Search
English Turkish Sentence Translations Page 166359
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Jesus! It's not funny. | Tanrım! Bu hiç komik değil. Tanrım! Hiç komik değil. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You can turn the lights back on. Come on. | Işığı açabilir misin? Hadi. Farları geri açabilirsin. Hadi. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
They were so beautiful. Told you, right? | Bunlar harika. Bunu söylemiştim değil mi?? Çok güzeller. Sana söyledim, değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Please. You're freaking me out. There's more up there. | Lütfen. Beni korkutuyorsun. Biraz ilerde açacağım. Lütfen. Beni korkutuyorsunuz. Şurada daha çok var. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Now! Hang on. | Şimdi! Sakin ol. Şimdi! Sıkı tutunun. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Turn on the goddamn lights! Chris... | Aç şu lanet olası ışığı! Chris... Allah'ın belası farları yak! Chris... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I wake up. | Uyanırım. Uyanıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Turn off the alarm. | Alarmı kapıyorum. Alarmı kapatıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I look outside so that I know what to wear. | Dışarı bakarım, böylece ne giyeceğimi bilirim. Ne giyeceğimi karar vermek için dışarı bakıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I take a shower... | Sabunlanıp bir duş... Sabunla... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
...with soap. | ... alıyorum. ...duş alıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And then I shave. | Ve sonra traş olurum. Sonra traş oluyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Sometimes I cry for no reason. | Bazen hiç sebepsiz ağlarım. Bazen sebepsiz yere ağlıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
But I'm getting a handle on it. | Ama bu elimde değil. Ama bunu aşmaya çalışıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I wake up. | Kalkarım. Uyanıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I get dressed. | Üstümü giyerim. Giyiniyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I take my meds. | Haplarımı alırım. İlaçlarımı alıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
When Lewis is gone, I make the coffee, which can be tricky. | Lewis gittiğinde, bir kahve yaparım, hemde usta işi. Lewis olmadığı zaman, kahveyi ben yapıyorum, ki bu yetenek gerektirebiliyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I eat breakfast, but I don't read the paper. | Kahvaltımı yaparım, ama gazete okumam. Kahvaltı yapıyorum, ama gazete okumuyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
It confuses me, which makes me mad. | Bu kafamı karıştırır, ve beni delirtir. Kafamı karıştırıyor, bu da beni çılgına çeviriyor. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I put on my coat and go to class. | Paltomu giyer, okula giderim. Montumu giyip okula gidiyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Ten more seconds. | Son on saniye. On saniye kaldı. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
We're just doing one day, OK? No big deal. | Sadece bir günde yaptıklarımız, tamam mı? Zor bir iş değil. Sadece bir günü yazıyoruz, tamam mı? Büyütülecek bir şey değil. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And time. | Zaman doldu. Vakit doldu. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
It's OK, chief. It's not a test. | Tamam şef. Bu bir test değil. Sorun değil, patron. Sınav değil. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's a nice hug. | Sıcak bir sarılma. Güzel sarılma. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Want anything? | Bir şey istermisin? Bir şey ister misin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
What are you having? Hot chocolate. | Ne yiyeceksin? Sıcak çikolata. Sen ne aldın? Sıcak çikolata. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I'll have that. Thanks. OK. | Bende aynısından. Teşekkürler. Pekala. Aynısından alayım. Sağ ol. Tamam. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Any problems this week? Nope. | Bu hafta sorunun oldu mu? Hayır. Bu hafta sorun var mı? Yok. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Swearing? Crying? | Küfür? Çığlık ? Küfür etmek? Ağlamak? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Sequencing or memory issues? No. | Hafızında yada dikkatinde dağılma? Hayır. Sıralama ya da hafıza sorunları? Hayır. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Taking your meds? | İlaçlarını alıyor musun? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
So all's good. Why? What's Lewis say? | Hepsi tamam. Neden? Lewis birşey mi dedi? O halde her şey iyi. Neden? Lewis ne diyor? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You're the only one who can talk about what's going on with you. | Senin için sorun olmazsa, bu konularla alakalı sadece seninle konuşacağım. Lewis ile görüşmedim. Neler yaşadığını anlatabilecek tek kişi sensin. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Well, in that case, I'm great. | Güzel, bu durumda.Harikayım. O halde, harikayım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
There you go. | İşte geldi. Buyurun. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Careful. It's hot. I know. | Dikkat et. Sıcak. Biliyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Have you spoken to Mr. Tuttle yet? | Bay Tuttle 'la hemen mi konuşacaksın? Bay Tuttle ile görüştün mü? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
No. I will. When? | Hayır. Daha sonra. Ne zaman? Hayır. Görüşeceğim. Ne zaman? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You were a model before. Chris... | Sen bir model olduğunda. Chris... Sen önceden modeldin. Chris... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I was just wondering how you go from being a model to being a case manager. | Ben sadece senin model olmak isterken, nasıl yönetici olduğunu merak ediyorum. Modellikten dava sorumluluğuna nasıl geçtin merak ediyordum sadece. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
After my head injury I realized there were more people in the world than me. | Kafamdaki rahatsızlıktan sonra dünyada daha çok insan olduğunu farkettim. Başımdan yaralandıktan sonra dünyada benim dışımda bir sürü daha insan olduğunu fark ettim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Wanna go to a movie with me sometime? | Benimle sinemaya gitmek ister misin? Bir ara benimle sinemaya gitmek ister misin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I don't think that's a good idea. Come on. It's just a movie. | Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Hadi. Sadece bir film. Bunun iyi fikir olduğunu sanmıyorum. Hadi ama. Topu topu bir sinema. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
We should talk about the women in your life. | Hayatındaki kadınlardan bahsedelim. Belki de hayatındaki kadın hakkında konuşmalıyız. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
You mean besides you? Yeah. Is there anybody? | Senin dışındakilerden mi ? Evet. Kimse var mı? Senin haricinde mi demek istiyorsun? Evet. Biri var mı? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Think you should do something about that? | Bununla alaklı bir şey yapmayı düşünüyor musun? Bu konuda bir şey yapman gerektiğini düşünmüyor musun? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I think about fucking you all the time. | Bütün bu zaman boyunca hep seninle sevişmenin nasıl olabileceğini düşündüm. Her zaman seni becermeyi düşünüyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I don't think they heard that over by the door. | Kapıdakiler duyamamış. Kapı tarafındakilerin duyduğunu sanmıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I didn't mean it like that. I meant... I know what you meant. | Bunu demek istemedim. Demek istediğim... Ne demek istediğini biliyorum. Öyle demek istemedim. Yani... Ne demek istediğini biliyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Would you have said that before your injury? | Bunu kazadan önce söylermiydin? Yaralanmadan önce bunu söyler miydin? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
So now you're gonna bring up the frontal lobe bullshit? | Şu yuvarlak organ saçmalıklarını keselim mi? Ne yani şimdi de frontal lob saçmalığına mı başlayacaksın? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Disinhibition. That might be getting in the way of your meeting someone. | O yolda senin yerine başkasıda olabilirdi. Disinhibisyon. Sence de birileriyle çıkmana engel olan bu değil mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Asking a stranger for sex isn't the best way to start a relationship. | Bir yabancıya seks sormak dostluk başlatmak... Karşılaştığın bir yabancıya seks teklif etmenin ilişkiye başlamak için iyi bir yol olmadığını düşünüyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Not a good one. You're not a stranger. | ..için iyi bir yol değil. Sen bir yabancı değilsin. En azından iyi bir ilişkiye. Sen yabancı değilsin. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I have a relationship with you. I'm paid to work with you. | Seninle bir dostluğumuz var. Bu iş için maaş alıyorum. Seninle bir ilişkim var. Seninle çalışmak için para alıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Why are you here? You tell me. | Neden burdasın? Sen söylesene. Neden buradasın? Sen söyle. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I know why I'm here. | Neden burda olduğumu biliyorum. Ben neden burada olduğumu biliyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I'm here to help you get what you want. What you really want. | Ne istedğini bulman için yardım ediyorum. Gerçekten ne istediğini. İstediğini elde etmene yardımcı olmak için buradayım. Gerçekten istediğini. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
But you've gotta know what that is first. | Ama ilk olarak bunu kendin istemelisin. Ama önce bunun ne olduğunu bilmelisin. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I just wanna be who I was. | Ben sadece kim olduğumu bilmek istiyorum. Sadece eskiden olduğum kişi olmak istiyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Hey, kid, your mom called to remind you about Thanksgiving. | Hey, ufaklık, annen aradı Şükran gününü hatırlatmamı istedi. Hey, evlat, annen Şükran gününü hatırlatmak için aradı. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I told her you had a hooker in your room | Ona odanda bir fahişe olduğunu söyledim, Ona odanda bir orospu olduğunu söyledim... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
but that I'd be sure to pass on the message. | ama genede bu mesajı ileteceğim dedim. ...ama mesajını kesinlikle ileteceğimi söyledim. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
OK, so the menu for tonight is spaghetti amatriciana. | Pekala bu akşamki menu Ametricana spagettisi. Tamam, bu gecenin menüsü spagetti amatriciana. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's that pasta that's got the bacon in it that you like. | Bu içinde domuz pastırması olan senin beğendin makarna. İçinde domuz pastırması olan sevdiğin makarnadan. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
The tomatoes are on the counter, so open up the cans and put them in a pot. | Tezgahtaki domates soslarıyla oldukçe lezzetli olur. Domatesler tezgahın üstünde, konserveyi aç ve bir kaba boşalt. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Garlic press, asshole. | Sarımsak ezicisi, kahretsin. Gezi zekalı, sarımsak ezeceği. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Hello, 1 800 Flowers. | Selam, 1 800 Çiçekler. Alo, 1 800 Çiçekler. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Ma'am, if I can send them to my own mother, anyone can send them to anybody. | Bayan, eğer ben bunları kendi anneme yollayabiliyorsam, herhangi biride başkasına yollayabilir. Bayan, bunları kendi anneme gönderebiliyorsam, herkes herkese gönderebilir. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
And it just so happens to be our featured special. Uh huh. | Ve bu onları özel olmaktan çıkarır. Ve bizim özel buketimiz. Uh huh. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Let's see. It's got roses and lilies and snapdragons and fuji mums. | Bakmama izin verin. Burda güller, zambaklar, aslanağızları ve fujiler var. Bakalım. Güller, zambaklar, aslan ağızları ve fuji kasımpatıları var. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Australiums, which smell awesome, unlike tulips, which don't smell at all. | Hiç bir şekilde kokmayan lalelerden farklı olarak, müthiş kokan Australiumslarda var. Lilyumlar müthiş kokarlar, hiç kokmayan lalelere benzemezler. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Lewis, I can't find the motherfucking can opener! | Lewis, kohrolası konserve açacağını bulamıyorum! Lewis, lanet olası konserve açacağını bulamıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
They should last about a week or two. That's right. | Bir yada iki hafta solmasını istemeyiz, değil mi? Bir ya da iki hafta canlılıklarını korurlar. Doğru. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Terrific. And your name? | Mükemmel. İsmin nedir? Harika. Adınız? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Kathy. Is that with a C or a K? | Kathy. C ile mi K ile mi? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
K. Kathy with a K. That's a beautiful name, Kathy. | K. Kathy K ile. Bu çok güzel bir isim, Kathy. K ile. K ile Kathy. Çok güzel bir isim, Kathy. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I don't smell dinner. | Akşam yemeğinin kokusunu duymuyorum. Yemek kokusu almıyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I'm sorry, Lewis. | Üzgünüm, Lewis. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Feel better? Yeah, thanks. | Daha iyi misin? Evet, teşekkürler. Daha iyi hissediyor musun? Evet, sağ ol. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Chop some lettuce, cucumber, whatever else you might want for your salad. | Marul, salatalık.. Salata için ihtiyaç duyacağın herşey burda. Biraz marul, salatalık, salatanda başka her ne istersen onları doğra. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Let's talk about your afternoon. We had to write again. | Biraz bugünden bahsedelim mi? Gene bir şeyler yazdım. Senin gününden bahsedelim biraz. Yine yazmak zorunda kaldık. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Oh, yeah? Let me guess. Topic A, "Why am I all fucked up?" | Evet, tahmin etmeme izin ver. Başlık A, "Neden her şeyi mahfettim?" Öyle mi? Dur tahmin edeyim. Konu A, "Neden tamamen boku yedim?" | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Or topic B, "Living with being all fucked up." | Yada başlık B, "Herşeyi mahfolmuş biriyle yaşamak." Ya da Konu B, "Tamamen boku yemiş biriyle yaşamak." | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Reggie had us list a typical day, and I kept getting stuck on "I wake up." | Regie sıradan bir günde yaptıklarımızı liste yaptırdı ve ben "kalkarım" da takıldım kaldım. Reggie günlük rutin yaptığımız şeyleri yazdırdı ve "Uyanıyorum" da takılıp duruyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I couldn't think of just a list. Well, don't think of it as a list. | Başka bir şey düşünemedim. Peki bunu liste olarak düşünmeyelim. Sadece bir liste olduğunu düşünemem. Tamam, sadece bir liste olduğunu düşünme. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Think of it as a story instead. | Onun yerine, bir hikaye olduğunu düşünelim. Onun yerine bir öykü gibi düşün. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
A story like what? | Ne gibi bir hikaye ? Nasıl bir öykü? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Like, you know, "Once upon a time I woke up, | Bilirsin işte, "Bir zamanlar kalktığımda, Şöyle, "Bir varmış bir yokmuş, uyandım,... | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
took a piss, beat off in the shower..." | duşun altında çişimi yapardım..." gibi. ...işedim, banyoda çavuşu tokatladım..." | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
How is that gonna help me? I don't know. | Bu bana nasıl yardım edecek? Bilmiyorum. Bu nasıl bana yardım edecek? Bilmiyorum. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Stories are what help us make sense of the world. | Dünyadaki genel düşünceye göre, hikayeler insanlara yardımcı olur. Öyküler dünyayı anlamamıza yardımcı olur. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
I can't tell stories. Use one you already know. | Hikaye anlatamam. Tam olarak bildiğin bi şeyi kullan. Ben öykü yazamam. Bildiğin bir tanesini kullan. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
OK. How about War and fucking Peace? | Tamam. Savaş ve kahrolası barışa ne dersin? Tamam. "Savaş ve Lanet Olası Barış" nasıl? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
That's a story. I'd start a little simpler, though. | Bu bir roman. Ben biraz daha basit bir şey kastetmiştim. Bu bir öykü. Yine de ben biraz daha basit bir şeyle başlardım. | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
How about Goldilocks and the Three fucking Bears? | Goldilocks ve üç kahrolası ayıya ne dersin? "Goldilocks ve Lanet Olası Üç Ayı" nasıl? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Where's the cucumber? | Salatalıklar nerde? Salatalık nerede? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |
Come on. Let's hear it. You want me to tell you Goldilocks? | Hadi. Duyalım. Ne? Sana Goldilocks'ımı anlatmamı istiyorsun? Hadi. Dinleyelim. Ne yani, sana Goldilocks'ı mı anlatmamı istiyorsun? | The Lookout-1 | 2007 | ![]() |