Search
English Turkish Sentence Translations Page 158419
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What a foursome! What a cast! | Ne dörtlü ama! Ne kadro! | Tango-1 | 1998 | |
| See you in five minutes. | 5 dakika sonra görüşürüz. | Tango-1 | 1998 | |
| l'll be in the shop. | Ben dükkanda olacağım. | Tango-1 | 1998 | |
| Fine. Do you like it? | Tamam. Beğendin mi? | Tango-1 | 1998 | |
| Some things need fixing... What? | Bazı şeylerin düzeltilmesi gerekiyor. Ne? | Tango-1 | 1998 | |
| How are you? Fine. | Nasılsın? iyiyim. | Tango-1 | 1998 | |
| Laura, can l talk to you? | Laura, seninle konuşabilir miyim? | Tango-1 | 1998 | |
| You know l couldn't harm anyone. l don't know. | Kimseyi incitemeyeceğimi bilirsin. Bilemiyorum. | Tango-1 | 1998 | |
| lt'll never happen again. l swear it! | Bir daha olmayacak. Yemin ederim. | Tango-1 | 1998 | |
| All right, it's forgotten. | Pekala. Unuttum bile. | Tango-1 | 1998 | |
| What you're doing is fabulous! | Yaptığın şahaneydi. | Tango-1 | 1998 | |
| Really? Fabulous! | Gerçekten mi? Şahane. | Tango-1 | 1998 | |
| Mario, excuse me. l want to take a shower. l'm tired. | Mario, kusura bakma. Duş almak istiyorum. Yorgunum. | Tango-1 | 1998 | |
| He wants to dance with you. No, with you. | Seninle dans etmek istiyor. Hayır, seninle. | Tango-1 | 1998 | |
| No, you! l don't dare. | Hayır, seninle. Cesaret edemem. | Tango-1 | 1998 | |
| No, go on! | Git haydi. | Tango-1 | 1998 | |
| Very good. You've gotten better. | Fena değil. Çok iyi. iyiye gidiyorsun. | Tango-1 | 1998 | |
| Don't overdo it. | Bunu gereğinden fazla yapma. | Tango-1 | 1998 | |
| That's enough. Thanks. | Bu kadar yeter. Teşekkürler. | Tango-1 | 1998 | |
| Where do you get all that energy? | Bütün bu enerjiyi nereden buluyorsun? | Tango-1 | 1998 | |
| You joking? lt's impressive. | Şaka mı yapıyorsun? Çok etkileyici. | Tango-1 | 1998 | |
| lt's my whole life. My passion! | Bu benim bütün hayatım. Tutkum. | Tango-1 | 1998 | |
| Good rehearsal. What about the girl? | iyi provaydı. Kız nasıl? | Tango-1 | 1998 | |
| How long to train her for a lead? | Başrol için ne kadar çalışmalı? | Tango-1 | 1998 | |
| You want her to dance a lead? | Onu başrolde mi dans ettirmek istiyorsun? | Tango-1 | 1998 | |
| You like her? | Onunla ilgileniyor musun? | Tango-1 | 1998 | |
| We'll go all out. | Hep birlikte dışarı çıkacağız. | Tango-1 | 1998 | |
| l'm Elena Flores. Thank you for taking me. | Beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. | Tango-1 | 1998 | |
| lt's a real pleasure working with you all. | Sizlerle çalışmak büyük zevk. | Tango-1 | 1998 | |
| l saw you dance with the Maestro. | Maestro ile dansınızı izledim. | Tango-1 | 1998 | |
| He's not easy to follow. lt was very good. | Ona ayak uydurmak kolay değildir. Çok iyiydiniz. | Tango-1 | 1998 | |
| Thanks. l hope l don't let you down. | Teşekkürler. Umarım sizi hayal kırıklığına uğratmam. | Tango-1 | 1998 | |
| Welcome. See you. Bye. | Bir şey değil. Görüşmek üzere. | Tango-1 | 1998 | |
| Lend me your cane. Hold onto me. | Bastonunu ver. Bana tutun. | Tango-1 | 1998 | |
