• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 19056

English Turkish Film Name Film Year Details
Guess I know where my competition isn't. Sanırım kimin rakip olmayacağı belli oldu. Felicity-1 1998 info-icon
Excuse me. Do you have a problem with me? Keçileri kaçırdığımı düşünürdüm. Biliyorum, inanılmaz geliyor. Pardon. Benimle bir derdin mi var? Felicity-1 1998 info-icon
I don't know what you're talking about. I haven't done anything to you. Neyden bahsettiğini anlamadım. Sana bir şey yapmadım. Felicity-1 1998 info-icon
And if you really want to know, I'm dancing. I'm a dancer. Eğer cidden bilmek istiyorsan, dans edeceğim. Dansçıyım. Felicity-1 1998 info-icon
All of a sudden you're a dancer. Aniden dansçı oldun. Felicity-1 1998 info-icon
Actually, she's a great dancer. Aslında mükemmel dans eder. Felicity-1 1998 info-icon
I've been doing it since I was ten, so I guess I'm good. 10 yaşından beri dans ediyorum, yani sanırım oldukça iyiyim. Felicity-1 1998 info-icon
Yeah, she's won lots of big, big awards. Evet, bir sürü büyük ödül kazandı. Felicity-1 1998 info-icon
Whatever. Oldu. Felicity-1 1998 info-icon
You said ignore her, but it's getting really hard. Onu görmezden gel dedin ama giderek zorlaşıyor. Felicity-1 1998 info-icon
I understand. Last year, at the Miss Coney Island Ben de telefondaydım. Özür dilerim eğer Anlıyorum. Geçen sene Bayan Coney Island güzellik... Felicity-1 1998 info-icon
Pageant, she put menthol cream in my bathing suit. ...yarışmasında mayoma mentollü krem sürmüştü. Felicity-1 1998 info-icon
Are you kidding me? No. Şaka mı ediyorsun? Hayır. Felicity-1 1998 info-icon
And believe me, the package lied. Kapsama alanı dışındaydık. Eğer kontrol etmezsem... İnan bana ambalajda yalan söylüyorlar... Felicity-1 1998 info-icon
It's not soothing or relieving. ...ne dinlendirici, ne de rahatlatıcı. Felicity-1 1998 info-icon
Are you really a dancer? Gerçekten dansçı mısın? Felicity-1 1998 info-icon
I have no idea. I haven't done it since I was ten. Hiçbir fikrim yok. 10 yaşından beri dans etmedim. Felicity-1 1998 info-icon
Well, I would think that it's like riding a bike. Bisiklete binmek gibi olduğunu düşünmeyi tercih... Felicity-1 1998 info-icon
You never forget. Yeah, it better be. ...ediyorum. Asla unutmazsın. Evet, inşallah. Felicity-1 1998 info-icon
She makes me sick. Bu kız beni hasta ediyor. Felicity-1 1998 info-icon
Oh, my God! Oh, my God. Aman Tanrım! Aman Tanrım. Felicity-1 1998 info-icon
Sorry. I didn't mean to scare you. Pardon. Seni korkutmak istememiştim. Felicity-1 1998 info-icon
I came by to fix Elena's computer. Elena'nın bilgisayarını tamir etmeye geldim. Felicity-1 1998 info-icon
Yeah. It's crashing, so... Evet. Çöküyormuş Felicity-1 1998 info-icon
I've never seen you dance before. Daha önce seni dans ederken hiç görmemiştim. Felicity-1 1998 info-icon
You're really good. Yeah, Noel... Çok iyisin. Ya evet, Noel Felicity-1 1998 info-icon
So, you're doing this pageant thing, huh? Demek güzellik yarışmasına katılacaksın? Felicity-1 1998 info-icon
Yeah. Elena told me that. Evet. Elena söyledi. Felicity-1 1998 info-icon
You all right? What's going on? İyi misin? Neler oluyor? Felicity-1 1998 info-icon
I can't talk about it. Bahsedemem. Felicity-1 1998 info-icon
Look, I know that things have been difficult. Bak, zorda olduğunu biliyorum. Neden seninle evlendiğimi şimdi anladım. Kendime güvenim tavan yaptı. Felicity-1 1998 info-icon
But... But what happened between us is... Ama... ama aramızda olan Felicity-1 1998 info-icon
It's over. Okay, it's in the past. So just... Bitti. Geçmişte kaldı. Sadece Felicity-1 1998 info-icon
Noel, it's more complicated than that. Noel, her şey bundan daha karmaşık. Felicity-1 1998 info-icon
I think I may be pregnant. Hamile olduğumu düşünüyorum. Felicity-1 1998 info-icon
I'm waiting for the results from the blood test, Kan tahlilinin sonuçlarını bekliyorum... Felicity-1 1998 info-icon
but the home test was positive. ...ama ev testi pozitif çıktı. Felicity-1 1998 info-icon
I haven't told Ben. Ben'e daha söylemedim. Felicity-1 1998 info-icon
Okay. And you're telling me because... Peki. Bunu bana söylemenin sebebi Felicity-1 1998 info-icon
Well, because you think that i it could be... Sanıyorsun ki bir ihtimal Felicity-1 1998 info-icon
Felicity, I'm so sorry. Felicity, çok üzgünüm. Felicity-1 1998 info-icon
Noel, you should be looking at my computer. Noel, bilgisayarıma bakman gerekiyordu. Felicity-1 1998 info-icon
I didn't mean to interrupt. Pardon. Bölmek istememiştim. Felicity-1 1998 info-icon
Can I look at it later? Sonra baksam olur mu? Felicity-1 1998 info-icon
Yeah. Yeah? Tabi. Olur mu? Felicity-1 1998 info-icon
Then I'll, um... I'll call you. O zaman Seni ararım. Felicity-1 1998 info-icon
Are you guys okay? Yeah. İçinden çıkamadığım birkaç soru var. Aranız iyi mi? Evet. Felicity-1 1998 info-icon
You told him what's going on? Neler olduğunu mu söyledin? Felicity-1 1998 info-icon
You want to talk about it? No. Konuşmak ister misin? Hayır. Felicity-1 1998 info-icon
Strawberry. No, vanilla. Charity work. Çilek, hayır, vanilya. Hayır işleri. Felicity-1 1998 info-icon
Taking yoga so I can keep myself centered and balanced. Dengeli ve kendimden emin olmak için yoga'ya gidiyorum. Felicity-1 1998 info-icon
Charity work. To keep myself centered and balanced. Hayır işleri. Dengeli ve kendimden emin olmak için. Felicity-1 1998 info-icon
Charity work. For me, it's all about the children. Pekâlâ, tatlım uyuşturucu kullanıyorsan, bana söyler miydin? Hayır işleri. Benim için çocuklar her şey demek. Felicity-1 1998 info-icon
If we can't make this world a better place for the next generation, Doktorun parasını sen ver, ben sana sonra öderim? O kadar param yok. Eğer dünyayı sonraki nesiller için... ...daha iyi bir hale getiremezsek, Felicity-1 1998 info-icon
then we haven't fulfilled our ...dünya vatandaşı olarak sorumluluklarımızı... Felicity-1 1998 info-icon
responsibilities as citizens of the earth. ...yerine getirememişizdir. Felicity-1 1998 info-icon
Or any planet. Bana yardım edeceğini sanmıştım. Ediyorum zaten! Ya da gezegen vatandaşı. Felicity-1 1998 info-icon
I can't believe this. I know. She's so good. İnanamıyorum. Biliyorum. Kız mükemmel. Felicity-1 1998 info-icon
I'd have to say Rocky Road. Rocky Road dondurması diyeceğim. Felicity-1 1998 info-icon
Joseph told me no matter what they ask, Joseph dedi ki, ne sorarlarsa sorsunlar... Felicity-1 1998 info-icon
give them a safe answer. Don't offend anyone. ...risksiz cevaplar versin dedi. Kimseyi gücendirme. Felicity-1 1998 info-icon
They're talking about ice cream. Okay, then say vanilla. Dondurmadan bahsediyorlar. Tamam, vanilya de o zaman. Felicity-1 1998 info-icon
They want to see if you can speak in public. Kalabalık içinde konuşabiliyor musun onu görmek istiyorlar. Felicity-1 1998 info-icon
They don't want a Miss Sunrise that drools when she talks. Bayan Sunrise'ın konuştuğunda salya akıtmasını istemiyorlar. Felicity-1 1998 info-icon
Then it doesn't matter what I say. O zaman ne dediğim önemli değil. Felicity-1 1998 info-icon
Okay. Say whatever you want to say. Tamam. İstediğini söyle. Felicity-1 1998 info-icon
Then when it's all over, you can call your daddy and ask him for the money. Her şey bittiğinde de babanı arayıp, para istersin. Felicity-1 1998 info-icon
Fine. Safe answers. Felicity Porter. Tamam. Risksiz cevaplar. Felicity Porter. *** Felicity-1 1998 info-icon
Oh God. Good luck. Aman Tanrım. İyi şanslar. Felicity-1 1998 info-icon
Break your legs. Bu zaman zarfında bunları giymen lazım. Bol şans. Felicity-1 1998 info-icon
I'd be an oak tree. Meşe ağacı olurdum. Felicity-1 1998 info-icon
They're strong, and they have a lot of character. Çok sağlamlardır, belirgin özellikleri vardır. Felicity-1 1998 info-icon
And they're always changing. At least, their leaves are. Devamlı değişirler. En azından yaprakları. Felicity-1 1998 info-icon
And they're growing. Büyümeye devam ederler. Felicity-1 1998 info-icon
Miss Porter, what are your plans for the future? Buradan gitmem lazım. Ya biri bizi görürse? Ya Zoe bizi görürse? Ama ben sadece Felicity'yi düşünüyorum. Haber var mı? Sen Özel Sanat Programı'ndasın. Her şeye sahipsin, bense hiçbir şeye. Bayan Porter, gelecek için planlarınız nedir? Felicity-1 1998 info-icon
Specifically, how do you see yourself in the next five years? Özellikle, beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz? Felicity-1 1998 info-icon
Um, well, I'm an artist. At least that's what I'm trying to be. Ben bir sanatçıyım. En azından olmaya çalışıyorum. Felicity-1 1998 info-icon
So, it's kind of hard to know exactly Bu nedenle önümüzdeki beş yıl içinde... Felicity-1 1998 info-icon
what I'll be doing in the next five years. ... tam olarak ne yapacağımı bilmem biraz zor. Felicity-1 1998 info-icon
I mean, that's something that I've sort of been struggling with recently. Son zamanlarda bir bakıma çözmeye çalıştığım da bu demek istiyorum. Felicity-1 1998 info-icon
I mean, I never thought I'd be here, like this. Yani, burada olacağımı hiç tahmin etmemiştim. Felicity-1 1998 info-icon
Could you be a little more specific? Ruhen yanında olacağım. Ben değilim. Neyden bahsediyor? Ben biliyor mu? Biraz daha detaylandırabilir misiniz? Felicity-1 1998 info-icon
No, I can't. I'm sorry. Hayır, maalesef. Üzgünüm. Felicity-1 1998 info-icon
Okay. Thank you, Miss Porter. Thank you. Peki, teşekkür ederim, Bayan Porter. *** Ben teşekkür ederim. Felicity-1 1998 info-icon
Samantha Wells. Samantha Wells. Felicity-1 1998 info-icon
You were great! I blew it. Harikaydın! Rezil ettim. Felicity-1 1998 info-icon
No, don't be silly. No, they'll respect your honesty. Hayır, aptallaşma. Hayır, dürüstlüğüne saygı duyarlar. Felicity-1 1998 info-icon
Maybe not. But we still have a chance. Belki de duymazlar ama hâlâ şansımız var. Felicity-1 1998 info-icon
All the big events are coming up. Önümüzde önemli etkinlikler var. Felicity-1 1998 info-icon
All you need is a good night's beauty sleep, and tomorrow's Tek ihtiyacın güzel bir uyku ve yarınki... Felicity-1 1998 info-icon
bathing suit and evening gown competitions are ours. ...mayo ve gece elbisesi yarışmaları bizimdir. Felicity-1 1998 info-icon
And yours. Tabi senin de. Felicity-1 1998 info-icon
Okay, it's a Lucite, over the head reading table. Pekâlâ, Lucite marka, ama başının üstünde bir okuma masası lambası gibi. Felicity-1 1998 info-icon
There you are, just laying there, reading books, on your back, in bed. Tamam mı? Burada yatmış kitap okuyorsun, sırtüstü, yatakta. Felicity-1 1998 info-icon
Look at that. Huh? Gördün mü, gördün mü? Felicity-1 1998 info-icon
You know? No sore shoulder, no leaning on your elbow. Anladın mı? Omuz tutulmasına, dirseğine yüklenmeye son. Felicity-1 1998 info-icon
A restaurant. I got a restaurant called Before and After. Bir restoran. Adı, Önce ve Sonra olan bir restoran fikrim var. Felicity-1 1998 info-icon
We only serve appetizers and desserts. Sadece başlangıç yemekleri ve tatlılar servis ediliyor. Felicity-1 1998 info-icon
For those specialty occas... Like the short quick dates. Özel durumlar için mesela kısa buluşmalar. Felicity-1 1998 info-icon
No? It's good. Hayır mı? Bu çok iyi. Felicity-1 1998 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 19051
  • 19052
  • 19053
  • 19054
  • 19055
  • 19056
  • 19057
  • 19058
  • 19059
  • 19060
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact