Search
English Turkish Sentence Translations Page 158400
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And underneath, Calvin Klein boxers, black. | Altında Calvin Klein marka boxer, siyah. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And he'II have a tattoo of my name, and lush pecs. | ismimin yazdığı bir dövmesi olacak, gösterişli karın kasları. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And l'II smell of Allure by Chanel. | Ve ben Chanel'in Allure parfümü kokacağım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And he tries to resist me but l'm a vision. | Ve bana direnmeye çalışacak ama ben afet gibi görüneceğim. Adli kısma girişmek üzereydim.. Ve bana direnmeye çalışacak ama ben afet gibi görüneceğim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And it will be like: 'Ahh.' | Şey gibi olacak :'Ahh.'. Şey gibi olacak:'Ah. '. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| But also respectful. | Ama saygı duyarcasına.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And my V plates will melt into nothing. | Ve bekaretim onun olacak. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I like this. What? | Bunu beğendim. Neyi? Bunu beğendim. Neyi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| There's this bit where Tamara's dad takes her out for dinner, | Babasının Tamara'yı yemeğe çıkardığı bir bölüm var, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| and she thinks it's some big treat, but what he's doing, right, | Ve Tamara sanıyor ki ziyafet var, fakat aslında babası, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| is telling her that he's leaving them, and she... Right, she's gutted. | onları terkedeceğini söylüyor tamam mı. Tamara hayal kırıklığına uğruyor, onları terk edeceğini söylüyor tamam mı. Tamara hayal kırıklığına uğruyor, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She yaks up her food into her napkin and puts it on his plate. | Ağzındaki yemeği peçeteye çıkarıyor ve babasının tabağına koyuyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| So? It's painful. | Yani? Çok acıklı. Yani? Çok acıklı. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| But funny. It's about her, Plastic Fantastic. | Ama komik.. Bu onun hakkında, fantastik plastik. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Jode, she's sad. Sad? She's a lucky cow. | Jode, Hatun üzgün. Üzgün mü? Şanslı ineğin teki şimdi. Jode, Hatun üzgün. Üzgün mü? Şanslı ineğin teki şimdi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L've been re reading Inchcombe Etherised, | "Inchcombe Etherised" ı tekrar okuyorum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| one of Nicholas's early books. | Nicholas's ilk kitaplarından. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| There's a character, Theo, who's an adulterer. | Theo adında, karısını aldatan bir karakter var. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And Theo has a list of golden rules called Lulling the Spouse. | ve Theo'nun "Karını yatıştırmak " adında altın kuralları olan bir listesi var. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| 'To allay suspicion,' he says, 'you must first arouse it.' | "Şüpheleri azaltmak için" diyor "Önce şüphe uyandırmalısın" | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Nicholas rang me earlier to say he was going to be late home. | Nicholas gecikeceğini söylemek için aradı. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yeah, I just bumped into Raoul and Celia. | Evet, az önce Rould ve Celia'ya rastladım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I said, 'Oh, that's nice.' | Dedim ki " Oo çok hoş " | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And thought, 'Have you?' | Sonra düşündüm " Gerçekten rastladın mı?" | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And I couldn't shake the suspicion. | Şüphelenmeden edemedim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| So after an hour, I phoned Raoul. | O yüzden bir saat sonra Raoul'a telefon açtım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Hello? Yeah, he's right here. | Alo? Evet burda. Alo? Evet burada. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And he put Nicholas straight on the line. | Ve telefonu direk Nicholas'a verdi. Sen iyi misin? Ve telefonu direk Nicholas'a verdi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| He's been telling the truth a lot recently. | Son zamanlarda sıkça doğruyu söylüyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Is he lulling me? | Beni yatıştırmaya mı çalışıyor ki? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I might remind him that in Inchcombe Etherized, | "Inchcombe Etherized" daki Theo'nun karısının | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Theo's wife runs him through with a carving knife. | et bıçağıyla üstüne yürüdüğünü hatırlatabilirim ona.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What are you doing? Just messing. | Ne yapıyorsun? Takılıyorum sadece. Ne yapıyorsun? Takılıyorum sadece. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I got three valentines. | Üç tane sevgililer günü hediyesi aldım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| One from Mom, one from that peanut Ryan, | Bi' tane annemden, bi' tane yer fıstığı Ryan'dan Bir' tane annemden, bir' tane yer fıstığı Ryan'dan | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| and a mystery one from Ben. | ve gizemli bir tane ne de Ben'den. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I sent you that. | Onu ben yolladım sana. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Is that theirs? | Şarap onların mı? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's my mom's. They don't drink this shit. | Annemin. Onlar bu boktan şeyi içmezlerdi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Come upstairs and look at what l'm doing. | Yukarı gel de ne yaptığıma bak. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L've got into her e mails. We have to get Ben to come back. | E maillerini ele geçirdim. Ben'in geri gelmesini sağlamalıyız. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L'm sending him a valentine. | Ona bir hediye gönderiyorum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| No, you're not. From her address. | Hayır göndermiyorsun. Onun adresinden. Hayır göndermiyorsun. Onun adresinden. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Then he'II think it's from Tamara, you dipshit. | O zaman hediye Tamara'dan zannedecek seni bok kafa. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| But I know it'II be from me. | Ama ben benden olduğunu bileceğim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Subject: Hot love. | Başlık : Ateşli Aşk. Başlık: Ateşli Aşk. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh, God. Jody. | Aman tanrım, Jody | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| 'Contacts.' Where are you, Ben? | Kontak listesi. Nerdesin Ben? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| There's that bloke my mom works for, Nicholas Hardiment. | Bak annem şu adam için çalışıyor, Nicholas Hardiment. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Let's put him on. Who else? | Onu da ekleyelim. Başka? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Uncle Andy. Andy Cobb. | Andy Amcam. Andy Cobb. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Come to Winnards Farm. | Winnards çiftliğine gelin. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L'II give you the biggest shagging of your life. | ve hayatınızın en güzel seksini yaşatayım size. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Love, Tamara. Kiss, kiss, kiss. | Sevgiler, Tamara. Öptüm, öptüm , öptüm.. Sevgiler, Tamara. Öptüm, öptüm, öptüm.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Don't ever, ever send that. I just did. | Sakın yollayayım deme. Yolladım bile. Sakın yollayayım deme. Yolladım bile. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| 'Come to Winnards Farm, | "Winnards farm çiftliğine gelin, "Winnards çiftliğine gelin, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| and l'II give you the biggest shagging of your life.' | ve hayatınızın en güzel seksini yaşatayım size." ve hayatınızın en güzel seksini yaşatayım size. " | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| 'L'II give you the biggest shagging of your life.' | "hayatınızın en güzel seksini yaşatayım size." "hayatınızın en güzel seksini yaşatayım size. " | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Ben, will you stop drumming? I didn't write that e mail. | Ben, davul çalmayı keser misin? O e maili ben yollamadım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| When Fran started fucking Steve Culley, | Fran, Steve Culley ile düzüşmeye başladığında, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| at least she had the decency not to tell the whole world. | en azından tüm dünyaya söylemeyecek kadar nazikti. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She must want a foursome or something. | Dörtlü bir ilişki falan istiyor olmalı. Grup seks falan istiyor olmalı. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You fancy a foursome with Nicholas Hardiment? | Nicholas Hardiment'le grup sex yapmayı düşlermiydin ? Nicholas Hardiment'le grup seks yapmayı düşler miydin? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Bugger that. | Hassstir ordan Hassstir oradan. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What was she thinking? | Aklından ne geçiyordu ki bu kızın? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Well, maybe she's trying to make you jealous. | Belki seni kıskandırmaya çalışıyordur. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Or maybe she's trying to make the boyfriend jealous. | Ya da erkek arkadaşını kıskandırmaya çalışıyordur. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Or maybe she's just trying to give him a really big hint | Ya da ona büyük bir ip ucu vermeye çalışıyordur. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| that she's not getting enough. | Yeteri kadar doymadığına.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Or maybe she's just a bit kinky. Or maybe she's crazy. | Ya da belki biraz sapıktır. ya da biraz çatlak. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Or maybe she was off her face. | Ya da aklı başında değildi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She was pissed. | Tepesi atmış. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| TAMARA [OVER PHONE]: I wasn't pissed or depraved or anything. | Tepem atmış , ya da azmış falan değilim. Tepem atmış, ya da azmış falan değilim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Can you go look at the house? To make sure no one's been in. | Gidip eve bakabilir misin? Kimse içeri girmiş mi emin olmak için. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| No problem. Thanks. | Sorun değil. Saol. Sorun değil. Sağ ol. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Ben's really pissed off. | Ben gerçekten çok sinirlendi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| He's massively got the hump. Have I? | Ciddi şekilde tepesi attı. Öyle mi? Ciddi şekilde tepesi attı. Öyle mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L've just asked Andy to have a look at Winnards. | Sadece Andy'e gidip çiftliğe bir bakmasını söyledim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L've got to go, l'm sorry. | Kapatmalıyım, üzgünüm. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Are you a fucking idiot? What? | Malmısın sen? Ne? Mal mısın sen? Ne? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Are you thick? Isn't it obvious who wrote that e mail? That tosser Andy Cobb. | Kafan basmıyor mu? O e maili onun yazdığı apaçık değilmi? O dingil Andy Cobb. Kafan basmıyor mu? O e maili onun yazdığı apaçık değil mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Andy wouldn't do that. Making himself cozy in your house, | Andy öyle bir şey yapmaz. Senin evine çörekleniyor, Andy öyle bir şey yapmaz. Senin evine çörekleniyor, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| going through your stuff. Probably got a pair of your pants on. | Eşyalarını karıştırıyor. Muhtemelen donlarından birini de almıştır. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Bet it was him who nicked my black T shirt. | Bahse girerim siyah tişörtümü de o araklamıştır | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Of course, he didn't. Oh, that's it, jumping to his defense. | Tabiki de o yapmamıştır. Tabi hemen onun tarafına geç. Tabii ki de o yapmamıştır. Tabi hemen onun tarafına geç. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| He hasn't done anything. Boss. Boss. | O hiç bir şey yapmadı. Boss. Boss. O hiç bir şey yapmadı. Boss. Boss. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You know Fran's having a baby. | Biliyorsun, Fran'in bir bebeği olacak. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She wanted to see me. I wasn't going to, but now, | Beni görmek istedi. Gitmeyecektim ama şimdi ... Beni görmek istedi. Gitmeyecektim ama şimdi... | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Come on, Boss, let's go for a crap. | Hadi, Boss, gel yürüyüşe çıkalım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Come on, mom, she's just stirring shit. Tamara's always done that. | Hadi ama anne, bi boklar çeviriyor. Tamara her zaman böyle yapardı. Hadi ama anne, bir boklar çeviriyor. Tamara her zaman böyle yapardı. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yes, but why? You know how subversive she is. | Evet ama neden? Nasıl huzur bozucudur bilirsin. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She once sent me a valentine from Prince Harry and I believed it. | Bir keresinde bana Prens Harry'den sevgililer günü hediyesi yollamıştı ve ben de inanmıştım. Bir keresinde bana Prens Harry'den diye hediye yollamıştı ve ben de inanmıştım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's her sense of humor. She likes causing trouble. | Onun şaka anlayışı böyle. Bela yaratmayı seviyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| At school, she used to give us first years tips on how to shoplift. | Okuldayken, dükkanlardan nasıl bişey çalınacağı hakkında tüyolar verirdi bize. Okuldayken, dükkanlardan nasıl birey çalınacağı hakkında tüyolar verirdi bize. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She taught you how to shoplift? | Sana nasıl hırsızlık yapılacağını mı gösterdi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Mom, she's marrying Ben Sergeant. | Anne, hatun Ben Sergeant'la evleniyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Why would she look at an old git like Dad? | Neden babam gibi ihtiyar bir budalaya baksın ki? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| BETH: Hmm. I just don't get the joke. | Hmm. bu şakadan hiç bir şey anlamadım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And why is your father on the e mail? And Andy? | Hem neden baban e mailde? ve Andy? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's so tasteless. Help me out with these, would you? | Çok zevksiz. Şunları yapmamda yardım edermisin? Çok zevksiz. Şunları yapmamda yardım eder misin? | Tamara Drewe-2 | 2010 |