Search
English Turkish Sentence Translations Page 163330
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What, you think I wasn't young once? | Ben de genç oldum.. Beni yaşlı biri mi sandın? | The Final-1 | 2010 | |
| I know what it's like to chase the puss and get high. | Ben de ot içtim... Aşırı sürat yapan tipleri köşeye sıkıştırmaya bayılırım. | The Final-1 | 2010 | |
| What are you looking at? Sorry. | Ne bakıyorsun? Afedersin! Sen neye bakıyorsun? Affedersiniz. | The Final-1 | 2010 | |
| I'll tell you what. Why don't we try a little honesty? | Bakın ne diyeceğim, biraz dürüst olalım. Bak ne diyeceğim Neden birazcık dürüst olmuyoruz? | The Final-1 | 2010 | |
| All right. Honestly, this is my brother's car. He smokes a lot of pot. | Pekala.. Bu abimin arabası.. O çok içer.. Pekala, doğrusu bu araba kardeşimin. Kendisi esrarı fazla kaçırdı. | The Final-1 | 2010 | |
| We don't smoke that... We don't smoke pot at all, do we? | Ama biz.. İçmeyiz. Değil mi? Biz o illeti içmiyoruz. İçmiyoruz değil mi beyler? | The Final-1 | 2010 | |
| Do we, boys? No, sir. | Değil mi çocuklar? Hayır efendim içmeyiz. Öyle değil mi millet? Evet efendim. | The Final-1 | 2010 | |
| There's no pot. Never. | Bu arabada yok ?... Asla. Esrar yok. Asla. | The Final-1 | 2010 | |
| No pot smoking in this car. No, sir. | Bu arabada o içmiş... Bu arabada esrar yok. | The Final-1 | 2010 | |
| You expect me to believe that? Yeah, I was kind of hoping so. | Buna inanmalı mıyım? Evet öyle umuyorum. Buna inanmamı mı bekliyorsun? Evet birazcık umudum var. | The Final-1 | 2010 | |
| Well, I don't. So I tell you what. I'm gonna give you one chance. | Bakın ne diyeceğim, size bir şans veriyorum. Hiç sanmıyorum. Bak ne diyeceğim. Sana bir şans daha vereceğim. | The Final-1 | 2010 | |
| If I hear anything but the truth, you boys... | Gerçekten başka bir şey değil bu.. Bana doğruyu söylerseniz... | The Final-1 | 2010 | |
| You're gonna be in for a long night. | Uzun bir geceniz olacak gibi. ...bu gecenin keyfini çıkarmanıza izin vereceğim. | The Final-1 | 2010 | |
| Yes, Officer, we've been smoking. | Evet memur bey içtik. Evet memur bey. Esrar içtik. | The Final-1 | 2010 | |
| That wasn't so bad now, was it? So I'll tell you what you're gonna do. | O kadar zor değilmiş değil mi? Ne yapacağınızı söyleyeyim. O kadar da zor değilmiş, gördün mü? Şimdi ne yapacağınızı söyleyeceğim. | The Final-1 | 2010 | |
| You're gonna hand over all the weed right now. | Tüm malları veriyorsunuz hemen. Bütün esrarı bana vereceksiniz. Derhal! | The Final-1 | 2010 | |
| Who's got the weed? | Ot kimde? Esrar kimde? | The Final-1 | 2010 | |
| Now. Give it to him, dude! | Şimdi? Versene hadi! Hemen. Ver şunu ona, ahbap! | The Final-1 | 2010 | |
| We got the weed, okay. | Tüm mallar... Esrar bizde tamam. | The Final-1 | 2010 | |
| There's all of it. | Hepsi burada. Hepsi bu kadar. | The Final-1 | 2010 | |
| Today's your lucky day. | Bugün şanslı günün. Bugün şanslı gününüzdesiniz. | The Final-1 | 2010 | |
| You know why? 'Cause I'm feeling Christ like, | Sanırım ağlamak üzeresiniz.. Neden biliyor musunuz? Çünkü kendimi İsa gibi hissediyorum ve... | The Final-1 | 2010 | |
| and I think that I am gonna forgive all of your sins on this fine evening. | Ama ben pek bir şey yapmayacağım. ...sanırım bu güzel gecenin hatırına bütün günahlarınızı affedeceğim. | The Final-1 | 2010 | |
| Thank you, Officer. We appreciate it. But I'll tell you what. | Teşekkürler memur bey. Bakın ne diyorum. Teşekkürler memur bey. Minnettarız. Ama şunu söyleyeyim. | The Final-1 | 2010 | |
| Next time you boys come through Rocky Branch, | Bir dahakine buraya yolunuz düşerse... Bir dahaki sefere Rocky Branch'ten geçerken... | The Final-1 | 2010 | |
| know whose town you're in. Yes, sir, we will. | Çok fazla ileri gidemezsiniz. Peki efendim. ...kimin şehrinden geçtiğinizi unutmayın. Tamam efendim. Unutmayız. | The Final-1 | 2010 | |
| Dude, that was so fucking close. Oh, my God, dude. | Oğlum çok yaklaşmıştık. Şaka gibi ya.. Dostum az daha boku yiyorduk. Aman Tanrım. | The Final-1 | 2010 | |
| Can you believe that? I am freaking bugging out, man. | İnanıyor musun? İnan altıma sıçtım ya. Buna inanabiliyor musunuz? Altıma kaçırıyordum, dostum. | The Final-1 | 2010 | |
| You kidding me? Luck has got everything to do with it. | Şakaydı resmen Her şey yolunda yani. Dalga mı geçiyorsun? Şans, tam zamanında buldu bizi. | The Final-1 | 2010 | |
| He didn't get all the weed, bitches. | Ama bütün otu alamadı, o... çocuğu.. Bütün esrarı ona vermedim, ahmaklar. | The Final-1 | 2010 | |
| Shit. Yeah, this is gonna be our lucky night. | Lanet! Şanslı gece olacak... Evet, bu gece şanslı gecemiz olacak. | The Final-1 | 2010 | |
| Come on, let's go! | Haydi gidiyoruz.. Hadi gidelim! | The Final-1 | 2010 | |
| Get that party started up. Yeah. | Haydi şu partiyi başalatalım. Haydi! Parti başlıyor. Evet. | The Final-1 | 2010 | |
| Fuck, yeah! There she goes. | Haydi.. İşte geliyorlar. | The Final-1 | 2010 | |
| Give me an "O." Give me an "O." All right. | Bana bir ''O.'' ver. Bana bir ''O.'' ver. Pekala. Duman halkası yapsana. Pekala. | The Final-1 | 2010 | |
| Look at those breasts bouncing over there. Those are beautifuI to me, to my eyes. | Şuradaki göğüslere bak... Enfes görünüyorlar gözüme.. Karşıda sallanan memelere bak. Gözlerime iyi geliyor. | The Final-1 | 2010 | |
| Is that... Is that a stripper? Riggs! | O... O striptizci mi o? Yoksa bu bir striptizci mi? Riggs! | The Final-1 | 2010 | |
| You son of a bitch. | Fahişenin çocuğu... Seni orospu çocuğu! | The Final-1 | 2010 | |
| Hey, I thought you were at work. I was working. | Çalıştığını sanıyordum Çalışıyordum... İşte olduğunu sanıyordum. Çalışıyordum. | The Final-1 | 2010 | |
| But the truck we were supposed to load never showed up, | ...ama patron gelmeyince. Ama yükleme yapmak için beklediğimiz kamyon gelmeyince... | The Final-1 | 2010 | |
| so my boss said, "There's nothing to do, go home. " What did I do? | .. Eve gidebilirsin dediler, ben de ne yapabilirdim? ...patronum ''Yapacak bir şey kalmadı, sen eve git.'' dedi. Ben ne yaptım? | The Final-1 | 2010 | |
| Came to party with my boys! Came to party with the boys! | Buraya geldim. Buraya geldim. Partiye arkadaşlarımla geldim! Partiye dostlarımla katıldım! | The Final-1 | 2010 | |
| Hey, hey, hey, boys, boys, boys. | Çocuklar çocuklar.. Hey, hey beyler. | The Final-1 | 2010 | |
| Drinks. Let's get them in him. Let's get them in him! | İşimiz var. Bitirelim şunların işini! İçecekler. Hadi içimizi dolduralım. İçelim hadi! | The Final-1 | 2010 | |
| So, look, basically, after that, I've made it, right? | Bak, önce ben yapacağım, tamam mı? Bak aslında o olaydan sonra doğru bir şekilde yaptım. | The Final-1 | 2010 | |
| Shit, man. Kurtis is here. | Kahretsin! Curtis burada.. Lanet olsun dostum. Kurtis burada. | The Final-1 | 2010 | |
| How'd he get in? I didn't see him get into the truck. | Nasıl gelmiş? Kamyona bindiğini görmedim Buraya nasıl geldi? Kamyona bindiğini görmedim. | The Final-1 | 2010 | |
| We can't let him leave. | O halde onu göndermeliyiz. Gitmesine izin veremeyiz. | The Final-1 | 2010 | |
| But he wasn't invited. Well, then, fate brought him here. | Davetli değildi Kader mi onu buraya getirdi? Ama davet edilmemişti. O zaman kaderi onu buraya getirdi. | The Final-1 | 2010 | |
| Let me go talk to him... No. | Ben onla konuşayım. Hayır. Onunla konuşacağım. Olmaz. | The Final-1 | 2010 | |
| Okay, he's here and he stays. | Konuşursak, olmaz. Madem buraya gelmiş, burada kalacak. | The Final-1 | 2010 | |
| Fine. | Peki.. Güzel. | The Final-1 | 2010 | |
| You know what to do. Nobody leaves. | Ne yapacağını biliyorsun.. kimse bir yere çıkamasın. Ne yapacağını biliyorsun. Buradan kimse ayrılmayacak. | The Final-1 | 2010 | |
| Let's take some shots, B! Fuck, yeah, yeah. | Haydi bir şeyler çekelim. Lanet, evet... Hadi içelim! Evet, evet. | The Final-1 | 2010 | |
| What the... Why the fuck am I tied up? | Niye.. Bağlandım ben? Bu ne ya? Neden bağlanmışım? | The Final-1 | 2010 | |
| Get up, sleepyheads. | Uyanın uykucular. Uyanın uyku sersemleri. | The Final-1 | 2010 | |
| What kind of bullshit is this? | Nası bir saçmalık bu be? Bu saçmalık da ne böyle? | The Final-1 | 2010 | |
| Take a moment and clear your heads. | Bir dakika durun da aklınız başınıza gelsin. Kendinize zaman ayırın ve kafanızı toparlayın. | The Final-1 | 2010 | |
| What is this? Some kind of haunted house thing? | Ne bu bir tür şaka mı? Ne oluyor ya? Burası bir çeşit hayaletli ev mi? | The Final-1 | 2010 | |
| There's actually a good explanation for all this. | Aslında tüm bunların bir açıklaması var. Bütün bu olanları açıklığa kavuşturacak mantıklı bir izahımız var. | The Final-1 | 2010 | |
| Man, this is kinky. | Dostum, hoş ama. Dostum bu sapıkça bir şey. | The Final-1 | 2010 | |
| Now that everybody is awake, let's begin. | Herkes uyandığına göre başlayalım. Herkes uyandı. Hadi başlayalım. | The Final-1 | 2010 | |
| There's some good news and there's some bad news. | İyi ve kötü haberlerimiz var. Hem iyi hem de kötü haberlerim var. | The Final-1 | 2010 | |
| The good news is, we don't plan to kill you. | Sizi öldürmeyi düşünmüyoruz. İyi haber; sizi öldürmeyeceğiz. | The Final-1 | 2010 | |
| The bad news is, you will wish we had. | Ama siz ölmeyi isteyeceksiniz. Kötü haber ise; ölmeyi dileyeceksiniz. | The Final-1 | 2010 | |
| Some of you will be spared, | Bazılarınızın alakası olmayabilir... Bazılarınız buradan kurtulacak ama hepiniz daha önce... | The Final-1 | 2010 | |
| but you will all bear witness to the horror, just as you did in the hallways, | ...ama hepiniz bunlara şahit olacaksınız. Tıpkı her zaman yaptığınız gibi... ...okulun koridorlarında yaşananlara nasıl ki umarsızca seyirci kaldıysanız... | The Final-1 | 2010 | |
| just as you sat idly by as pain was inflicted upon us. | ...tıpkı her zaman acı çekenlere güldüğünüz gibi. ...bugün burada yaşanacaklara da tanıklık edeceksiniz. | The Final-1 | 2010 | |
| What you fail to understand with reason, you will with wrath. | Anlamanız gerekiyor ki burada sıçan sizsiniz. Mantıkla kavrayamadığınız şeyleri, bir gün öfkenizle kavrayacaksınız. | The Final-1 | 2010 | |
| Dude, what the fuck are you talking about? | Ahbap, sen ne diyorsun ya? Sen ne saçmalıyorsun ya? | The Final-1 | 2010 | |
| I'll tell you what I'm talking about, Miles. | Söyleyeyim neden bahsettiğimi. Sana neden bahsettiğimi göstereceğim Miles. | The Final-1 | 2010 | |
| This is about what you are due. | Miles.. Bu yaptıklarınızla alakalı. Bu senin ne yaptığınla ilgili. | The Final-1 | 2010 | |
| When we are done, you'll have a new perspective on life. | Ve sonra.. Siz de öbür açıdan bakabileceksiniz. Bu iş bittiğinde, hayata yeni bir perspektiften bakacaksınız. | The Final-1 | 2010 | |
| And no one, no one will ever look upon you the same again. | Ve kimse böyle bir şeyi kolay kolay unutamayacak. Ve hiç kimse size eski gözle bakmayacak. | The Final-1 | 2010 | |
