• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 19080

English Turkish Film Name Film Year Details
* What am I waitin' for? * * Neyi bekliyorum hâlâ * Felicity-1 1998 info-icon
* Maybe I should look inside * * Derinlere bakmalıyım belki * Felicity-1 1998 info-icon
* To know what's right you have to know your heart * * Doğru olanı bulmak için tanımalısın kalbini * Evet. Felicity-1 1998 info-icon
* What am I livin' for? * * Ne için yaşıyorum sanki * Felicity-1 1998 info-icon
* I don't know how * * Bilemiyorum nasıl * Felicity-1 1998 info-icon
* To turn this life around * * Hayatımı düzelteceğimi * Felicity-1 1998 info-icon
* Please help me * * Lütfen yardım et bana * Felicity-1 1998 info-icon
* Let me out, take me in * * Kol, kanat ger bana * Felicity-1 1998 info-icon
* And give me some direction * * * Bir yön ver hayatıma * Ben'in babasıyla. Evet, şimdi biliyorum ama o zaman bilmiyordum. Felicity-1 1998 info-icon
Hi, Dr. Pavone. This is Noel Crane. Merhaba, Dr. Pavone. Ben, Noel Crane. Felicity-1 1998 info-icon
I'm one of the guidance counselors. I work Rehber danışmanlardan biriyim. Felicity-1 1998 info-icon
right down the hall from... from your office. Benim de odam sizin ofisinizin bulunduğu koridorda. Felicity-1 1998 info-icon
I'm calling because I was hoping to get a referral. Beni bir doktora yönlendirmeniz için aramıştım. Felicity-1 1998 info-icon
It's not a big deal. Nothing urgent. I... Önemli bir durum değil. Acil filan değil. Felicity-1 1998 info-icon
When you get this call, give me a call. Mesajımı aldığınızda beni ararsanız... Felicity-1 1998 info-icon
I'd appreciate it. My extension at work is... ...minnettar olurum. İşteki dâhili numaram... Felicity-1 1998 info-icon
I'm sorry... is... is 7089. ...pardon... 7089. Felicity-1 1998 info-icon
Okay. Thanks. Teşekkürler. Felicity-1 1998 info-icon
Happy Thanksgiving to you. Bye. Şükran Günü'nüz kutlu olsun. Hoşça kalın. Felicity-1 1998 info-icon
* 'Cause you've got my attention * * Dikkatimi çektin * Felicity-1 1998 info-icon
* Tell me somethin' good * * İyi bir şey söyle bana * Felicity-1 1998 info-icon
* Tell me somethin' * * Bir şey söyle bana * Felicity-1 1998 info-icon
You don't have to. No. I know. Gitmene gerek yok. Biliyorum. Felicity-1 1998 info-icon
Guess I thought it would make me forget about things, but I can't. Olanları bana unutturur sanmıştım ama unutamıyorum. Felicity-1 1998 info-icon
If this had happened a year ago, I would've understood. Eğer bu olay bir yıl önce olsaydı, anlardım. Felicity-1 1998 info-icon
I would've felt like I deserved to be cheated on. Aldatılmayı hak ettiğimi düşünürdüm. Bin defa söyledin. "C" harfiyle dene. Felicity-1 1998 info-icon
But I don't. I don't deserve it. Ama etmiyorum. Hak etmiyorum. Felicity-1 1998 info-icon
Sometimes I'm so depressed, I can't get out of bed. Bazen öyle bir bunalıma giriyorum ki, yataktan bile kalkamıyorum. Felicity-1 1998 info-icon
I'm not... I'm not depressed. Ben... ben bunalımda değilim. Felicity-1 1998 info-icon
The reason I'm calling is because I'm... I was hoping to get a referral. Beni bir doktora yönlendirmeniz için aramıştım. "Sunrise Surprize Güzellik Yarışması." Birincilik ödülü: 10.000 dolar. Felicity-1 1998 info-icon
If this had happened a year ago, I would have understood. Eğer bu olay bir yıl önce olsaydı, anlardım. Felicity-1 1998 info-icon
I would have felt like I deserved to be cheated on. Aldatılmayı hak ettiğimi düşünürdüm. Felicity-1 1998 info-icon
But I don't. I don't deserve it. 1 Ama etmiyorum. Hak etmiyorum. 1 Felicity-1 1998 info-icon
Hey, I'm sorry I'm late. That's okay. Selam, kusura bakma geç kaldım. Ziyanı yok. Felicity-1 1998 info-icon
I'm sorry. Can I help you? Pardon, yardımcı olabilir miyim? Felicity-1 1998 info-icon
Yeah, I asked for 2% milk. That is 2%. Evet, az yağlı süt istemiştim. Bu az yağlı. Felicity-1 1998 info-icon
No, it's regular. Hayır, bu normal süt. Felicity-1 1998 info-icon
I made that one myself... Yeah, with regular milk. Kahveyi ben yaptım Evet, normal sütle. Öyle mi dersin? Evet. Felicity-1 1998 info-icon
Excuse me. Is there a problem? I'm the manager. Pardon, bir problem mi var? Ben müdürüm. Felicity-1 1998 info-icon
I asked for a latte with 2% milk. This girl used regular. Az yağlı sütlü late istedim. Bu kız normal süt kullandı. Seninle görüşmek isteme nedenim... Felicity-1 1998 info-icon
I can't have that. I'm on a weight loss program. Ah, really? İçemem. Diyet programı uyguluyorum. Öyle mi? Felicity-1 1998 info-icon
I can taste the fat globules. Fat globules. That's not good. Yağ damlalarının tadını alabiliyorum. Yağ damlası. Hiç iyi değil. Felicity-1 1998 info-icon
No, it's not. Hayır, değil. Selam. Felicity-1 1998 info-icon
All right. Why don't we do this. Pekâlâ, şöyle yapalım. Felicity-1 1998 info-icon
Why don't I give you back your four bucks, Ben size 4 dolarınızı iade edeyim... Felicity-1 1998 info-icon
and you can go buy your 2% latte somewhere else? ...siz de az yağlı sütlü latenizi başka bir yerden alın, ne dersiniz? Felicity-1 1998 info-icon
I'm not coming here again. Okay. Bir daha buraya gelmeyeceğim. Tamam. Felicity-1 1998 info-icon
Thanks. Sure. Aramızdan birinin ölmüş olması... Sağ ol. Ne demek. Felicity-1 1998 info-icon
Hey, hey, I've been meaning to talk to you. Hey, hey, seninle konuşmak istiyordum bir süredir. Felicity-1 1998 info-icon
I should have called you. It's okay. Seni aramalıydım. Ziyanı yok. Felicity-1 1998 info-icon
No. I said I was gonna call you, and I didn't. So I'm sorry. Hayır. Arayacağım dedim ve aramadım. Özür dilerim. Felicity-1 1998 info-icon
How are you? Nasılsın? * Yeni bir duvar kâğıdı * Felicity-1 1998 info-icon
I'm good. Good. I'm glad. İyiyim. Güzel. Sevindim. Felicity-1 1998 info-icon
I'm glad you're glad. Ben de sevindiğine sevindim. Felicity-1 1998 info-icon
Do you want to get together and maybe get something to eat and talk? Bir araya gelip, bir şeyler yiyip, konuşmak ister misin? Felicity-1 1998 info-icon
Uh, yeah. Yeah. Evet. Evet. Felicity-1 1998 info-icon
Why don't you come over? We have so many leftovers. Okay. Bize gelsene? Artan o kadar çok yemek var ki. Tamam. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, good. Then I'll see you there. Tamam, güzel. Evde görüşürüz. Felicity-1 1998 info-icon
Okay. I mean, I'll see you here. Tamam. Yani burada görüşürüz. Felicity-1 1998 info-icon
You know. Anladın işte. Felicity-1 1998 info-icon
Look, I don't think that's the best idea. Bak, iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Felicity-1 1998 info-icon
I've been thinking a lot, and I think we need to move on. Uzun süredir düşünüyorum ve bence hayatımıza devam etmeliyiz. Felicity-1 1998 info-icon
I think it's the best thing for both of us. Bence ikimiz için de en iyisi. Felicity-1 1998 info-icon
Right. Okay. Haklısın. Tamam. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, I'm gonna get back to work. Tamam, işime dönüyorum. Felicity-1 1998 info-icon
* I don't remember * * Evim gibi hissettiğim * * Gelebilir misin sence * Felicity-1 1998 info-icon
Oh, that couch is gonna make a hunchback out of me. Bu kanepe beni kambur yapacak. Felicity-1 1998 info-icon
What's wrong with you two? Ben wants to move on. Neyiniz var sizin? Ben hayatına devam etmek istiyor. Felicity-1 1998 info-icon
What does that mean? He wants to get a new apartment? Hayatına devam etmek de ne demek? Yeni bir daireye mi taşınacak? Felicity-1 1998 info-icon
He wants to see other people. Başka insanlarla çıkmak istiyor. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, Mother Mary and Joseph. Aman Tanrım. Öğlen yola çıkacaktık. Evet, sorun olacak. Felicity-1 1998 info-icon
I'm gonna tell him he needs to find a new chemistry tutor. Kimya dersi için yeni bir özel hoca bulması gerektiğini söyleyeceğim. Güzel. Şimdi bir şeyler yiyelim. Bunca ret karşısında acıktım. Felicity-1 1998 info-icon
Don't. He needs your help. I don't want him to do badly. Yapma. Senin yardımına ihtiyacı var. Derslerinin kötü gitmesini istemem. Felicity-1 1998 info-icon
Look at this. Her heart is breaking into tiny pieces, and she's still an angel. Şuna baksana. Kalbi binbir parçaya bölündü ama hâlâ melek gibi. Felicity-1 1998 info-icon
If I was an angel, none of this would be happening. Eğer melek gibi olsaydım bunların hiçbiri olmazdı. Felicity-1 1998 info-icon
This might not help, but when Tracy and I broke up, Belki yardımı olmaz ama Tracy'yle ayrıldığımızda... Felicity-1 1998 info-icon
I kept busy so I didn't think about it. ...düşünmemek için kendimi çok meşgul tuttum. Felicity-1 1998 info-icon
Yeah, I'm gonna go to the studio today. Evet, stüdyoya gideceğim bugün. Felicity-1 1998 info-icon
And you're seeing Streetcar with me tonight, right? Bu akşam benimle Streetcar piyesine geliyorsun, değil mi? Felicity-1 1998 info-icon
I don't know, Javier. What do you mean? Bilmiyorum, Javier. O ne demek öyle? Felicity-1 1998 info-icon
You have to come protect me against Miss Lonelyhearts. Gelip, Bayan "Yalnız Kalp'e" karşı beni koruman gerekiyor. Felicity-1 1998 info-icon
This widow in my theater class has a huge "crunch" on me. Tiyatro dersimdeki dul bir kadın bana acayip vuruldu. Efendim, bizimle konuşmak istemiştiniz. Evet. Afiyet olsun. Size de. Felicity-1 1998 info-icon
She does? Okay, I don't like your tone. Öyle mi? Sesinin tonunu beğenmedim. Felicity-1 1998 info-icon
For your information, a lot of women like gay Bilgin olsun, birçok kadın eşcinsel erkekleri heteroseksüellerden... Felicity-1 1998 info-icon
men more than straight guys. Right now, I do. ...daha çok sever. Şu anda ben de daha çok seviyorum. Felicity-1 1998 info-icon
The class is going. What if she asks me out? Bütün sınıf orada olacak. Ya bana çıkma teklif ederse? Felicity-1 1998 info-icon
Say no. I can't. Kabul etme. Yapamam. Evet. Daha önce. Geçen sefer. Burada değildi. Felicity-1 1998 info-icon
She's so sad, like a puppy dog Öyle üzgün görünüyor ki, boynunda o büyük... Felicity-1 1998 info-icon
with one of those big cones. ...huni gibi şeyden olan bir köpek gibi. Felicity-1 1998 info-icon
You have to come. Please! Gelmek zorundasın. Lütfen! Aferin sana. Şahane olur. Bir şeyi değiştirirsen, her şey değişir. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, I'll go. Tamam, gelirim. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, good. And wear something alluring. Güzel. Baştan çıkartıcı bir şeyler giy. Felicity-1 1998 info-icon
All right, I'm gonna go to the studio. See you later. Bye. Tamam, ben stüdyoya gidiyorum. Görüşürüz. Hoşça kal. Felicity-1 1998 info-icon
Ciao. Bye. Bye Ciao. Hoşça kal. Hoşça kal. Felicity-1 1998 info-icon
We have to do something about her and Benjamin. Ben’le Felicity için bir şeyler yapmalıyız. Felicity-1 1998 info-icon
I know. Like what? I don't know. Biliyorum ama ne? Bilmiyorum. Felicity-1 1998 info-icon
I can't sit here like a bump on a frog. I have to do something. Hiçbir şey yapmadan duramam. Bir şeyler yapmak zorundayım. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, God. I wish I could have that. Tanrım, keşke yiyebilsem. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, so I'll just put the check in your box. Tamam, çeki posta kutusuna bırakırım. Felicity-1 1998 info-icon
Well, perfect, great. Harika, çok güzel. Felicity-1 1998 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 19075
  • 19076
  • 19077
  • 19078
  • 19079
  • 19080
  • 19081
  • 19082
  • 19083
  • 19084
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact