Search
English Turkish Sentence Translations Page 163329
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Man, don't trip, all right? It's not your fault. You didn't do nothing. | Boşver.. Senin suçun değil. Kafana takma, tamam mı? Senin suçun değildi. Sen bir şey yapmadın. | The Final-1 | 2010 | |
| It's about time somebody put them fools on notice. | Birilerinin bir şeyleri fark etme vakti geldi. Bu aptalların bazı şeyleri kavrama zamanı geldi. | The Final-1 | 2010 | |
| The time is now. | Ve o an şu an. O zaman şimdi. | The Final-1 | 2010 | |
| Yo, Bradley, let me holler at you. | Brad.. Baksana. Hey Bradley! Tam dayaklıksın. | The Final-1 | 2010 | |
| What's up? Look, man, you better leave my boy alone. | Ne var? Bak dostum, benim çocukları rahat bırak. Ne oldu? Bak arkadaşımı rahat bıraksan iyi olur. | The Final-1 | 2010 | |
| You better watch it. | Bundan kaçamayacaksın. Sen de kendine dikkat et. | The Final-1 | 2010 | |
| You will not be afraid. | Korkmayacaksın. Asla korkmayacaksın. | The Final-1 | 2010 | |
| When the time comes, | Vakti geldiğinde. Zamanı geldiğinde... | The Final-1 | 2010 | |
| you will not be afraid. | .. Korkmayacaksın. ...asla korkmayacaksın. | The Final-1 | 2010 | |
| Can I help you, Dad? | Yardım ister misin baba? Sana yardım edeyim mi, baba? | The Final-1 | 2010 | |
| Dad, I left a letter in my room explaining everything. | Baba.. Odamda bir mektup bıraktım her şeyi açıklıyor. Baba, odama her şeyi açıklayan bir mektup bıraktım. | The Final-1 | 2010 | |
| You don't have to worry about me. I'll be okay. | Beni merak etme. .. Ben iyi olacağım. Beni merak etmene gerek yok. İyi olacağım. | The Final-1 | 2010 | |
| I know you'll be mad, but I did what I thought was right. | Kızacağını biliyorum ama.. Bence ben doğru olanı yapıyorum. Biliyorum kızacaksın ama doğru bildiğim şeyleri yaptım. | The Final-1 | 2010 | |
| Anyway, I know you'll be fine, and Mom, she'll be okay with you there. | Annem de alışır zaten. Her neyse. Biliyorum ki sen ve annem iyi olacaksınız. | The Final-1 | 2010 | |
| Okay, then. Bye. | Neyse, hoşça kal. Tamam o zaman. Hoş çakal. | The Final-1 | 2010 | |
| How's this? Perfect. | Bu nasıl? Harika. Böyle iyi mi? Harika. | The Final-1 | 2010 | |
| How many RSVP'd to the party? Everyone. | Kaç kişi geliyor? Herkes. Parti için kaç kişiye davetiye gönderdin? Herkese. | The Final-1 | 2010 | |
| I knew we could use their egos to our advantage. | Egoları bayağı bir zarar görecek Zevklerine yenik düşmeleri bizim için avantaj olacak. | The Final-1 | 2010 | |
| It's gonna be a night they'll never forget. | Bu geceyi asla unutamayacaklar. Unutamayacakları bir gece olacak. | The Final-1 | 2010 | |
| We'll be Internet legends. Yeah. | İnternet efsanesi olacak. Evet. İnternette efsane olacağız. Evet. | The Final-1 | 2010 | |
| Hey, come check this out. | Gel şuna bir bak. Şunlara bir göz atalım. | The Final-1 | 2010 | |
| Sweet mother of Jesus. Check this. | Tanrım.. Şuna bak. Yüce İsa aşkına! Şuna bak. | The Final-1 | 2010 | |
| That is hard core. | Sağlam mal. Esaslı bir alet. | The Final-1 | 2010 | |
| I think I know what hell is. | Cehennem nasıl bir yer biliyorum. Cehennemin ne olduğunu biliyorum. | The Final-1 | 2010 | |
| Hell is waking up every day | Her gün uyandığında ... Benim için cehennem, her yeni güne uyanarak... | The Final-1 | 2010 | |
| believing that the suffering you're doing in life has meaning. | ...aynı işkenceyi yaşamak, cehennem. ...çektiğim acıların hayatımda bir anlamı olduğuna inanmak. | The Final-1 | 2010 | |
| That somehow, if you endure it, | Ve bir şekilde.. Bir şekilde bu acılara katlanırsan... | The Final-1 | 2010 | |
| you gain valuable lessons. | Pisliğin içinde olmak. Önemli dersler almak. ...bunun mükâfatını kazanırsın. | The Final-1 | 2010 | |
| The truth is, sometimes you just suffer. | Gerçek şu ki... Gerçek, acı çekmekten ibarettir. | The Final-1 | 2010 | |
| There is no meaning. | ...bazen acı çekiyorsun. Başka anlamı yok. | The Final-1 | 2010 | |
| We're just pawns | Acımak yok. Bu kahrolası hayatın oyununun içinde... | The Final-1 | 2010 | |
| in a sick game of random chance. | Onların hasta oyunlarından sıkıldık.. ...rastgele savrulan birer piyonuz. | The Final-1 | 2010 | |
| Chaos. | ...kaosu yaşamaktan. Tam bir kaos. | The Final-1 | 2010 | |
| My hell, silence. | Benim tüm sessizliğim. Benim cehennemim sessizliktir. | The Final-1 | 2010 | |
| The kind of silence that makes your ears ring. | .. Bir tür halka gibi büyüyor. Kulaklarımı çınlatan bir sessizlik. | The Final-1 | 2010 | |
| Be glad for it. | Bu yüzden mutluyum. Buna şükret. | The Final-1 | 2010 | |
| Mine's listening to my mom and dad fight day after day. | Annem ve babamı görüyor gibiyim her gün kavga etmeleri. Benim cehennemim, anne ve babamın her gün kavga seslerini dinlemek. | The Final-1 | 2010 | |
| Crashing plates. | Tabakları kırmalarını... Tabaklar havada uçuşur. | The Final-1 | 2010 | |
| Screeching tires. | .. Acı çekmeleri.. Bunu yaşamaları. Bu kargaşadan usandım. | The Final-1 | 2010 | |
| Crying. | .. Ağlamaları. Ağlamak. | The Final-1 | 2010 | |
| I fucking hate the crying. I could use some silence. | Ağlamaktan nefret ediyorum. Birazcık sessizlik... Ağlamaktan nefret ediyorum. Bazen soluğum kesilir. | The Final-1 | 2010 | |
| Think we're going to hell? | Cehennem bu mu? Sizce cehenneme gider miyiz? | The Final-1 | 2010 | |
| No. | Hayır... Hayır. | The Final-1 | 2010 | |
| We've suffered enough. | Yeterince acı çektik. Yeterince azap çektik. | The Final-1 | 2010 | |
| We're doing God's work, as far as I'm concerned. | Tanrı bize bir şans verdi. Elimizden geldiğince Tanrı'nın işini yapıyoruz. | The Final-1 | 2010 | |
| Bring some justice into the world. | Ve şimdi adaleti sağlama vakti. Az da olsa dünyaya adalet getiriyoruz. | The Final-1 | 2010 | |
| I can't wait. | Sabırsızlanıyorum. Sabredemiyorum. | The Final-1 | 2010 | |
| I've been more at peace ever since we first talked about this. | Ne zamandır sadece bunu istiyorum. Bu olayı konuşmaya başladığımız günden beri içime huzur doldu. | The Final-1 | 2010 | |
| We'll all be at peace tomorrow. | Yarın hepimiz huzura ereceğiz. Yarın hepimiz huzura kavuşacağız. | The Final-1 | 2010 | |
| Amongst other things. | Hiç merak etmeyin. Diğerleri de buna dahil. | The Final-1 | 2010 | |
| I'm not gonna go. Why? | Gitmiyorum Neden? Gitmeyeceğim. Neden? | The Final-1 | 2010 | |
| Because I don't feeI good and I feeI fat. | Çünkü kendimi iyi hissetmiyorum Şişko gibi hissediyorum. Çünkü kendimi iyi hissetmiyorum ve çok şişman görünüyorum. | The Final-1 | 2010 | |
| Heather, you're such a drama queen. You look great. | Heather saçmalama.. Harikasın. Heather, duygusal manyağın tekisin. Harika görünüyorsun. | The Final-1 | 2010 | |
| Well, yeah, but I really don't feeI good. | Evet.. Ama kendimi iyi hissetmiyorum. Öyle ama gerçekten kendimi iyi hissetmiyorum. | The Final-1 | 2010 | |
| And my stomach hurts. I told you not to eat that burger. | Midem ağrıyor.. O burgeri yeme demiştim. Ayrıca midem ağrıyor. Sana hamburger yeme demiştim. | The Final-1 | 2010 | |
| Red meat is for people who don't care how they look, not hot chicks like us. | Seksi kızlar onları yemez. Kırmızı et, fiziğine aldırış etmeyen insanlar içindir. Bizim gibi ateşli hatunlara göre değil. | The Final-1 | 2010 | |
| I think I'm gonna die. | Sanırım öleceğim. | The Final-1 | 2010 | |
| If you don't go, we don't go. | Gitmezsen, gitmeyiz. Eğer gitmezsen biz de gitmiyoruz. | The Final-1 | 2010 | |
| Come on, you'll feeI way better after a night of drinking and hot sex. | Hadi birkaç içkiden sonra iyi olursun ve seks bile yaparsın. İçki ve seks dolu bu geceden sonra kendini çok iyi hissedeceksin. | The Final-1 | 2010 | |
| Okay, but if the party's lame, we can leave early, right? | Tamam ama parti güzel değilse erken çıkarız tamam mı? Tamam ama partide bir aksilik yaşarsam erken ayrılacağız tamam mı? | The Final-1 | 2010 | |
| Honey, that's what the dream police do. We break up bad parties. | Canım bizim işimiz bu.. Kötü partileri güzelleştiririz. Tatlım, biz polislerin yapacağı şey de bu zaten. Partiyi mahvedeceğiz. | The Final-1 | 2010 | |
| Come on, let's go turn some heads. | Hadi birilerinin aklını çelelim. Hadi ama gidip kafaları çekelim. | The Final-1 | 2010 | |
| Crap, I don't see anybody. I know we're at the right place. | Kimseyi göremiyorum. Kimseyi göremiyorum. Doğru yere geldiğimizden eminim. | The Final-1 | 2010 | |
| It's Edgar and Matty. | İşte Edgar ve Matty. Bunlar Edgar ve Matty. | The Final-1 | 2010 | |
| Hey, Nadya. | Hey, Nadya! Selam Nadya. | The Final-1 | 2010 | |
| What's up, guys? Tommy, what's up? | N'aber beyler? Tommy n'aber? Ne haber millet? Tommy, nasılsın? | The Final-1 | 2010 | |
| How's it going? Pirates, huh? | Nasıl gidiyor, korsanlar? Ha? Nasıl gidiyor? Bir korsan ha? | The Final-1 | 2010 | |
| Lord, | Tanrım.. Yüce efendimiz... | The Final-1 | 2010 | |
| we understand what we're about to do. | Yapmak üzere olduğumuz şeyin farkındayız. ...ne yapacağımızın bilincindeyiz. | The Final-1 | 2010 | |
| And with one sign from you, right now, | Ve şu an senden gelecek tek bir işaretle... Şu an senden aldığımız bir işaretle... | The Final-1 | 2010 | |
| we will call off our plans. | ...plandan vazgeçebiliriz. ...görevimizi yerine getireceğiz. | The Final-1 | 2010 | |
| We offer you this finaI chance. | Onlara son bir şans veririz. Senden son bir şans istiyoruz. | The Final-1 | 2010 | |
| So now you know, Lord, the fate of those who are about to come here tonight. | Biliyorum Tanrım.. Bu gece olacak şeyler bizimle ilgili. Sen de biliyorsun ki, bu gece buraya gelenler kaderleriyle yüzleşecek. | The Final-1 | 2010 | |
| And we leave their lives in your hands. | Ve biz buradan canlı çıkacak olanlarız. Ve ruhlarını senin ellerine teslim edeceğiz. | The Final-1 | 2010 | |
| Man, it's too bad Riggs couldn't make it. | Rick'in gelememesi çok kötü Riggs'in gelmemesi çok kötü oldu. | The Final-1 | 2010 | |
| Man, that boy's got his priorities all jacked up, all right. | Tüm partide eksikliği hissedilecek. Dostum, çocuğun öncelikleri var. | The Final-1 | 2010 | |
| First of all, if it was me, I'd quit that shit job a hell of a long time ago, all right? | Öncelikle o işi uzun zaman önce bırakmalıydım. Ben olsaydım, o boktan işi çoktan bırakmış olurdum, haksız mıyım? | The Final-1 | 2010 | |
| Tonight is what? It's time to party, right? | Ve şimdi parti vakti değil mi!? Bu gece ne yapıyoruz? Bu gece parti gecesi değil mi? | The Final-1 | 2010 | |
| It's time to party, baby! Hell, yeah! | Parti vakti canım! Parti zamanı bebeğim! Lanet olsun evet! | The Final-1 | 2010 | |
| Party our asses off. You know what I'm saying. | Parti vakti! Ne dediğimi biliyorsun canım! Vajinalarla dolu bir parti. Ne demek istediğimi anladınız. | The Final-1 | 2010 | |
| Fuck. Shit. | Lanet olsun Lanet. Hassiktir! Sıçtık. | The Final-1 | 2010 | |
| Fuck. Roll down the window, man. | Lanet. Camı aç, dostum. Kahretsin. Camı indir dostum. | The Final-1 | 2010 | |
| Shit, man, we are going to fucking jaiI. Shut up, all right? | Kahretsin hapse gireceğiz Kapa çeneni. Lanet olsun hapishaneyi boylayacağız. Kapa çeneni tamam mı? | The Final-1 | 2010 | |
| Roll them the fuck down. Shut the fuck up. Shut the fuck up. | Kapa çeneni, kapa çeneni. Kahrolası camı indir. Kapat lanet olası çeneni. | The Final-1 | 2010 | |
| Oh, my God, dude. | Aman Allahım, yandık... Aman Tanrım. | The Final-1 | 2010 | |
| Get the fucking window down. Shut your fucking mouth. | İndir şu camı. Kapa şu çeneni. Siktiğimin camını indir artık. Kapat ağzını, sussana be! | The Final-1 | 2010 | |
| All right. He's getting out, he's getting out. Hey, hey, hey, calm down, calm down. | Pekala, tamam, dışarı çıkıyor. Sus artık. Pekala, arabadan iniyor. Hey, hey sakin olun. | The Final-1 | 2010 | |
| I got this. Shut up. | Anladım.. Sussana ya. Biliyordum. Kes sesini. | The Final-1 | 2010 | |
| Just let me do all the talking, all right? Shut up. Shut your damn mouth. | Tamam susun artık... Şu lanet çenenizi kapatın. Polisle ben konuşurum, tamam mı? Lan kapat şu ağzını artık. | The Final-1 | 2010 | |
| Friends, Roman and countrymen, how we doing this evening? | Şehrimin dostları, nasılız bakalım? Taşralı Romalılara bakın hele, bu akşam ne yapacaksınız? | The Final-1 | 2010 | |
| Just fine, Officer. How about yourself? | İyi memur bey.. Siz? Biraz eğleneceğiz memur bey? Sizin işler nasıl gidiyor? | The Final-1 | 2010 | |
| Well, I'm doing pretty good. Thanks for asking. | Gayet iyi.. Sorduğun için sağ ol. Yuvarlanıp gidiyoruz işte. Sorduğun için sağol. | The Final-1 | 2010 | |
| Now I'll tell you why I pulled you over. | Sizi durdurma nedenim... Şimdi seni neden kenara çektiğimi söyleyeceğim. | The Final-1 | 2010 | |
| You was going about 15 miles per hour over the speed limit. | ...hız limitini aşmış olmanızdı. Saatte 15 mil hızla gidiyordun. Hız sınırını aştın. | The Final-1 | 2010 | |
| Now that was why I pulled you over. | Bu yüzden durdurdum ama. İşte bu yüzden seni kenara çektim. | The Final-1 | 2010 | |
| But why you're in trouble, that's a whole other matter. | .. Şimdi başınız belada gibi sanki. Ama belaya bulaşmana sebep olan başka şeyler var. | The Final-1 | 2010 | |
| I don't understand what you're talking about. | Anlıyorum.. Neyi anlıyorsun? Neden bahsettiğinizi anlamıyorum. | The Final-1 | 2010 | |
| You don't understand... You don't understand what I'm talking about? | Anlamıyorsun.. Anlamıyorsun ? Ne diyorum ben? Şimdi sen, neden bahsettiğimi anlamadın mı? | The Final-1 | 2010 | |
| No, I... | Hayır, ben... Hayır ben... | The Final-1 | 2010 | |
| Don't bullshit me, boy. | Benimle dalga geçme evlat. Benimle oyun oynama evlat. | The Final-1 | 2010 |