Search
English Turkish Sentence Translations Page 158417
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| In the book, from your woman. | Kitaptaki karakterlerden biri... Şşş, şşş. | Tamara Drewe-9 | 2010 | |
| For fuck's sake! | Siktiğim aşkına. | Tamara Drewe-9 | 2010 | |
| Romeo and Juliet? | Romeo ve Juliet'tiniz, ha? | Tamara Drewe-9 | 2010 | |
| Nice girlfriend, mate. | Ne güzel sevgilin var ahbap. | Tamara Drewe-9 | 2010 | |
| Just saying Tamara's father left when she was a girl and... | Yani Tamara küçükken babası evi terk etti... | Tamara Drewe-9 | 2010 | |
| I hope I get to come back. Me too. We'd love to have you. | Umarım bir gün geri dönerim. Umarım, burada olman bizi mutlu ediyor. | Tamara Drewe-9 | 2010 | |
| Subtitles by <b>N A N Ã O</b> | Subtitles by <b>Tango Garaj</b> | Tango-1 | 1998 | |
| ®© 2015 | © 2015 | Tango-1 | 1998 | |
| Credits. | Bölümler. | Tango-1 | 1998 | |
| The credits will be superimposed over... | Bölümler şöyle başlayacak:... | Tango-1 | 1998 | |
| 1 . The city of Buenos Aires on a winter morning. | 1: Bir kış sabahı Buenos Aires Şehri. | Tango-1 | 1998 | |
| The sun rises over the Rio de la Plata, lighting up Buenos Aires. | Güneş Rio de la Plata'nın üzerinden doğarak...Buenos Aires'i aydınlatıyor | Tango-1 | 1998 | |
| 2. Mario's apartment. | 2: Mario'nun dairesi. | Tango-1 | 1998 | |
| He lives on the top floor of an old building... | Eski bir binanın en üst katında yaşıyor. | Tango-1 | 1998 | |
| that is still a distinguished central adress. | Hala ayrıcalıklı ve merkezi bir adreste. | Tango-1 | 1998 | |
| The furnishings are quietly modern... | Mobilyalar oldukça modern. | Tango-1 | 1998 | |
| parquet floors, simple furniture, functional lighting. | Yerler parke. Mobilyalar sade. Işıklandırma fonksiyonel. | Tango-1 | 1998 | |
| Who is Mario Suarez, the hero of our story? | Hikayemizin kahramanı Mario Suarez kim? | Tango-1 | 1998 | |
| That's not as important as what happens to him... | Bunun fazla önemi yok. Asıl önemli olan başına ne geldiği ve... | Tango-1 | 1998 | |
| and what he does. | ...ne yaptığı? | Tango-1 | 1998 | |
| We hear a woman singing the first notes of a tango. | Bir kadının bir tangonun ilk notalarını söylediğini duyarız. | Tango-1 | 1998 | |
| Mario is pensive. | Mario düşünceliydi. | Tango-1 | 1998 | |
| Life is so strange, friend | Hayat çok tuhaf dostum | Tango-1 | 1998 | |
| l didn't love her when l met her | Onunla ilk tanıştığımızda ona aşık olmadım | Tango-1 | 1998 | |
| Until one night she firmly said to me | Ta ki bir gece bana | Tango-1 | 1998 | |
| ''l'm tired of everything'' and left | "Her şeyden sıkıldım" deyip gidene kadar | Tango-1 | 1998 | |
| That night l fell in love with her | O gece ona aşık oldum | Tango-1 | 1998 | |
| l sacrificed so much trying to forget her | Onu unutabilmek için çok şey yaptım | Tango-1 | 1998 | |
| Partied my life away all over town | Hayatımı şehirdeki Partilerde geçirdim. | Tango-1 | 1998 | |
| How could l know that her affection | Onun sevgisinin | Tango-1 | 1998 | |
| Would cause me all the troubles that it did | Başıma bu kadar dert açacağını nereden bilebilirdim? | Tango-1 | 1998 | |
| l wasted my life in bars | Hayatımı barlarda geçirmeye başladım | Tango-1 | 1998 | |
| So they'd all see l'd forgotten her | Böylece onu unuttuğumu göreceklerdi | Tango-1 | 1998 | |
| But that was a lie and when l was alone | Ama bu yalandı | Tango-1 | 1998 | |
| l cried like a woman, my friend | Yalnız kaldığımda Bir kadın gibi ağladım dostum | Tango-1 | 1998 | |
| Two whole years we were together | İ ki yıl boyunca birlikteydik | Tango-1 | 1998 | |
| l never dreamt that l'd fall for her | Ona aşık olacağım aklıma gelmezdi | Tango-1 | 1998 | |
| How could l know that she'd bewitch me | Beni büyüleyeceğini nereden bilebilirdim? | Tango-1 | 1998 | |
| That l'd do anything to see her again | Onu tekrar görebilmek için her şeyi yapabileceğimi? | Tango-1 | 1998 | |
| That was the night l fell in love with her | O gece ona aşık oldum | Tango-1 | 1998 | |
| l came for my necklace. Why did you come, Laura? | Kolyemi almaya geldim. Neden geldin Laura? | Tango-1 | 1998 | |
| l told you. For my necklace. | Sana söyledim. Kolye için. | Tango-1 | 1998 | |
| The keys... | Anahtarlar. | Tango-1 | 1998 | |
| l found them among my things. | Eş yalarımın arasında buldum. | Tango-1 | 1998 | |
| Can we talk, Laura? | Konuşabilir miyiz Laura? | Tango-1 | 1998 | |
| What about? Us. | Ne hakkında? Biz. | Tango-1 | 1998 | |
| Haven't we said it all? | Her şeyi söylemedik mi? | Tango-1 | 1998 | |
| l can't live this way. | Böyle yaşayamam. | Tango-1 | 1998 | |
| You're everywhere, Laura. l miss you. | Her yerde sen varsın Laura. Seni özlüyorum. | Tango-1 | 1998 | |
| Mario, let's not start again. You don't understand. | Mario, yine başlamayalım. Anlamıyorsun. | Tango-1 | 1998 | |
| Like that. Please kiss me. | Böyle. Lütfen öp ben. Hayır. | Tango-1 | 1998 | |
| Please, l want to. Kiss me! Let go of me. | Lütfen. İstiyorum. Öp beni. Bırak beni! | Tango-1 | 1998 | |
| You're hurting me! Let go! | Canımı acıtıyorsun! Bırak! | Tango-1 | 1998 | |
| l'm living with another man! l'm happy! | Başka bir erkekle yaşıyorum. Mutluyum. | Tango-1 | 1998 | |
| ls he a better lay? | Yatakta benden iyi mi? | Tango-1 | 1998 | |
| Don't be crude! | Pisliğin tekisin. | Tango-1 | 1998 | |
| Antonio! Hi, Mr. Mario. | Antonio! Merhaba Bay Mario. | Tango-1 | 1998 | |
| How's everything going? Just fine. | Nasılsınız? İyi. | Tango-1 | 1998 | |
| l'm moving into the studio. l'll need a mattress... | Stüdyoya taşınıyorum. Bir yatağa, bir müzik setine, bir videoya... | Tango-1 | 1998 | |
| hi fi and video, a few chairs, a table. | ...birkaç sandalye ve bir masaya ihtiyacım var. | Tango-1 | 1998 | |
| Can you handle it? Leave it to me. | Ayarlayabilir misin? Bana bırakın. | Tango-1 | 1998 | |
| When are you moving in? Tomorrow. | Ne zaman taşınıyorsunuz? Yarın. | Tango-1 | 1998 | |
| How's you leg? Much better. | Bacağınız nasıl? Daha iyi. 65 00:12:36,434 > 00:12:40,029 Birkaç gün içinde buna ihtiyacım kalmayacak. Bir mucizeydi. | Tango-1 | 1998 | |
| l wasn't drunk or on drugs, as they said. | Söyledikleri gibi sarhoş değildim. Çok yorgundum. | Tango-1 | 1998 | |
| l was exhausted. All l remember... | Tek hatırladığım bir kamyonun üzerime doğru geldiği. | Tango-1 | 1998 | |
| They say your whole life flashes by. | İnsanın bütün hayatı gözlerinin önünden geçer derler ya. | Tango-1 | 1998 | |
| You see too many movies. Didn't happen. | Çok fazla film izliyorsun. | Tango-1 | 1998 | |
| l woke up in a hospital with a broken leg. | Hastanede kırık bir bacakla uyandım. | Tango-1 | 1998 | |
| lt could have been worse. | Daha kötüsü olabilirdi. | Tango-1 | 1998 | |
| Mr. Mario, you don't know me. l'm a pro at this. | Bay Mario, siz beni tanımıyorsunuz. Ben bir profesyonelim. | Tango-1 | 1998 | |
| l'm very good. The best of the ''Guardia Vieja''. | Çok iyiyim. Guardia Vieja'nın en iyisi. | Tango-1 | 1998 | |
| Where's Fuentes? Back to your place. | Fuentes nerede? Herkes yerini alsın! | Tango-1 | 1998 | |
| They're calling us. Don't forget us. | Bizi çağırıyorlar. Bizi unutmayın. | Tango-1 | 1998 | |
| ''The Creole Waltz'', Maestro! | 'Creole Valsi', Maestro. | Tango-1 | 1998 | |
| Mario. Everything's ready for rehearsal. | Mario. Prova için her şey hazır. | Tango-1 | 1998 | |
| Hi, Mario. How's the leg? | Selam Mario. Bacağın nasıl? | Tango-1 | 1998 | |
| l'm ready to dance. | Dans etmeye hazırım. | Tango-1 | 1998 | |
| How do you like the place? | Beğendin mi? | Tango-1 | 1998 | |
| l'll leave you with Andres. lf you need me... | Seni Andres'le baş başa bırakayım. Bana ihtiyacın olursa | Tango-1 | 1998 | |
| l'll be in the workshop. | ben atölyedeyim. | Tango-1 | 1998 | |
| Let's have the slides. | Slaytlar gelsin. | Tango-1 | 1998 | |
| Right side. | Sağ taraf. | Tango-1 | 1998 | |
| Andres. Be right with you. | Birazdan yanına geleceğim. | Tango-1 | 1998 | |
| l'll come back. No, tell me. | Birazdan yanına geleceğim. Hayır. Söyle. | Tango-1 | 1998 | |
| l've thought about our talk on the lighting. | Işıkla ilgili konuşmamız üzerinde düşündüm. | Tango-1 | 1998 | |
| l think l get it. | Sanırım anladım. | Tango-1 | 1998 | |
| You want to use color to travel in time. | Zamanda yolculuk için renkleri kullanmak istiyorsun. | Tango-1 | 1998 | |
| And use light to show our hero's passage... | Kahramanımızın dışarıdaki ışıktan içerdeki karanlığa geçişini... | Tango-1 | 1998 | |
| from outer light to inner darkness. | ...ışığı kullanarak göstermek istiyorsun. | Tango-1 | 1998 | |
| How are the rehearsals? lmproving. | Provalar nasıl gidiyor? Gelişme var. | Tango-1 | 1998 | |
| l hear you're complicating the show, adding slides... | Slaytlar, rüzgar makinesi, yeni danslar ve başka bir sürü numara ekleyerek... | Tango-1 | 1998 | |
| a wind machine, new dances and lots of other gimmicks. | ...gösteriyi karmaşıklaştırdığınızı duydum. | Tango-1 | 1998 | |
| Who told you? Never mind. | Kim söyledi? Önemli değil. | Tango-1 | 1998 | |
| You've got good spies. | İyi casuslarınız var. | Tango-1 | 1998 | |
| l'm looking for links to give it unity. | Birleştirici unsurlar arıyorum. | Tango-1 | 1998 | |
| Sure. We're using new materials... | Elbette. Yurtdışından yeni malzemeler kullanıyoruz. | Tango-1 | 1998 | |
| textures from abroad... lt's interesting. | Çok ilginç. | Tango-1 | 1998 | |
| l have no idea how it'll come out. | Sonunda ne çıkacak hiçbir fikrim yok. | Tango-1 | 1998 | |
| Listen to me for once! | Beni bir kere dinle. | Tango-1 | 1998 | |
| Don't complicate things. Today, audiences want... | Gösteriyi karmaşıklaştırma. Bugün, izleyiciler basit şeyler istiyorlar. | Tango-1 | 1998 |