Search
English Turkish Sentence Translations Page 168910
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| to get her moved | istedi ama ayakta tutmaya çalıştı | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| but she was | o çok ama o | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| very weak. | güçsüzdü. çok zayıftı. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Check the emergency ward. Thanks. | olağan üstü hal merkezine git, sor. Teşekkürler. Acil servise bir bakın. Sağol. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Let's go, kids. | Hadi gidelim çocuklar. Gidelim, çocuklar. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| What's wrong? | Problem ne? Sorun ne? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Don't worry. He didn't say she was dead, did he? | Endişelenmeyin. öldü demedi dimi? Endişelenmeyin. Öldüğünü söylemedi değil mi? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| We'll find out. | Onu bulacağız. Sonra durumunu öğreniriz. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I know someone at the hospital. | Hastanede birini tanıyorum. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| We'll find your aunt. | Halanızı bulacağız. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Hurry, we're exposed here. | Çabuk, burada güvede değiliz. Acele edin, burada açıktayız. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Mind that man. | Dikkat et şu adama. Şu adama dikkat edin. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Hurry! | Çabuk! Haydi! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Duck!...That's right. | eğil!...Tamam iyi. Eğilin!...İşte böyle. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Hold on. | Devam et. Durun. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Stop, Kerim! | Dur, Kerim! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Where are you going? | Nereye gidiyorsun? Neree gidiyorsun? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Get over there! | Çık ordan! Şuraya geç! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Go on! With the cart! | Devam et! Arbayıda al! Haydi! Arabanın yanında kalın! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Go on! Push it! | Hadi devam et! Çek şunu! Haydi! İktir onu! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You want to get killed, dammit? | Öldürülmek mi istiyorsun, Kahretsin? Ölmek mi istiyorsun, lanet olası? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Learn to move around the city... | Şehirde nasıl hareket edeceğinizi öğrenin... Şehirde nasıl yürüyeceğinizi öğrenin... | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| what route to take... | Hangi güzergahı izleyeceğinizi... hangi yolu izleyeceğinizi... | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| where to be careful...where to run. | nerde dikkatli olunur...nerde koşulur. nereye dikkat edeceğinizi... ve ne zaman koşacağınızı. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| They'll kill you in a second! | Saniyede seni öldürebilirler! Sizi anında öldürürler! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| They've killed thousands, shooting from the Jewish cemetery. | Yahudi mezarlığından vurarak binlerce insanı öldürdüler. Musevi mezarlığından ateş ederek binlercesini öldürdüler. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Let me get my wind back, kids. | nefes almama izin verin çocuklar. Biraz nefes alayım, çocuklar. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Think he's in pain? | Sence acı çekiyor mu? Sence canı yanıyor mudur? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Sure he's in pain! | eminim acı çekiyordur! Elbette yanıyordur! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Why shoot the dog? | Neden köpeği vururlar? Neden köpeği vurmayı seçti? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Did he even make a decision? Who knows? | Onu vurmayamı niyetlendi ki? Kim bilir? Acaba bir seçim bile yaptı mı? Kim bilir? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Is he happy now? | Şu an mutlu mu? Şimdi mutlu mudur? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| The guy who fired. | Ateş eden adam. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Who knows? | Kim bilir? Kimbilir? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Go on, run! | devam et, koş! Haydi, koşun! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| We can't drag the water. | suyu çekemiyoruz. Suyu sürükleyemiyoruz. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| We'll come back for it. | Onun için geri geliriz. Orada kaslın. Sonra oradan alırız. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| What's up? | Ne var? Nasıl gitti? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Mortars, snipers, all hell broke loose! | Havanlar, sniperlar, hepsi serbest! Havan mermileri, keskin nişancılar, ortalık karman çorman! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Whose dog is it? | Kimin köpeği bu? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I don't know. I almost got killed. | Bilmiyorum. Neredeyse öldürülüyordum. Bilmiyorum. Neredeyse ölüyordum. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Ivana, ask your Mom for some cloth. | Ivana, Annenden biraz elbise ister misin. Ivana, annenden biraz kumaş iste. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Where was he shot? Marindvor. A woman got hit too. | Nereye ateş açıldı? Marindvor. Bir kadında vuruldu. Nerede vuruldu? Marindvor. Bir de kadın vuruldu. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| He almost got us. | Nerdeyse bizide tutturuyordu. Neredeyse bizi de vuruyordu. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| We were right behind. His hind legs are hurt. | Hemen arkasındaydık. Arka ayakları yaralanmış. Biz tam arkasındaydık. Arka ayakları yara almış. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Why did you bring him back? | Neden geri getirdiniz? Neden buraya getirdiniz? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| All that for nothing. | Hiiç. Boşu boşuna. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| With snipers, | Sniperların karşısında, Bir keskin nişancı varsa, | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| never be third to cross. | üçüncü geçen olmayın. asla karşıya geçen üçüncü kişi olmayın. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| They see the first, aim at the second and kill the third. | İlkini görürler, ikincisine nişan alır ve üçüncüsünü de kesin öldürürler. İlkinde görüyor, ikincisinde nişan alıyor ve üçüncüsünde öldürüyorlar. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Is it always like that? Mostly. | Hep böyle mi olur? Çoğunlukla. Hep böyle mi oluyor? Çoğunlukla. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| He's a goner. | O gidici. Köpek gidici. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You should put him down. | Onu geri getirmelisiniz. Öldürün gitsin. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| To end his suffering. Please. | Böylece acısını bitirirsiniz. Lütfen. Acısını sona erdirin. Lütfen. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| A pigeon can't live without legs, let alone a dog! | Güvercin ayaksız yaşayabilir, ama köpek yapamaz! Bir güvercin ayakları olmadan yaşayamaz, bir köpek hiç yaşayamaz! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Cut out the pigeon talk! | Güvercin muhabbetini kes! Kes şu güvercin muhabbetini! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I said what I think. | Ne düşündüğümü söyledim sadece. Düşündüğümü söyledim. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| We'll get bandages and medication. | Bandajları ve ilaçları alıcaz. Bandaj ve ilaç bulmamız gerekecek. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| How will I manage? | Nasıl başarıcam? Şimdi ne yapacağım? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| It's tough alone, but with a dog! | Yalnızken zaten zordu, şimdi bir de köpek çıktı! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I'll put them up. | Deneyeceğim. Sen çocukları ne yapacaksın? Ben icabına bakarım. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| They can stay with me till tomorrow. Then I dump them on their family. | Yarına kadar benle kalabilirler. Sonra ailelerin yanına gönderirim. Yarına kadar benimle kalabilirler. Sonra onları ailelerine teslim edeceğim. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Forget it, he's in too much pain. | Unut onu, Çok acı çekiyor. Unut gitsin, çok fazla acı çekiyor. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| It's best to finish him off. | En iysi onu öldürmek. İşini bitirmek en iyisi. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Almost no wood left. | Nerdeyse hiç odun kalmadı. Neredeyse hiç odun kalmadı. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Our dog'll be cold. | Köpeğimiz üşeyecek. Köpeğimiz üşüyecek. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You'll have to make do. | Daha yok, kalmadı. Böyle idare edeceğiz. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You got books. | Kitapların var. Kitabın var mı. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I won't let you burn the books, Adis. | Yakman için kitapları veremem sana, Adis. Kitapları yakmana izin veremem, Adis. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Then give me a shoe. | O zaman ayakkabı ver. Öyleyse ayakkabı ver. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Good idea. | Bak o iyi fikir. İyi fikir. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Here, cover the dog. | Al, Köpeği sar. İşte, köpeği ört. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Without Adis, we'd die of cold. | Adis olmasaydı, soğuktan donardık. Adis olmasaydı, soğuktan ölürdük. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Here, take this one. | işte, al bunları. İşte, bunu al. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You must be hungry. | Aç olmalısınız. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You bet we are. | Şaka mı yapıyorsun. Kesinlikle öyleyiz. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Why didn't you say so? There's no food here. | Neden söylemiyorsunuz o zaman? Burada yemek yok ki. Peki neden söylemediniz? Burada yiyecek yok ki. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| How do you know? We looked all over. | Nerden biliyorsunuz? Her yere baktık. Nereden biliyorsun? Her yere baktık. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You sure? Absolutely. | eminmisiniz? Kesinlikle. Emin misin? Kesinlikle. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Now watch. Come here. | Şimdi seyredin. Bakın. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I'll show you some magic. | Size şimdi sihir yapacağım. Size biraz sihir göstereyim. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| How about that? Great! | Bu Nasıl? Muhteşem! Oley? Oley! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| My wife hid some stuff for a rainy day. | Karım zor günler için yiyecek saklardı. Karım kötü günler için birşeyler saklamıştı. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| I know some of her stashes. | Bazılarının yerlerini biliyorum. Ve onun bazı zulalarını biliyorum. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| For others you'd need a Geiger counter! | Diğerleri için Gayger Sayacınız olması gerekir! Bilmediklerim için ise Gayger sayacına ihtiyacımız var! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| What's a Geiger counter? | Geyger sayacı ne ki? Gayger sayacı nedir? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| This is a Geiger counter! So's this! | İşte bu Gayger sayacı! işte bu! İşte Gayger sayacı! İşte bu! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| That's why you have to keep books. | Kitapları bu yüzden de saklamalısınız. Bu yüzden kitapları saklamalısın. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You see. | Görüyorsunuz. Görüyorsun. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| My wife's smart. | Karım çok zekidir. Karım akıllıdır. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Very smart. Give the dog some bread! | Çok zeki. Köpeğe biraz ekmek verin! Evet, çok akıllı. Köpeğe biraz ekmek verelim! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Let him sleep. | Bırakın uyusun. Bırakalım uyusun. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| It must burn where he was hit. | Vurulduğu yerde ölmeliydi belkide. Vurulduğu yer yanıyor olmalı. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Eat, everything'll be fine. | ye hadi, herşey güzel olcak. Yemeğini ye, herşey düzelecek. | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Why didn't he run away? | Neden kaçmadı? Peki neden kaçmadı? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Beats me! | Nerden bileyim! Hiçbir fikrim yok! | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| What'd he say? Can you hear bullets whistle? | Ne söyledi? Kurşunların sesini duyabiliyor musun? Ne dedi? Mermilerin vızıltısı duyulur mu? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| Unless you're deaf... | Ölmedikçe... Sağır olmadıkça... | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| You hear them soon enough to duck? | Kaçabilecek kadar erken mi? Eğilmene fırsat verecek kadar erken duyulur mu? | The Perfect Circle-1 | 1997 | |
| It's always too late, anyway. | Hep geç olur, ne olcak. Her zaman çok geçtir, ne olursa olsun. | The Perfect Circle-1 | 1997 |