Search
English Turkish Sentence Translations Page 168753
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| 60, follow me! | 60, beni takip et. 60, beni izle! 60, beni izle! 60, beni izle! 60, beni izle! 60, beni izle! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Move into the forward position! | İlerideki mevziiye gidin. İlerideki yerlerinize geçin! İlerideki yerlerinize geçin! ilerideki yerlerinize geçin! Ilerideki yerlerinize gecin! İlerideki yerlerinize geçin! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Skipper! Skipper, are you okay? | Skipper! Skipper, iyi misin? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| He's lost it. Come on! Keep moving, keep moving! | Onun işi bitti. Haydi! Devam edin, devam! Çocuk uçmuş. Yürüyün! Devam edin, devam edin. Çocuk uçmuş. Yürüyün! Devam edin, devam edin. Çocuk uçmuº. Yürüyün! Devam edin, devam edin. cocuk ucmus. Yuruyun! Devam edin, devam edin. Çocuk uçmuş. Yürüyün! Devam edin, devam edin. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Get up here! | Bu tarafa! Çık yukarı! Çık yukarı! Çik yukari! cik yukari! Çık yukarı! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Oh, get up! Move! | Kalk! Kımıldayın! Çekil! Hadi! Çekil! Hadi! Çekil! Hadi! cekil! Hadi! Çekil! Hadi! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Left, hold up! Get in there! | Sol taraf! Destek ver! Bu tarafa! Sola, nişan al! Öldür hepsini! Sola, nişan al! Öldür hepsini! Sola, niºan al! Öldür hepsini! Sola, nisan al! oldur hepsini! Sola, nişan al! Öldür hepsini! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| There! | Buraya! Oraya! Oraya! Oraya! Oraya! Oraya! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| we gotta move! We gotta move! | Gitmeliyiz! Gitmeliyiz! Gitmemiz lazım, gitmemiz lazım! Gitmemiz lazım, gitmemiz lazım! Gitmemiz lazim, gitmemiz lazim! Gitmemiz lazim, gitmemiz lazim! Gitmemiz lazım, gitmemiz lazım! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| We gotta keep moving! Yeah! Yeah! | Gitmemiz gerekiyor. Tamam, tamam. Devam etmemiz lazım! Evet, evet. Devam etmemiz lazım! Evet, evet. Devam etmemiz lazim! Evet, evet. Devam etmemiz lazim! Evet, evet. Devam etmemiz lazım! Evet, evet. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Okay, let's go! Let's go! | Pekâlâ. Gidiyoruz, gidiyoruz! Tamam hadi, hadi! Tamam hadi, hadi! Tamam hadi, hadi! Tamam hadi, hadi! Tamam hadi, hadi! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Block them right, god damn it! Block them right. | Sağ taraflarından kesin! Kahretsin! Sağ taraflarından kesin! Sağdan durdurun Allah kahretsin! Sağdan durdurun! Sağdan durdurun Allah kahretsin! Sağdan durdurun! Sagdan durdurun Allah kahretsin! Sagdan durdurun! Sagdan durdurun Allah kahretsin! Sagdan durdurun! Sağdan durdurun Allah kahretsin! Sağdan durdurun! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Get those bastards runnin'! | Kaçırın şu piçleri. Gönderin şerefsizleri! Gönderin şerefsizleri! Gönderin ºerefsizleri! Gonderin serefsizleri! Gönderin şerefsizleri! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| All right, ready? Go go go! | Tamam. Hazır mısın? Haydi, şimdi! Tamam, hazır mı? Hadi, hadi, hadi! Tamam, hazır mı? Hadi, hadi, hadi! Tamam, hazir mi? Hadi, hadi, hadi! Tamam, hazir mi? Hadi, hadi, hadi! Tamam, hazır mı? Hadi, hadi, hadi! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Clear! | Temiz! Ateş! Ateş! Ateº! Ates! Ateş! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Ammo resupplies at the collection point. | Yedek mühimmatlar toplama noktasında. Yeni cephaneler toplanma noktasında! Yeni cephaneler toplanma noktasında! Yeni cephaneler toplanma noktasinda! Yeni cephaneler toplanma noktasinda! Yeni cephaneler toplanma noktasında! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Smitty, resupply down the line. | Smitty, mühimmat alalım. Smitty, yeni cephane gelmiş. Smitty, yeni cephane gelmiş. Smitty, yeni cephane gelmiº. Smitty, yeni cephane gelmis. Smitty, yeni cephane gelmiş. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Hey, ammo. | Mühimmat. Hop, cephane. Hop, cephane. Hop, cephane. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Look at 'em all. | Baksana şunlara. Şunlara bak! Şunlara bak! ºunlara bak! sunlara bak! Şunlara bak! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I mean, we we we chewed 'em up. | Ezdik geçtik hepsini. Yani ağızlarına sıçtık! Yani ağızlarına sıçtık! Yani agizlarina siçtik! Yani agizlarina sictik! Yani ağızlarına sıçtık! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| They just kept on coming. | Yine yoldalar. Sürekli gelmeye devam ettiler. Sürekli gelmeye devam ettiler. Sürekli gelmeye devam ettiler. Surekli gelmeye devam ettiler. Sürekli gelmeye devam ettiler. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| A real turkey shoot. | Tıpkı hindi avı gibi. Tam bir keklik avıydı! Tam bir keklik avıydı! Tam bir keklik aviydi! Tam bir keklik aviydi! Tam bir keklik avıydı! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Lucky. | Ne şans. Şans... Şans... ºans... sans... Şans... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Corpsman, we got a live one here. | Sıhhiye, burada bir tane canlı var. Sıhhiye, yaşayan bir tane var burada. Sıhhiye, yaşayan bir tane var burada. Sihhiye, yaºayan bir tane var burada. Sihhiye, yasayan bir tane var burada. Sıhhiye, yaşayan bir tane var burada. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Stick a pin in him, doc. | Bir iğne yap geçsin, doktor. Sok iğneyi gitsin Doktor! Sok iğneyi gitsin Doktor! Sok igneyi gitsin Doktor! Sok igneyi gitsin Doktor! Sok iğneyi gitsin Doktor! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Shit! Fucking yellow monkeys! | Siktir! Siktiğimin sarı maymunları! Siktir! Koyduğumun sarı maymunu! Siktir! Amına koyduğumun sarı maymunu! Siktir! Amina koydugumun sari maymunu! Siktir! Amina koydugumun sari maymunu! Siktir! Koyduğumun sarı maymunu! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Shit. | Kahretsin. Siktir! Siktir! Siktir! Siktir! Siktir! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Let's have some fun with that son of a bitch! | Haydi şu orospu çocuğu ile biraz eğlenelim. Az eğlenelim orospunun evladıyla! Az eğlenelim şu orospunun evladıyla! Az eglenelim ºu orospunun evladiyla! Az eglenelim su orospunun evladiyla! Az eğlenelim orospunun evladıyla! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Ahh! Get that fucker! | Bakın şu ibneye. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Where's your dojo now? | Karate ustan nerede? Judo yapardınız hani? Judo yapardınız hani? Judo yapardiniz hani? Judo yapardiniz hani? Judo yapardınız hani? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Run, fucker! | Kaçsana, puşt! Koş gerzek! Koş amına koyayım! Koº amina koyayim! Kos amina koyayim! Koş gerzek! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Hey, what'd you do that for? | Bunu neden yaptın ki şimdi? Ne diye böyle yaptın ki şimdi? Hop, ne diye böyle yaptın ki şimdi? Hop, ne diye böyle yaptin ki ºimdi? Hop, ne diye boyle yaptin ki simdi? Ne diye böyle yaptın ki şimdi? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Gather any papers for s 2. | Takipçilerden hiç belge topladınız mı? S 2'den gelen tüm belgeleri toplayın. S 2'den gelen tüm belgeleri toplayın. S 2'den gelen tüm belgeleri toplayin. S 2'den gelen tum belgeleri toplayin. S 2'den gelen tüm belgeleri toplayın. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Jesus, the smell. | Tanrım! Bu koku! Tanrım, kokuya bak! Tanrım, kokuya bak! Tanrim, kokuya bak! Tanrim, kokuya bak! Tanrım, kokuya bak! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| They got rivers, | Nehirleri aldılar. Rivers ile... Rivers ile... Rivers ile... Rivers ile... Rivers ile... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Morley, abbott, | Morley, Abbott... ...Morley, Abbott... ...Morley, Abbott... ...Morley, Abbott... ...Morley, Abbott... ...Morley, Abbott... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Marton, mcdougal. | ...Marton, McDougal öldü. ...Marton, McDougal'ı almışlar. ...Marton, McDougal'ı almışlar. ...Marton, McDougal'i almiºlar. ...Marton, McDougal'i almislar. ...Marton, McDougal'ı almışlar. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Stanley's blinded. | Stanley kör oldu. Stanley kor oldu. Stanley kör oldu. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Captain jameson's been relieved. | Yüzbaşı Jameson da huzur içinde. Yüzbaşı Jameson da huzur içinde yatıyor. Yüzbaşı Jameson da huzur içinde yatıyor. Yüzbaºi Jameson da huzur içinde yatiyor. Yuzbasi Jameson da huzur icinde yatiyor. Yüzbaşı Jameson da huzur içinde yatıyor. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I better get started on the letters to their families. | Ailelerine mektup yazmaya başlasam iyi olacak. Ailelerine mektup yazmaya baºlasam iyi olacak. Ailelerine mektup yazmaya baslasam iyi olacak. Ailelerine mektup yazmaya başlasam iyi olacak. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Want a smoke? Thanks. | Sigara ister misin? Sağ ol. Sigara ister misin? Eyvallah. Sigara ister misin? Eyvallah. Sigara ister misin? Eyvallah. Sigara ister misin? Eyvallah. Sigara ister misin? Eyvallah. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Oh, and jeurgins? Sir? | Sen, Jeurgins? Efendim? Bu arada Juergens? Efendim? Bu arada Juergens? Efendim? Bu arada Juergens? Efendim? Bu arada Juergens? Efendim? Bu arada Juergens? Efendim? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| That's a good job moving around last night. | Dün gece burada iyi iş çıkardın. Dün gece iyi iş çıkardın. Dün gece iyi iş çıkardın. Dün gece iyi iº çikardin. Dun gece iyi is cikardin. Dün gece iyi iş çıkardın. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Sir. Got you promoted to corporal. | Efendim! Seni onbaşı yaptım. Efendim! Onbaşılığa yükseldin. Efendim! Onbaşılığa yükseldin. Efendim! Onbaºiliga yükseldin. Efendim! Onbasiliga yukseldin. Efendim! Onbaşılığa yükseldin. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Well, we've lost lew. | Harika. Lew'ı da kaybettik. Lew'u kaybettik. Lew'u kaybettik. Lew'u kaybettik. Lew'u kaybettik. Lew'u kaybettik. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| "yes, ma'am, I am a corporal." | "Evet bayan. Ben bir onbaşıyım." "Evet madam, bir onbaşıyım." "Evet madam, bir onbaşıyım." "Evet madam, bir onbaºiyim." "Evet madam, bir onbasiyim." "Evet madam, bir onbaşıyım." | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Oh, shit, these must be the bastards who took guam. | Bunlar Guam'dan getirilen piçler olmalı. Hasiktir! Bunlar Guam'ı alan şerefsizler olmalı! Hasiktir! Bunlar Guam'ı alan şerefsizler olmalı! Hasiktir! Bunlar Guam'i alan ºerefsizler olmali! Hasiktir! Bunlar Guam'i alan serefsizler olmali! Hasiktir! Bunlar Guam'ı alan şerefsizler olmalı! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I'll be damned. | Kahretsin. Yok artık! Yok artık! Yok artik! Yok artik! Yok artık! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Leckie's voice: "dear vera, | "Sevgili Vera,... "Sevgili Vera. "Sevgili Vera. "Sevgili Vera." "Sevgili Vera. "Sevgili Vera. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| It seems a lifetime since we met outside saint mary's. | ...Azize Marry'de karşılaşmamızın üstünden bir ömür geçmiş gibi. Saint Mary'nin dışında karşılaşmamızdan beri yıllar geçti sanki. Saint Mary'nin dışında karşılaşmamızdan beri yıllar geçti sanki. Saint Mary'nin diºinda karºilaºmamizdan beri yillar geçti sanki. Saint Mary'nin disinda karsilasmamizdan beri yillar gecti sanki. Saint Mary'nin dışında karşılaşmamızdan beri yıllar geçti sanki. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| This great undertaking for god and country | Tanrı ve ülkemiz için giriştiğimiz bu iş... Tanrı ve ülkemiz için yaptığımız bu büyük girişim... Tanrı ve ülkemiz için yaptığımız bu büyük girişim... Tanri ve ülkemiz için yaptigimiz bu büyük giriºim... Tanri ve ulkemiz icin yaptigimiz bu buyuk girisim... Tanrı ve ülkemiz için yaptığımız bu büyük girişim... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Has landed us in a tropical paradise | ...bizi tropikal bir cennete getirdi. ...bizi, Jack London'ın tarif ettiği şekilde... ...bizi, Jack London'ın tarif ettiği şekilde... ...bizi, Jack London'in tarif ettigi ºekilde... ...bizi, Jack London'in tarif ettigi sekilde... ...bizi, Jack London'ın tarif ettiği şekilde... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Somewhere in what jack london refers to | Jack London'ın 'The Terrible Solomons' kitabında... ...'O korkunç Solomonlar'ın orada... ...'O korkunç Solomonlar'ın orada... ...'O korkunç Solomonlar'in orada... ...'O korkunc Solomonlar'in orada... ...'O korkunç Solomonlar'ın orada... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| As 'those terrible solomons.' | ...tarif ettiği gibi bir yer. ...tropikal bir cennete getirdi. ...tropikal bir cennete getirdi. ...tropikal bir cennete getirdi. ...tropikal bir cennete getirdi. ...tropikal bir cennete getirdi. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| It is a garden of eden. | Bir Cennet Bahçesi. Bir Cennet Bahcesi. Bir Cennet Bahçesi. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| The jungle holds both beauty and terror in its depths, | Ormanın derinliklerinde güzellik de var, terör de. Derinliklerinde hem güzellik hem de dehşet saklayan bir orman... Derinliklerinde hem güzellik hem de dehşet saklayan bir orman... Derinliklerinde hem güzellik hem de dehºet saklayan bir orman... Derinliklerinde hem guzellik hem de dehset saklayan bir orman... Derinliklerinde hem güzellik hem de dehşet saklayan bir orman... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Most terrible of which is man. | Fakat en kötüsü ise; insanoğlu. ...ama içlerinde en kötüsü insan. ...ama içlerinde en kötüsü insan. ...içlerinde en kötüsü ama insan. ...ama iclerinde en kotusu insan. ...ama içlerinde en kötüsü insan. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| We have met the enemy and have learned nothing more about him. | Düşman ile yüzleştik fakat henüz haklarında bir şey öğrenemedik. Düşmanla tanıştık ama hakkında hiçbir şey öğrenemedik. Düşmanla tanıştık ama hakkında hiçbir şey öğrenemedik. Düºmanla taniºtik ama hakkinda hiçbir ºey ögrenemedik. Dusmanla tanistik ama hakkinda hicbir sey ogrenemedik. Düşmanla tanıştık ama hakkında hiçbir şey öğrenemedik. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I have, however, learned some things about myself. | Tam aksine ben, kendim hakkında birkaç şey öğrendim. Ben öğrendim ama, kendimle ilgili bir şey öğrendim. Ben öğrendim ama, kendimle ilgili bir şey öğrendim. Ben ögrendim ama, kendimle ilgili bir ºey ögrendim. Ben ogrendim ama, kendimle ilgili bir sey ogrendim. Ben öğrendim ama, kendimle ilgili bir şey öğrendim. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| There are things men can do to one another | İnsanlar birbirlerine, birbirlerinin ruhlarını ayıltacak şeyler yapabilirler. İnsanların birbirleri için yapabilecekleri şeyler vardır. İnsanların birbirleri için yapabilecekleri şeyler vardır. insanlarin birbirleri için yapabilecekleri ºeyler vardir. Insanlarin birbirleri icin yapabilecekleri seyler vardir. İnsanların birbirleri için yapabilecekleri şeyler vardır. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| That are sobering to the soul. | Ruhu ayıltmaktır bunların amacı. Ruhu ayiltmaktir bunlarin amaci. Ruhu ayıltmaktır bunların amacı. Ruhu ayiltmaktir bunlarin amaci. Ruhu ayıltmaktır bunların amacı. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| It is one thing to reconcile these things with god, | Bunlar Tanrı ile bağdaştırılabilir... Bunları Tanrı ile bağdaştırabilecek tek bir şey var... Bunları Tanrı ile bağdaştırabilecek tek bir şey var... Bunlari Tanri ile bagdaºtirabilecek tek bir ºey var... Bunlari Tanri ile bagdastirabilecek tek bir sey var... Bunları Tanrı ile bağdaştırabilecek tek bir şey var... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| But another to square it with yourself." | ...fakat aynı zamanda insanın kendisi ile de." ...ama kendiyle bağdaşmıyor insanın." ...ama kendiyle bağdaşmıyor insanın." ...ama kendiyle bagdaºmiyor insanin. ...ama kendiyle bagdasmiyor insanin." ...ama kendiyle bağdaşmıyor insanın." | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| How long you been sitting on this one? | Ne zamandır bu yara ile dolaşıyorsun? Ne zamandır bunun üzerine oturuyorsun? Ne zamandır bunun üzerine oturuyorsun? Ne zamandir bunun üzerine oturuyorsun? Ne zamandir bunun uzerine oturuyorsun? Ne zamandır bunun üzerine oturuyorsun? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| A week. | Bir haftadır. Bir haftadir. Bir haftadir. Bir haftadır. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Wanted to get it really ripe for you. | Sana göstermeden önce olgunlaşsın istedim. Sen işini rahat yap diye beklettim. Sen işini rahat yap diye beklettim. Sen iºini rahat yap diye beklettim. Sen isini rahat yap diye beklettim. Sen işini rahat yap diye beklettim. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| How kind. | Aman ne iyi. Çok naziksin. Çok naziksin. Çok naziksin. cok naziksin. Çok naziksin. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Next time don't let it wait so long. | Bir daha bu kadar uzun süre bekletme. Bir dahakine bu kadar bekletme. Bir dahakine bu kadar bekletme. Bir dahakine bu kadar bekletme. Bir dahakine bu kadar bekletme. Bir dahakine bu kadar bekletme. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| This is what they call guadalcanal. | İşte buraya Guadalcanal diyorlar. Guadalcanal dedikleri bu işte. Guadalcanal dedikleri bu işte. Guadalcanal dedikleri bu iºte. Guadalcanal dedikleri bu iste. Guadalcanal dedikleri bu işte. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Finally, our reinforcements. | Destek kuvvetler! Sonunda! Sonunda, destek birliklerimiz. Sonunda, destek birliklerimiz. Sonunda, destek birliklerimiz. Sonunda, destek birliklerimiz. Sonunda, destek birliklerimiz. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| 'morning, boys. Shit, it's chesty puller. | Günaydın, çocuklar. Günaydın beyler. Kahretsin, bu Chesty Puller! Günaydın beyler. Kahretsin, bu Chesty Puller! Günaydin beyler. Kahretsin, bu Chesty Puller! Gunaydin beyler. Kahretsin, bu Chesty Puller! Günaydın beyler. Kahretsin, bu Chesty Puller! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Look at the 7th, all dressed up for Sunday school. | 7. Tümen'e bakın, Kilise Okulu için süslenmiş. Yedinci Piyade'ye bakin, Kilise Okulu icin suslenmis. Yedinci Piyade'ye bakın, Kilise Okulu için süslenmiş. Yedinci Piyade'ye bakin, Kilise Okulu için süslenmiº. 7. Tümen'e bakın, Kilise Okulu için süslenmiş. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Hey, you guys forget to set the alarm? | Beyler, saati kurmayı falan mı unuttunuz? Alarmı kurmayı mı unuttunuz siz? Alarmı kurmayı mı unuttunuz siz? Alarmi kurmayi mi unuttunuz siz? Alarmi kurmayi mi unuttunuz siz? Alarmı kurmayı mı unuttunuz siz? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Yeah, where you been? Up with the sun in samoa | Evet. Nerelerdeydiniz? Samoa'da gün doğarken... Hakikaten, nerede kaldınız? Samoa'da güneşin doğuşunda... Hakikaten, nerede kaldınız? Samoa'da güneşin doğuşunda... Hakikaten, nerede kaldiniz? Samoa'da güneºin doguºunda... Hakikaten, nerede kaldiniz? Samoa'da gunesin dogusunda... Hakikaten, nerede kaldınız? Samoa'da güneşin doğuşunda... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Screwing your girlfriend. All: Oh! | ...sevgilini beceriyordum. ...sevgiline çakıyorduk! ...sevgiline çakıyorduk! ...sevgiline çakiyorduk! ...sevgiline cakiyorduk! ...sevgiline çakıyorduk! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I have a girlfriend? Lucky me. | Sevgilim mi varmış benim? Ne şans. Bir sevgilim mi varmış? Ne şanslıyım! Bir sevgilim mi varmış? Ne şanslıyım! Bir sevgilim mi varmiº? Ne ºansliyim! Bir sevgilim mi varmis? Ne sansliyim! Bir sevgilim mi varmış? Ne şanslıyım! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Filthy, just like you are. | O da senin gibi pislik. Aynı senin gibi iğrençti! Aynı senin gibi iğrençti! Ayni senin gibi igrençti! Ayni senin gibi igrencti! Aynı senin gibi iğrençti! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Hey, colonel puller, where you headin'? | Selam, Albay Puller, nereye gidiyorsunuz? Bakar mısınız, Albay Puller, yolculuk nereye? Bakar mısınız, Albay Puller, yolculuk nereye? Bakar misiniz, Albay Puller, yolculuk nereye? Bakar misiniz, Albay Puller, yolculuk nereye? Bakar mısınız, Albay Puller, yolculuk nereye? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Tokyo. Care to join us? | Tokyo'ya. Katılmak ister misin? Tokyo. Katılmak ister misiniz? Tokyo. Katılmak ister misiniz? Tokyo. Katilmak ister misiniz? Tokyo. Katilmak ister misiniz? Tokyo. Katılmak ister misiniz? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I don't know. It's a ways, sir. Write us when you get there. | Bilmem ki. Yol da pek uzun. Gittiğinizde kart atmayı unutmayın. Bilemiyorum, epey uzak efendim. Vardığınızda yazarsınız siz. Bilemiyorum, epey uzak efendim. Vardığınızda yazarsınız siz. Bilemiyorum, epey uzak efendim. Vardiginizda yazarsiniz siz. Bilemiyorum, epey uzak efendim. Vardiginizda yazarsiniz siz. Bilemiyorum, epey uzak efendim. Vardığınızda yazarsınız siz. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| I will! You guys step aside. | Atacağım. Geri çekilin beyler. Yazarız! Geri çekilin siz beyler. Yazarız! Geri çekilin siz beyler. Yazariz! Geri çekilin siz beyler. Yazariz! Geri cekilin siz beyler. Yazarız! Geri çekilin siz beyler. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| The real marines are here now. And have been here for some time. | Gerçek denizciler burada. Bir süre daha burada olacaklar. Esas denizciler burada artık! Uzun zamandır buradalardı! Esas denizciler burada artık! Uzun zamandır buradalardı! Esas denizciler burada artik! Uzun zamandir buradalardi! Esas denizciler burada artik! Uzun zamandir buradalardi! Esas denizciler burada artık! Uzun zamandır buradalardı! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| 7th marines! Welcome to the war, fellas. | 7. Deniz Piyadeler! Savaşa hoş geldiniz, beyler. Yedinci Piyade! Savaşa hoş geldiniz beyler. Yedinci Piyade! Savaşa hoş geldiniz beyler. Yedinci Piyade! Savaºa hoº geldiniz beyler. Yedinci Piyade! Savasa hos geldiniz beyler. Yedinci Piyade! Savaşa hoş geldiniz beyler. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| You seen those guys? | Şu adamları gördün mü? Şu herifleri gördün mü? Şu herifleri gördün mü? ºu herifleri gördün mü? su herifleri gordun mu? Şu herifleri gördün mü? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| They look like they been through the wringer. | Çamaşır makinesinden çıkmış gibiler. Sanki analarından emdikleri süt burunlarından gelmiş! Sanki analarından emdikleri süt burunlarından gelmiş! Sanki analarindan emdikleri süt burunlarindan gelmiº! Sanki analarindan emdikleri sut burunlarindan gelmis! Sanki analarından emdikleri süt burunlarından gelmiş! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| That's one way of putting it. | Evet, öyle de denilebilir. Öyle de denebilir tabi. Öyle de denebilir tabi. Öyle de denebilir tabi. oyle de denebilir tabi. Öyle de denebilir tabi. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| "best wishes, father. | "...iyi dileklerimle, baban. "En iyi dileklerimle, baban." "En iyi dileklerimle, baban." "En iyi dilerklerimle, baban." "En iyi dileklerimle, baban." "En iyi dileklerimle, baban." | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Your mother would like to know | "NOT: Annen acaba bize mavi üniformanı... "Not: Annen de mavi denizci üniformanı... "Not: Annen de mavi denizci üniformanı... "Not: Annen de mavi denizci üniformani... "Not: Annen de mavi denizci uniformani... "Not: Annen de mavi denizci üniformanı... | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| If you want us to send you your dress blue uniform." | ...gönderebilir misin diye merak ediyor." ...bize gönderebilir misin diye merak ediyordu." ...bize gönderebilir misin diye merak ediyordu." ...bize gönderebilir misin diye merak ediyordu." ...bize gonderebilir misin diye merak ediyordu." ...bize gönderebilir misin diye merak ediyordu." | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Must think we get a lot of fancy dress balls around here. | Burada bir sürü güzel kıyafetimiz olduğunu düşünüyor olmalı. Sanki her gün kıyafet balosu falan yapıyoruz. Sanki her gün kıyafet balosu falan yapıyoruz. Sanki her gün kiyafet balosu falan yapiyoruz. Sanki her gun kiyafet balosu falan yapiyoruz. Sanki her gün kıyafet balosu falan yapıyoruz. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Hey, if we have one, can I be your date? | Eğer bir tane varsa, benimle çıkar mısın? Bir tane yaparsak, eşin ben olabilir miyim? Bir tane yaparsak, eşin ben olabilir miyim? Bir tane yaparsak, eºin ben olabilir miyim? Bir tane yaparsak, esin ben olabilir miyim? Bir tane yaparsak, eşin ben olabilir miyim? | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| You are ugly. I want hoosier. | Sen çirkinsin. Ben Indiana'lı istiyorum. Çirkinsin sen! Ben Hoosier'ı istiyorum. Çirkinsin sen! Ben Hoosier'ı istiyorum. Çirkinsin sen! Ben Hoosier'i istiyorum. cirkinsin sen! Ben Hoosier'i istiyorum. Çirkinsin sen! Ben Hoosier'ı istiyorum. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Take a number. | Sıraya gir. Siraya gir. Siraya gir. Sıraya gir. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Hey, johnny reb, it's your turn. | Johnny Reb, sende sıra. Baksana Amerikalı, sıra sende! Baksana Amerikalı, sıra sende! Baksana Amerikali, sira sende! Baksana Amerikali, sira sende! Baksana Amerikalı, sıra sende! | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| This one here is from a buddy of mine back in mobile. | Bu, geride kalan arkadaşlarımdan birinden: Bu mektup, Mobile'daki bir arkadaşımdan geliyor. Bu mektup, Mobile'daki bir arkadaşımdan geliyor. Bu mektup, Mobile'daki bir arkadaºimdan geliyor. Bu mektup, Mobile'daki bir arkadasimdan geliyor. Bu mektup, Mobile'daki bir arkadaşımdan geliyor. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| "dear sid, I hopthis gets to you before your birthday. | "Sevgili Sid, umarım mektubum sana doğum gününden önce ulaşır. "Sevgili Sid, umarım bu sana doğum gününden önce ulaşır. "Sevgili Sid, umarım bu sana doğum gününden önce ulaşır. "Sevgili Sid, umarim bu sana dogum gününden önce ulaºir." "Sevgili Sid, umarim bu sana dogum gununden once ulasir. "Sevgili Sid, umarım bu sana doğum gününden önce ulaşır. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| You wouldn't recognize home now. | "Burayı görsen tanımazsın. Buraları görsen tanıyamazsın. Buraları görsen tanıyamazsın. "Buralari görsen taniyamazsin." Buralari gorsen taniyamazsin. Buraları görsen tanıyamazsın. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Thousands of workers are pouring into the shipyards. | "Binlerce işçi tersanelerde döküm yapıyor. Tersanelere binlerce işçi getiriyorlar. Tersanelere binlerce işçi getiriyorlar. "Tersanelere binlerce iºçi getiriyorlar." Tersanelere binlerce isci getiriyorlar. Tersanelere binlerce işçi getiriyorlar. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| The gulf is blacked out now because of the u boats. | "Körfez Alman denizaltıları yüzünden simsiyah oldu. Alman denizaltıları yüzünden körfez karanlığa gömüldü. Alman denizaltıları yüzünden körfez karanlığa gömüldü. "Alman denizaltilari yüzünden körfez karanliga gömüldü." Alman denizaltilari yuzunden korfez karanliga gomuldu. Alman denizaltıları yüzünden körfez karanlığa gömüldü. | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 | |
| Your sister and I went " | "Kız kardeşin ve ben..." Kız kardeşinle birlikte " Kız kardeşinle birlikte " "Kiz kardeºinle birlikte " Kiz kardesinle birlikte " Kız kardeşinle birlikte " | The Pacific Guadalcanal/Leckie-1 | 2010 |