Search
English Turkish Sentence Translations Page 166365
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Look, Chris... You're saying no. | Bak, Chris... Yani hayır diyorsun. Bak, Chris... Hayır diyorsun. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yes. Did you say yes? | Evet. Evet mi dedin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
No, you can't have the goddamn money. Robert. | Hayır, sana bu kahrolası parayı vermeyeceğim. Robert. Hayır, lanet parayı veremem sana. Robert. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Look, Chris... Dad, that's fine. I understand. | Bak, Chris... Tamam baba. Anladım. Bak, Chris... Baba, sorun değil. Anlıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Hey, buddy, can I ask you a question? Go ahead. | Sana bir şey sorabilir miyim? Tabi. Hey, evlat, sana bir şey sorabilir miyim? Sor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Do you wanna come home? What? | Eve dönmek ister misin? Ne? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You don't have to be afraid to ask. The door is always open for you here. | Bunu sorduğum için kızma. Buranın kapısı senin için her zaman açık. Sormaya korkmana gerek yok. Kapımız her zaman sana açık. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I gotta go, Dad. | Gitmeliyim, baba. Kapatmalıyım, baba. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Once upon a time, I woke up. | Bir zamanlar, kalktım. Bir varmış bir yokmuş, uyandım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I took a shower with soap. | Sabunla bir duş aldım. Sabunla duş aldım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I skipped breakfast so that I could follow an armored car. | Kahvaltıyı boşverip, zırhlı banka aracını takip ettim. Zırhlı bir arabayı takip etmek için kahvaltıyı atladım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I cased the Noel Town bank. | Noel Şehir Bankasındayım. Noel Town bankasını gözetledim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I rented an acetylene tank for the cutting torch. | Kasanın çeliğini kesebilmek için, bir asetilen tüpü kiraladık. Kaynak keskisi için asetilen tankı kiraladım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Cork and I went car shopping. | Cork ve bir araba aldık. Cork'la birlikte araba almaya gittik. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And then I took pictures of the vault. | Ve kasanın resimlerini çektim. Ve sonra kasanın resimlerini çektim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Ted. Freezing out there. | Ted. Dışarısı çok soğuk. Ted. Dışarısı buz gibi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What are you taking pictures of? Nothing. | Neyin resmini çekiyordun? Hiçbirşey. Neyin resmini çekiyorsun? Hiç bir şeyin. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I just, uh... | Ben sadece şey... Sadece, uh... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I just wanted to show my parents where I work, that's all. | Aileme nerde çalıştığımı göstermek istiyordum, hepsi bu. Sadece aileme çalıştığım yeri göstermek istedim, hepsi bu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Give me the camera, Chris. | Kameranı bana ver, Chris. Makineyi bana ver, Chris. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Go stand over there. | Şu tarafa geç. Git orada dur. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I'm sure your parents would like to see you in the picture. | Eminim ailen bu resimden çok hoşlanacak. Eminim ailen seni de resmin içinde görmek isterler. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I know mine would. | Benimkilerden biliyorum. Benimkilerin isteyeceğini biliyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
My dad one time took a video of me giving this guy a speeding ticket. | Babam bi ara hız cezasından yırtmak için benim resmimi kullanmıştı. Bir keresinde babam birine ceza keserken beni videoya kaydetmişti. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's my dad. | Babam işte. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Why don't you put your hand on the handle there? Yeah. | Neden ellerini kulplara koymuyorsun? Evet. Elini kilidin üstüne koymaya ne dersin? Evet. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah, that's great, that's great. Say "Go Mustangs!" | Evet bu harika. "Haydi Mustanglar!" de! Evet, bu harika, harika. "Yaşasın Mustang'ler" de. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Vault looks like an antique Hogue and Langehammer. | Vault, Hogue ve Langehammer daki bir antika gibi görünüyor. Kasa antik Hogue & Langehammer'e benziyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
The lock's a 1922 Moss Hamilton. | Bu kilit bir 1922 Moss Hamilton. Kilit 1922 yapımı Moss Hamilton. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Dual custody with a three movement S&G time lock, | Üç hareketli iki mekanizmalı S&G zaman kilitli, Çifte korumalı S&G zaman kilidi,... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
another S&G mounted vertically down, whatever that means. | bir diğer S&G tam aşağıya yerleştirilmiş, Bu demek oluyorki. ...dikey yerleştirilmiş bir başka S&G, her ne anlama geliyorsa. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I say we just cut through the side. | Onu ordan çıkaramayız. Kenarından keselim derim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Vault's so old, it's not gonna be wired, probably got blind spots. | Vault o çok eski, ordan çekemeyiz. Kasa çok eski, alarm devresi yoktur, muhtemelen kör noktaları vardır. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Jackhammer the cement, torch the skin. | Çekiçle duvarı kırarız, asetilen tüpüylede kasayı deleriz. Duvarı matkapla deler, metali de kaynakla keseriz. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Town's so dead no one's gonna hear anything. | Şehir uykuda olduğundan bizi kimse duymaz. Kasaba bomboş olduğu için kimse bir şey duymaz. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Cameras? I'm working on that. | Kameralar? Bunun üstünde çalışıyorum. Kameralar? Üzerlerinde çalışıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Chris, my number's in there. Call the minute the money comes. | Chris, Numaram burda. Para geldiğinde beni ara. Chris, telefonum rehberde. Para geldiği gibi beni ara. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
We go in there Friday. That's my job? Just to call you? | Cuma günü oradayız. Benim işim bu mu? Sadece seni aramak mı? Cuma günü yapıyoruz. İşim bu mu? Sadece seni mi arayacağım? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
No. On the night, your job will be to watch out for Deputy Doughnut. | Hayır. Geceleyin senin işin, sana yemek getiren memuru gözlemek olacak. Hayır. O gece, görevin Şerif Donut'a dikkat etmek. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
He drives by, never at the same time, so there's no way to plan for him. | Asla aynı zamanda gelmiyor, ona göre plan yapmalıyız. Her akşam farklı saatlerde uğruyor, o yüzden ona göre plan yapamayız. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's it? That's it? Dude, that's a lot. | Hepsi bu mu? Hepsi bu mu? Ahbap bu oldukça fazla. Hepsi bu mu? Hepsi bu mu? Dostum, bu çok önemli. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's the most important job of all. You're the lookout. | Bu her işten daha önemli. Sen bir gözcüsün. En önemli iş. Sen gözcüsün. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Hi. I'd like to exchange this, please. | Selam. Bunu değiştirmek istiyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah, this is good. Excellent choice, sir. | Evet bu çok iyi. Mükemmel bir seçim, efendim. Evet, bu güzel. Mükemmel seçim, efendim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Shh! | Shh! Şiişşt! | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You're gonna wake up Lewis. | Lewis' i uyandıracaksın. Lewis'i uyandıracaksın. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I've never seen a blind person up close before. | Daha önce kör birine hiç yakın olmamıştım. Daha önce kör birini hiç bu kadar yakından görmedim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What...? Oh, that. | Ne...? Oh, bu. Ne...? Oh, o. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
They did that so I could breathe. I was in a coma for ten days. | Nefes alabilmem için burayı açmışlar. Komada on gün kalmıştım. Onu nefes alabilmem için açmışlar. On gün komada kalmışım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Ouch. | Of. Ah. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I just remember I opened my eyes, | Ben sadece gözlerimi açtığımda babamı gördüğümü ve Sadece gözlerimi açıp,... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I saw my dad sitting there, and I go, "I love you, Boomer." | "Seni seviyorum, Boomer." dediğimi hatırlıyorum. ...babamı orada gördüğümü ve "Seni seviyorum Boomer" dediğimi hatırlıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And then he starts crying. | Ve sonra ağlamaya başladım. Ve sonra ağlamaya başladı. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You call your dad Boomer? No, that's the name of my first dog. | Babanı Boomer diye mi çağırırsın ? Hayır bu benim ilk köpeğimin ismi. Babana Boomer mı diyorsun? Hayır, o benim ilk köpeğimin adı. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah. He was a hunting dog. He was a Chesapeake Bay retriever. | Evet.Av köpeğimdi. O bir Chesapeake av köpeğiydi. Evet. Bir av köpeğiydi. Chesapeake Bay cinsiydi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
The only one in the world that couldn't swim. | Yüzmeyi sevmeyen dünyadaki tek köpekti. Dünya üzerinde yüzemeyen tek tür. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You used to shoot birds? Ducks, geese, and deer. | Kuşmu avlardınız? Ördek, kaz ve geyik. Kuş mu avlardın? Ördek, kaz, ve geyik. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
With my dad and my idiot brother. | Babam ve aptal kardeşimle beraber. Babam ve aptal kardeşimle birlikte. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And you liked doing that? No. But I was good at it. | Bundan haşlanır mıydın? Hayır ama köpeğimle olmaktan hoşlanırdım. Ve bu hoşuna mı giderdi? Hayır. Ama iyi bir avcıydım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What a surprise. | Sürpriz olmadı. Ne sürpriz. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I'm gonna kiss it better. | Öpersem iyi gelir. İyileşmesi için öpeceğim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Luvlee, I presume. I recognize the perfume. | Sanırım sen Luvlee'sin. Bu parfümü tanıyorum. Luvlee,sanıyorum. Parfümden tanıdım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Can I offer you some pie? It's not homemade, but it's decent. | Bir parça kek alır mısın? Ev yapımı değil, ama oldukça iyi. Biraz pasta ister misin? Ev yapımı değil, ama güzel. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Probably gotta watch your figure, your line of work. | Muhtemelen işini nasıl yaptığını göremeyeceğim. Yaptığın iş yüzünden vücuduna dikkat etmen gerekiyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Nice name, by the way. Luvlee Lemons. | Bu arada, çok hoş bir ismin var, Luvlee Lemons. Güzel isim, bu arada. Luvlee Lemons. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I don't dance anymore. I was never very good at it. | Artık dans etmiyorum. Zaten hiç iyi değildim. Artık dans etmiyorum. Bu konuda hiç iyi olmadım zaten. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Please tell me you're not waving your hand in front of my face. | Lütfen bana elini neden yüzümde dolaştırdığını söyler misin. Lütfen ellerini gözümün önünde sallamadığını söyle. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Sorry. Have you been blind your whole life? | Aferdersin. Bütün hayatın boyunca hiç görmedin mi? Üzgünüm. Hayatın boyunca kör müydün? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Most of it, yeah. How'd it happen? | Büyük bir bölümünde. Nasıl oldu? Çoğunda, evet. Nasıl oldu? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I looked at the sun too long. Wow. You hear about that... | Güneşe çok yakından baktım. Bunu duymamıştım... Güneşe fazla baktım. Vay. Söylerlerdi bunu... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Let me ask you a question. What's your real name? | Sana bir şey sorabilir miyim. Gerçek ismin ne? Sana bir soru sormama izin ver. Gerçek adın ne? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Why? Are you gonna Google me? I did, what would I find? | Neden? Google da beni mi araştıracaksın? Araştırdım. Bil bakalım ne buldum? Niçin? Google'da hakkımda arama mı yapacaksın? Yapsam ne bulurum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Probably nothing. And what happens if I Google Gary? | Muhtemelen hiçbirşey. Eğer ben Google Gray' sem ne olacak? Muhtemelen hiç bir şey. Ya Gary hakkında arama yapsam? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
How'd you meet Chris? | Chris le nasıl tanıştın? Chris'le nasıl tanıştın? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Center put us together a few years ago. | Bir kaç sene önce şehir merkezinde. Bir kaç yıl önce Merkez bizi bir araya getirdi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Now he's your best friend? He's a good friend. | Senin en iyi arkadaşın o mu? İyi bir arkadaş. Şimdi en iyi arkadaşın mı? İyi bir arkadaş. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Maybe your only friend, huh? | Belki de tek arkadaşın, ? Belki de tek arkadaşın, huh? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That thing I said about the sun? | Güneşle alakalı söylediklerime inandın mı? Şu güneş hakkında söylediğim şey var ya? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's a lie. Total bullshit. I was about your age. | Yalandı. Hepsi saçmalıktı. Senin yaşlarındayken oldu. Yalandı. Tam bir saçmalık. Senin yaşlarındaydım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Some buddies and me wanted to make money, so we started a meth lab. | Bazı arkadaşlarımla beraber para kazanmak için, bir meth labaratuarı kurduk. Bir kaç arkadaşım ve ben para kazanmak istedik, bir uyuşturucu işine başladık. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You blew yourself up? Do I look like I blew myself up? | Kendini havayamı uçurdun? Kendi mi havaya uçurmuş gibi mi gözüküyorum? Patlattın mı? Patlatmış gibi mi görünüyorum? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
No, I didn't blow myself up. | Hayır, kendimi uçurmadım. Hayır, patlatmadım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
This was a while back, before meth was fashionable, | Bu meth henüz moda olmadan önceydi, Bu epey eskidendi, esrar moda olmadan önce,... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
so unfortunately it wasn't yet known | ne yazık ki şimdi de bilinmiyor. ...o yüzden ne yazık ki henüz... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
that if you work in an unventilated room, | Eğer havalandırmasız bir odada çalışıyorsan, ...havalandırması olmayan bir ortamda çalışırsan... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
the fumes can and, in fact, do blind you. | duman seni kör edebiliyor. ...dumanın seni kör edebileceği ve aslına bakarsan, ettiği, henüz bilinmiyordu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
It probably could have been avoided | Sadece durup kendine Eğer durup basit bir soruyu... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
if I had just stopped and bothered to ask a simple question: | "Ben burada ne yapıyorum?" diye sormakla, ...sorma zahmetine katlansaydım, muhtemelen önlenebilecek bir şeydi: | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What am I doing here? | bu olasılıktan kaçamıyorsun. Burada ne yapıyorum? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That is a sad story. I'm sorry... if it's true. | Bu acı bir hikaye. Eğer gerçekse... Çok üzgünüm. Çok üzücü bir hikaye. Üzgünüm...eğer doğruysa. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Tell me, what are you all cooking, sweetheart? Why are you here? | Bana söyler misin tatlım, neden buradasın? Söyle bana, neyin peşindesiniz, tatlım? Niçin buradasın? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
The same reason you are. Chris Pratt. | Seninle aynı nedenle, Chris Pratt. Seninle aynı sebepten dolayı. Chris Pratt. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Sweet. Of course, not as sweet as meeting in a bar. | Çok hoş. Tabii barda buluşmak kadar hoş değil. Hoş. Elbette, bir barda tanışmak kadar hoş değil. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Or giving somebody a cell phone. Gary wants to help Chris. | Gary Chris' e yardım etmek istiyor. Ya da birine telefon numaranı vermek kadar. Gary Chris'e yardım etmek istiyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I'll bet he does. Do you know Gary? | Bahse girerim öyledir. Gary' yi tanır mısın? Eminim öyledir. Gary'i tanıyor musun? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I've known lots of Garys. | Birçok Gary tanıyorum. Bir sürü Gary tanıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
A few Luvlees, too. Meaning? | Birkaç Luvlee'de. Ne demek bu? Bir kaç tene de Luvlee. Yani? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Meaning something tells me that you really don't believe | Bir şeyler bana bir dahaki şükran gününe Pratt' in davet edeceğine Yani, içimden bir his Pratt ailesinin gelecek şükran yemeğine... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
you're going to be invited to the next Pratt Thanksgiving. | gerçekten inanmadığımı söylüyor. ...davet edileceğine gerçekten inanmadığını söylüyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I could be. | Yapabilirim. Edilebilirim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |