Search
English Turkish Sentence Translations Page 19586
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Help! Please! | Yardım edin! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Help! I I need some help! | Yardıma ihtiyacım var! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Please, somebody! | Lütfen! Kimse yok mu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey! Help! | Yardım et! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Just hold on! I'm a doctor! I'll be right there! | Dayanın! Ben doktorum. Oraya geliyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Oh, crap. Charlie! | Tanrım! Charlie! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Sweetheart, are you okay? | Tatlım, iyi misin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I dreamt there were no more good days. | Rüyamda artık güzel günler yoktu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Can't get my family. | Aileme ulaşamıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's our S.U.V. | Bu bizim minibüs. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's what I was thinkin'. | Ben de bunu düşünüyordum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hands up! | Eller yukarı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I got her. | Ben hallederim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Get out. Come on. | Çık dışarı. Haydi! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Get out. Get out! | Çık dışarı! Çık! | FlashForward-2 | 2009 | |
| We know you were planning an attack. | Saldırı planınızı biliyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What did you do, huh? Uhh! | Ne yaptınız? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Tell me what happened! Take it easy. | Ne olduğunu söyle! Sakin ol. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We know about the suitcase. Did you set it off? Answer me! | Valizdekini biliyoruz. Onu mu patlattınız? Cevap ver! | FlashForward-2 | 2009 | |
| I blacked out. I was somewhere else. | Gözlerim karardı. Bir yerlerdeydim... | FlashForward-2 | 2009 | |
| There was a storm. The horses were scared. | Bir fırtına vardı. Atlar korkmuştu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What are you talking about? What are you talking about? | Neden bahsediyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| What are you talking Calm down! | Neden bahse... Sakin ol! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Does this look like a dirty bomb to you? | Bu sana bombaymış gibi mi geldi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Does it? We don't know what this is. | Bunun ne olduğunu bilmiyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Maybe they weren't even involved. Are are you guys cops? | Belki onların işi değildir. Siz polis misiniz? | FlashForward-2 | 2009 | |
| What happened? Was it a nuclear attack? | Ne oldu? Nükleer saldırı mıydı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's gotta be the big one. I mean, look. Look at this mess. | Büyük bir şey olmalı. Şu karışıklığa bak! | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's gotta be. | Büyük bir şey olmalı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| When's help getting here? | Ne zaman yardım gelecek? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Look, until emergency services arrive, | Bakın, yardım gelene dek sakin olup... | FlashForward-2 | 2009 | |
| we need to stay calm and help whoever we can, all right? | ...edebildiğimiz herkese yardım etmeliyiz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| They ain't comin'. | Gelmeyecekler. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What? What'd you say? | Ne? Ne dedin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I just heard on my radio, some guy in San Diego. | Radyoda duydum. San Diego'dakiler... | FlashForward-2 | 2009 | |
| They're dealing with the same thing. | ...onlara da aynı şey olmuş. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's more than just L.A., man. | Bu sadece Los Angeles'da olmadı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Sit down. You move, I shoot. | Otur! Hareket edersen, seni vururum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I can't get through to Zoey. What about Olivia? | Zoey'e ulaşamıyorum. Olivia'ya ulaşabiliyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| No. Listen, Zoey's in Seattle right now. | Hayır. Bak, Zoey şu an Seattle'da. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But Olivia's close by, right? | Fakat Olivia daha yakında, değil mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hospital's 2 miles. You can make it on foot. | Hastane 3 km. Uzakta. Yürüyerek gidebilirsin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| No, no, I I I can't just leave | Hayır, hayır. Burayı bırakıp... | FlashForward-2 | 2009 | |
| There's nothing we can do here right now. | Burada yapabileceğimiz bir şey yok. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Okay? Go check on your family. Go! | Tamam mı? Git ve ailene bak. Git! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Move! Aah! | Kımılda! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Watch out! Look out, man! | Dikkatli ol, adamım! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey! Son of a... | Orospu... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Come on, man, get out! | Haydi adamım. Çık dışarı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| There are thousands and thousands | Onbinlerce yaralı insan... | FlashForward-2 | 2009 | |
| of injured people waiting for emergency... | ...acil yardım bekliyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Uh, all we know for certain | Kesin olarak bildiğimiz tek şey,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| is that everyone on the planet | ...gezegendeki herkesin... | FlashForward-2 | 2009 | |
| seemed to have blacked out at exactly the same time. | ...aynı anda bayılmış olduğudur. | FlashForward-2 | 2009 | |
| ...Confirming that | Bayılma olayının... | FlashForward-2 | 2009 | |
| the blackout was a worldwide phenomenon. Officials are... | ...dünya çapında olduğu doğrulandı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Fire services and police services | İtfaiye ve polis merkezleri... | FlashForward-2 | 2009 | |
| are completely overwhelmed at this time. | ...tamamiyle dolmuş durumda. | FlashForward-2 | 2009 | |
| My God. It's the whole world. | Aman Tanrım. Tüm dünya... | FlashForward-2 | 2009 | |
| ...Information as to the cause of the blackout. | ...bayılmaya sebep olan şeyi araştırıyorlar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| So then what is it that they were experiencing? | Sonra bayılma olmuş ve Friedrich Nietzche olmuş çıkmışsın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What about your state of mind? What were you doing? | Bilemiyorum fakat aynı logoda olanı yoktur. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Where's the magic that you wear? | Bir kurabiye mi? Sakladın demek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In my flash forward, | Geleceği görüşümde,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I was investigating what casued all this. | ...bu bayılma olayının neden olduğunu araştırıyordum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I seemed to have an idea why all of this was happening. | Tüm bunların neden meydana geldiği hakkında bir fikrim var gibiydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We know you were planning an attack. | Saldırı yapmayı planladığınızı biliyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Tell me what happened! We didn't do this. | Ne olduğunu söyle! Bunu biz yapmadık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You were still planning on killing thousands of people. | Yine de binlerce insanı öldürmeyi planlıyordunuz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I think God did this to punish us. | Bence bunu Tanrı yaptı. Bizi cezalandırmak için. 1 | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm a little at sea in dealing with Dylan's condition. | Açıkçası Dylan'ın durumu hakkında kafam biraz karışık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| He's autistic. 1 | O otistik. O adam benim için hiçbir şey ifade etmiyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm not gonna cheat on you. | Seni aldatmayacağım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| On March 15th, 2010, you are going to be murdered. | 15 Mart 2010'da, öldürüleceksiniz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's okay, you're gonna be fine. | Sorun yok, iyi olacaksın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're gonna be just fine, okay? | İyi olacaksın, tamam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| What we're gonna do is on one, two, three, | Yapacağımız şey şu; üçe kadar sayacağım ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| you're gonna take a big breath with me, okay? | ...benimle birlikte derin bir nefes alacaksın, tamam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I wish I could have saved more people. | Keşke daha çok insanı kurtarabilseydim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I reached the surface, | Yüzeye ulaştım,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| did the Australian crawl to the shore, | ...kıyıya kadar kurbağalama yüzdüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| and then I walked home. | Sonra da eve gittim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Oh, and then I, you know, | Bir de, biliyorsunuz,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| realized that the whole world had blacked out. | ...bu bayılma olayının tüm dünyada olduğunu öğrendim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That was two weeks ago. | Bu iki hafta önceydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| This is the first time you've seen a doctor? | Olaydan sonra ilk kez mi doktora geliyorsunuz? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, didn't need one till now. | Evet, şimdiye dek ihtiyaç duymadım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Okay. Well, Mr. Ned, I | Tamam. Pekâlâ, Bay Ned... | FlashForward-2 | 2009 | |
| You can call me "Edward." | Bana "Edward" diyebilirsin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Edward. Wait, you know... | Edward... Dur, bir saniye... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Call me "Ned." my friends call me Ned. | ...sen bana Ned de. Arkadaşlarım da öyle der. Hali hazırda çarpıyor! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Ned Ned? | Ned Ned? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Uh, how did you stay so calm? | Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I don't know. I just was. | Bilmiyorum. Böyleyim işte. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It says here that triage gave your morphine for your pain. | Burada, acildekilerin acın için sana morfin verdikleri yazıyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Does that mean Let me tell ya. | Bunun anlamı... Dur açıklayayım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| They should call that stuff "mor fine" | Bu şeye "Mor İyilik" demeliler. | FlashForward-2 | 2009 | |
| 'cause that's how I'm feeling | Çünkü kazadan beri ilk kez, bu kadar iyi hissediyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Well, why didn't you come in sooner? | Peki, neden dana evvel gelmedin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| It didn't start off so bad. You know, I thought I'd maybe | Kendimi kötü hissetmedim. Bilirsiniz, belki de dalağımı... | FlashForward-2 | 2009 |