Search
English Turkish Sentence Translations Page 20191
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
How's it look? | Nasıl görünüyor? Hepsi negatif. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Absolutely no trace of PFAs in Liam's system. | Liam'ın vücudunda kesinlikle PFA'dan hiç iz yok. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Shirley's levels are through the roof. | Shirley'nin sonuçları limitin üzerindeydi. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Maybe children process PFAs differently. | Belki de çocuklarda PFA süreci farklı işliyordur bilmiyorum. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I don't know enough. | Yeterince bilmiyorum yani. Küçük bir çocuğun canını yaktık. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Well, this is something we've eliminated. | Peki, bunu eleyip ilerleme kaydetmiş olduk. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I need some air. | Biraz hava almam gerek. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Daddy's home. | Babam evde! Hanna çantanı sürükleme. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Jason. | Jason. Jase! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Where's daddy? | Babam nerede? Dışarı çıkmış. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Go and get the rest of the stuff out the car, love. | Gidip arabadan eşyalarının kalanını getir hadi tatlım. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Baby. | Canım! Ne oldu böyle? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
What do you think you're doing? | Ne halt ettiğini sanıyorsun? O yapmış gibi görünüyor. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Mr. Sutter. | Bay Sutter. Tuzağa yakalanmış bir hayvan gibi geliyor. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I'm just not... | Ben yalnızca... Ne? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I came here to do research for my PhD, | Buraya çocuklara enjeksiyon yapmak ve bir cinayete tanıklık etmek için değil... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
and witness a murder and... | ...doktora araştırmamı yapmak için gelmiştim. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Liam Sutter had an illness... | Liam Sutter'ın bir hastalığı vardı ve... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
and was seen by Dr. Allerdyce. | ...Doktor Allerdyce tarafından muayene edildi. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Then Shirley attacked her mom. | Sonra da Shirley annesine saldırdı. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
So what if the doctor is the link, | Peki ya doktor bir iletkense ve... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
there's a communicable infection, a contagion, | ...bulaşıcı bir enfeksiyon, bir çeşit hastalıkla bağlantısı varsa? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Vincent, we've got their blood. | Vincent elimizde kanları var. Gel hadi yardım et bana. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Antibody profiles. | Antikor profilleri. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Same antibodies, same infection. | Antikorlar aynı, enfeksiyon aynı. Sana yetişirim. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Where did all this happen, Jason? | Nerede oldu bunlar Jason? Lütfen anlat bana. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Were you in a fight? | Kavga mı ettin yoksa içki mi içtin? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I'm gonna ring Ciaran, okay? | Ciaran'ı arayacağım tamam mı? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Once I was you... | Bir keresinde senin gibiydim. Uzun zaman önceydi. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
You know, the worst part of being in prison, | Hapiste olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
The worst part was... | Çılgınım sevdiğim için seni! ~ | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
like if I still was stabbing. | ...bıçaklıyormuşum gibi uyanmaktı. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
And it was like it was alive. | Tıpkı uyanıkmışım gibiydi. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I couldn't control it. | Kontrol altına alamıyordum. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I would freeze... | Donmuş bir hâlde... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
and stay there for... | ...saatlerce orada öylece kalmıştım... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Because I would become aware, | ...çünkü bir anda her şeyin farkına vardım. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
my... myself. | ...kendimi kaybetmiştim. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I wouldn't be the same anymore. | Artık bir daha eskisi gibi olamazdım. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
You know, just because of a single moment. | Bilirsin işte yalnızca tek bir an yüzünden. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
When my dad used to come home from training, | Babam idmandan sonra eve döndüğünde her yerinde bir sürü çürük olurdu... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
so my mom would give him some frozen peas. | ...bu yüzden annem ona biraz donmuş bezelye verirdi. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
We've established that both Liam's blood | Liam ve Shirley'nin kanlarında aynı E immunoglobulin izotiplerinin... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
This means they had a similar infection. | Bu da benzer bir enfeksiyona sahip oldukları anlamına geliyor. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
What kind of infection? | Ne tür bir enfeksiyon? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Type E is the body's first line of defense | Tip E istilâcı patojenlere karşı vücudun ilk savunma hattıdır. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Anything from tapeworms to... | Tenyadan virüse kadar her şey! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Are we looking at a virus here? | Yani burada aradığımız virüs mü? Bilmiyoruz. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
But could a virus cause this psychotic behavior? | İyi de bir virüs psikotik davranışlara yol açabilir mi? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I got thick skin. | Derim kalındır. Allah kahretsin! Affedersin. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Have you been drinking? | İçkili misin sen? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
So, Natalie, | Peki Natalie böyle bir şey nasıl yayılmış olabilir? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Blood, saliva, sneeze, cough. | Kan, tükürük, aksırık, öksürük. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
So by now, everyone in Fortitude | Yani şu ana kadar Fortitude'daki herkes enfekte olmuş olabilir. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
And slides and slides... | Kaydıraklar ve kaydıraklar... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
We're talking about the town doc. | Burada kasaba doktorundan bahsediyoruz. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Mom! The door! | Anne! Kapı! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Her daughter sold everyone their food. | Herkese yiyecek satan kızıydı. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I can't keep the island open. | Adayı açık tutatmam. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
We have to contain any virus, infection, | Virüs, enfeksiyon yani bu her ne haltsa tespit etmek zorundayız. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
You're suggesting we tell everyone | Bulaşıcı bir hastalık olduğunu ama buradan gidemeyeceklerini söylememizi mi öneriyorsun? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
800 armed civilians and four police officers. | 800 silahlı sivile karşı yalnızca 4 polis memurumuz var. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
You prepare the tests for everyone in town, | Kasabadaki herkes için test ve bunu yürütecek tıbbî bir ekip hazırlayalım. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Oh, thank God. Where is he? | Tanrı'ya şükür! Nerede? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Hey, darling. | Selam canım. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Well, there's no doctor on the island, Ciaran. | Adada hiç doktor yok Ciaran. Ne halt edeceğiz? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Jason? | Jason. Jason! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Nothing. They found nothing. | Hiçbir şey yok! Hiçbir şey bulamadılar. Ki bu iyi bir haber. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I thought it was going to be good news | Vücudunda çevresel toksin bulsalardı iyi haber olacağını sanıyordum. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Then he could be treated. I thought that was good news. | O zaman tedavi edilebilecekti. İyi haberin bu olduğunu düşünmüştüm. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Well, it's good that he hasn't been poisoned. | Zehirlenmemiş olması iyi bir şey. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
So the chemicals, | Yani şu kimyasalları, ayının vücudunda buldukları toksinleri... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Jules. they didn't find those inside my son? | Jules. ...oğlumun vücudunda bulmadılar mı? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
No, they didn't... So there's nothing... | Hayır, bulmadılar... Yani yaptığı şeyi... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
but you can't... to account for what he did. | ...ama yapamayacağın... ...açıklayacak hiçbir şey yok! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Just himself. | Yalnızca kendisi var. O yaptı yani. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
So I have to accept that the only thing | Bu yüzden kabul etmem gereken şey içinde bir çeşit kötülük olduğu. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
God. Jules. | Tanrım! Jules. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I asked him if there was anything that he needed. | ...bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
And he said, | O da dedi ki... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
"Eugene, the only thing that matters now... | Eugene şu anda önemli olan tek şey ışığın niteliğidir. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I loved that. | Bunu sevmiştim. "Işığın niteliği." | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Dan didn't shoot Pettigrew. | Pettigrew'u vuran Dan değildi. Bunu biliyorum. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
You did. | Sen vurdun ama Dan'ın yaptığı buydu. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Handcuffed him. | Onu kelepçeledi. Onu vurduğunda parçalanıyordu zaten. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Tell me why. | Sebebini söyle. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Tell me, Henry, | Anlat Henry yoksa seni Londra'ya geri götürmek zorunda kalırım. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Fuck! Fuck. | Kahretsin! Canın cehenneme. Tanrım! Ölmeye geldim ben buraya! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
This is totally unacceptable! | Bu kesinlikle kabul edilemez! Sana bu kahrolası hakkı veren nedir? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Come on. There's a good boy. | Gel hadi! Bak burada iyi bir çocuk var. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
W What is it? This'll help. | Nedir o? Bunun yardımı olacaktır. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Morphine. No! No morphine! | Morfin. Hayır! Hayır, morfin olmaz! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
No! I don't want it! | Hayır! İstemiyorum! Çok acıyor olmalı! | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Liam's test results were negative. | Liam'ın test sonuçları negatif çıkmış. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Why don't you have a shower, | Neden bir duş alıp yatağa gitmiyorsun? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Got to look after yourself, | Kendine dikkat etmen gerek yoksa kimseye bir faydan olmaz. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Don't say that. | Öyle söyleme. Ne söylemeyeyim? | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
Don't say I'm no use. | Faydam olmadığını söyleme. Frank söylediğim o değildi. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
I just mean you need... Listen to me, Jules. | Demek istediğim yalnızca... Dinle beni Jules. | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |
All war... | Bütün o savaş, askerî eğitim... | Fortitude-1 | 2015 | ![]() |