Search
English Turkish Sentence Translations Page 158421
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| l can't enjoy a girl of 18 because l'm an older man. | Yaşlı bir adam olduğum için 18 yaşındaki bir kızdan zevk alamaz mıyım? | Tango-1 | 1998 | |
| How old are you, anyway? | Bu arada sen kaç yaşındasın? | Tango-1 | 1998 | |
| You seem younger. Let's see if l can complete this. | Daha genç gösteriyorsun. Bakalım bitirebilecek miyim? | Tango-1 | 1998 | |
| On that day you wonder ''What life have l had? | Bir gün, kendi kendine sorarsın; "Nasıl bir hayatım oldu?" | Tango-1 | 1998 | |
| What's happened to me? | Başıma neler geldi? | Tango-1 | 1998 | |
| Where are my youthful illusions, my dreams?'' | Gençlik hayallerim nerede? | Tango-1 | 1998 | |
| You can't say that. lt's unfair. You've done wonderful things. | Böyle söyleme. Kendine haksızlı k ediyorsun. Çok güzel şeyler yaptın. | Tango-1 | 1998 | |
| Maybe. But l can't help feeling l've wasted my time. | Belki ama zamanımı boşa harcadığım duygusundan kurtulamıyorum. | Tango-1 | 1998 | |
| That l only touched the surface of things. | Olayların sadece yüzeyine dokunabildiğim duygusundan. | Tango-1 | 1998 | |
| All l did was to swim frantically to avoid sinking into the muck. | Tek yaptığım çamura batmamak için çılgınca yüzmekti. | Tango-1 | 1998 | |
| How does that sound to you? | Bu kulağa nasıl geliyor? | Tango-1 | 1998 | |
| Pretentious, eh? But vivid, right? | Gösteriş budalası gibi ha? Ama canlı değil mi? | Tango-1 | 1998 | |
| all that to say l'm a good guy... | ...tek söyleyebileceğim alçakgönüllü... | Tango-1 | 1998 | |
| modest, simple, sensitive, hardworking, honest... | ...basit ve iyi biri olduğum. Hassas, çalışkan, dürüst... | Tango-1 | 1998 | |
| unable to organize my life... | ...hayatımı organize etme konusunda aciz... | Tango-1 | 1998 | |
| And deeply frustrated in love. | ...aşkta ise kafası karışmış biri. | Tango-1 | 1998 | |
| lt's very nice. | Çok güzel. | Tango-1 | 1998 | |
| l have to leave, Mario. | Gitmem gerek Mario. | Tango-1 | 1998 | |
| Someone's waiting? Sorry. | Biri mi bekliyor? Üzgünüm. | Tango-1 | 1998 | |
| lt's all wrong. | Hepsi yanlış. | Tango-1 | 1998 | |
| You got carried away by your imagination. | İmgelemene kapılıp gittin. | Tango-1 | 1998 | |
| That's not enough, and you know it. | Bu yeterli değil ve sen bunu biliyorsun. | Tango-1 | 1998 | |
| You need more discipline. | Daha fazla disipline ihtiyacın var. | Tango-1 | 1998 | |
| What's the dramatic line that unifies all this? | Bütün bunları birleştiren dramatik çizgi ne? | Tango-1 | 1998 | |
| The woman leaves him. The guy falls apart, but another woman appears. | Kadın onu terk eder. Adam yıkılır. Ama başka bir kadın ortaya çıkar. | Tango-1 | 1998 | |
| A younger dancer. The guy falls in love. | Daha genç bir dansçı. Adam aşık olur. | Tango-1 | 1998 | |
| He falls in love? | Aşık mıdır? | Tango-1 | 1998 | |
| Does he fall in love? Or is he grasping at straws? | Yoksa kırıntılara mı saldırmaktadır? | Tango-1 | 1998 | |
| And her? Does she fall in love? | Ya kadın? Aşık olmuş mudur? | Tango-1 | 1998 | |
| She exploits it. | Durumunu istismar mı etmektedir? | Tango-1 | 1998 | |
| He pursues her, despairs if she's not there. | Kadın orada olmadığında adam onun hüzünlerinin peşine düşer. | Tango-1 | 1998 | |
| She's everything to him. She hides, slips away. | Kadın onun her şeyidir ama saklanır, ellerinden kayar. | Tango-1 | 1998 | |
| She plays. He has no time for games. | Kadın oyun oynamaktadır. Adamın oyunlar için vakti yoktur. | Tango-1 | 1998 | |
| What's the woman do? She returns? | Kadın ne yapar? Geri mi döner? | Tango-1 | 1998 | |
| l love you. l adore you. l need you. | Seni seviyorum, sana tapıyorum, sana ihtiyacım var. | Tango-1 | 1998 | |
| What a lot of nonsense. | Ne saçmalık. | Tango-1 | 1998 | |
| Never changes. | Hep aynı. | Tango-1 | 1998 | |
| But there's no other way to tell the story. | Ama hikayeyi anlatmanın başka yolu yok. | Tango-1 | 1998 | |
| lnspiration, where are you? | İlham, neredesin? | Tango-1 | 1998 | |
| What is inspiration but work, work, work? | "İlham, çalışmak, çalışmak ve çalışmaktan başka bir şey değildir." | Tango-1 | 1998 | |
| A labor leader. | Bir işçi lideri. | Tango-1 | 1998 | |
| How did you get in? The janitor let me in. | İçeri nasıl girdin? Temizlikçi girmeme izin verdi. | Tango-1 | 1998 | |
| What's the wind machine for? lmagining a scene. | Rüzgar makinesi ile ne yapıyorsun? Bir sahne hayal ediyorum. | Tango-1 | 1998 | |
| Was l in it? Of course. | Ben de var mıyım? Elbette. | Tango-1 | 1998 | |
| Beautiful as ever. And unexpected. | Her zamanki gibi çok güzel. Ve beklenmedik! | Tango-1 | 1998 | |
| l came to keep you company. | Sana arkadaşlık yapmaya geldim. | Tango-1 | 1998 | |
| At 3:00 a.m.? l have an idea for your show. | Sabahın üçünde mi? Gösterin için bir fikrim var. | Tango-1 | 1998 | |
| Life is so strange, friend | Hayat çok tuhaf arkadaşım | Tango-1 | 1998 | |
| ''l'm tired of everything'' and left | 'Her şeyden sıkıldım' deyip gidene kadar | Tango-1 | 1998 | |
| Ever since that night l fell in love with her | O gece Ona aşık oldum | Tango-1 | 1998 | |
| l sacrificed so much | Çok fazla şey verdim | Tango-1 | 1998 | |
| The kid was 13 or 14. | Çocuk 13 ya da 14 yaşındaymış. | Tango-1 | 1998 | |
| Those brutes jumped on him... | Haydutlar üzerine atlamışlar ve... | Tango-1 | 1998 | |
| and bashed his head in with their rifle butts and boots. | ...ellerindeki dipçikler ve botlarının sivri ucuyla kafasına vurmuşlar. | Tango-1 | 1998 | |
| They killed him? Sure. He was dead! | Öldürmüşler mi? Elbette. Çocuk öldü. | Tango-1 | 1998 | |
| Maria Elman. Delighted. | Maria Elman. Memnun oldum. | Tango-1 | 1998 | |
| l hear you've worked out a choreography on our theme. | Carlos bana konumuzla ilgili bir kareografi hazırladığınızı söyledi. | Tango-1 | 1998 | |
| We're looking for ideas in Goya's etchings. | Goya'nın resimlerinden fikir almaya çalışıyoruz. | Tango-1 | 1998 | |
| History repeats itself. | Tarih kendini tekrar ediyor. Evet. | Tango-1 | 1998 | |
| That's part of our lives. | Bu hayatımızın bir parçası. | Tango-1 | 1998 | |
| The horrible, cruel part... | Hayatın korkunç ve zalim olan yönü. | Tango-1 | 1998 | |
| that we wish we could avoid. | Ondan kaçabilmeyi umarız. | Tango-1 | 1998 | |
| But it's there. | Ama oradadır. | Tango-1 | 1998 | |
| Sorry. Waldo Norman, our art director. | Affedersiniz, Waldo Norman sanat direktörümüz. | Tango-1 | 1998 | |
| The torturers played tangos loud to cover up the screams. | İşkenceciler, çığlıkları bastırmak için yüksek sesle tango çalmışlar. | Tango-1 | 1998 | |
| lmagination is a guardrail... | İmgelem, korku çukuruna... | Tango-1 | 1998 | |
| that stops you from plunging into the pit of horror. | ...düşmemizi engelleyen parmaklıktır. | Tango-1 | 1998 | |
| l'm haunted by images of friends... | Bazen kaybolan arkadaşlarımın hayali... | Tango-1 | 1998 | |
| who disappeared. Thousands lost their lives... | gözlerimin önüne gelir. | Tango-1 | 1998 | |
| in that brutal and uncontrolled repression. | O şiddet ve acımasızlık dolu günlerde binlerce kişi hayatını kaybetti. | Tango-1 | 1998 | |
| l left here when l was young. | Gençken burayı terk ettim. | Tango-1 | 1998 | |
| Relatively young. | Tabii göreli olarak gençken... | Tango-1 | 1998 | |
| l spent many years in Europe. When l got back... | Yıllarca Avrupa'da yaşadım. Geri döndüğümde... | Tango-1 | 1998 | |
| most of my friends had disappeared. | ...arkadaşlarımın çoğu kaybolmuştu. | Tango-1 | 1998 | |
| What remained was this city, completely changed. | Geriye sadece bu şehir kalmıştı. Tamamen değişmiş olarak. | Tango-1 | 1998 | |
| Ugly, grey and distrustful. | Gri, çirkin ve güvenilmez. | Tango-1 | 1998 | |
| Why think about all that? | Neden bunları düşünüyorsun? | Tango-1 | 1998 | |
| Ugly things are best forgotten. | Kötü şeyleri unutmakta yarar var. | Tango-1 | 1998 | |
| Who we are... | Kim olduğumuz... | Tango-1 | 1998 | |
| how we live, how little we are... | ...nasıl yaşadığımız, ne kadar küçük olduğumuz... | Tango-1 | 1998 | |
| lf we forget all that what identity will we have? | Eğer bunları unutursak, hangi kimliğe tutunacağız? | Tango-1 | 1998 | |
| But now you're here. We have each other. | Ama şimdi buradasın. Birbirimize sahibiz. | Tango-1 | 1998 | |
| What's that? Sounds effects. They're testing. | Bu ne? Ses efektlerini test ediyorlar. | Tango-1 | 1998 | |
| You know, l'm worried. | Biliyor musun, çok endişeleniyorum. | Tango-1 | 1998 | |
| l think l'm being followed. | Sanırım beni izliyorlar. | Tango-1 | 1998 | |
| Today when l came over, a car followed my taxi. | Bugün buraya gelirken bir araba bindiğim taksiyi takip etti. | Tango-1 | 1998 | |
| Larroca? Who else? | Larroca mı? Başka kim olabilir? | Tango-1 | 1998 | |
| You're not imagining things? | Belki sana öyle gelmiştir. | Tango-1 | 1998 | |
| But Angelo scares me. He's violent. | Angelo beni korkutuyor. Çok şiddet dolu. | Tango-1 | 1998 | |
| He's Mafia. | O Mafya. | Tango-1 | 1998 | |
| The other day he said, ''lf you leave me, l'll kill you.'' | Geçen gün eğer onu terk edersem beni öldüreceğini söyledi. | Tango-1 | 1998 | |
| Come and live... with me. | Burada benimle yaşa. | Tango-1 | 1998 | |
| lf you feel that l love you, come here. Come live with me. | Eğer seni sevdiğimi hissediyorsan gel. Benimle birlikte yaşa. | Tango-1 | 1998 | |
| You've got problems. | Zaten sorunların var. | Tango-1 | 1998 | |
| l don't want to be one more. | Bir sorun daha eklemek istemem. | Tango-1 | 1998 | |
| You'll move in tomorrow? | Yarın taşınacak mısın? | Tango-1 | 1998 | |
| Good work, kids. l don't like it. | Çok iyiydi çocuklar. Hiç beğenmedim. | Tango-1 | 1998 | |
| Why bring up something that has been forgotten? | Neden unutulması gereken bir şeyi hatırlatıyorsunuz? | Tango-1 | 1998 | |
| Why create more anxiety? | Daha fazla gerginlik yaratmak niye? | Tango-1 | 1998 | |
| That number threatens the whole show! | Bu bölüm bütün gösteriyi tehdit ediyor! | Tango-1 | 1998 |