Search
English Turkish Sentence Translations Page 172799
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
How's it feel? | Nasıl hissettiriyor? Nasıl bir duygu? Nasıl bir duygu? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I mean, I know what it's like to watch you go... | Gidişini izlemeyi biliyorum... Yani, senin gittiğini izlemek nasıldır bilirim,... Yani, senin gittiğini izlemek nasıldır bilirim,... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...but what's it like to always be the one that's going? | ...ama daima giden kişi olmak nasıl bir şey? ...ama hep giden biri olmak nasıl bir duygu? ...ama hep giden biri olmak nasıl bir duygu? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Sometimes it feels like you've stood up too quickly. | Bazen, bir anda ayağa kalkmışın gibi baş dönmesi hissettiriyor. Bazen aniden ayağa kalkmış vaziyette olduğunu hissedersin. Bazen aniden ayağa kalkmış vaziyette olduğunu hissedersin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Your hands and feet are tingling, and then they're not there at all. | Ellerin ve ayakların karıncalanıyor. El ve ayakların karıncalanıyor ve bir anda kayboluyorlar. El ve ayakların karıncalanıyor ve bir anda kayboluyorlar. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Sometimes it feels like your attention has wandered just for an instant... | Bazen kendini bir anda kendinden geçmiş gibi hissediyorsun... Bazen bir an için dikkatin dağılıyor gibi oluyor,... Bazen bir an için dikkatin dağılıyor gibi oluyor,... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...then you're standing naked someplace. | ...sonra bir yerde çıplak duruyorsun. ...sonra da bir yerde çıplak hâlde ayakta dikiliyorsun. ...sonra da bir yerde çıplak hâlde ayakta dikiliyorsun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Maybe you've been there before, maybe you haven't. | Belki daha önce bulunduğun bir yer belki de bulunmadığın bir yer. Belki daha önce oraya gittin, belki de gitmedin. Belki daha önce oraya gittin, belki de gitmedin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You don't know how long it's gonna last, so you start walking... | Ne kadar süreceğini bilmiyorsun, o yüzden yürümeye başlıyorsun... Ne kadar süreceğini bilmediğinden üzerine bir şeyler bulmak için... Ne kadar süreceğini bilmediğinden üzerine bir şeyler bulmak için... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...till you find some clothes. | ...ta ki üzerine giyecek kıyafet bulana kadar. ...gezinmeye başlıyorsun ...gezinmeye başlıyorsun | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Then you seem just like everybody else. | Sonunda diğer herkes gibi görünüyorsun. Sonra da herkes gibi bir görünüme giriyorsun. Sonra da herkes gibi bir görünüme giriyorsun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Except you're stranded and all alone, just waiting to disappear. | Etrafta tek başına takılıp tekrar kaybolmayı bekliyorsun. Yapayalnız ve yolun ortasında kalmış, kaybolmayı beklemenin dışında. Yapayalnız ve yolun ortasında kalmış, kaybolmayı beklemenin dışında. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CLARE: But you get to see people from the past. | Ama geçmişten insanlar görüyorsun. Ama geçmişteki insanlarla buluşuyorsundur. Ama geçmişteki insanlarla buluşuyorsundur. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
People who are gone, like your mom. | Ölen insanları. Annen gibi. Ölmüş insanlarla. Annen gibi. Ölmüş insanlarla. Annen gibi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, but the thing is, you can't change what happens to them. | Evet, ama asıl mevzu, yaşanmış olayları değiştiremezsin. Evet ama yaşam çizgisini değiştiremezsin. Evet ama yaşam çizgisini değiştiremezsin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I've tried. It just happens anyway. | Değiştirmeyi denedim. Her hâlükârda gerçekleşiyor. Denedim. Olan gene oluyor. Denedim. Olan gene oluyor. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
HENRY: It's nice. Hey. And this is Charisse, my roommate. | Ev arkadaşım Charisse ile tanış. Çok hoş. Hey. Bu bayan da Charisse, oda arkadaşım. Çok hoş. Hey. Bu bayan da Charisse, oda arkadaşım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Hi. CLARE: My best friend. | Selam. En iyi arkadaşım. Selam. En yakın arkadaşım. Selam. En yakın arkadaşım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And our excellent cook for tonight. Welcome. | Hoşgeldin. Ve bu geceki muhteşem aşçımız... Ve bu akşamın en iyi aşçısı. Hoş geldiniz. Ve bu akşamın en iyi aşçısı. Hoş geldiniz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Because I don't cook. | Çünkü ben yemek yapamıyorum. Çünkü ben yemek pişiremem. Çünkü ben yemek pişiremem. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, you should know that going in. She's a lovely girl, but she can't cook toast. | Bunu bilmelisin. Güzel kız ama tosttan başka bir şey yapamıyor. Şunu bilmeliniz. Çok tatlı bir kız ama ekmek bile kızartamaz. Şunu bilmeliniz. Çok tatlı bir kız ama ekmek bile kızartamaz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Gomez? Yeah, short for Gomolinski. | Gomez. Gomolinski'nin kısaltılmışı. Gomez? Evet, Gomolonski gibi. Gomez? Evet, Gomolonski gibi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It's really nice to meet you. | Seninle tanıştığıma memnun oldum. Seninle tanıştığımıza çok memnun olduk. Seninle tanıştığımıza çok memnun olduk. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We didn't wanna meet you, but seems to be the only way to catch a glimpse of Clare. | Hayır, aslında seninle tanışmayı istememiştik... Seninle tanışmak istemiyorduk ama Clare'yi görmenin tek yolu buydu. Seninle tanışmak istemiyorduk ama Clare'yi görmenin tek yolu buydu. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CHARISSE: Please ignore Gomez. | Siz Gomez'i boşverin. Gomez'e aldırma lütfen. Gomez'e aldırma lütfen. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you want some wine? No, thanks. | Şarap ister misin, Henry? Hayır, sağol. Biraz şarap alır mısın? Hayır, teşekkürler. Biraz şarap alır mısın? Hayır, teşekkürler. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you want some water? | Su ister misin? Su içer misin? Su içer misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, sure. Yeah? | Tabii, olur. Tamam. Tabi, olur. Olur mu? Tabi, olur. Olur mu? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You didn't tell me how cute he was. | Bu kadar yakışıklı olduğunu söylememiştin. Çok yakışıklı olduğunu söylemedin. Çok yakışıklı olduğunu söylemedin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
He's not that cute. Doesn't talk much either. | O kadar da yakışıklı değil. Çok fazla konuşmuyor. O kadar da değil. Ağzından lâf da alınmıyor. O kadar da değil. Ağzından lâf da alınmıyor. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I couldn't get anything out of him except he's a librarian. | Kütüphanede çalıştığı dışında bir şey öğrenemedik. Kütüphaneci olması dışında ondan bir şey bekleyemezdim. Kütüphaneci olması dışında ondan bir şey bekleyemezdim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, maybe if you would stop interrogating him.... | Belki de onu sorgulamaktan vazgeçmelisiniz. Onu sorgulamayı bırakırsan eğer... Onu sorgulamayı bırakırsan eğer... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You never had a boyfriend. You spend every minute with the guy. | O kadar yıl boyunca erkek arkadaşın olmadı, her dakikanı bu adamla geçiriyorsun. Hiç erkek arkadaşın olmamıştı. Vaktini hep Charisse'yle geçirirsin. Hiç erkek arkadaşın olmamıştı. Vaktini hep Charisse'yle geçirirsin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Wondering what the draw is. Leave her alone. | Nasıl biri diye baktım. Rahat bırak kızı. Çekici gelen kısmı merak ediyorum. Çekil kızın başından. Çekici gelen kısmı merak ediyorum. Çekil kızın başından. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
She's codependent. You thought she was gonna dodge that bullet? | Ona çok bağımlı. Hepimiz gibi onun da ihtiyacı var. Yakasını kurtaracağını mı sandın? Hepimiz gibi onun da ihtiyacı var. Yakasını kurtaracağını mı sandın? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I just think he's not that cute. | Bence o kadar da yakışıklı değil. O kadar da yakışıklı olmadığını düşünüyorum. O kadar da yakışıklı olmadığını düşünüyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
All right, so can we put the potatoes in yet? | Pekâlâ, artık patatesleri koyabilir miyiz? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Or do you wanna wait until the vegetables are done? | Yoksa sebzeler oluncaya kadar bekler misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CHARISSE: Where's the pan? GOMEZ: How do I know? | Tava nerede? Ne bileyim? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CHARISSE: You can help. GOMEZ: I don't even live here. | Yardım edebilirsin. Burada yaşamıyorum bile. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CHARISSE: You GOMEZ: First, I'm a man. | Sen... Öncelikle, ben erkeğim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Second of all, I'm a guest here. | İkincisi, misafirim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Are you reading my diary? | Günlüğümü mü okuyorsun? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Told you that was private. | Özel olduğunu söylemiştim. Sana özel olduğunu söylemiştim. Sana özel olduğunu söylemiştim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I didn't read it. Well, it kind of looked like you did. | Okumadım. Okumuşun gibi görünüyor. Okumadım. Ama okumuşsun gibi geliyor. Okumadım. Ama okumuşsun gibi geliyor. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I was trying to find the dates. | Tarihleri bulmaya çalışıyordum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
The dates that I go to see you. | Seni görmeye gittiğim tarihleri. Seni görmek için geldiğim tarihleri. Seni görmek için geldiğim tarihleri. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
So I could tell the little girl in the meadow. If I'm that important to her... | Çayırdaki küçük kıza söyleyebilmek için. Böylece çayırdaki küçük kıza eğer onun için önemli biriysem... Böylece çayırdaki küçük kıza eğer onun için önemli biriysem... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...I wanted to tell her when I was coming to see her so she wouldn't have to wait. | ...onu görmeye gideceğim vakitleri söyleyebilseydim ki... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Christ, I'm sorry. I don't know what I was thinking. | Çok özür dilerim. Bilemiyorum ne düşünüyordum. Tanrım. Özür dilerim. Ne yaptığımı bilmiyordum. Tanrım. Özür dilerim. Ne yaptığımı bilmiyordum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I should go. | Gitmeliyim. Gitsem iyi olur. Gitsem iyi olur. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'd like you to stay. | Kalmanı istiyorum. Kalmanı isterim. Kalmanı isterim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
WOMAN: You were there all night. | Gece boyu oradaydın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
MAN 1: Come on, kick his ass. MAN 2: Guys, check this out. | Hadi, parçala şunu! Hadi, canına oku. Çocuklar, şuna bakın. Hadi, canına oku. Çocuklar, şuna bakın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
MAN 3: Come on, he's a fag. Kick his ass. MAN 4: Oh, no. | Hadi, parçala şu ibne herifi! Hadi, götün biri. Canına oku. Ah, olamaz. Hadi, götün biri. Canına oku. Ah, olamaz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Hey, hey, hey. Break it up, break it up. | Ayrılın. Ayrılın! Hey, hey, hey. Ayrılın, ayrılın. Hey, hey, hey. Ayrılın, ayrılın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Henry. Gomez. | Henry. Gomez. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Goddamn homophobe. | Kaybol, gay düşmanı! Lânet olası top. Lânet olası top. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Dude, what in the hell are you wearing? | Dostum, ne giyiyorsun öyle? Ahbap, ne giydin böyle yahu? Ahbap, ne giydin böyle yahu? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What's the date? What do you mean, "what's the date?" | Tarih nedir? Ne demek yani, tarih nedir? Hangi tarihteyiz? Ne demek "Hangi tarihteyiz"? Hangi tarihteyiz? Ne demek "Hangi tarihteyiz"? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What year? What do you mean, "what year?" | Hangi yıldayız? Hangi yıl da ne demek? Kaç yılındayız? Ne demek "kaç yılındayız"? Kaç yılındayız? Ne demek "kaç yılındayız"? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Forget it. I gotta get some clothes. Yeah, the pink's not working for you. Hey. | Unut gitsin. Giyecek kıyafet bulmalıyım. Boş ver. Üstüme bir şeyler bulmalıyım. Tabii, pembe sana gitmemiş. Boş ver. Üstüme bir şeyler bulmalıyım. Tabii, pembe sana gitmemiş. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
GOMEZ: What are you doing now? Picking a lock. | Ne yapıyorsun? Kapıyı açıyorum. Şimdi ne yapıyorsun? Kilit açıyorum. Şimdi ne yapıyorsun? Kilit açıyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
GOMEZ: Huh? Close the door. | Kapıyı kapat. Ha? Kapıyı kapat. Ha? Kapıyı kapat. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You wanna tell me what the hell's going on here? What are you on? | Bana burada neler olduğunu söyleyecek misin? Ne yapıyorsun? Neler döndüğünü söyleyecek misin? Neyin peşindesin? Neler döndüğünü söyleyecek misin? Neyin peşindesin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Seriously. | Ciddiyim. Harbiden. Harbiden. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Hey, you know, if you have a problem, maybe I can help. | Bir sorunun varsa, belki ben yardım edebilirim. Bir sorunun varsa yardım edeceğimi biliyorsun. Bir sorunun varsa yardım edeceğimi biliyorsun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, right. | Tabii ya. Evet, tabii. Evet, tabii. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I don't give a shit about you, but Clare I care about. | Bak, seni umursamıyorum. Ama Clare'i umursuyorum. Seni tıklamıyorum bile ama Clare'ye karşı öyle değil. Seni tıklamıyorum bile ama Clare'ye karşı öyle değil. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Why don't you tell me what this is about? You wanna know? I'm gonna tell you. | Neden bana bunların ne olduğunu söylemiyorsun? Ne dolaplar döndüğünü anlatsana. Bilmek mi istiyorsun? Anlatayım o zaman. Ne dolaplar döndüğünü anlatsana. Bilmek mi istiyorsun? Anlatayım o zaman. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Because you and I are gonna be friends for a long time. | Çünkü sen ve ben uzun bir zaman boyunca arkadaş olacağız. Çünkü ikimiz uzun bir süre arkadaş olacağız. Çünkü ikimiz uzun bir süre arkadaş olacağız. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You might as well know now. | Yani her şeyi bilmelisin. Şimdiden bilmelisin. Şimdiden bilmelisin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Know what? I look older, right? | Neyi bilmeliyim. Yaşlı görünüyorum, değil mi? Neyi bilmeliyim? Yaşım ilerlemiş gibiyim, doğru mu? Neyi bilmeliyim? Yaşım ilerlemiş gibiyim, doğru mu? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
That's because I am. | Çünkü yaşlıyım. Öyleyim de ondan. Öyleyim de ondan. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I've come back to this night from the future. | Çünkü ben bu gece gelecekten buraya geldim. Bu akşam buraya gelecekten geldim. Bu akşam buraya gelecekten geldim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'm a time traveler. | Ben bir zaman yolcusuyum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, my God, you are out of your mind. | Aman Tanrım. Sen kafayı yemişsin. Aman Tanrım. Sen keçileri kaçırmışsın. Aman Tanrım. Sen keçileri kaçırmışsın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Started when I was 6 years old. | Ben 6 yaşımdayken başladı. Altı yaşımda başladı. Altı yaşımda başladı. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I have fits. I disappear. I travel through time. | Kriz geçirdim. Kayboldum Zamanın içinde yolculuk yaptım. Sinirlenince kaybolurum. Zamanda yolculuk yaparım. Sinirlenince kaybolurum. Zamanda yolculuk yaparım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I've come to this night from 2003. What year is this? | Bu geceye 2003 yılından geliyorum. Hangi yıldayız? Bu akşam buraya 2003'den geldim. Şimdi kaç yılındayız? Bu akşam buraya 2003'den geldim. Şimdi kaç yılındayız? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
1995. I don't like this. I get dislocated in time. | 1995. Bu işten hiç hoşlanmadım. Bu yılda ortaya çıktım. 1995. Bu hiç hoşuma gitmedi. Zamanda gezinti yapıyorum. 1995. Bu hiç hoşuma gitmedi. Zamanda gezinti yapıyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I never know when it's gonna happen or where I'm gonna end up. | Nereye ve ne zaman döneceğimi bilmiyorum. Ne zaman başlayıp nerede biteceğini asla bilemem. Ne zaman başlayıp nerede biteceğini asla bilemem. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I have to break and enter, steal clothes from the first person I see. | Zorla içeri giriyorum ve ilk gördüğüm adamın kıyafetini çalıyorum. İlk gördüğüm kişinin evine zorla girer, elbise aşırırım. İlk gördüğüm kişinin evine zorla girer, elbise aşırırım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You name it, I've done it. | Yaptığım şeyin adını sen koy. Ne dersen de. İşim bitti. Ne dersen de. İşim bitti. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Uh huh. There's something wrong with you. | Evet ama sende bir sorun var. Evet, var. Ha ha. Senin bir sorunun var. Ha ha. Senin bir sorunun var. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
But I care about Clare more than you can imagine, so don't worry about that. | Ama Clare'i düşünebileceğinden bile çok daha fazla umursuyorum. Ama Clare'yi hâyâl edebileceğinden daha fazla önemsiyorum,... Ama Clare'yi hâyâl edebileceğinden daha fazla önemsiyorum,... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
GOMEZ: Whoa, hey, I'm reassured. | Güvenim tazelendi. Vay be. Nasıl da güvendim. Vay be. Nasıl da güvendim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Listen, in the future, do Charisse and I get married? | Gelecekte, Charisse ve ben evleniyor muyum? Söylesene, gelecekte Charisse'yle evleniyor muyuz? Söylesene, gelecekte Charisse'yle evleniyor muyuz? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do I go bald? Does Charisse go bald? | Kelleşiyor muyum? Charisse kelleşiyor mu? Kel miyim? Charisse kel mi? Kel miyim? Charisse kel mi? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'm not gonna tell you things about your life. | Sana hayatın hakkında bir şey anlatmayacağım. Hayatınla ilgili bilgiler vermeyeceğim. Hayatınla ilgili bilgiler vermeyeceğim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Knowing stuff in advance makes you crazy. You're full of shit, you know that? | İleride olacakları bilmek seni çıldırtır. Olacakları önceden bilmek delirtir. Palavra sıktığının farkında mısın? Olacakları önceden bilmek delirtir. Palavra sıktığının farkında mısın? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You won't think that in a minute. Yeah? Why's that? | Bir dakika içinde böyle düşünmeyeceksin. Öyle mi? Nedenmiş? Bir dakika sonra öyle düşünmeyeceksin. Öyle mi? Nedenmiş? Bir dakika sonra öyle düşünmeyeceksin. Öyle mi? Nedenmiş? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Charisse is out. Henry here? | Charisse dışarı çıktı. Henry burada mı? Charisse dışarıda. Henry burada mı? Charisse dışarıda. Henry burada mı? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
No, he's at the library. Don't marry him, Clare. | Hayır, kütüphaneye gitti. Onunla evlenme, Clare. Hayır, kütüphanede. Onunla evlenme Clare. Hayır, kütüphanede. Onunla evlenme Clare. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What? Just don't marry Henry, okay? | Ne? Onunla evlenme, tamam mı? Ne? Henry ile evlenme o kadar, olur mu? Ne? Henry ile evlenme o kadar, olur mu? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You know, he hasn't asked me yet. Yeah, you know what I'm talking about. | Daha teklif bile etmedi. Ne dediğimi biliyorsun. Daha teklif bile etmedi. Evet, neden bahsettiğimi biliyorsun. Daha teklif bile etmedi. Evet, neden bahsettiğimi biliyorsun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Here. Come here. | Tamam, gel şöyle. Gel. Buraya gel. Gel. Buraya gel. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I saw him last night at the Vic. | Dün gece onu rıhtımda gördüm. Onu dün akşam Vic sokağında gördüm. Onu dün akşam Vic sokağında gördüm. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Barrel of laughs. First, he beats up a guy, then we burglarize the Army Navy store. | Komik durumdaydık. Önce birini dövdü, sonra da ordunun deposuna gizlice girdik. Kepazelik. Önce, birini dövdü,... Kepazelik. Önce, birini dövdü,... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And then he tells me that he's a time traveler. | Sonra da bana... Ve bana zaman yolcusu olduğunu söyledi. Ve bana zaman yolcusu olduğunu söyledi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |