Search
English Turkish Sentence Translations Page 172801
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
I'm not sure I understand. | Anladığımdan emin değilim. Anlayamadım. Anlayamadım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Her mother and I didn't succeed in preparing her for the real world, I'm afraid. | Annesi ve ben onu gerçek Dünya'ya hazırlamakta pek başarılı olamadık. Korkarım onu annesiyle gerçek bir dünyaya hazırlayamadık. Korkarım onu annesiyle gerçek bir dünyaya hazırlayamadık. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I don't know about that. | O konuda bilgim yok, ama kendi başına gayet iyi idare ediyor gibi görünüyor. Bunu bilemem. Bunu bilemem. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
She seems to manage pretty well for herself. | Kendini gayet iyi idare edebiliyor gibi görünüyor. Bana kalırsa kendi ayakları üzerinde durabilen biri. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, that's good to hear. | Bunu duyduğuma sevindim. Bunu duymak güzel. Bunu duymak güzel. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you ever do any hunting? | Hiç avlandın mı? Hiç avlanmaya çıkar mısın? Hiç avlanmaya çıkar mısın? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
No. Never. | Hayır, hiç avlanmadım. Hayır. Hiç. Hayır. Hiç. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, maybe I could take you out sometime. | Belki seni bir ara ava çıkarırım. Belki bir ara seni götürebilirim. Belki bir ara seni götürebilirim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'd like that. Yeah. | Çok hoşuma gider. Evet. Seve seve. Olur. Seve seve. Olur. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Usually I'm the one who's getting chased. | Genelde ben av olurum. Genelde kovalanan ben olurum. Genelde kovalanan ben olurum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Life's a hunt. | Hayat bir avdır. Hayat bir kovalamacadır. Hayat da bir avdır. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
BARBER: Good morning. HENRY: Morning. | Günaydın. Günaydın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
BARBER: Have a seat. | Otursana. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What can we do for you today? | Nasıl bir şey istersin? Bugün senin için ne yapabiliriz? Bugün senin için ne yapabiliriz? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Cut it off. All of it? | Kes gitsin. Hepsini mi? Bayağı kesilsin. Tamamını mı? Bayağı kesilsin. Tamamını mı? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, I'm getting married tomorrow. And my wife, she likes short hair. | Yarın evleniyorum... Evet, yarın evleniyorum. Ve karım, kısa saçları beğenir. Evet, yarın evleniyorum. Ve karım, kısa saçları beğenir. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Congratulations. | Tebrikler. Kutlarım. Hayırlı olsun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
See what we can do for you. Try to make you happy, the both of you. | Bakalım senin için ne yapabiliyorum. Ne yapabiliriz bir düşünelim. Seni de, ikinizi de mutlu etmeye çalışalım. Ne yapabiliriz bir düşünelim. Seni de, ikinizi de mutlu etmeye çalışalım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
PORTER: Take your bags? RICHARD: I've got it. Thank you. | Çantalarını aldın mı? Aldım. Teşekkür ederim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
PORTER: Very well. | Çok iyi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Dad. You came. | Baba. Gelmişsin. Baba. Geldin demek. Baba. Geldin demek. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...I suppose I'll have to meet her parents. | Sanırım gelinin ailesiyle tanışmalıyım. Galiba ailesiyle tanışmam gerekecek. Galiba ailesiyle tanışmam gerekecek. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Her dad's a Republican. | Babası Cumhuriyetçi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And a hunter. | Ve bir avcı. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, dear. | Hadi be! Ah, öyle mi? Ah, öyle mi? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
HENRY: Give us a second. I gotta take a Vallum. | Bir saniye, sakinleştirici almam lazım. Biraz izin verin. Sakinleştirici atmalıyım. Biraz izin verin. Sakinleştirici atmalıyım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Vallum? Is that a good idea? | Sakinleştirici mi? Bu iyi bir fikir mi ki? Sakinleştirici mi? İyi bir fikir mi sence? Sakinleştirici mi? İyi bir fikir mi sence? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Wouldn't be a wedding without a groom. | Damatsız düğün olmaz. Damat olmadan düğün olmaz. Damat olmadan düğün olmaz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Freak. | Kaçık herif. Manyak. Manyak. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, shit. | Kahretsin. Hay aksi. Hay aksi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
MAN: Let me get this for you, ladies. WOMAN: Thank you. | Size bunu vermeme izin verin. Teşekkürler. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
This hair, it's always been difficult. Mom. Stop already, okay? | Saçı hep zor şekil almıştır. Bu saç, hep farklı olmuştur. Anne. Zamanı değil, tamam mı? Bu saç, hep farklı olmuştur. Anne. Zamanı değil, tamam mı? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It's fine. | İyi görünüyor. Gayet iyi. Gayet iyi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
But, my God, you are beautiful. | Tanrım, sen çok güzelsin! Ama, Tanrım, çok güzelsin. Ama, Tanrım, çok güzelsin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
When Henry sees you coming down the aisle... | Henry seni gördüğü zaman... Henry koridordan gelirken seni gördüğünde... Henry koridordan gelirken seni gördüğünde... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...he's gonna pass out on the spot. | ...ağzı bir karış açık kalacak. ...heyecandan bayılacak. ...heyecandan bayılacak. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Could you go check on the boys? | Çocukları kontrol eder misin? Çocukları kontrol etmeye gider misin? Çocukları kontrol etmeye gidebilir misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Oh, God. | Peki. Tanrım! Pekâlâ. Ah, Tanrım. Pekâlâ. Ah, Tanrım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Oh, shit. | Peki. Kahretsin! Pekâlâ. Lânet olsun. Pekâlâ. Lânet olsun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
ALICIA: Are you guys nearly ready? Yeah. Yeah, we're good. We're fine. | Beyler, hazır mısınız? Evet, iyiyiz. Hazır mısınız artık? Evet. Evet, iyiyiz. Gayet iyi. Hazır mısınız artık? Evet. Evet, iyiyiz. Gayet iyi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Great day for a wedding, huh? Flowers look really pretty and everything. | Düğün için güzel bir gün. Çiçekler harika diğer şeyler de çok güzel. Düğün için güzel bir gün, ha? Çiçekler ve her şey mükemmel görünüyorlar. Düğün için güzel bir gün, ha? Çiçekler ve her şey mükemmel görünüyorlar. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Everyone else is downstairs waiting. What do you want me to tell Clare? | Herkes aşağıda bekliyor. Clare'e ne söylememi istersin? Aşağıda herkes bekliyor. Clare'ye ne dememi istiyorsun? Aşağıda herkes bekliyor. Clare'ye ne dememi istiyorsun? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We'll just probably be, like, another half an hour or so to get pretty, and then.... | Bize yarım saat izin verin de süslenip güzelleşelim... Yarım saate kadar hazır olur ve süsleniri., ve sonra... Yarım saate kadar hazır olur ve süslenir, ve sonra... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And then, you know, put some pants on, and then we'll be ready to go. | ...ve üzerimiz giyinip aşağıya inmeye hazır olalım. Ve sonra da, bilirsin, pantolonları giyer, gitmeye hazır oluruz. Ve sonra da, bilirsin, pantolonları giyer, gitmeye hazır oluruz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Five minutes. | 5 dakika. Beş dakika. Beş dakika. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'll let Clare know. | Clare'e öyle söylerim. Clare'ye söyleyeyim. Clare'ye söyleyeyim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
GOMEZ: What year are you from? | Hangi yıldan geliyorsun? Dedem gibi olmuşsun. Hangi yıldan geldin? Hangi yıldan geldin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You look like my grandpa. Don't worry. It all works out. | Dedeme benziyorsun. Merak etme. Her şey düzgün gidecek. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, great. | Aman ne güzel. Ah, harika. Ah, harika. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I just hope no one notices the gray hair. You're not gonna have time to shave. | Umarım kimse saçlarının griliğini fark etmez. Traş edecek vakit de yok. Umarım kimse saçının ağarıklığını fark etmez. Umarım kimse saçının ağarıklığını fark etmez. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Good luck, darling. | İyi şanslar, tatlım. İyi şanslar hayatım. İyi şanslar hayatım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
[WHISPERS] He's got gray hair. | Saçları gri. Saçları ağarık. Saçları ağarık. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
[WHISPERS] What the hell? | Bu saçın hali ne? Berbat saçının hâli ne? Berbat saçının hâli ne? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
[WHISPERS] Don't swear. We're getting married. | Ağzını bozma, evleniyorsun. Ağzını bozma. Evleniyoruz. Ağzını bozma. Evleniyoruz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We are gathered here today to celebrate the marriage of Henry and Clare. | Bugün buraya Henry ve Clare'nin evliliğini kutlamak için toplanmış bulunuyoruz. Bugün burada Henry ve Clare'nin düğünü için toplanmış bulunuyoruz. Bugün burada Henry ve Clare'nin düğünü için toplanmış bulunuyoruz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
In the presence of family and friends and before God, they exchange these vows: | Aile ve arkadaşlarınızın önünde ve Tanrı'nın huzurunda karşılıklı yeminlerini edecekler. Aile ve arkadaşlarının önünde ve Tanrı'nın huzurunda karşılıklı yemin edecekler. Aile ve arkadaşlarının önünde ve Tanrı'nın huzurunda karşılıklı yemin edecekler. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
to have and to hold from this day forward, for richer or for poorer... | Bir araya geldiğimiz bu günden başlayarak... Bir arada olduğumuz bu günden itibaren, varlıkta ve yoklukta... Bir arada olduğumuz bu günden itibaren, varlıkta ve yoklukta... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...for better or for worse, in sickness and in health. | ...iyi günde ve kötü günde, zenginlikte ve yoksullukta, hastalıkta ve sağlıkta... ...iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta. ...iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And now I'd like to invite my Lovely daughter... | Şimdi de güzel kızımı ve... Ve şimdi de sevgili kızım ve cesur damadımı... Ve şimdi de sevgili kızım ve cesur damadımı... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...and my gallant new son in law to the dance floor. | ...yeni cesur oğlumu... ...dans pistine davet etmek istiyorum. ...dans pistine davet etmek istiyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Howdy, stranger. | Merhaba, yabancı. N'aber yabancı. N'aber yabancı. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Sorry I missed the ceremony. | Afedersin, töreni kaçırdım. Üzgünüm. Töreni kaçırdım. Üzgünüm. Töreni kaçırdım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you wish I was him? | Benim O olmamı ister miydin? O olmamı ister misin? O olmamı ister misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
But you are. | Sen zaten O'sun. Ama o'sun. Ama o'sun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CLARE: I wonder if I'm a bigamist. | Çift eşli olmanın nasıl bir şey olduğunu merak ederdim. İki kocam mı var merak ediyorum. İki kocam mı var merak ediyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I think you're allowed to marry the same person as many times as you want. | Sanırım, aynı kişiyle istediğin zaman istediğin kadar evlenebilirsin. Sanırım istediğin her zaman aynı adamla evlenme gibi şansı var. Sanırım istediğin her zaman aynı adamla evlenme gibi şansı var. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, no. Don't. | Dur! Yapma! Ah, hayır. Yapma. Ah, hayır. Yapma. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Clare. Who'd you expect? | Clare. Kimi bekliyordun ki? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I brought you a turkey leg. Our cook roasts the best turkey around. | Sana hindi bacağı getirdim. Sana hindi budu getirdim. Aşçımız herkesten iyi hindi pişirir. Sana hindi budu getirdim. Aşçımız herkesten iyi hindi pişirir. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, that's what everyone says, anyway. | Herkes öyle söylüyor. Neyse. Herkesin söylediği bu zaten. Herkesin söylediği bu zaten. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
My dad was saving it for lunch. | Babam onu öğle yemeği için saklıyordu. Babam onu öğleye saklıyordu. Babam onu öğleye saklıyordu. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
He's been ignoring me, so I really didn't think he deserved it. | Beni görmezden geliyor. Beni dışlıyor, ben de onu hak etmediğini düşündüm. Beni dışlıyor, ben de onu yemeyi hak etmediğini düşündüm. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
He's been ignoring my mom too. | Annemi de görmezden geliyor. Annemi de dışlıyor. Annemi de dışlıyor. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Alicia says they're really gonna get a divorce this time. | Alicia, yakın zamanda boşanacaklarını söylüyor. Alicia'ya göre bu sefer gerçekten boşanacaklar. Alicia'ya göre bu sefer gerçekten boşanacaklar. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
They're not. | Boşanmayacaklar. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You never told me anything like that before. | Bana daha önce hiç böyle bir şey söylememiştin. Daha önce böyle bir şey söylememiştin. Daha önce böyle bir şey söylememiştin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, I don't want you to worry if you don't have to. | Boşu boşuna endişelenmeni istemiyorum. Şey, mecbur kalmadıkça merak etmeni istemiyorum. Şey, mecbur kalmadıkça merak etmeni istemiyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Maybe they should get a divorce. | Belki de boşanmalılar. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, maybe. | Evet, beki de. Evet, belki. Evet, belki. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Are you married? | Evli misin? Sen evli misin? Sen evli misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yes, I am. | Evet, evliyim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Is your wife a time traveler? No. No, thank God. | Eşin de zaman yolcusu mu? Karın da zaman yolcusu mu? Hayır, çok şükür değil. Karın da zaman yolcusu mu? Hayır, çok şükür değil. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you Love her? | Ona aşık mısın? Onu seviyor musun? Onu seviyor musun? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yes. Very much. | Evet, hem de çok. Evet. Hem de çok. Evet. Hem de çok. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Nothing. I was just hoping you're married to me. | Yok bir şey, ben sadece benimle evlenmeni umuyordum. Hiç. Benimle evlenmeni umuyordum. Hiç. Benimle evlenmeni umuyordum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
BETTE DAVIS [ON TV]: Did you ever think about time? | Hiç zaman hakkında düşündün mü? Zaman hakkında hiç düşündün mü? Zaman hakkında hiç düşündün mü? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It goes, Alec. | Akıp gidiyor, Alec. Olacak, Alec. Olacak, Alec. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
That's the business of time. | Zamanın işi bu. Zaman meselesi. Zaman meselesi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Tick, tick, tick | Tik, tik, tik... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I was with you in the meadow. | Seninle birlikte çayırlıktaydım. Çayırda seninleydim. Çayırda seninleydim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You were jealous of my wife. | Karımı kıskanıyordun. Karımı kıskandın. Karımı kıskandın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I was. | Kıskanıyordum. Kıskandım. Kıskandım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I used to try and convince myself... | Senin, şişman ve bıyıklı bir kadınla evlendiğine... Senin şişman, bıyığı olan biriyle... Senin şişman, bıyığı olan biriyle... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...that you were married to someone fat with a mustache. | ...kendimi inandırmaya çalışırdım. ...evli olduğuna kendimi ikna eder dururdum. ...evli olduğuna kendimi ikna eder dururdum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, that is my type. | Evet, tam benim tipim. Tam benim tipim. Tam benim tipim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CLARE: Come on, let's do this. | Hadi, şu işi yapalım. Hadi, yapalım şunu. Hadi, yapalım şunu. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
That's great, guys. Thanks. You're welcome. | Çok iyi, oraya bırakabilirsiniz. Tabii, bayan. Çok güzel oldu arkadaşlar. Sağ olun. Rica ederiz. Çok güzel oldu arkadaşlar. Sağ olun. Rica ederiz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CLARE: Honey? | Tatlım? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
MAN: Get him, Charlie. | Yakala şunu, Charlie. Bul onu, Charlie. Bul onu, Charlie. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Drop it. | Yeter artık. Bırak şunu. Bırak şunu. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |