için sargı falan bulun! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Charlie, man up. It's just the end of your toe. | Charlie erkek ol biraz! Yalnızca ayak parmağını vurdun. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Put your guns down, | Silahlarınızı yere bırakıp emniyetlerini açın Tanrı aşkına! | Fortitude-1 | 2015 | |
| He's obviously connected. | Olayla apaçık bağlantısı var. İnsanları bir şekilde işliyor. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Shirley, my son Liam, | Shirley de oğlum Liam da onun kurbanları! Tamam, tamam. | Fortitude-1 | 2015 | |
| Wait! Wait up! | Durun! Bekleyin! Sakın bana bekle falan deme! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Nobody knows anything about him. | Kimse onun hakkında bir şey bilmiyor. Kesinlikle! Adamı buraya getirip soralım! | Fortitude-1 | 2015 | |
| Would everybody just hush up | Jules'un konuşabilmesi için herkes susabilir mi? | Fortitude-1 | 2015 | |
| Nothing like this has ever happened here before. | Böyle bir şey burada daha önce hiç olmamıştı. Fortitude bu değil! | Fortitude-1 | 2015 | |
| My son, my little boy, | Çocuğum, oğlum orada öylece yatıyor ve bazı cevaplar istiyoruz. | Fortitude-1 | 2015 |