Search
English Turkish Sentence Translations Page 176932
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Kings did not kneel to Achilles. | Achilles'in önünde krallar diz çökmedi. | Troy-11 | 2004 | |
| Kings did not pay homage to Achilles. | Krallar Achilles'e haraç ödemedi. | Troy-11 | 2004 | |
| Perhaps the kings were too far behind to see. Soldiers won the battle. | Belki de krallar göremeyecek kadar gerideydi. Savaşı askerler kazandı. | Troy-11 | 2004 | |
| History remembers kings! | Tarih kralları hatırlar. | Troy-11 | 2004 | |
| Not soldiers. | Askerleri değil. | Troy-11 | 2004 | |
| Tomorrow, we'll batter down the gates of Troy. | Yarın Truva'nın kapılarını kıracağız. | Troy-11 | 2004 | |
| I'll build monuments on every island of Greece. | Yunanistan'ın tüm adalarında zafer anıtları dikeceğim. | Troy-11 | 2004 | |
| I'll carve +ACI Agamemnon+ACI in the stone. | Taşlara Agamemnon adını kazıyacağım. | Troy-11 | 2004 | |
| My name will last through the ages. | Adım çağlar boyunca kalacak. | Troy-11 | 2004 | |
| Your name is written in sand... | Senin adın kumların üstüne yazılacak... | Troy-11 | 2004 | |
| ...for the waves to wash away. | ...dalgaların silip götürmesi için. | Troy-11 | 2004 | |
| Be careful, king of kings. First, you need the victory. | Dikkatli ol kralların kralı. Önce zafere ulaşmalısın. | Troy-11 | 2004 | |
| Your men sacked the temple of Apollo, yes? | Adamların Apollo tapınağını bastı, doğru mu? | Troy-11 | 2004 | |
| You want gold? Take it. | Altın istiyorsan, al. | Troy-11 | 2004 | |
| It's my gift to honor your courage. Take what you wish. | Cesaretini onurlandırmak için hediyem. Ne dilersen al. | Troy-11 | 2004 | |
| I already have. | Aldım zaten. | Troy-11 | 2004 | |
| Aphareus! | Aphareus! | Troy-11 | 2004 | |
| The spoils of war. | Savaş ganimetleri. | Troy-11 | 2004 | |
| No argument with you, but if you don't release her, you'll never see home again. | Sizinle bir anlaşmazlığım yok ama kadını bırakmazsanız evinizi göremezsiniz. | Troy-11 | 2004 | |
| Decide. Guards! | Ben onurum için geldim. Aldığı her nefes bana bir hakaret. Karar verin. Nöbetçiler! | Troy-11 | 2004 | |
| Too many people have died today. | Bugün çok fazla adam öldü. | Troy-11 | 2004 | |
| If killing is your only talent, that's your curse. | Tek yeteneğin öldürmekse bu senin lanetindir. | Troy-11 | 2004 | |
| I don't want anyone dying for me. | Kimsenin benim için ölmesini istemem. | Troy-11 | 2004 | |
| Mighty Achilles, silenced by a slave girl. | Yüce Achilles'i bir köle kız susturdu. | Troy-11 | 2004 | |
| Tonight, I'll have her give me a bath. | Bu gece kendimi ona yıkatacağım. | Troy-11 | 2004 | |
| ...who knows? You sack of wine! | ...kim bilir? Seni ayyaş! | Troy-11 | 2004 | |
| Before my time is done, I will look down on your corpse and smile. | Ömrüm dolmadan önce cesedine bakıp gülümseyeceğim. | Troy-11 | 2004 | |
| If they want a war, we will give them a war. | Savaş istiyorlarsa onlarla savaşırız. | Troy-11 | 2004 | |
| I would match the best of Troy against the best of Greece any day. | Her zaman, Truva'nın en iyi savaşçılarını, Yunanistan'ın en iyilerine karşı çıkardım. | Troy-11 | 2004 | |
| The best of Greece outnumber the best of Troy two to one. | Yunanistan'ın en iyileri, Truva'nın en iyilerine karşı sayıca iki kat üstün. | Troy-11 | 2004 | |
| So, what do you suggest? | Öyleyse, ne öneriyorsun? | Troy-11 | 2004 | |
| We surrender our city? | Şehrimizi teslim mi ediyoruz? | Troy-11 | 2004 | |
| We allow the Greeks to slaughter our men? Rape our wives? | Yunanlıların adamlarımızı katledilmesine kadınlarımızı köle yapmasına izin mi vericez. | Troy-11 | 2004 | |
| I suggest diplomacy. | Diplomasi öneriyorum. | Troy-11 | 2004 | |
| The Greeks came here for one thing. | Yunanlılar buraya bir tek şey için geldiler. | Troy-11 | 2004 | |
| Let's be honest, my friends. Trojans are now burning on the pyre... | Hadi dürüst ol, dostum. Truvalılar şimdi odunların üstünde ölülerini yakıyorlar. | Troy-11 | 2004 | |
| ...because of one youthful indiscretion. | ...birinin gençlere özgü düşüncesizce davranışı yüzünden. | Troy-11 | 2004 | |
| You have fought with me for 40 years. Can we win this war? | Benimle 40 yıl savaştın. Bu savaşı kazanabilir miyiz? | Troy-11 | 2004 | |
| Our walls have never been breached. | Duvarlarımızı daha geçen olmadı. | Troy-11 | 2004 | |
| We have the finest archers in the world. | Dünyanın en iyi okçularına sahibiz. | Troy-11 | 2004 | |
| And we have Hector... | Ve Hector bizde... | Troy-11 | 2004 | |
| ...whose men would fight the shades of Tartarus if he commanded. | ...onun kumandanlığında kim derin uçurumların gölgesinde savaşmaya cesaret eder. | Troy-11 | 2004 | |
| Yes, we can win. | Evet, kazanabiliriz. | Troy-11 | 2004 | |
| I spoke with two farmers today. | Bugün iki çiftçiyle konuştum. | Troy-11 | 2004 | |
| They saw an eagle flying with a serpent clutched in its talons. | Pençeleri arasına bir yılan almış bir kartal görmüşler. | Troy-11 | 2004 | |
| This is a sign from Apollo. | Bu Apollo'nun bir işareti. | Troy-11 | 2004 | |
| We will win a great victory tomorrow. | Yarın büyük bir zafer kazanacağız. | Troy-11 | 2004 | |
| Bird signs. | Kuş işaretleri. | Troy-11 | 2004 | |
| You want to plan a strategy based on bird signs. | Kuş işaretlerine dayalı bir strateji hazırlamak istiyorsun. | Troy-11 | 2004 | |
| Hector, show respect. | Hector, saygı göster. | Troy-11 | 2004 | |
| When Archeptolemus prophesied four years of drought we dug deeper wells. | Archeptolemus'un 4 yıllık kuraklık kehaneti gerçekleştiği zaman daha derin kazmıştık. | Troy-11 | 2004 | |
| The drought came and we had water to drink. | Ve kuraklık geldiğinde içmek için suyumuz vardı. | Troy-11 | 2004 | |
| The high priest is a servant of the gods. | Yüksek rahip tanrıların hizmetkarıdır. | Troy-11 | 2004 | |
| And I am a servant of Troy. | Ben de Truva'nın hizmetkarıyım. | Troy-11 | 2004 | |
| I've always honored the gods, Father. You know that. | Tanrıları her zaman onurlandırdım baba, biliyorsun. | Troy-11 | 2004 | |
| But today I fought a Greek who desecrated the statue of Apollo. | Ama bugün Apollo'nun heykelini lekeleyen bir Yunanlıyla dövüştüm. | Troy-11 | 2004 | |
| Apollo didn't strike the man down. | Apollo onu cezalandırmadı. | Troy-11 | 2004 | |
| The gods won't fight this war for us. | Tanrılar bu savaşta bizim yerimize savaşmayacak. | Troy-11 | 2004 | |
| This is not a conflict of nations. | Bu ulusların çatışması değil. | Troy-11 | 2004 | |
| It is a dispute between two men. | İki adam arasındaki bir anlaşmazlık. | Troy-11 | 2004 | |
| I don't want to see another Trojan die because of me. | Benim yüzümden bir tek Truvalı bile daha ölmemeli. | Troy-11 | 2004 | |
| Tomorrow morning, I will challenge Menelaus for the right to Helen. | Yarın sabah, Helen'in hakkı için Menelaus'a meydan okuyacağım. | Troy-11 | 2004 | |
| The winner will take her home. The loser will burn before nightfall. | Galip gelen onu evine götürür. Kaybeden, gün batmadan önce yakılır. | Troy-11 | 2004 | |
| Does he have a chance? | Şansı var mı? | Troy-11 | 2004 | |
| ...I'm sorry for the pain I've caused you. | ...yol açtığım acılar için özür dilerim. | Troy-11 | 2004 | |
| You are a great king because you love your country so much. | Ülkeni bu kadar çok sevdiğin için büyük bir kralsın. | Troy-11 | 2004 | |
| Every blade of grass. | Her bir çimeni. | Troy-11 | 2004 | |
| Every grain of sand. | Her bir kum tanesini. | Troy-11 | 2004 | |
| Every rock in the river. | Nehirdeki her bir taşı. | Troy-11 | 2004 | |
| You love all of Troy. | Truva'nın her yerini seviyorsun. | Troy-11 | 2004 | |
| That is the way I love Helen. | Ben de Helen'i öyle seviyorum. | Troy-11 | 2004 | |
| I've fought many wars in my time. | Zamanında çok savaşa katıldım. | Troy-11 | 2004 | |
| Some were fought for land, some for power, some for glory. | Bazıları toprak, bazıları güç, bazıları da ihtişam içindi. | Troy-11 | 2004 | |
| I suppose fighting for love makes more sense than all the rest. | Bence sevgi için savaşmak ötekilere göre daha mantıklı. | Troy-11 | 2004 | |
| But I won't be the one fighting. | Ama savaşacak olan ben olmayacağım. | Troy-11 | 2004 | |
| The sword of Troy. | Truva kılıcı. | Troy-11 | 2004 | |
| My father carried this sword, and his father before him... | Bu kılıcı babam taşıdı, ondan önce de onun babası. | Troy-11 | 2004 | |
| ...all the way back to the founding of Troy. | Tarihi Truva'nın kuruluşuna kadar gider. | Troy-11 | 2004 | |
| The history of our people was written with this sword. | Halkımızın tarihi bu kılıçla yazıldı. | Troy-11 | 2004 | |
| Carry it with you tomorrow. | Yarın bunu taşı. | Troy-11 | 2004 | |
| The spirit of Troy is in that sword. | Truva'nın ruhu bu kılıçta. | Troy-11 | 2004 | |
| So long as a Trojan carries it... | Onu bir Truvalı taşıdığı sürece... | Troy-11 | 2004 | |
| ...our people have a future. | ...halkımızın bir geleceği var demektir. | Troy-11 | 2004 | |
| The man who killed Tecton outside Apollo's temple... | Apollo tapınağının dışında Tecton'ı öldüren adam... | Troy-11 | 2004 | |
| ...I've never seen a spear thrown like that. | Daha önce hiç öyle mızrak atıldığını görmedim. | Troy-11 | 2004 | |
| An impossible throw. | İmkansız bir atıştı. | Troy-11 | 2004 | |
| He has no idea what's happening. | Ne olduğu konusunda hiçbir fikri olmadı. | Troy-11 | 2004 | |
| Thank the gods. | Tanrıya şükürler. | Troy-11 | 2004 | |
| Don't go tomorrow. | Yarın gitme. | Troy-11 | 2004 | |
| Please don't go. Paris fights tomorrow, not me. | Lütfen gitme. Yarın Paris savaşacak, ben değil. | Troy-11 | 2004 | |
| Fifty thousand Greeks didn't cross the sea to watch your brother fight. You know this. | 50.000 Yunanlı kardeşini savaşırken izlemek için denizi geçmedi. | Troy-11 | 2004 | |
| You'd make a fine general, my love. | Senden iyi bir general olurdu aşkım. | Troy-11 | 2004 | |
| You've been fighting your whole life. Let other men do battle this time. | Hayatın boyunca savaştın. Bırak bu savaşı başka erkekler yapsın. | Troy-11 | 2004 | |
| You know I don't want to fight. I want to see my son grow tall. | Savaşmak istemediğimi biliyorsun. Oğlumun büyüdüğünü görmek istiyorum. | Troy-11 | 2004 | |
| I want to see the girls chasing after him. | Kızların onu kovaladığını görmek istiyorum. | Troy-11 | 2004 | |
| Just like they chased his father. | Tıpkı babasını kovaladıkları gibi. | Troy-11 | 2004 | |
| He's much more handsome than I ever was. | O zamanlar benim olduğumdan çok daha yakışıklı. | Troy-11 | 2004 | |
| I must see Paris. | Paris'i görmeliyim. | Troy-11 | 2004 | |
| I lost... | Sparta savaşlarında... | Troy-11 | 2004 | |
| ...seven brothers... | ...yedi kardeş... | Troy-11 | 2004 |