| And bend down. Look... | Eğil biraz. Bak. | Tango-1 | 1998 | |
| the floor rises here. | Yer burada yukarı kalkıyor. | Tango-1 | 1998 | |
| So when the immigrants advance... | Bu yüzden ilticacılar ilerlediğinde... | Tango-1 | 1998 | |
| we don't see them at first. | ... ilk bakışta onları görmüyoruz. | Tango-1 | 1998 | |
| The ramp. Sure, on the ramp. | Rampa. Elbette, rampanın üzerinde. | Tango-1 | 1998 | |
| All you'll see is the sky... | Tek görünen gökyüzü ve... | Tango-1 | 1998 | |
| and the horizon. | ...ufuk çizgisi. | Tango-1 | 1998 | |
| The sun starts to rise. lt's a dawn. | Güneş yükselmeye başlamış. Gündoğumu. | Tango-1 | 1998 | |
| Then, gradually, heads appear. | Sonra yavaş yavaş kafalar görünmeye başlıyor. | Tango-1 | 1998 | |
| Whole families. Men, women, children, young and old. | Bütün aileler. Erkekler, kadınlar, çocuklar, gençler ve yaşlılar. | Tango-1 | 1998 | |
| All dressed in turn of the century clothes. | Hepsi yüzyılın başındaki gibi giyinmiş. | Tango-1 | 1998 | |
| They carry suitcases, bundles. | Ellerinde valizleri var. | Tango-1 | 1998 | |
| Maybe a man carrying his kid piggyback. | Belki bir adam çocuğunu sırtına almış. | Tango-1 | 1998 | |
| What do you think? Nice image, yes. | Ne düşünüyorsun? Hoş bir imaj. | Tango-1 | 1998 | |
| We start with a static shot... | Bütün seti kullanarak... | Tango-1 | 1998 | |
| using the whole set. | ...statik bir çekimle başlayacağız. | Tango-1 | 1998 | |
| You want props or just a backdrop? | Sahne donanımı mı istiyorsun yoksa sadece bir fon mu olsun? | Tango-1 | 1998 | |
| Or plastic frames? | Ya da plastik çerçeve? | Tango-1 | 1998 | |
| A backdrop with a Rosco mural. | Rosco duvar resimli bir fon. | Tango-1 | 1998 | |
| The images will vary with the lighting. | Işıkla birlikte görüntüler değişecek. | Tango-1 | 1998 | |
| Front or back lit. | Ön ya da arka yanacak. | Tango-1 | 1998 | |
| The light can keep changing... | Işık sürekli değişebilir. | Tango-1 | 1998 | |
| from dawn to dusk. | Gündoğumundan günbatımına. | Tango-1 | 1998 | |
| The light will symbolize exile through the ages. | Işık, asırlar boyunca sürgünü... ... sembolize edecek. | Tango-1 | 1998 | |
| What do you say? Great! | Ne diyorsun? Harika. | Tango-1 | 1998 | |
| Now we have to make it all move. l have some ideas. | Bundan sonra kareografiyi eklemeliyiz. Bazı fikirlerim var. | Tango-1 | 1998 | |
| Still a bit fuzzy. | Ama hala net değil. | Tango-1 | 1998 | |
| l have until? Tomorrow, Carlos. | Yani? Ne zamana kadar? Yarına Carlos. | Tango-1 | 1998 | |
| And the music? A tango. | Ya müzik? Bir tango. | Tango-1 | 1998 | |
| Agri has such a sensitivity. A virtuoso. | Agri'nin yoğun bir hassasiyeti var. Bir virtüöz. | Tango-1 | 1998 | |
| De Lio always looks so absent. | De Lio her zaman sanki orada değilmiş gibi. | Tango-1 | 1998 | |
| Look at Salgan... 81 years old. Eighty one? | Salgan'a bak. 81 yaşında. 81 mi? 290 00:40:46,556 > 00:40:48,046 inanılmaz. | Tango-1 | 1998 | |
| My most vivid memory of this school... | Bu okuldaki en canlı anım... | Tango-1 | 1998 | |
| is of Don Leandro Garcia Echenique, my teacher. | ...öğretmenim Don Leandro Garcia Echenique'ninki. | Tango-1 | 1998 | |
| A Spanish Civil War refugee. | İspanyol Sivil Savaşı sığınmacısı. | Tango-1 | 1998 | |
| He taught me to love poetry. | Bana şiiri sevmeyi öğretti. | Tango-1 | 1998 | |
| A stern man, very brusque... | Çok sert bir adamdı. | Tango-1 | 1998 | |
| but so affectionate. | Ama sevgi doluydu. | Tango-1 | 1998 | |
| He started classes with ''Long Live the Republic! | 'Çok Yaşa Cumhuriyet' sınıfları açmıştı. | Tango-1 | 1998 | |
| Be seated.'' | Oturun '' | Tango-1 | 1998 | |
| l went to the French school. | Ben Fransız okuluna gittim. | Tango-1 | 1998 | |
| My father was a concert violinist. He taught me theory and notation. | Babam bir konser kemancısıydı. Bana teori ve nota öğretti. | Tango-1 | 1998 | |
| Did you like that? | Hoşunuza gitti mi? | Tango-1 | 1998 | |
| Yes. Family tradition mattered to us. | Evet. Aile gelenekleri bizim için çok önemliydi. | Tango-1 | 1998 | |
| Granddad was musician. | Büyükbabam bir müzisyendi. | Tango-1 | 1998 | |
| And Dad thought he had a boy genius under his roof. | Babam evinde bir dahinin yaşadığını düşünüyordu. | Tango-1 | 1998 | |
| Turns out he was right. | Haklı çıktı. | Tango-1 | 1998 | |
| Only a few small mammals coexisted with them. | Onlarla birlikte sadece birkaç memeli yaşıyordu. | Tango-1 | 1998 | |
| Mankind appeared much later... | insan çok daha sonra ortaya çıktı. | Tango-1 | 1998 | |
| when the dinosaurs disappeared mysteriously from the planet. | Dinozorlar gizemli bir şekilde yeryüzünden yok oldular. | Tango-1 | 1998 | |
| Gradually, the mammals spread over the earth. | Yavaş yavaş memeliler tüm yeryüzüne yayıldı. | Tango-1 | 1998 | |
| What's the subject? You're talking about... | Konu ne? Konu şey... | Tango-1 | 1998 | |
| You're so distracted. This can't go on. | Dikkatin çok dağılıyor. Bu böyle devam edemez. | Tango-1 | 1998 | |
| l was saying that when the dinosaurs reigned... | Dinozorlardan bahsediyordum. | Tango-1 | 1998 | |
| lt's very good. | Çok iyi. | Tango-1 | 1998 | |
| You need patience to teach them. | Onlara ders vermek için çok sabırlı olmak gerekiyor. | Tango-1 | 1998 | |
| Yes. Few children move in harmony. | Evet. Ahenkli dans eden birkaç çocuk var. | Tango-1 | 1998 | |
| They're still green, can't control their bodies. | Daha çok küçükler. Bedenlerini kontrol edemiyorlar. | Tango-1 | 1998 | |
| Look the little couple there. | Şuradaki... küçük çifte bakın. | Tango-1 | 1998 | |
| The girl has a feeling for rhythm and dancing. | Kızda ritim duygusu ve dans yeteneği var. | Tango-1 | 1998 | |
| But he's an oaf. He can't be taught. | Ama çocuk sersemin teki. Öğrenemez. | Tango-1 | 1998 | |
| Yet she'll only dance with him. | Yine de kız sadece onunla dans ediyor. | Tango-1 | 1998 | |
| That's how great loves are born, eh? | Büyük aşklar böyle doğuyor ha? | Tango-1 | 1998 | |
| You said it. | Bu doğru. | Tango-1 | 1998 | |
| l used to dance too. | Ben de eskiden dans ederdim. | Tango-1 | 1998 | |
| You danced? And how! | Dans mı ederdiniz? Hem de nasıl. | Tango-1 | 1998 |