| You will forever be changed. | Değişeceksiniz. Sonsuza kadar değişeceksiniz. | The Final-1 | 2010 | |
| Yeah. That's what I said to your mom last night. | Evet, dün gece annene öyle demiştim. Evet. Dün gece anne aynı şeyi söylemiştim. | The Final-1 | 2010 | |
| What my friend has there is a cattle gun. | Arkadaşımın elindeki alet.. Arkadaşımın elinde damga silahı var. | The Final-1 | 2010 | |
| It's used to kill cattle by blasting a spike into their brain. | Beynin içine girerek sizi yok edebilecek bir şey. Bu silah, sığırların beyinlerini patlatmak için kullanılır. | The Final-1 | 2010 | |
| It's considered humane, but I'll let you decide. | Sanırım kimden başlayacağımıza karar verildi. İnsanlar için de düşünülmüş ama pek emin değilim. | The Final-1 | 2010 | |
| Dude, get that shit out of my face. | Çek şunu suratımdan. Dostum, şu lanet şeyi çek suratımdan. | The Final-1 | 2010 | |
| Look, who the fuck are you people? This shit is stupid. | Kimsiniz siz? Manyaklık bu! Siz ne biçim insanlarsınız lan? Bu çok aptalca. | The Final-1 | 2010 | |
| Do I have your attention now? Why us? | Şimdi dikkatinizi çekebildim mi? Şimdi dikkatinizi çekebildim mi? Neden biz? | The Final-1 | 2010 | |
| You know, that's the same question we've been asking ourselves for years. | Yıllardır biz de bu soruyu soruyoruz. Biliyor musun, kendimize aynı soruyu yıllarca sorup durduk. | The Final-1 | 2010 | |
| "Why us?" | Neden biz? | The Final-1 | 2010 | |
| Why us, always on the receiving end of your taunts, | Neden biz?. Neden sürekli burada ezilen biz oluyoruz? Neden biz? Her zaman zalimce davranışlarınıza ve aşağılayıcı... | The Final-1 | 2010 | |
| your laughter and your childish cruelty? | Siz gülen ve mutlu olandınız. ...tavırlarınıza malzeme yapıp, bizlere güldünüz. | The Final-1 | 2010 | |
| Now it's your turn to ask, "Why us?" | Şimdi sıra size geldi.. Sorun kendinize.. Niye biz? Şimdi kendinize dönüp sorun: Neden biz? | The Final-1 | 2010 | |
| It's a little late for you to get to know us now. | Yakında öğreneceksin. Bizi tanımak için biraz geç kaldın. | The Final-1 | 2010 | |
| But if you must know, we are the rejected, the humiliated. | İlle de öğrenmek istiyorsan, biz aşağılanan ve ezileniz. Ama illaki merak ediyorsan, biz sürekli dışlanan ve küçük düşürülen insanlarız. | The Final-1 | 2010 | |
| We are the outcasts. | Dışlananız .. Adım Arnold.. Toplumdan dışlanan kişileriz. | The Final-1 | 2010 | |
| And tonight is our night, so relax. | Belki de değil. Ama bu gece bizim gecemiz. Onun için rahat olun. | The Final-1 | 2010 | |
| It's the only thing you can do. | Tek yapabileceğiniz susmak. Yapabileceğiniz tek şey bu zaten. | The Final-1 | 2010 | |
| Anybody want to leave? | Gitmek isteyen var mı? | The Final-1 | 2010 | |
| Come on. Anyone? | Hadi ama. Hadi ama. Kimse yok mu? | The Final-1 | 2010 | |
| Anyone feeling heroic? | Kimse yok mu gitmek isteyen? Kendini kahraman hisseden var mı? | The Final-1 | 2010 | |
| Tommy, you want to leave? | Tommie. Gitmek mi istiyorsun? Tommy, gitmek mi istiyorsun? | The Final-1 | 2010 | |
| I want to take Nadya with me. | Nadia yı da götürmek istiyorum yanımda. Nadya'yı da götürmek istiyorum. | The Final-1 | 2010 | |
| You are in no position to bargain. | Pazarlık yapacak durumda değilsin. Pazarlık yapacak konumda değilsin. | The Final-1 | 2010 | |
| And you should be worrying about yourself, not her. | Ve sen kendini düşün.. Onu değil. Ayrıca kendin için endişelenmelisin. Onu boş ver. | The Final-1 | 2010 | |
| Release him. | Bırakın onu... Çözün onu. | The Final-1 | 2010 |