Search
English Turkish Sentence Translations Page 19058
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Just got all that chemistry stuff and the drop/add stuff. | Bir sürü kimya ve ders bırak/al işleri üzerimde. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'll take care of the drop/add stuff. | Ders bırak/al işlerini ben hallederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Really? Yeah. | Sahiden mi? Elbette. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thanks, man. | Javier, ben de tam seni arayacaktım. Sağ ol. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's actually more than that. Yeah? What's going on? | Aslında dahası da var. Öyle mi? Neler oluyor? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Felicity might be pregnant. | Felicity'nin hamile olma ihtimali var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
She told you? | Kendi mi söyledi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, I found an invoice. | Hayır, faturasını buldum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Did she tell you? No. No. | Sana söyledi mi? Hayır. Hayır. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
She did tell you, didn't she? | Söyledi, değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Why would she tell you? | Neden sana söyledi ki? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. I guess 'cause we're friends. | Bilmiyorum. Sanırım arkadaş olduğumuz için. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm gonna go find her. I gotta go talk to her. | Gidip, Felicity'yi bulmalıyım. Onunla konuşmalıyım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, who did this? | Pekâlâ. Kim yaptı? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Good evening. Excuse me. Have you seen Felicity Porter? | Ben seni terk etmişim ha? Bence çok evvelden sen beni terk ettin. İyi akşamlar. Pardon. Felicity Porter'ı gördünüz mü? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, thanks. | Tamam. Teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, I gotta talk to you. What are you doing here? | Selam. Seninle konuşmam lazım. Burada ne işin var? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. I have to go to the clinic. How do you know that? | Bilmiyorum. Kliniğe gitmem lazım. Sen nereden biliyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I found a form in your room, and I heard it from Noel. | Keşke bazı şeyleri daha farklı... Odanda bir form buldum ve Noel'dan duydum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry. I don't understand why you didn't tell me. | Özür dilerim. Neden bana söylemediğini anlamıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I know. I should have. I absolutely should have. | Biliyorum. Söylemeliydim. Kesinlikle söylemeliydim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I just... I panicked. I mean... | Ama... panikledim. Yani... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You have so much going on right now, and... | ...şu anda bir sürü şeyle uğraşıyorsun ve... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I didn't want to bother you, and... | ...seni rahatsız etmek istemedim ve | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry. I'm really sorry. | Özür dilerim. Çok üzgünüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
All right. I'm gonna go now. Ben, will you stay? | Peki. Şimdi gidiyorum. Ben, kalır mısın? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. You're not gonna be too embarrassed? | Bilemiyorum. Utanmayacak mısın? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yes, I'm gonna be incredibly embarrassed. | Evet, inanılmaz derecede utanacağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But it'll make me feel better if you stay. | Ama kalırsan kendimi daha iyi hissedeceğim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. | ...bilmediğimi söylediğimde bana "baban da böyle düşünüyor" dedin. Tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, now go. Go. | * Hayatımda olduğunu bilerek açtım gözlerimi * Tamam, şimdi hadi. Hadi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Bring home the crown! | Tacı eve getir! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi, Benjamin. | Merhaba, Benjamin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi. I'm Marybeth Allen from Hofstra University. | Merhaba. Ben, Marybeth Allen, Hofstra Üniversitesi'nden. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hello. I'm Sarah Robinson from The Juilliard School. | Merhaba, ben Sarah Robinson, Juilliard Okulu'ndan. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi. I'm Diane Migliore from Columbia University. | Merhaba, ben Diane Migliore, Columbia Üniversitesi'nden. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi. I'm Felicity Porter from the University of New York. | Merhaba, ben Felicity Porter, New York Üniversitesi'nden. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Just so you know, you have no chance. | Haberin olsun, hiç şansınız yok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, let me tell you something, little girl. You are going down. | Müsaadenle sana bir şey söyleyeyim, küçük kız. Senin işin bitti. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We'll see. | * Çeker en büyük acıyı * Göreceğiz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* My heart's on fire with desire * | * Ateşler içinde yanıyor kalbim arzuyla * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Every time I see you * | * Seni her gördüğümde * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* My heart's on fire 'cause you inspire * | * Ateşler içinde yanıyor kalbim, çünkü ilham veriyorsun bana * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Love at its utmost * | * Aşk son üst seviyede * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* You're what I need the most * | * En çok ihtiyacım olan sensin * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I'm ready for the test * I'm on fire! | * Hazırım teste * * Yanıyorum * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I'll show you my best | * En mükemmel tarafımı göstereceğim sana * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I'm only human anyway | * Sadece insanım sonuçta * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I'm yours always * | * Her zaman aidim sana * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I believe the children are our future * | * İnanırım çocukların geleceğimizi temsil ettiğine * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Teach them well And let them lead the way * | * İyi eğit onları, izin ver önderlik etmelerine * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Show them all the beauty they possess inside * | * İçlerinde sahip oldukları bütün güzellikleri göster onlara * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Give them a sense of pride * | * Onur duygusuna sahip olmalarını sağla * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* To make it easier * | * Kolaylaştırmak için hayatı * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Let the children's laughter * | * Çocukların kahkahaları * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Remind us how we used to be * | * Eskiden nasıl olduğunu hatırlatsın sana * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Everybody's searching for a hero * | * Herkes bir kahraman arayışında * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* People need someone to look up to * | Güzel, gelebildin. Strateji belirleyelim diye... * Saygı duyabilecekleri biri ihtiyacında * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I never found anyone who fulfilled my needs * | * İstediklerimi gerçekleştirebilecek birini bulamadım ben hiç * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* A lonely place... * | * Yalnız bir yer... * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And the award for swimsuit competition goes to... | Mayo yarışması ödülü... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Marybeth Allen. | ...Marybeth Allen. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Congratulations. Good job. | Tebrik ederim. Aferin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Best evening wear goes to... | En iyi gece elbisesi ödülü... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Felicity Porter. | ...Felicity Porter. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Congratulations, Felicity. | Tebrik ederim, Felicity. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And the award for academic excellence goes to... | Akademik başarı ödülü... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Rachel Newstat. | ...Rachel Newstat. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Congratulations, Rachel. Thank you. Thanks. | Tebrik ederim, Rachel. Teşekkür ederim. Teşekkürler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And now for our final two awards, | Neyse işte. Basketbol oynamaya gidiyorum. Şimdi sıra son iki ödüle geldi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
the first runner up and Miss Sunrise Surprise 2001. | Bayan Sunrise Suprise 2001 ikincisi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Our first runner up is... | Yarışma ikincimiz... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Sarah Robinson. | ...Sarah Robinson. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Congratulations, Sarah. | Tebrik ederim, Sarah. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thank you. | Evet. Meghan çok zeki. Hepsi onun fikriydi. Teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And the winner of the 2001 Miss Sunrise Surprise Pageant | Bayan Sunrise Suprise 2001 Güzellik Yarışması birincisi... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
and the $10,000 scholarship | ...ve 10.000 dolar burs sahibi... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
is Miss... | ...Bayan... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Denise Jensen! | ...Denise Jensen! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Congratulations, Denise! | Tebrik ederim, Denise! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh! You were fantastic! | Şahaneydin! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Very good. Congratulations. | Çok iyiydin. Tebrikler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thank you. You look great, though. | Teşekkür ederim. Şahane görünüyordun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh. Who is that? | Bu kim? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Best evening gown. | En iyi gece elbisesi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You got a $200 gift certificate to The Wiz. That's good. | The Wiz'e 200 dolarlık hediye çeki kazandın. Çok güzel. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You want to hear the better news? Yeah. What? | Daha iyi bir haber duymak ister misin? Evet. Nedir? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, that is the better news. | Evet, bu daha iyi bir haber. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What did you do? Call the clinic? I didn't have to. | Ne yaptın? Kliniği mi aradın? Gerek kalmadı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I got my period. | Evet, zenciyim. Adet oldum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, I know I already said this, but I'm sorry. | Hey, daha evvel de söyledim ama çok üzgünüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And I'm glad you stayed. Glad I stayed, too. | Ve kaldığın için çok memnunum. Ben de kaldığıma memnunum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
For your information, there are two types of cholesterol. HDL and LDL. | Bilgin olsun diye söylüyorum, iki tip kolesterol var. HDL ve LDL. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
One's good. It actually cleans out the bad, and shrimp's got both. | Biri iyi kolesterol, kötü olanını temizliyor, karideste her ikisi de var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This isn't about shrimp. | Mesele karides değil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No. You should have defended me to your dad. I did defend you. | Hayır, değil. İşin aslı, beni babana karşı korumalıydın. Korudum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I may not be some attorney, but I have ideas, hundreds, | Uyandığımda ne olacağını bilmiyorum. Avukat olmayabilirim ama fikirlerim var, yüzlerce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
and they don't all have to work. | ...ve hepsinin işe yaraması gerekmiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's like marriage. All you need to do is find the right one. | Her şeyin biraz ansızın olduğunu söylemiştim ya. Aynen evlilik gibi. Doğru kişiyi bulman lazım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Right. But you can't wait around. | Doğru. Ama boş, boş bekleyemezsin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |