Search
English Turkish Sentence Translations Page 158393
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Bet them writers are wankers. | Bahse girerim o yazarlar otuz bircilerdir. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It was called From Hearth to Heath: | "Kalpten Kırlara" deniyordu | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| The Doomsday and Revelation in Victorian Verse. | Viktoryan dizelerinde Kıyamet günü ve İfşa. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Well, you know, pale poets on laudanum and dark towers and sunless seas. | Şey, bilirsin Afyon ruhu kullanan soluk tenli şairler ve karanlık kuleler ve güneşsiz denizler. Afyon ruhu kullanan soluk tenli şairler ve karanlık kuleler ve güneşsiz denizler. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| A little Sturm und Drang in a teacup. | Bir çay fincanında bi miktar " Rüzgar ve Dürtü" Bir çay fincanında bir miktar " Rüzgar ve Dürtü" | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Did it sell? | Sattı mı? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Well, of course, my kind of books aren't about sales, that's not why I write. So, no. | Tabi ki, ne kadar sattığı umrumda değil, para için yazmıyorum. O yüzden, hayır. Tabi ki, ne kadar sattığı umurumda değil, para için yazmıyorum. O yüzden, hayır. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| TESS: So, what are you working on next? | Şimdi ne üstünde çalışıyorsun? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| GLEN: Thomas Hardy. | Thomas Hardy. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Is there anything left to say about that maudlin bore? | O ağlak sıkıcı hikaye hakkında söylenmemiş bir şey kaldı mı ki? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Excuse me, but there's nothing dull about Hardy. That is a misconception. | Afedersin ama Hardy hiç de sıkıcı değildir. Yanlış bi tanım bu. Affedersin ama Hardy hiç de sıkıcı değildir. Yanlış bir tanım bu. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| At least you've been published. L'm seething with envy. | En azından senin kitabın yayınlanmış.. İmreniyorum doğrusu. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| L'd love to be published. I publish myself on the Internet. | Yayınlanabilmeyi çok isterdim. İnternette ben kendim yayınlıyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh, do you earn money doing that? No. | Hadi ya, para kazanabiliyor musun öyle ? Hayır. Hadi ya, para kazanabiliyor musun öyle? Hayır. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| GLEN: What do you write? Lesbian crime. | Ne yazıyorsun? Lezbiyen cinayet romanı Ne yazıyorsun? Lezbiyen cinayet romanı | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| L'm here picking up tips from the master. | Burda ustadan tüyolar kapıyorum. Burada ustadan tüyolar kapıyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Beth? BETH: Yeah? | Beth? Evet? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Why don't I just pop out on my own? | Ben yalnız çıksam dışarı? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Well, l'm ready now. Come on. | Hazırım ben ama ,hadi. Hazırım ben ama,hadi. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Is that? | O şey mi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I mean, are you wearing that? | Yani, onu mu giyiceksin? Yani, onu mu giyeceksin? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It just looks a bit hot. | Hava biraz sıcak gibi. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You know, Hadditon's always packed with pissed Londonites on a Friday. | Biliyorsun, Hadditon her cuma tepesi atmış Londra'lılarla dolu olur. Biliyorsun, Hadditon her cuma tepesi atmış Londralılarla dolu olur. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I doubt we get a table anyway. | Boş masa bulabileceğimizi bile sanmıyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Let's do it properly next week. Make an occasion. | Gelecek hafta daha planlı çıkalım. Özel bir gece olur. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| L'm always taking you for granted. L'm vile, I know. | Hep ihmal ediyorum seni biliyorum, tam bir öküzüm ben. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You should kick me, really. | Sopayı basmalısın bana harbiden. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Oh, come on, Beth. | hadi ama yapma, Beth. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Tell me who. | Söyle bana kim ? Söyle bana kim? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Look, it's nothing. | Bak gerçekten önemli bişey değil. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It's been once or twice, that's all. It's just... | Sadece bir iki kere oldu, hepsi o. Altı üstü.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Beth, it's not anything. Who is she? | Beth, cidden önemli bir şey değil. Kim o? Beth, cidden önemli bir şey değil. Kim o? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| So she's on her way in, the bride and groom are... | Yani, kadın içeri girer, damat ve gelin.... Yani, kadın içeri girer, damat ve gelin... | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Just a researcher on Radio 4. What's her name? | Radyo 4'de bir araştırmacı yalnızca.. Adı ne !? Radyo 4'de bir araştırmacı yalnızca.. Adı ne!? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Nadia. Nadia Patel. Patel? She's in your book. | Nadia. Nadia Patel. Patel? Kitabında geçen. Nadia. Nadia Patel. Patel? Kitabında geçen. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| No. No. I met her when I was on Desert Island Discs. | Hayır , hayır, onunla "Desert Island Discs." programına katıldığımda tanıştım Hayır, hayır, onunla | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You put her in your book. Well, just the name. | Onu kitabına koydun. Yani , sadece ismini.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Desert Island Discs was a year ago. Yes... | Desert Island Discs programı 1 yıl önceydi. Evet.. Desert Island Discs programı 1 yıl önceydi. Evet.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| So 'once or twice'? | Öyleyse "bir" kere mi "iki" kere mi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I was going to tell you. Ha ha! | Sana söyleyecektim. Ha ha! Sana söyleyecektim. Ha ha! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| In the book, from your woman, Shh! Shh! | Kitabındaki kadından anlaşılıyorki... Şşş! şş! Kitabındaki kadından anlaşılıyor ki... Şşş! şş! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Saying that they're coming to the par... | geldiklerini farzederek.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| l've had enough of this. Beth. L'm a ruin, I know. | Yeter ama Beth . Ben bir enkazım. Biliyorum. Yeter ama Beth. Ben bir enkazım. Biliyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| But l've been in a real state about this. | Ama bu olay hakkında gerçek bi durum içindeyim. Bu konuda çok zor bir durumdaydım. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| L... I didn't want to hurt you. Oh! | Seni incitmek istemedim. vah başıma gelenler =) Seni incitmek istemedim. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| BETH: How could you lie to my face? | Yüzüme karşı nasıl yalan konuşabildin? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| NICHOLAS: Can we talk calmly? There are people out there. | Sakince konuşabilir miyiz? Dışarda insanlar var. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| BETH: You looked me in the face and lied. | Yüzümün ortasına baka baka yalan konuştun. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| For God's sake, we're surrounded by novelists. | Allah aşkına, etrafımız yazarlarla çevrili. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You bastard. Beth, | Seni orospu evladı. Beth, Seni orospu evladı. Beth, | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| we're like a pair of compasses, Oh, don't you dare. | Biz bir çift pergel gibiyiz, Sakın söylemeye bile kalkma. Biz bir pergelin ayakları gibiyiz. Sakın söylemeye bile kalkma. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Joined solidly at the top, | Tepede sıkıca birleşen, | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| but with the ends able to roam in freedom. | fakat altlarda özgürce dolaşabilen.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| That's her, isn't it? Are you keeping her waiting? | Mesaj ondan değil mi? Seni mi bekliyor ? Mesaj ondan değil mi? Seni mi bekliyor? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| We've talked a lot about the creative mind, | Yaratıcı zeka hakkında çok konuştuk | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| and we agreed it needs a certain freedom to explore. | ve keşfedebilmesi için belirli bir özgürlüğe sahip olması gerektiğinde hem fikir olduk | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Take your freedom. I can't live like this anymore. | Al özgürlüğünü senin olsun Böyle yaşayamam ben. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| It makes me feel worthless. Calm yourself down. | Kendimi beş para etmez gibi hissettiriyor bana. Sakinleş biraz. Kendimi beş para etmez gibi hissediyorum Sakinleş biraz. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Go set up home with Patel. See if she does your tax returns. | Git Patel'le yuva kur. Bak bakalım senin vergi iade işlerinle uğraşacakmı.. Git Patel'le yuva kur. Bak bakalım senin vergi iade işlerinle uğraşacak mı. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Do you love her? Is she young? | Seviyor musun onu? Genç mi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| For heaven's sake... Is she?! | Hay güzel yaradan... Genç mi? Hay güzel yaradan... Genç mi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| If you leave here tonight to be with her, don't come back. | Eğer bu gece onunla beraber olmak için gideceksen, geri dönme. Bu gece onunla beraber olmak için gideceksen, geri dönme. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| NICHOLAS: Beth, you're making fools of us both. | Beth, ikimizi de rezil ediyorsun. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Liar! | Yalançççı! | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| [MOUTHS] Fuck. | Vay .mına koyim.. Vay anasını. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I didn't know they provided material too. | Yazmaya konu ikram edeceklerini de bilmiyordum.. Yazmak için materyal ikram edeceklerini de bilmiyordum.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Beth does everything for him, you know. Types his manuscript, | Beth onun için herşeyi yapıyor,bilirsin. Müsveddelerini yazıyor | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| deals with his agent, makes his female characters convincing. | Ajansıyla ilgileniyor, kadın karakterlerini ikna edici yapıyor. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| She even came up with the name Dr. Inchcombe. | Dr. Inchcombe ismini bile o buldu. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| DIGGORY: No wonder he's bored. | Adam niye sıkılmış belli oluyor.. Adam niye sıkıImış belli oluyor.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I hope she takes him to the fucking cleaners. | Umarım onu siktimin temizlikçisine de götürür.. Umarım onu temizlikçiye de götürür. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| At the end of the day, this is why l'm glad l'm single. | Gün sonunda, işte bu yüzden bekar olduğuma seviniyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Will she take him back though? That's the question. | Kadın onu geri kabul edecek mi? İşte asıl soru bu. Kadın onu geri kabul edecek mi? İşte asıI soru bu. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Would you? Well, l'd be torn. | Sen eder miydin? Perişan olurdum.. Sen eder miydin? Perişan olurdum.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| He's far too up himself. Yeah, but what about their farm? | Çok ben merkezci bi adam. Öyle ama ya çiftlik? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Splitting up all this? Must be worth a fortune. | Tüm bunları paylaşmak? Bir servete mal olmalı. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| BETH: Nadia Patel. | Nadia Patel. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| 'Gazelle eyes.' 'Tantric sex.' | 'Ahu gözlü.' 'Tantracı sex.'. 'Ahu gözlü. ' 'Tantracı sex. '. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| She's very rash, making him choose. | Kadın adamın karar vermesi konusunda çok aceleci davranıyor.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Why would he choose me? | Neden beni seçsin ki? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I thought you weren't going to come. I was busy. Rowing with my wife. | Gelmeyeceksin sanmıştım. Meşguldum. Karımla tartışıyorduk Gelmeyeceksin sanmıştım. Meşguldum. Karımla tartışıyorduk | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Where are we going? Home. | Nereye gidiyoruz? Eve. Nereye gidiyoruz? Eve. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| To your farm? | Sizin çiftliğe mi? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| We could have gone on just as we were. | Olduğumuz gibi kalabilirdik. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Yes, but you said you wanted to be with me. | Evet, ama benimle olmak istediğini söyledin. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Yes. In London. | Evet, Londra'da. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Now and then. | Ara sıra. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Big glass of Rioja, please. And I need a room. | Büyük bir bardak Rioja lütfen. Bir de odaya ihtiyacım var. Büyük bir bardak Rioja Iütfen. Bir de odaya ihtiyacım var. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Sure. How many nights? | Elbette. Kaç geceliğine ? Elbette. Kaç geceliğine? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Don't know. Just one? | Bilmem. Sadece bir gece? | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Are you here for the writers' retreat? No, but l'm a writer. | Yazmak için inzivaya mı geldiniz ? Hayır ama ben bir yazarım. Yazmak için inzivaya mı geldiniz? Hayır ama ben bir yazarım. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Well, journalist. | Yani, gazeteci. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I don't mean to pry. L'm just really nosey. | Burnumu sokmak istemedim Sadece çok meraklıyımdır.. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| L'm from here. Sort of. | Buralı sayılırım. Bir bakıma. Buralı sayıIırım. Bir bakıma. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Well, it's a nice place. I love it. | Hoş bir yer. Seviyorum. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| I keep meaning to leave, but... Hard to get away. | Hep gitmek istiyorum fakat, Uzaklaşması zor biraz. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| My mom's house is just up the road. | Annemin evi, yolun hemen yukarısında. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| You're not staying with her? She's... She died. | Annenle kalmıyorsun değil mi? Annem..O öldü. Annenle kalmıyorsun değil mi? Annem.. O öldü. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| Have that on me. | İçki benden olsun. | Tamara Drewe-1 | 2010 | |
| And here's your key. | Ve, işte anahtarın. | Tamara Drewe-1 | 2010 |