Search
English Turkish Sentence Translations Page 158270
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| They love their sheepdogs. | Kendi çoban köpeklerini severler. Onlar çoban köpeklerini severler. | Takers-2 | 2010 | |
| I'm in for a quarter mil with the Russians out my cut when the job's done. | İş bittiğinde kendi payımdan Ruslara 250 bin dolar vereceğim. İş bittiğinde Ruslara, kendi payımdan yarım milyon vereceğim. | Takers-2 | 2010 | |
| It's not your concern, | Sizin sorununuz değil... Bu sizin sorununuz değil,... | Takers-2 | 2010 | |
| so don't trust the Russians. Trust greed. | ...yani Ruslar'a güvenmeyin. Aç gözlülüğe güvenin. bu yüzden Ruslara güvenmeyin. Aç gözlülüklerine güvenin. | Takers-2 | 2010 | |
| Why should we trust you? Well, shit, A.J. | Sana neden güvenelim ki? Ha siktir be A.J. Peki sana neden güvenelim? İyi, siktir git A.J. | Takers-2 | 2010 | |
| I'm fresh out. I ain't in no hurry to go back. | Daha yeni çıktım. Geri dönmek için acelem yok. Yeni çıktım. Geri dönmek için hiç acelem yok. | Takers-2 | 2010 | |
| Besides, why would I screw over my guys? | Ayrıca, neden dostlarıma kazık atayım ki? Bunun yanı sıra, neden adamlarıma yamuk yapayım ki? | Takers-2 | 2010 | |
| Especially when you're holding all my money, right? | Özellikle de param sizdeyken, değil mi? Özellikle bütün param sizdeyken, di'mi? | Takers-2 | 2010 | |
| Okay. What about the setup? | Tamam. Peki ya kurulum. Tamam. Ya kurulum? | Takers-2 | 2010 | |
| I mean, there's knowing the route, and then there's the logistics, you know. | Yani, rotayı ve lojistiği bilmeliyiz. Demek istediğim, rota ve lojistikle ilgili bilgimiz olmalı. | Takers-2 | 2010 | |
| Five days. Jake's right. That's a real, real short fuse. | Beş gün. Jake haklı. Çok kısa bir süre. Beş gün. Jake haklı. Bu gerçekten, gerçekten az bir zaman. | Takers-2 | 2010 | |
| But I trust that when you and Jake put your heads together, you'll figure it out. | Jake ve sen kafa kafaya verince her şeyi çözeceğinize inanıyorum. Ama sen ve Jake beraber çalışınca herşeyi halledeceğinize inanıyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Either way, I need to know tonight. | Öyle ya da böyle, bu gece bir cevap almalıyım. Her neyse, cevabı bu gece bilmem gerek. | Takers-2 | 2010 | |
| You ain't got the heart to pull it off, a'ight. | Bu işi yapacak cesaretiniz vardır. Sizde bu işi yapacak kalp vardır. | Takers-2 | 2010 | |
| We'll settle up on the money you owe me, I'm sayonara. | Bana olan borcunuzu ödersiniz, Sayanora der çeker giderim. Benim paramı ödeseniz, elveda der giderim. | Takers-2 | 2010 | |
| Appreciate your time, gentlemen. Thanks for the cigar. | Vaktinizi ayırdığınız için sağ olun beyler. Sigara için teşekkürler. Zaman ayırdığınız için teşekkürler, beyler. Sigara için sağ olun. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, G, let me check out that route. Yeah. | G. ver de şu rotaya bakayım. Al da bak. G, şu rotalara bir bakayım. Tamam. | Takers-2 | 2010 | |
| This is not the way we do things, gentlemen. It's too fast, it's too rushed. | Bu bizim yapacağımız bir iş değil beyler. Fazla hızlı, fazla aceleci. Bu bizim yaptığımız yolla değil, beyler. Bu çok hızlı, aceleci. | Takers-2 | 2010 | |
| It's a lot of money, but this whole thing feels forced. | Bu işte çok para var ama bu olanlar zoraki yapıyorum gibi hissettiriyor. Çok para ama, bunları zorla yapıyorum gibi hissediyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Five days? Five? | 5 gün mü? 5 mi? Beş gün mü? Beş? | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, man, but, you know, we can get the setup right. | Evet öyle, ama biliyorsun ki kurulum işini halledebiliriz. Evet, dostum ama biliyorsun kurulum işini biz yapabiliriz. | Takers-2 | 2010 | |
| We're takers, gents. That's what we do for a living. | Biz hırsızız beyler. Hayatımızı böyle kazanıyoruz. Bizler hırsızlarız, beyler. Yaşamak için böyle yapıyoruz. | Takers-2 | 2010 | |
| We take. | Çalarız. Çalıyoruz. | Takers-2 | 2010 | |
| It's a lot of money, Jake. | Bu işte çok para var Jake. Bu işte çok para var, Jake. | Takers-2 | 2010 | |
| And that's what we're here for. You sure about this? | Bu yüzden buradayız. Bundan emin misin? Bunun için buradayız. Bundan emin misin? | Takers-2 | 2010 | |
| If it checks out. | Onaylarsa. Onaylanırsa. | Takers-2 | 2010 | |
| If it checks out, I'm in. | Onaylarsa, varım. Onaylanırsa, ben varım. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, what's up? Thought you'd wanna know, | Alo, ne var? Haitili dostuna... Evet, ne var? Haitili dostlarına... | Takers-2 | 2010 | |
| your Haitian buddy? | ...ne olduğunu öğrenmek istersin diye düşündüm. ...ne olduğunu bilmek istiyor musun? | Takers-2 | 2010 | |
| His lawyerjust filed on you for excessive force. | Avukatı seni orantısız güç kullanmaktan dosyaladı. Avutatı, seni aşırı güçten dosyaya aldı. | Takers-2 | 2010 | |
| All right. The guy was 6'5", he was resisting. | Herif 1.95 cm'ydi ve direniyordu. Pekala. Adam, 1'65 boyundaydı ve direndi. | Takers-2 | 2010 | |
| What was I supposed to do? | Ya ne yapsaydım? Ne yapsaydım? | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, well, you must've hurt his feelings. | Evet, adamın duygularını incitmiş olmalısın. Evet, onun duyguları inciltmiş olmalısın. | Takers-2 | 2010 | |
| The bank. Hey, listen, what about the C 4 they used to blow the elevators? | Banka. Dinle, asansörleri patlatmak için kullanılan C 4'lerden bir şey çıktı mı? Banka. Dinle, asansörleri patlattıkları C 4'lerden bir şey çıktı mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Well, from the taggants, forensics traced it to a mining company out of Nevada, | Adliye seri numaralarından izini sürdü ve Nevada'daki bir madencilik şirketi çıktı... Pekala, Adliye izini sürüp, Nevada'da bir madencilik şirketinden... | Takers-2 | 2010 | |
| stolen about... About two months ago. | ...yaklaşık iki ay önce çalınmış. ...çalındığını öğrenmiş. Yaklaşık iki ay önce. | Takers-2 | 2010 | |
| All right. And what about the marked bills? | Tamam. Peki ya işaretli paralar? Tamam. Ya işaretlenmiş paralar? | Takers-2 | 2010 | |
| Bank finally sent over a list. Max is gonna fax out a memo right now. | Banka sonunda bir liste yollamış. Max şu anda bir bildiri fakslıyor. Banka sonunda listeyi gönderdi. Max, şuan bir faks yolluyor. | Takers-2 | 2010 | |
| Listen, man, | Dostum bak ne diyorum. Dinle, dostum... | Takers-2 | 2010 | |
| it's been a couple of weeks now. You hear anDhing from Amanda? | Şimdiden iki hafta oldu. Amanda'dan haber aldın mı? Şimdiden iki hafta geçti. Amanda'dan haberin var mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Listen, I appreciate it, but I don't need any help. | Minnettarım ama yardıma ihtiyacım yok. Bak, minnettarım. Ama yardıma ihtiyacım yok. | Takers-2 | 2010 | |
| We can work it out on our own. But thanks. | Kendi başımıza halletmeye çalışacağız. Ama sağ ol. Kendimiz halledeceğiz. Ama teşekkür ederim. | Takers-2 | 2010 | |
| All right. I'll talk to you later. | Tamam. Sonra görüşürüz. Pekala. Sonra görüşürüz. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, so, for this route Ghost is talking about. | Hayaletin bahsettiği rota bu. Pekala, Ghost'in bahsediği rotalar bunlar. | Takers-2 | 2010 | |
| The only place we stand a chance is right there. | Elimize fırsatı geçireceğimiz tek yer işte tam burası. Şansımızın olacağı yer tam olarak burası. | Takers-2 | 2010 | |
| What's there? It's an old subway car turnaround. | Orası ne ki? Eski bir metro dönüş yeri. Ne var orada? Eski metroların döndüğü yer. | Takers-2 | 2010 | |
| It's large enough, and it runs parallel to the street. | Yeterince geniş ve sokaklara paralel gidiyor. Yeterince geniş, ve sokaklara paralel. | Takers-2 | 2010 | |
| It's kind of perfect. I mean, we can get access on Hope Street, | Mükemmel gibi. Yani, Hope Caddesi'ne ulaşabiliriz... Mükemmel. Yani, Hope Caddesine gidebiliriz... | Takers-2 | 2010 | |
| but I say we hold them up at Olive and Fourth. | ...ama ben derim ki işe Olive ve Fourth üzerinde girelim. ama bence, işe Olive ve Fourth'dan başlayalım. | Takers-2 | 2010 | |
| And we need to get down there first and get some intel on, | Önce oraya gidip bazı bilgiler toplamalıyız. Ve önceden oraya gidip bilgi toplamamız gerek. | Takers-2 | 2010 | |
| you know, street patterns, traffic density, that sort of thing, but it looks good. | Sokak düzenleri, trafik yoğunluğu gibi şeyler ama bu iş iyi görünüyor. bilirsin, sokakların düzenleri, trafiğin yoğunluğu, bu tür şeyler. Ama bu, iyi görünüyor. | Takers-2 | 2010 | |
| Once we determine the blast radius and street density, | Önce patlama yarıçapını ve sokak yoğunluğunu saptayalım da... Öncelikle, patlamanın yarıçapını belirleyip sokağın yoğunluğunu... | Takers-2 | 2010 | |
| I can tell you how much C 4 you're gonna need to score. | ...işi bitirmek için ne kadar C 4 gerektiğini söyleyeyim. bilelim de size ne kadar C 4'ün gerekeceğini söyleyeyim. | Takers-2 | 2010 | |
| What about the exits? | Çıkışlar nasıl? Peki ya çıkışlar? | Takers-2 | 2010 | |
| You know, we got to get down there first, check it out. | Önce oraya gidip bir kontrol etmemiz lazım. Biliyorsun, önce orayı kontrol etmemiz gerek. | Takers-2 | 2010 | |
| Give me some exits. You got it. | Bana birkaç çıkış bulun. Tamamdır. Bana çıkışları bulun. Tamamdır. | Takers-2 | 2010 | |
| It's good work. Cool. | Güzel iş. İyidir. İyi iş. Güzel. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, gang. Good to go. | Hadi çete. Gidelim. Pekala, gangsterler. Gidelim. | Takers-2 | 2010 | |
| Easy money, baby. Same as before. | Kolay para, bebeğim. Önceki gibi. Kolay para, bebeğim. Daha önceki gibi. | Takers-2 | 2010 | |
| All the cash is in the front truck. | Tüm nakit öndeki kamyonette. Tüm nakit ön kamyonda. | Takers-2 | 2010 | |
| Second truck's totally empty. Just an escort. | İkinci kamyonet tam takır. Koruma amaçlı. İkinci kamyon tamamen boş. Sadece bir eskort. | Takers-2 | 2010 | |
| Two men up front, two men in the back. | 2 adam önde, 2 adam arkada. Önde iki adam, arkada iki. | Takers-2 | 2010 | |
| Pump action 12 gauge and.40 caliber Glocks. | 12'lik tüfekler ve 40 kalibrelik Glock'lar. Çek ellerini. Arabanı neden çekmiyorsun? 12'lik pompalılar ve 40 kalibre Glock. | Takers-2 | 2010 | |
| They may have upgraded their communication by now, | Şimdiye kadar iletişimlerini yenilemiş olabilirler. İletişimlerini şimdiye dek, yükseltmiş olabilirler... | Takers-2 | 2010 | |
| but the same standard bulletproof windows. | Ama kurşun geçirmez camları aynı standartta. ...ama standart kurşun geçirmez camları aynı. | Takers-2 | 2010 | |
| They ain't gonna know what hit them. | Kendilerine neyin çarptığını anlamayacaklar. Onlara ne çarptığını anlayamayacaklar bile. | Takers-2 | 2010 | |
| Here we go. Must've taken up the tracks. | Başlıyoruz. Rayları döşemeye başlayalım. İşte başlıyoruz. Hadi döşeyelim. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, he's still working it. | Evet, hala üzerinde çalışıyor. Evet, hala çalışıyor. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, let's go. | Hadi gidelim. Pekala, gidelim. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, wait for my go ahead. | Benim talimatımı bekleyin. Talimatımı bekleyin. | Takers-2 | 2010 | |
| Good morning, Franco. Nice wheels! What do you guys want? | Günaydın Franco. Güzel lastikler! Ne istiyorsunuz? Günaydın, Franco. Güzel lastikler! Ne istiyorsunuz çocuklar? | Takers-2 | 2010 | |
| Get up against the car. Turn around. | Arabaya yaslan. Arkanı dön. Arabaya yaslan. Dön arkanı. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, hey, hey, hey, I'm clean, man. | Beyler, temizim ben. Ben temizim, dostum. | Takers-2 | 2010 | |
| Hands off. All right? Why don't you move your car? | Çekin ellerinizi. Şu arabanızı çeker misiniz? Çek ellerini. Tamam mı? Neden şu arabanızı çekmiyorsunuz? | Takers-2 | 2010 | |
| What do you know about some C 4 boosted out of Nevada? | Nevada'dan araklanan C 4'ler hakkında ne biliyorsun? Nevada'da çalınan C 4'ler hakkında ne biliyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| Nevada? I don't know nothing about that. | Nevada mı? Hiçbir şey bilmiyorum. Nevada mı? Bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, if it's guns or explosives, you heard something about it. | Hadi ama. Silahlar ve patlayıcılardan bahsediyorsak bir şeyler duymuşsundur. Hadi ama, eğer konu silah ve bombaysa sen mutlaka bir şeyler duymuşsundur. | Takers-2 | 2010 | |
| You know, you get busted again, you're facing 10 years minimum. | Yine yakalanırsan en az 10 yıl yersin. Biliyorsun, tekrar baskın yersen en az 10 yılla karşı karşıyasın demektir. | Takers-2 | 2010 | |
| You know that, right? I know this is a public place. | Biliyorsun değil mi? Burası umumi bir yer. Bunu biliyorsun, değil mi? Burası halka açık bir yer. | Takers-2 | 2010 | |
| I ain't done nothing. So, why don't you move your car? | Hiçbir şey yapmadım. Şu arabanızı çeker misiniz artık? Ben hiç bir şey yapmadım. Şu arabanızı çekin artık. | Takers-2 | 2010 | |
| Do me a favor. Hey, Hatch. | Bana bir iyilik yapın. Hatch! Bana bir iyilik yap. Hatch. | Takers-2 | 2010 | |
| Look at this! What you got? | Şuna da bak! Ne buldun? Şuna baksana! Ne buldun? | Takers-2 | 2010 | |
| What's that? Come on, Franco. | O da ne? Hadi ama Franco. Nedir o? Hadi ama, Franco. | Takers-2 | 2010 | |
| It's a damn shame. Looks like you caught a nail. | Berbat bir durum! Çivi batmış gibi görünüyor. Çok kötü olmuş. Sanki bir çivi batmış gibi. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, you got a flat. Twice. | Lastiğin patlamış. İki kere. Evet, lastiğin patlamış. İki kere. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on. You got a spare in the trunk, right? | Hadi ama. Bagajında yedek var değil mi? Haklısın. Bagajda yedeği var mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, I'll help you. Come on. You wanna check my trunk, | Hadi sana, yardım ederim. Hadi. Bagajımı kontrol edecekseniz... Hadi, sana yardım edelim. Hadi ama. Bagajımı kontrol etmek istiyorsanız... | Takers-2 | 2010 | |
| why don't you go get yourselves a warrant? | ...gidip bir arama getirsenize. ...neden gidip bir arama emri getirmiyorsunuz? | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, Dispatch, we got a disabled vehicle on 9th and the 110. | Çekici birimi, 9. ve 10. caddelerin kavşağında kullanım dışı bir araç var. Çekici, 9 ve 110 üzerinde kullanılmayan bir araç var. | Takers-2 | 2010 | |
| How long would it take to get here? | Buraya gelip aracı çekmeniz ne kadar sürer. Buradan almanız ne kadar sürer? | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, right around the corner. | Tamam, hemen köşedeyiz. Evet, hemen yakınınızdayız. | Takers-2 | 2010 | |
| You got one in the area. | Bölgede bir çekiciniz var demek. Buralarda bir çekicimiz varmış. | Takers-2 | 2010 | |
| That's great. It's my lucky day. I'll see you in a minute. | Harika. Şanslı günümdeyim. Bir dakikaya kadar görüşürüz. Bu harika. Bu benim şanslı günüm. Bir dakikaya görüşürüz. | Takers-2 | 2010 | |
| You guys must think I'm stupid or something, right? | Beni aptal falan sanıyorsunuz, değil mi? Siz beni aptal ya da başka bir şey sanıyorsunuz, di'mi? | Takers-2 | 2010 | |
| Bring it in! Man, what the hell is this? | Buraya gel! Bu da neyin nesi? Bu tarafa. Dostum, bu da ne böyle! | Takers-2 | 2010 | |
| Come on! This has got to be illegal! | Hadi ama! Bunun yasa dışı olması lazım! Hadi ama! Bu yasal değildir! | Takers-2 | 2010 | |
| No. Entrapment or some shit! | Hayır. Bana tuzak kurdunuz! Hayır. Bana oyun oynadınız. | Takers-2 | 2010 | |
| This looks like a disabled vehicle to me. | Bana kullanım dışı bir araçmış gibi geldi. Hey, sakın kafana takma. Bana kullanılmayan bir araç gibi geldi. | Takers-2 | 2010 | |
| We'll do a full inventory, including everything in the trunk. | Bagajdaki her şey dahil arabada bulduğumuz her şeyi listeleyeceğiz. Bagajda bulduğumuz her şeyin tam sayımını yapacağız. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah, we wouldn't want you accusing the LAPD of stealing anything. | Los Angeles Polis Departmanı olarak seni bir şey çalmakla suçlamak istemezdik. LAPD, seni çalmakla suçlamak istemezdi. | Takers-2 | 2010 |