Search
English Turkish Sentence Translations Page 158272
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What? Why can't I stay here? | Ne? Neden burada kalamıyorum? Ne? Niye burada kalmıyorum? | Takers-2 | 2010 | |
| You can. It's just a bad time for me. | Kalabilirsin ama benim için uygun olmayan bir zaman. Kalabilirsin. Ama şuan kötü zamanımdayım. | Takers-2 | 2010 | |
| Well, I can tell you it's not a street map. | Bunun bir sokak haritası olmadığını söyleyebilirim. Pekala, bunun sokak haritası olmadığını söyleyebilirim. | Takers-2 | 2010 | |
| It's some kind of a public works project. | Bir çeşit bayındırlık hizmetleri projesine benziyor. Bir çeşit, kamu işine benziyor. | Takers-2 | 2010 | |
| But without a reference number, there's no way I can work it out. | Ama referans numarası olmadan araştırmamın imkanı yok. Ama referans numarası olmadan, araştırmamın yolu yok. | Takers-2 | 2010 | |
| All right. Thanks. | Tamam. Sağ ol. Pekala. Sağol. | Takers-2 | 2010 | |
| Put your body in it. | Vücudunu araya sok. Vücudunla aralardan geç. | Takers-2 | 2010 | |
| Right here, Eddie. Up with it. | Buraya, Eddie. Şut at. Burada, Eddie. At bakalım. | Takers-2 | 2010 | |
| Yes! That's what I'm talking about. | Evet! İşte bundan bahsediyordum. Evet! İşte ben de bundan bahsediyordum. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, Eddie. Take it easy on Uncle Jack, all right? | Eddie. Jack Amca'na sert davranma, olur mu? Eddie. Jack amcana yumuşak davran, tamam mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Time out. I did some work last night. Wanted to talk to you. | Mola. Dün gece biraz çalıştım. Seninle konuşmak istiyordum. Mola. Dün gece biraz çalışma yaptım. Seninle konuşmak istedim. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, if you're gonna puke, do it on the grass. | Kusacaksan, çimlere doğru git. Eğer kusacaksan, çimlere git. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, Dad, let us finish. | Hadi, Baba. Bırak da oyunu bitirelim. Hadi ama, baba. Bırak da bitirelim. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, why don't you take my place? | Evet. Yerime geçsene. Evet, neden yerimi almıyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| I'm good. Go ahead, keep playing, Eddie. | Böyle iyiyim. Siz devam edin Eddie. Ben iyiyim, böyle devam edin Eddie. | Takers-2 | 2010 | |
| Eddie looks like he's doing a lot better. Yeah, he's doing great, man. | Eddie iyi gidiyormuş gibi görünüyor. Evet, harika gidiyor dostum. Eddie daha iyi gibi görünüyor. Evet, harika dostum. | Takers-2 | 2010 | |
| I mean, it's been about a month since his last dialysis. | Son diyalizinden beri bir ay geçti. Son diyalizinden bu yana bir ay geçti. | Takers-2 | 2010 | |
| Down for a couple days, then he bounces back. I mean... | Birkaç gün yatıyor sonra tekrar zıplamaya başlıyor. Yani... Bir kaç gün iyi gidiyor, sonra tekrar başlıyor. | Takers-2 | 2010 | |
| So, anyway, what's up? All right. | Neyse, ne var ne yok? Her neyse, ne var? Pekala. | Takers-2 | 2010 | |
| You remember the jewelry job in Koreatown, few years back? | Kore mahallesindeki birkaç yıl önce yaşanan mücevher işini hatırlıyor musun? Bir kaç yıl önce Kore Mahallesindeki takı işini hatırlıyor musun? | Takers-2 | 2010 | |
| They used wires and went from one building to the other? | Binalar arasında geçmek için kablolar kullanmışlardı. Diğer binaya geçmek için kablo kullananlar mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Guard got loose. He ended up shooting one of them? | Güvenlik çıldırmıştı. Sonunda içlerinden birini vurmuştu. Bekçileri delirmişti. Birini vurmuştu sonra. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah. The guard ended up being like a big hero. | Evet. Güvenlik büyük bir kahraman gibi olmuştu. Evet. Bekçiler büyük bir kahraman gibi görünmüşledi. | Takers-2 | 2010 | |
| The perp got shot on a fire escape, right? | Suçlu yangın merdiveninde vurulmuştu, değil mi? Yangın merdivenlerinde vurulmuştu, di'mi? | Takers-2 | 2010 | |
| Name's Delonte Rivers, a.k.a. Ghost. | Adı Delonte Rivers, nam ı diğer Hayalet. İsmi Delonte Rivers, nam ı diğer Ghost. | Takers-2 | 2010 | |
| He just finished serving five at Chino. | Chino'daki beş yıllık cezasını tamamlamış. Chino'daki beş yıllık cezası henüz bitmiş. | Takers-2 | 2010 | |
| And somehow, his prison ID ended up at the Russians. | Bir şekilde hapishane kimliği Ruslar'ın eline geçmiş. Ve nasıl olduysa, hapis kimliği Ruslara geçmiş. | Takers-2 | 2010 | |
| I saw it in the Polaroids. | Polaroidlerde görmüştüm. Polaroidlerde gördüm. | Takers-2 | 2010 | |
| So, you think this guy's good for the FedCal heist? | Bu adamın FedCal soygununa karıştığını mı düşünüyorsun? Sence Federal Banka soygununa bulaşmış mıdır? | Takers-2 | 2010 | |
| I don't know. He was released the same day the bank was hit. | Bilmiyorum. Bankanın soyulduğu gün salındı. Bilemiyorum. Bankayla aynı günde serbest bırakıldı. | Takers-2 | 2010 | |
| There's got to be some type of connection there, right? | Bir bağlantısı olmalı, değil mi? Bir bağlantısı olmalı değil mi? | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, Max. What's up? | Evet, Max. Ne var ne yok? Evet, Max. Nedir? | Takers-2 | 2010 | |
| Morning, Jack. Hey, Monica. | Günaydın Jack. Selam Monica. Günaydın, Jack. Merhaba, Monica. | Takers-2 | 2010 | |
| Whoa, whoa, slow down. | Yavaşla bakalım. Yavaş, yavaş ol bakalım. | Takers-2 | 2010 | |
| Marketing rep. You got to be kidding me. | Şaka yapıyorsun. Şaka yapıyor olmalısın. | Takers-2 | 2010 | |
| Look, Max, you can just tell Carver he can call me Monday. | Bak Max, Carver'a söyle beni Pazartesi arayabilir. Dinle Max Carver'a söyle beni Pazartesi arayabilir. | Takers-2 | 2010 | |
| I don't work weekends, okay? | Hafta sonları çalışmam tamam mı? Hafta sonları çalışmıyorum, tamam mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Well, can I make you some breakfast, Jack? | Sana kahvaltı hazırlayayım mı Jack? Pekala, sana kahvaltı hazırlayayım mı Jack? | Takers-2 | 2010 | |
| No, that's all right. I got to pick Sunday up. We're gonna go look at some landmarks. | Hiç gereği yok. Pazar işi çıktı. Bazı şehir simgelerine bakacağız. Hayır. Pazar iş yapmam gerekecek. Bazı yerlere bakmamız lazım. | Takers-2 | 2010 | |
| I'll see you Monday. See you, Jack. | Pazartesi görüşürüz. Görüşürüz Jack. Pazartesi görüşürüz. Görüşürüz, Jack. | Takers-2 | 2010 | |
| So, what do we got? What's the assignment for today? | Elimizde ne var? Bugünkü görevimiz nedir? Pekala, neyimiz var? Bugün ne yapıyoruz? | Takers-2 | 2010 | |
| After we go to the Walk of Fame, I'm supposed to write about us going there. | Şöhretler Kaldırımı'na gittikten sonra, orada bizim hakkımızda yazı yazacaktım. Ünlü Yürüyüşü'ne gittiğimizde, bizim hakkımızda yazı yazacaktım. | Takers-2 | 2010 | |
| Honey, the Walk of Fame's not a landmark, it's a tourist trap. | Tatlım, Şöhretler Kaldırımı bir şehir simgesi değil ki, bir turist tuzağı. Hayatım, Ünlü Yürüyüşü şehri anlatmaz ki, turist tuzağı. | Takers-2 | 2010 | |
| I got a better landmark. Let's go over to La Brea Tar Pits, | Daha iyi bir şehir simgesi biliyorum. Hadi seninle La Brea Tar Pits'e gidelim. Şehri daha iyi anlatan bir yer biliyorum. Hadi, La Brea Tar Pits'e gidelim, | Takers-2 | 2010 | |
| and then afterwards we can go to the museum, | Ardında müzeye gideriz... ve daha sonra müzeye gidip... | Takers-2 | 2010 | |
| we can look at the fossils. | ...ve fosillere bakarız. ...fosillere bakarız. | Takers-2 | 2010 | |
| And then after that, we can go to the Farmer's Market and get some burgers. | Ondan sonra da Çiftçi Pazarına gider ve hamburger alabiliriz. Ondan sonra da Çiftçi Market'e gider biraz burger alabiliriz. | Takers-2 | 2010 | |
| Good idea. Burgers and shakes at the Farmer's Market. | İyi fikir. Çiftçi Pazarından Hamburgerler ve içecekler. İyi fikir. Çiftçi Marketten burger ve içecek. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, what do you got for me? | Evet, bana ne buldun? Evet, ne buldun? | Takers-2 | 2010 | |
| Sweetheart, we're gonna have to make a stop somewhere first. | Tatlım, önce bir yerde durmalıyız. Tatlım, önce bir yerde durmamız gerek. | Takers-2 | 2010 | |
| When I got your message from last night, I pulled Rivers' file, | Dün gece mesajını aldığımda, Rivers'ın dosyasına baktım... Dün gece mesajı aldığımda, Rivers'ın dosyasına baktım ve... | Takers-2 | 2010 | |
| saw he was due this afternoon. | ...bu öğleden sonra vaktinin dolduğunu gördüm. ...bu sabah zamanın dolduğunu gördüm. | Takers-2 | 2010 | |
| Cons like him, they're good for a visit or two. | Onun gibi suçlulara bir iki ziyaret yapmak işe yarar. Onun gibilere, bir iki ziyaret yapmalıyız. | Takers-2 | 2010 | |
| But four years of lockdown, I wouldn't bet on him. | Ama dört yıl içeride yatmış, onun üzerine iddiaya girmezdim. Ama dört yıl yatmış, ona bahse girmezdim. | Takers-2 | 2010 | |
| There's your boy now. Want me to hold him? Rattle his cage? | Bizim çocuk çıktı. Yakalamamı ister misin? Kafesine kapatayım mı? Senin oğlan çıktı. Yakalayım mı? Kafesine koyayım mı? | Takers-2 | 2010 | |
| You got an address on this guy? Some dump in Long Beach. | Bu adamın adresi var mı sende? Long Beach'de bir çöplük. Sende bu adamın adresi var mı? Long Beach'de bir çöplük. | Takers-2 | 2010 | |
| Probably good for a week, if that. | Bir şey varsa bir haftaya kadar çıkar. Eğer birşey varsa, çıkar bir haftaya. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, thanks. | Tamam, sağ ol. Pekala, sağ ol. | Takers-2 | 2010 | |
| Just a sec, honey. We will. | Bir saniye tatlım. Gideceğiz. Bir saniye, tatlım. Gideceğiz. | Takers-2 | 2010 | |
| Anything else? Give me a couple of these, too. | Başka bir şey? Şunlardan da birkaç tane ver. Başka bir şey var mı? Bir çift de şunlardan ver. | Takers-2 | 2010 | |
| Here, on the right. | Burası. Sağda indir. Burası, sağda bırak. | Takers-2 | 2010 | |
| Thanks, man. You got it. | Sağ ol dostum. Tamamdır. Teşekkürler, dostum. Tamamdır. | Takers-2 | 2010 | |
| What's up? You're late. | N'aber? Geç kaldın. N'aber? Geciktin. | Takers-2 | 2010 | |
| How'd the parole meeting go? We good. | Şartlı tahliye görüşmesi nasıl gitti? İyidir. Şartlı tahliye görüşmen nasıldı? İyi. | Takers-2 | 2010 | |
| You know they try and turn pissing in a cup into a seven game series. | Çelik çomak oyununa çevirdiler. Yaptıklarını oyun haline getirdiler sonunda. | Takers-2 | 2010 | |
| We straight, though. | Yine de iyiyiz. Hala, iyiyiz. | Takers-2 | 2010 | |
| Can I help you? Relish. | Ne alırdınız? Çeşnili olsun. Yardımcı olabilir miyim? Karışık bir şeyler. | Takers-2 | 2010 | |
| What's happening? Where the guys? | Neler oluyor? Çocuklar nerede? Ne oluyor? Çocuklar nerede? | Takers-2 | 2010 | |
| I'm take out. They're waiting on me. | Yemeğe çıktım. Beni bekliyorlar. Mola verdim. Beni bekliyorlar. | Takers-2 | 2010 | |
| Sounds good. | Güzelmiş. İyi görünüyor. | Takers-2 | 2010 | |
| So, did you get it? Come on, man. It's me. | Alabildin mi? Yapma dostum. Ben yapıyorum. Peki, alabildin mi? Hadi ama, dostum. Bu, benim. | Takers-2 | 2010 | |
| What are you looking at, Daddy? | Neye bakıyorsun Baba? Neye bakıyorsun, baba? | Takers-2 | 2010 | |
| Just a second, honey. | Bir saniye tatlım. Bir saniye, canım. | Takers-2 | 2010 | |
| Easy as shit. Works just like a can opener. | Çok kolay. Gazoz açacağı gibi çalışıyor. Çok kolay. Konserve açmak gibi. | Takers-2 | 2010 | |
| Speak to the dispatcher? Yeah. | Hareket memuruyla konuştun mu? Evet. Memurla konuştun mu? Evet. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, yeah, yeah, I spoke to him this morning. We good. | Evet, evet. Bu sabah konuştum. Sorun yok. Evet, evet, evet, Bu sabah onunla konuştum. İyiyiz. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, man. Hey, the route's a lock, G. | Hadi, dostum. Rotası şaşmaz, G. Hadi ama, dostum. Rota sabit, G. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, man, find you something else to worry about, G. | Endişelenecek başka bir şey bul, G. Sorumluluk bende, dostlar. Dostum, kendine endişelenecek başka bir şey bul, G. | Takers-2 | 2010 | |
| Hold on to your seat, honey. | Sıkı tutun, tatlım. Koltuğunda kal, tatlım. | Takers-2 | 2010 | |
| You see a pen, baby? No? | Bir kalem gördün mü, canım? Görmedin mi? Kalem gördün mü, bebeğim? Hayır mı? | Takers-2 | 2010 | |
| There, you see that blue sedan back there? Two cars back? | Şu arkadaki mavi sedanı görüyor musun? İki araba gerideki? İşte, arkadaki mavi sedanı gördün mü? İki araba arkadaki. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah. He's sharking us. | Evet. Bizi takip ediyor. Gördüm. Bizi izliyor. | Takers-2 | 2010 | |
| Make a right. | Sağa dön. Atlatmaya çalış. | Takers-2 | 2010 | |
| You have a pen, baby? Anything? | Kalem gibi bir şeyin var mı? Kalemin var mı bebeğim? Yok mu? | Takers-2 | 2010 | |
| All right, make another right. | Pekala, bir kez daha sağa dön. Pekala, başka bir yolu dene. | Takers-2 | 2010 | |
| He's staying with us. Yeah. | Hâlâ peşimizde. Evet. Hâlâ bizimle. Evet. | Takers-2 | 2010 | |
| Let's pull over. | Kenara çek. Hadi kenara çekelim. | Takers-2 | 2010 | |
| Who are they? They're just some guys. | Onlar kim? Sıradan adamlar işte. Kim onlar? Sadece bazı adamlar. | Takers-2 | 2010 | |
| Is it a cop? With a kid? | Polis mi sence? Yanında bir çocukla mı? Polis mi o? Çocukla mı? | Takers-2 | 2010 | |
| What's so important that you'd drag my ass all the way down here? | Beni buraya getirtecek kadar önemli olan şey ne? Kıçımı kaldırıp buraya gelmemi sağlayacak kadar önemli olan şey ne? | Takers-2 | 2010 | |
| I found him, Hatch. Who? | Onu buldum, Hatch. Kimi? Buldum onu, Hatch. Kimi? | Takers-2 | 2010 | |
| Him, FedCal. Gordon Cozier. I mean, look at that. | Onu, FedCal. Gordon Cozier. Şuna baksana. Aynı boyda, aynı cüssede, her şeyiyle aynı. Onu işte, federallerin aradığı kişiyi. Gordon Cozier'i. Yani, şuna baksana. | Takers-2 | 2010 | |
| What, are you gunning for Father of the Year now? | Yılın Babası olmaya mı çalışıyorsun? Nesin sen, yılın avcı babası mı? | Takers-2 | 2010 | |
| And from my car, I see him go to this hot dog stand. | Arabamdan onun sosisli standında durduğunu gördüm. Arabamdayken, onları sosisçinin önünde gördüm. | Takers-2 | 2010 | |
| But I swear I see Rivers pass something to him. | Ama Rivers'ın ona bir şey verdiğine yemin edebilirim. Rivers ile gizli bir şey yapacaklarına eminim. | Takers-2 | 2010 | |
| A second later, this guy on a motorcycle, he looks at Cozier. | Bir saniye sonra, motosikletli bir adam Cozier'e baktı. Bir saniye sonra motordaki adam, Cozier'e baktı. | Takers-2 | 2010 | |
| And then right before he takes off, bam, | Ayrılmadan hemen önce de, bam! Tam kaçmadan önce, bam. | Takers-2 | 2010 | |
| the same gesture the asshole used in the bank. | Aşağılık herif, bankada yaptığı işaretin aynısını yaptı. Pislik heriflerin bankadan çıktıklarında yaptığı hareketin aynısı. | Takers-2 | 2010 | |
| And then I followed Cozier and got his license plate number. | Daha sonra Cozier'i takip ettim ve plaka numarasını aldım. Cozier'i takip ettikten sonra plaka numarasını alabildim. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, it's very official. What is that, crayon? | Evet, belli oluyor. O ne, yağlı boya mı? Evet, oldukça resmi. Nedir o, pastel boya mı? | Takers-2 | 2010 |