Search
English Turkish Sentence Translations Page 158397
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Even as he aged, he only had eyes for young women. | Yaşlanmış olsa da, sadecec genç kadınlara göz koyar. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It's like, in one essential way, he never grew up. | Sanki hiç yaşlanmamış gibidir.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| In his trousers. Ha. Yeah. | Evet pantolonun içindeki de... Yeah Evet pantolonun içindeki de... Yeah | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He was still at it in his 80s, you know. | 80 yaşında bile hala iş peşindeydi, anlarsınya. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Snow on the rooftop, fire in the cellar. | Saçlarına kar düşmüş uçkuruna ateş basmış.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Ha ha. Why won't it come for you, Glen? | Ha ha. Neden sana da aynısı olmuyor, Glen? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| The way you talk about it is so engaging. | Hakkında konuşman bile çok ilgi uyandırıcı. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Do you wanna try? | Marşa basar mısın? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Well, there's an academic style, you know? | Şey, akademik bir stil söz konusu bilirsin. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Who are you writing for? Who's your ideal reader? | Kim için yazıyorsun ? Okuyucu kitlen kimler? Kim için yazıyorsun? Okuyucu kitlen kimler? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| If wrote the way you spoke, you'd make me want to read Hardy. | Eğer az önce konuştuğun gibi yazabilirsen, Hardy'i bile okumak isterdim.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Really? Yeah. | Sahiden mi? Evet | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| If you wrote like you were talking to a friend. Try it again. | Bir arkadaşınla konuşuyormuş gibi yazı yazarsan.. Marşa bas bidaha.. Bir arkadaşınla konuşuyormuş yazarsan.. Marşa bas bidaha.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh! Ha ha ha. | Oh! Ha ha ha. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| No, no, no. It's not as if l'm avant garde. | Hayır,hayır,hayır. Yeni bir akım falan getiriyor değilim.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I simply pander to popular taste. Your books are far more than that. | Ben sadece popüler zevke hizmet ediyorum. Sizin kitaplarınız çok daha ileri seviyede.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Just airport fodder. I think I write them in my sleep sometimes. | Gazete bayisi kitapları..Bazen hepsini uykumda yazıyorum diye düşünyüorum. Gazete bayisi kitapları. Bazen hepsini uykumda yazıyorum diye düşünyüorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I wish I wrote so well awake. | Keşke ben uyanıkken o kadar iyi yazabilsem. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Your prose are so economical, so vivid, like the greats. | Düz yazılarınız öyle verimli , öyle hayat dolu ki, aynı "Büyükler" gibi. Düz yazılarınız öyle verimli, öyle hayat dolu ki, aynı "Büyükler" gibi. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Like Raymond Chandler. Oh, come on. | Mesela Raymond Chandler gibi Oo yapma ama. Mesela Raymond Chandler gibi Oo yapma ama. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Graham Greene. L'm just earning a crust. | Graham Greene. Sadece işimi yapıyorum.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You created Inchcombe. | Siz Inchcombe'yi yarattınız. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| If only he were real. He's my kind of man. | Gerçek olsaydı. tam benim aradığım erkekti. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Yes. Sophisticated, jaded, but so vulnerable. | Evet. Sofistike,sade ama çok kırılgan. Evet. Sofistike,sade ama çok kırıIgan. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Cynical, but a man of total integrity. | Alaycı fakat tam bir dürüstlük abidesi. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| My books don't say anything remotely profound. | Benim kitaplarım en ufak ölçüde bile derin bilgiler içermemekte.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I can't pretend to be an intellectual, not like the professor here, | Bir entellektüelmişim gibi davranamam.. Profesörün, Bir entelektüelmişim gibi davranamam.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| illuminating our ignorance with his critical glow. | cehaletimizi tenkitçi şevki ile aydınlattığı gibi.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I love prose. I turn a decent plot. That's pretty much it. | Düz yazıyı seviyorum. Hoş bir konu bulup yazıyorum. Hepsi bu. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Excuse me. NICHOLAS: People like crime fiction, | İzninizle. İnsanlar cinayet romanlarını seviyorlar, | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| because no matter how violent or shocking, it comforts them. | Çünkü ne kadar şiddetli ve sarsıcı olsa da, onları rahatlatıyor.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Secretly, Nicholas hates all this. | Aramızda kalsın, Nicholas gerçekten nefret ediyor bundan. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| These crime weekends really take it out of him. | Bu "suç" hafta sonları gerçekten sinirini bozuyor.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| NICHOLAS: In my case, a jaded doctor. | Benim durumumda, bitkin bir doktor.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh, well, they need dusting with this. | Şey, üzerine biraz serpiştirmek lazım . Şey, üzerine biraz serpiştirmek lazım. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Restoring order to... | Emirler vererek... | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I went to my room today, | Bugün odama kapandım, | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| and I wrote for three hours. The time, it just vanished. | ve tam 3 saat boyunca yazdım.. Zaman akıp gitti.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| That's great. That's brilliant. | Harika..Muhteşem. Harika.. Muhteşem. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I feel like a man who's just passed a gargantuan stool. | Sanki içimden devasa bir yük kalktı! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh, super. | Oh, süper. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh! Uh... | Oh! Uh... | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Sprig of mint on top. | Üstüne bir dal nane. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| NICHOLAS: Of course, my life isn't like that, so I just make stuff up. Ha ha. | Elbette benim hayatım öyle değil.. Çoğu şeyi uyduruyorum ha ha | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| The real secret of being a writer is learning how to lie, | Yazar olmanın sırrı, nasıl yalan söyleneceğini öğrenmektir. Yazar olmanın sırrı, nasıI yalan söyleneceğini öğrenmektir. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| because that's what storytellers are, thieves and liars. | Çünkü hikayecilerin tek anlattığı budur; hırsızlar ve yalanlar ! Çünkü hikayecilerin tek anlattığı budur; hırsızlar ve yalanlar! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| 'The basis of all excellence is truth.' Samuel Johnson. | "Bütün mükemmeliyetin temeli hakikattir" Samuel Johnson | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I met a girl on a farm Her name was Tamara | Çiftlikte bir kızla tanıştım Adı Tamara'dı | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Ben, l'm trying to write. | Ben, yazmaya çalışıyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I wanted to write her a song But one thing caused me alarm | Ona bir şarkı yazmak istedim Fakat bir şey beni engelledi . | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Please, Ben, it's a new story. | Lütfen Ben, yeni bir hikaye bu. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Her name didn't rhyme With anything | İsmi hiç bir şeyle kafiyeli değidi | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Not a single thing I wanted to sing | Söylemek istediğim tek bir şey bile . | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It comes from my heart, it's about my mom and dad. | Kalbimden gelen bir şey bu, annem ve babamla ilgili. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| All she wants to do is type It's making me want a little bite | Tüm istediği yazmak Ama benim istediğim onun tadına bakmak | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| So cook me pasta carbonara Because l'm ravenous, Tamara | O zaman pişir bana markana Çünkü kurt gibi açım , Tamara O zaman pişir bana markana Çünkü kurt gibi açım, Tamara | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Then shag me Wearing your tiara | Sonra becere beni kafanda tacınla | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Let me dog in, will you? | Köpeği içeri alsana. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Cheers, mate. | Sağol dostum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He must like kissing plastic. He doesn't really love her. | Plastiği öpmeyi seviyor heralde. Onu gerçekten sevmiyor. Plastiği öpmeyi seviyor heralde. Onu gerçekten sevmiyor. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He's just on the rebound from losing Fran. | Fran'i kaybettiği için kafası karışık. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Numbing his pain with loads of empty rampant sex. | Acısını anlamsız,azgın sexle gidermeye çalışıyor. Acısını anlamsız,azgın seksle dindirmeye çalışıyor. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| What he really needs... | Gerçekten ihtiyacı olan... | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Is a 15 year old from Ewedown? So? Stranger things happen. | Ewedown'dan 15 yaşındaki bir kız mı? N'olmuş? garip şeyler her zaman olur. Ewedown'dan 15 yaşındaki bir kız mı? N'olmuş? garip şeyler her zaman olur. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He's only 10 years older, and that's nothing. If he met me... | Benden sadece 10 yaş büyük ve bu da sorun değil. Eğer benimle tanışsa.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| If he just met me... It'd be love, right? | Sadece tanışabilsek, Aşık olurdu değil mi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Yeah. But l'd settle for sex. | Ama ben sexi tercih ederdim. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Cooer, in your parents' bedroom? Still, I suppose being an exhibitionist | Vay anasını, hem de senin ailenin odasında mı? Gene de, sanırım gösterici olmak Yuh, hem de senin ailenin odasında mı? Gene de, sanırım gösterici olmak | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| is part of his job, strutting about on stage. | işinin bir parçası, sahnede boy göstermek.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He doesn't strut. He's a drummer. | Boy göstermiyor, adam bateri çalıyor. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He sits on his ass. | Kıçının üstünde oturuyor. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He's very good Iooking, isn't he? Poppy YouTubed him. | Çok şık görünümlü değil mi? Poppy youtube'dan bakmış. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| We both got quite hot and bothered. | İkimizin de aklını aldı. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Is that his car? The yellow Porsche. Yep. | Şu onun arabası mı? Sarı Porsche. Evet. Şu onun arabası mı? Sarı Porsche. Evet. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Yeah, a bit brash, vrooming through the village. | Evet, köyün içinde toz attırmak biraz küstahça.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Fancy our Tamara bagging a bona fide rock star. | Süslü Tamaramız gerçek bir Rock yıldızını eve kapatıyor.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| She was such an ugly duckling. She must be thrilled to bits. | Tam bir çirkin ördek yavrusuydu.. İliklerine kadar heyecan içindedir kesin.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| We're not open for another hour. | 1 saat kadar daha açık değiliz. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I mean, she used to be so funny. So human. | Yani, eskiden çok eğlenceli biriydi. Çok insani. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| What does she see in that London knob? | Şu Londra'lı çük kafada ne buluyor ki? Şu Londra'Iı çük kafada ne buluyor ki? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He even wears fucking makeup. How did she get so shallow? | Adam makyaj bile yapıyor.. Nasıl bu kadar sığlaşabilmiş ki.. Adam makyaj bile yapıyor.. NasıI bu kadar sığlaşabilmiş ki.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Andy, are you really going on about her now? | Andy, harbiden onun hakkında mı konuşacaksın şimdi ? Andy, harbiden onun hakkında mı konuşacaksın şimdi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh. Where are your manners? | Oh. Edep haya nerde? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| L'm sorry. | Üzgünümç | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Bide your time, you big prick. | Vaktini kolla , seni koca lavuk. Vaktini kolla, seni koca lavuk. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| TAMARA: Oh, Ben. | Oh, Ben. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| PENNY: Come here, you wretched beast! | Gel buraya seni sefil yaratık! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Stinking animal! | Kokmuş hayvan! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Filthy hound! | Pire torbası! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Fuck soup. | Bok kafalı! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| What's this? What does it look like? | Bu da ne? Neye benziyor? Bu da ne? Neye benziyor? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Which finger? | Hangi parmağa? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Wherever you want. | Hangisine istersen. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| That one's nice. | Şu iyi. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Stick it on that one. | O parmağına tak. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Those girls could have aborted. Calm down, Penny. L'II sort him out. | O inekler düşük yapabilirdi. Sakin ol Penny, ben bakarım çaresine. O inekler düşük yapabilirdi. Sakin ol Penny, ben bakarım çaresine. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It beats me why you people want to live in the country. | Sizin gibi insanlar neden köyde yaşamak isterler anlamam! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You have no sense of responsibility. It's not our dog. | Sorumluluk diye bi'şeyden haberiniz yok. Bu bizim köpeğimiz değil. Sorumluluk diye bi'şeyden haberiniz yok. Bu bizim köpeğimiz değil. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Hello, Penny. How's tricks? | Selam , Penny. Ne var ne yok? Selam, Penny. Ne var ne yok? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh, Nicholas. You're looking good. Terrific coat. | Oh, Nicholas. İyi görünüyorsun. Ceketin güzelmiş. | Tamara Drewe-1 | 2010 |