Search
English Turkish Sentence Translations Page 166361
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
and I hit a combine that was stalled in the middle of the road, old Route 24. | yolun ortasında duran bir komyona çarptım. ...ve eski 24. yolun ortasında stop etmiş bir biçer dövere çarptım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, how does a thing like that happen? | Bu nasıl oldu ki? Böyle bir şey nasıl olur? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I had the lights off. Really? | Farlarım kapalıydı. Gerçekten mi? Farları kapatmıştım. Sahi mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
They say I got thrown 90 feet. | 90 feet ten fırladığımı söylediler. 24 metre fırladığımı söylüyorlar. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Wait, I'm sorry. "They" say? | Bekle, üzgünüm. Onlar mı dedin? Dur hele, özür dilerim. "Onlar" mı diyor? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, no, I can't remember any of it. | Evet. Hayır. olayla ilgili hiç bir şey hatırlayamıyorum. Şey, hayır, ben bu olanların hiç birini hatırlamıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, thank God for that. | Bunun için tanrıya şükretmelisin. Şey, bunun için tanrıya şükret. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I remember, uh, right before it and right after it | Ben sadece öncesini ve sonrasını hatırlıyorum, Kazadan hemen öncesini ve sonrasını hatırlıyorum... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
and one moment where I thought the medevac was gonna land on top of me. | ve herşeyin tepeme indiği bir anı. ...ve orada bir an ilkyardım helikopterinin tepeme konacağını düşündüğümü hatırlıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Anybody die? | Ölen oldu mu? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah, two friends. | Evet, iki arkadaşım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You do any time? No. | Senin yüzünden olduğunu düşündüğün zamanlar oluyor mu? Hayır. Bunun için hapiste yattın mı? Hayır. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
But you're doing your time right now, though, right? | Ama, şu an öyle bir zaman değil mi ? Ama şu an kendini bunun için cezalandırıyorsun sanırım, değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
So, you drink near beer and what else? | Pekala, bira yada başka bişey içer misin? Yani, hafif bira içiyorsun. Başka? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
It's like I can pick up a glass with this hand, | Bak bunu sevceksin; bardağı bu elimle kaldırabiliyorum, Bu elimle bardağı tutabiliyorum,... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
can't always drink from it. | ama asla içemiyorum. ...ama her zaman içemiyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I fall asleep a lot, just nod off in the middle of things. | Tam konunun ortasındayken, birden dalar giderim. Sık sık uyuya kalıyorum, olayların ortasında aniden. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah, me, too. Oh, yeah? | Evet, bende öyle. Gerçekten mi?? Evet, bana da olur. Öyle mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah. Well, I call tomatoes "lemons." I know that's wrong. | Evet, yanlış olduğunu bilirim ama hep limona domates derim. Evet. Domates'e "limon" diyorum. Yanlış söylediğimi biliyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And sometimes certain colors have certain smells. | Bazen renkleri, bazende kokuları karıştırırım. Ve bazen de bazı renkler bende belirli koku alıyorum hissi oluşturuyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's weird. | Tuhafsın. Tuhaf. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, we all got our problems, right? | Ama bütün problemin bunlar değil, değil mi? Hepimizin problemleri var, değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
There's an expression: "God closes a door, but he opens a window." | Burdan çıkan sonuç şu; "Tanrı bir kapı kapattı, ama bir pencere açtı." Bir deyim vardır: "Tanrı bir kapıyı kapatır, bir pencereyi açar." | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Or he closes the window and he opens the door. | Yada o bir pencere kapayıp, bir kapı açtı. Ya da pencereyi kapatıp kapıyı açar. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
My point is... | Benim demek istediğim... Söylemek istediğim... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
...sometimes something good comes from an accident, you know? | ...bazen bir kaza bazı iyi şeyler getirir, biliyor musun? ...bazen bir kazadan iyi bir şey çıkar, anlıyor musun? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Sometimes you're out there and you... | Bazen buradan dışarı çıkarsın ve sen... Bazen kaza geçirirsin ve... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Man, she really wears that sweater, doesn't she? | Adamım, o bu giysilerle gerçekten çok tatlı değil mi? Dostum, cidden o kazağı giymiş değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Anyway, it was a pleasure, Chris. | Seninle konuşmak bir zevkti, Chris. Neyse, memnun oldum, Chris. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah. Take it easy. | Evet. Kendine iyi bak. Evet. Kafaya takma. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Once upon a time, I woke up. | Bir zamanlar, kalkarım, Bir varmış bir yokmuş, uyandım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I took a shower with soap. | sabunla bir duş alırım. Sabunla duş aldım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I had breakfast. I didn't read the paper. | Kahvaltımı yaparım. Gazete okumam. Kahvaltı ettim. Gazete okumadım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I put on my coat. | Ceketimi giyerim. Montumu giydim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I had Thanksgiving dinner with my family. | Ailemle beraber şükran günü yemeğine giderim. Ailemle şükran günü yemeği yedim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Coming around to you. | Yanına geliyorum. Kapıyı açarım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Got your key? Yeah, I got my key. | Anahtarın var mı? Evet, var. Anahtarını aldın mı? Evet, aldım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I smell money. Shut up. | Para kokusu alıyorum. Kapa çeneni. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Barb, did you make any of this? | Barb, bunların hepsini sen mi yaptın? Barb, bunlardan herhangi birini sen yaptın mı? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
No, I'm afraid not. You used the thin ones, right? | Korkarım ki, hayır. Çok sert olmasın , değil mi? Hayır maalesef ben yapmadım. İncelerden kullanın, değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Not the thick nighttime ones? Yes, Alison, I used the thin ones. | Henüz bunun için erken sanırım? Evet, Alison, sert olmasın. Gece kullandığımız kalınlardan değil? Evet, Alison, incelerden kullandım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You look great. Lots of color in your cheeks. | Harika görünüyorsun. Yanaklarına renk gelmiş. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Not sure about this coat, though. Where's that from? Tenth grade? | Ceketin için aynı şeyi söyleyemiyeceğim. Nereden aldın? Onuncu sınıf eşya satanlardan mı? Yine de şu mont için emin değilim. Nereden? Onuncu sınıf mı? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, I like this coat. I bumped into Marilyn Hess last week. | Bu ceketimi seviyorum. Geçen hafta Marilyn Hess'e rastladım. Bu montu seviyorum. Geçen hafta Marilyn Hess'e rastladım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
She had Charlotte with her. Wasn't she in your class? | Charlotte' ta onunlaydı. Onunla aynı sınıfta mıydınız? Charlotte ile birlikteydi. Aynı sınıfta değil miydiniz? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
She was in my class. Conrad was in Chris's. | O benim sınıfımdaydı. Conrad Chris'in sınıfında. Benimle aynı sınıftaydı. Conrad, Chris ile aynı sınıftaydı. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Charlotte said for you to call her. She looks fantastic. | Charlotte onu aramanı söyledi. Harika gözüküyordu. Charlotte onu aramanı söyledi. Harika görünüyordu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Lost quite a bit of weight. I love mushrooms. | Biraz zayıflamış. Mantarı seviyorum. Biraz kilo vermiş. Mantara bayılırım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What do you call a mushroom who goes into the bar, buys everybody a drink? | Barda içki siparişi verenler mantarı nasıl adlandırırlar biliyormusun? Bara gidip herkese içki ısmarlayan mantara ne dersin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I don't know. What? A fungi. | Bilmiyorum. Ne? Bir mantarcık. Bilmiyorum. Ne denir? İçki ısmarlayan mantar. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
This is all very good. The relish in particular is nice. | Bunların hepsi çok güzel. Mezelerin lezzeti çok hoş. Bunlar çok güzel. Özellikle lezzeti çok güzel. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Not too tart, not too sweet. It was my grandmother's recipe. | Ne çok acı, ne çok tatlı. Büyükannemin yemek tariflerinden. Ne çok ekşi, ne çok tatlı. Büyükannemin yemek tarifi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Any other old family recipes? We can use them for the restaurant. | Aileinize ait başka tarifler var mı? Bunları restaurantımda kullanabilirim. Başka eski aile tarifi var mı? Restoran için kullanabiliriz. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Restaurant? Chris didn't tell you? | Restaurant? Chris size söylemedi mi? Bir restautant açacağız. Restoran mı? Chris bahsetmedi mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
No. He didn't tell us. | Hayır. Bize birşey söylemedi. Hayır. Bize bahsetmedi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What exactly would you do at a restaurant, Chris? | Restaurantta tam olarak ne yapacaksın, Chris? Restoranda tam olarak ne yapardın, Chris? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, I'd help Lewis. We found a space, but it needs work. | Lewis' e yardımcı edeceğim. Bir yer bulduk ama biraz tamire ihtiyacı var. Lewis'e yardım ederdim. Bir yer bulduk, ama tadilata ihtiyacı var. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Where? Waverly, near Overland. | Nerede? Overland yakınlarında Waverly' de. Nerede? Waverly, Overland'a yakın. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Where is that? Southside. It's a gas station. | Orası neresi? Güneyde. Bir benzin istasyonu. Nerede? Güney tarafında. Bir benzin istasyonu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
A gas station? Really? | Bir benzin istasyonu mu? Gerçekten mi? Benzin istasyonu mu? Sahi mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
We'd keep the door open during summer for an al fresco kind of thing. | Bu yüzden yaz sezonu boyunca açık olmalıyız. Yaz boyu "al fresco" türü bir şey için kapıyı devamlı açık tutacağız. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
If it's a gas station, you'd have to do some work... | Eğer bir benzin istasyonuysa, başka işler de yapmalısınız... Eğer benzin istasyonuysa, biraz üzerinde çalışmanız gerekecek... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
We're just fucking talking about it, OK? | Kahretsin, biz sadece konuşuyoruz, tamam mı? Lanet olsun, bunu düşünüyoruz sadece, tamam mı? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
There are some steps. Oh. | Birkaç basamak var. Oh. Birkaç basamak var. Vay. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, then, you better carry me. | En iyisi beni taşıman. Şey, o zaman, beni taşısan iyi olur. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Hey, you. Hey. | Selam. Selam. Merhaba. Merbaha. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
We gotta go. If I don't get her down soon, she'll never sleep. | Gitmemiz gerek. Eğer şimdi yatırmazsam, bir daha asla uyumuyor. Gitmeliyiz. Onu yakında yatırmazsak, asla uyumaz. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You should come by sometime. We'll hang out. | Bir ara bizede gelmelisin. Dışarı çıkarız. Ara sıra uğramalısın. Laflarız. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And Dad's waiting down in the war room. | Ve babam aşağıda savaş odasında seni bekliyor. Babam da muharebe odasında bekliyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Hey, uh, you remember a Gary Spargo? | Gary Spargo' yu hatırlıyor musun? Gary Spargo'yu hatırlıyor musun? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Who? Gary Spargo. | Kim? Gary Spargo. Kimi? Gary Spargo'yu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
He said he went out with you a couple of times. | Bana bir kaç kere beraber dışarı çıktığınızı söyledi. Birkaç kez çıktığınızı söyledi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, he probably did. | Muhtemelen yapmışızdır. Muhtemelen çıkmışızdır. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You look good. It's great to see you. Thanks. | İyi görünüyorsun. Seni görmek güzeldi. Teşekkürler. İyi görünüyorsun. Seni gördüğüme sevindim. Sağ ol. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Alison, right? | Alison, doğru mu? Alison, değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Say goodbye to Uncle Chris. All right, we'll see you later. | Chris amcana hoşçakal de. Pekala, sonra görüşürüz. Chris amcana hoşça kal de. Pekâlâ, sonra görüşürüz. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
In the last three years, we opened two Jaguar stores and one Land Rover store. | Son üç yılda, iki Jaguar mağazası, ve bir de Land Rover mağazası açtık. Son üç yılda, iki Jaguar, bir Land Rover galerisi açtık. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
So we're all about Ford now. But a PorschelAudi franchise, that'd be tight. | Şimdi Ford için çalışıyoruz. Ama Porsche Audi isim hakkı çok zor. Şuan tamamen Ford üzerineyiz. Ama Porsche ve Audi isim hakkı harika olurdu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What do you do for the company, Cameron? | Şirkette ne iş yapıyorsun, Cameron? Şirket için tam olarak ne yapıyorsun, Cameron? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
As little as possible. | Muhtemelen önemsiz şeyler. Mümkün olduğu kadar az şey. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Boy, you got me on the run here. | Seni buradan kaçırtacağım evlat. Evlat, beni burada köşeye sıkıştırıyorsun. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
There's a comforting sound. This new? | Rahatlatıcı bir ses. Bu yeni mi? Bu rahatlatıcı bir ses. Bu yeni mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
It was a gift from Charlie. Whitehall, my partner. | Ortağım Charlie Whitehall hediye etti. Charli'den bir hediye. Whitehall, ortağım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Yeah, I know who Charlie Whitehall is. | Evet, Charlie Whitehall' ın kim olduğunu biliyorum . Evet, Charlie Whitehall'ın kim olduğunu biliyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
It's a nice gun. It's your move. | Çok hoş bir silah. Hamle sırası sende. Güzel silah. Sıra sende. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Check, by the way. | O halde şah!. Şah, bu arada. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What'd you do? | Ne yaptın? Hangi hamleyi yaptın? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Sure you wanna do that? I think so. | Bunu yapmak istediğinden emin misin? Sanırım evet. Bu hamleyi yapmak istediğine emin misin? Eminim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You're gonna lose your queen, right? | Vezirini kaybediyorsun. Vezirini kaybedeceksin, tamam mı? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Really? Yeah, I'm gonna take her. | Gerçekten mi? Evet, onu alıyorum. Ciddi mi? Evet, onu alacağım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Check. In fact, checkmate. | Şah!. Bu durumda mat. Şah. Aslında, şah mat. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I didn't see that. I got lucky. | Bunu görmemiştim. Şanslıyım. Bunu görmedim. Şanslıydım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Good game, Dad. We got time for another quick one. | İyi oyundu baba. Çabuk bir oyun için vaktim var. Güzel oyundu, baba. Hızlı bir tane daha oynamak için zamanımız var. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I think we should go. Lewis, wanna go? | Sanırım gitmeliyiz. Lewis, gitmek istiyor musun? Sanırım gitmeliyiz. Lewis, gitmek ister misin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Would you rather I let you win? | Kazanmana izin vermemi mi tercih ederdin? Kazanmana müsaade etmemi mi tercih ederdin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Dad, I can't play chess anymore. | Baba, artık satranç oynayamıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, it's good seeing you. Good seeing you. | Seninle görüşmek güzeldi. Seni görmek de güzeldi. Seni görmek güzel. Seni de. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Happy Thanksgiving, son. | Mutlu şükran günleri, evlat. Şükran günün kutlu olsun, evlat. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Can I say something? You won't get upset? | Seni üzmeyecekse bir şey söyleyebilir miyim? Bir şey söyleyebilir miyim? Üzülmezsen? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I don't think you should go home anymore. | Bir daha evine gitmek istediğimi sanmıyorum. Artık bundan böyle ailenin yanına gitmemen gerektiğini düşünüyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |