Search
English Turkish Sentence Translations Page 158271
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Hey, come on, all right? Hey! Give us something, Franco. | Hadi ama. Yeter artık. Hey! Bize bir şey söyle Franco. Hadi ama, hey! Bir şey söyle, Franco. | Takers-2 | 2010 | |
| Give us something. This here is bullshit! Come on, man! | Bize bir şey söyle. Bu olanlar tam bir saçmalık! Hadi ama! Bir şey söyle. Bunlar saçmalık! Hadi ama, dostum. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, Franco, what do you wanna do? | Hadi Franco, ne yapmak istiyorsun? Hadi, Franco ne yapmak istiyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| You know, you two guys, you're a couple of... | Siz ikiniz var ya, ikiniz... Biliyorsunuz, siz ikiniz siz ikiniz... | Takers-2 | 2010 | |
| All right, hook it up! What are you doing? | Tamamdır, bağla! Ne yapıyorsun? Pekala, tak kancayı! Ne yapıyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| Come on! Be nice, it's a new car! What are you doing? | Hadi ama! Nazik ol, bu yeni bir arada! Ne yapıyorsun? Hadi ama! Nazik davranın, bu yeni bir araba! Ne yapıyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| Okay, okay, okay, all right! I got something for you guys, all right? | Tamam, tamam, tamam, yeter! Size söyleyecek bir şeyim var, tamam mı? Tamam, tamam, tamam, tamam mı? Siz çocuklar için bir şeyim var, tamam mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Come here. What do you got? | Buraya gelin. Ne biliyorsun? Buraya gel. Ne var? | Takers-2 | 2010 | |
| There's... They got these guys, they're trying to go upscale. | Hedefleri yüksek bazı adamlar var. Var... Amaçları çok büyük adamlar var. | Takers-2 | 2010 | |
| They're definitely planning something real big. | Gerçekten büyük bir iş planlıyorlar. Kesinlikle büyük bir şey planlıyorlar. | Takers-2 | 2010 | |
| Like what? I don't know like what. | Ne gibi? Ne bileyim ben! Ne gibi? Ne gibi olduğunu bilmiyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| But I know they're gonna use a C 4 on the job. | Ama iş için C 4 kullanacaklarını biliyorum. Ama, bu işte C 4 kullanacaklarını biliyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| What's up? | N'aber? Naber? | Takers-2 | 2010 | |
| No one. You Paulie? | Kimse yok. Paulie sen misin? Kimse yok. Sen Paulie misin? | Takers-2 | 2010 | |
| Like the sign says. | Levhada gördüğün gibi. İsim levhamda yazdığı gibi. | Takers-2 | 2010 | |
| So, you're the one who wants some C 4? | Demek C 4 isteyen sensin? Evet, C 4 istiyor musun? | Takers-2 | 2010 | |
| I know, the street's gone dry. Someone bought up a big pile of it. | Sokakların kuruduğunu biliyorum. Birileri piyasada ne varsa toplamış. Sokakların kuru olduğunu biliyorum. Biri, hepsini toplamış. | Takers-2 | 2010 | |
| Smart man. Yeah. | Zeki adamsın. Evet. Zeki adam. Evet. | Takers-2 | 2010 | |
| So, let me see your category one permit. | Müsaadenle Kategori 1 ruhsatını göreyim. İzin verirsen, Kategori iznini göreyim. | Takers-2 | 2010 | |
| Permit? Thought this was supposed to be simple. | Ruhsat mı? Güya basit bir iş olmalıydı. İzin mi? Bunun basit olması gerekiyordu. | Takers-2 | 2010 | |
| It is. You got a permit. | Basit zaten. Ruhsatın olmalı. Basit. İzin gerek. | Takers-2 | 2010 | |
| My category one. | Kategori 1'im. Benim Kategori iznim. | Takers-2 | 2010 | |
| See, we take your money, and you don't get shit. | Paranı alacağız ama sana bir şey vermeyeceğiz. Gör bak, paranı alacağız ve sana bir bok vermeyeceğiz. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, whoa! Hey. Come on. | Hey! Dur! Yeter! Hey, yeter. Yeter. | Takers-2 | 2010 | |
| Move, I put three holes in your head like a bowling ball, big boy. | Kıpırdarsan kafana bovling topu büyüklüğünde üç delik açarım koca oğlan. Eğer kıpırdarsan kafanın içinde bovling topu gibi üç delik açarım, koca oğlan. | Takers-2 | 2010 | |
| Should've kept it simple, huh? | Hani basit bir iş olacaktı? Basit olacaktı, demek? | Takers-2 | 2010 | |
| Thought you might need some backup. Backup? | Biraz yardıma ihtiyacın olur diye düşündüm. Yardım mı? Arkanı kollamaya ihtiyacın olduğunu düşündüm. Kollamak mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Looked like you getting your ass kicked. | Gördüğümüz kadarıyla dayak yiyordun. Kıçını tekmeliyorlardı, gördüğümüz kadarıyla. | Takers-2 | 2010 | |
| Man, I told you guys to wait in the car. | Size arabada bekleyin dedim. Size arabada bekleyin dedim, dostum. | Takers-2 | 2010 | |
| You had it under control, huh? Yeah, I did, actually. | Demek kontrolün altındaydı. Evet, aslında öyleydi. Demek kontrol sendeydi? Evet, öyleydi aslında. | Takers-2 | 2010 | |
| Where's the C 4? It's in the shed. | C 4 nerede? Kulübede. C 4 nerede? Kulübenin içinde. | Takers-2 | 2010 | |
| Speak English! Where's the C 4? It's in the shed! | İngilizce konuş! C 4 nerede? Kulübede! İngilizce söyle! C 4 nerede? Kulübenin içinde! | Takers-2 | 2010 | |
| Back in the shed! In the shed? | Kulübenin arkasında! Kulübede mi? Kulübede. Kulübede mi? | Takers-2 | 2010 | |
| It's in the shed? Back in the shed. | Kulübede mi? Kulübenin arkasında! Kulubede mi? Kulübede. | Takers-2 | 2010 | |
| It's in the shed. | Kulübedeymiş. Kulübenin içinde! | Takers-2 | 2010 | |
| Nice job squeezing Franco. | Franco'yu sıkıştırmakla iyi ettiniz. Franco'yu sıkıştırmakla iyi iş becerdiniz. | Takers-2 | 2010 | |
| Looking at 10 years, funny how he gave up that address. | 10 yıla bakınca, bize bu adresi vermesi tuhaf. 10 yıla bakınca, bu adresi vermesi açıkçası komik. | Takers-2 | 2010 | |
| Think it's the FedCal guys? | Sence FedCal soyguncuları mı? Sence, Federal Banka'daki çocuklar mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Only so many people know how to use C 4, Chief. | Ama C 4 kullanmayı bilen çok adam var, Şef. C 4'ü kullanmayı bilen çok adam tanıyorum, Şef. | Takers-2 | 2010 | |
| Duncan! Lieutenant Carver? | Duncan! Komiser Carver? Duncan! Komser Carver? | Takers-2 | 2010 | |
| Moving and grooving, Jack! I wanna speak to Detective Welles! | Hadi gidelim Jack. Dedektif Welles ile konuşmak istiyorum! Kımılda, gidelim Jack! Dedektif Welles ile konuşmak istiyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| I can't do this right now. | Şu anda yapamam. Bunu şimdi yapamam. | Takers-2 | 2010 | |
| We're executing a search warrant. | Bir arama emrini uyguluyoruz. Arama emrini uyguluyoruz. | Takers-2 | 2010 | |
| Police work. Remember what that is? | Polis işi. Ne olduğunu unuttun mu? Polis işi. Ne olduğunu, hatırladın mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, you call me, Welles. Get back to me! | Beni ara Wells. Bana geri dön! Beni ara, Welles. Geri dön! | Takers-2 | 2010 | |
| You don't want me to have to come find you! | Gelip seni bulmak zorunda kalmamı istemezsin! Gelip seni bulmamı istemezsin. | Takers-2 | 2010 | |
| The hell is wrong with you, coming down here now? | Senin derdin ne, burada neler oluyor? Senin sorunun ne, ne diye geldin buraya? | Takers-2 | 2010 | |
| Police, on the ground now! | Polis, hemen yere yatın! Polis, hemen yere yat! | Takers-2 | 2010 | |
| Go! | Hadi! Git! | Takers-2 | 2010 | |
| Welles, I got nothing. | Welles, bende bir şey yok. Welles, bir şey yok. | Takers-2 | 2010 | |
| Hatch, he's coming up on Spring! | Hatch, Spring caddesine çıkıyor! Hatch, Spring'e gidiyor! | Takers-2 | 2010 | |
| You all right? Yeah. | İyi misin? Evet. Sen iyi misin? Evet. | Takers-2 | 2010 | |
| Brothers. Suspected Russian mob, but they're no good for the FedCal job. | Kardeşler. Rus mafyasıyla olduklarından şüpheleniliyor ama FedCal işiyle ilgisizler. Kardeşler. Rus mafyasından oldukları şüpheleniyor. Ama Federal Banka'yla bir ilgileri yok. | Takers-2 | 2010 | |
| Why's that? INS said they were being sworn in | Nedenmiş? INS diyor ki, soygun vaktinde... Neden? INS diyor ki, soygun sırasında... | Takers-2 | 2010 | |
| as U.S. Citizens at the time of the robbery. | ...Amerikan vatandaşlığı için yemin ediyorlarmış. ...Amerika vatandaşlığı yemini ediyorlarmış. | Takers-2 | 2010 | |
| Couple patriots, huh? Yeah. | Bir çift vatansever yani. Evet. Bir çift vatansever, ha? Evet. | Takers-2 | 2010 | |
| They burned a bunch of stuff before we got here. | Biz oraya gitmeden birkaç parça bir şey yakmışlar. Oraya gitmeden bazı şeyleri yakmışlar. | Takers-2 | 2010 | |
| This is all that was left. | Tek kalan bu. Geriye kalan tek şey bu. | Takers-2 | 2010 | |
| Looks like a map of LA. | Los Angeles haritasına benziyor. LA haritasına benziyor. | Takers-2 | 2010 | |
| Look at this stuff. C 4, automatic weapons, blasting caps. | Şu malzemeler bak. C 4, otomatik silahlar, patlayıcı kapsülleri. Şu malzemelere baksana. C 4, otomatik silahlar, patlayıcılar. | Takers-2 | 2010 | |
| They were definitely onto something big. | Kesinlikle büyük bir iş üzerindelermiş. Kesinlikle, büyük bir iş üzerindelermiş. | Takers-2 | 2010 | |
| Staples Center, Pershing Square, Union Station. | Staples Center Stadyumu, Pershing Square Parkı, Union Metro İstasyonu. Staples Center, Pershing Square Parkı, Union İstasyonu. | Takers-2 | 2010 | |
| The hell were they up to? | Neyin peşindelerdi? | Takers-2 | 2010 | |
| We're good to go. Jake's all connected. You ready? | Gitmeye hazırız. Jake'in işi bitti. Hazır mısınız? Gitmeye hazırız. Jake tamamdır. Hazır mısın? | Takers-2 | 2010 | |
| All right, Jesse, we're up. | Tamamdır Jesse, yukarıdayız. Pekala, Jesse, yukardayız. | Takers-2 | 2010 | |
| Show it to us. | Göster bakalım. Göster. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, tell Jake to stop showing off. | Söyle de Jake hava atmayı kessin. Pekala, Jake söyle gösteriş yapmayı kessin. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, man, turn it off. | Tamamdır dostum, kapat artık. Tamamdır, dostum. Kapat. | Takers-2 | 2010 | |
| But the point is, I mean, can we do it in three days? | Asıl mevzu, bu işi üç güne yetiştirebilir miyiz? Asıl nokta ise, bu işi üç günde yapabileceğimiz. | Takers-2 | 2010 | |
| Not only can we do it, but we're gonna play it safe. | Sadece işi yetiştirmek yetmez, kendimizi sağlama da almalıyız. Sadece yapabilmek değil. Güvenli bir şekilde oynamalıyız. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, we're gonna drill at about an inch an hour, | Saatte bir inçlik deleceğiz... Peki, yaklaşık olarak bir saatte bir inçlik deleriz; ... | Takers-2 | 2010 | |
| 16 holes in 64 hours. | ...16 delik ve 64 saatimiz var. 16 saatimiz ve 64 saatimiz var. | Takers-2 | 2010 | |
| Split the work, keep the schedule. | İşi bölüp programa bağlı kalırız. İş bölümüne bağlı kalalım. | Takers-2 | 2010 | |
| So, that leaves us one last day for prep? | Yani bize hazırlanmak için bir gün mü kalacak? Yani, hazırlığımız için bize bir gün mü kalacak? | Takers-2 | 2010 | |
| Exactly. Enough time for Jake and I to wire. It's good. | Kesinlikle. Jake ve benim kabloları döşememiz için yeter. İyidir. Kesinlikle. Jake ve benim döşememiz için yeterli. İyi. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, I'm gonna call Rahway and see if we can get down there tonight. | Tamam, Rahway'i arayacağım ve bu gece oraya gidebiliyor muyuz diye bakacağım. Pekala, Rahway'ı arayıp bu gece gidebilecek miyiz diye bakacağım. | Takers-2 | 2010 | |
| Who's there? | Kim o? O kim? | Takers-2 | 2010 | |
| Naomi. What are you doing here? You're supposed to be at the... | Naomi. Ne işin var burada? Senin orada olmak gerekiyordu. Naomi. Ne yapıyorsun burada? Senin şeyde olman... | Takers-2 | 2010 | |
| I know, I know, I... | Biliyorum, biliyorum... Biliyorum, biliyorum. Ben... | Takers-2 | 2010 | |
| Catch up with you later, man. All right, man. | Sonra görüşürüz dostum. Tamam dostum. Seni sonra bulurum, dostum. Pekala, dostum. | Takers-2 | 2010 | |
| Wow, look at this place. | Vay be, şuraya bak. Vay canına, şuraya bak. | Takers-2 | 2010 | |
| What is this? Naomi? | Bu nedir? Naomi? Nedir bu? Naomi? | Takers-2 | 2010 | |
| Look, I am really clean now. I feel great. | Şu an tertemizim. Harika hissediyorum. Bak, gerçekten tertemizim. Çok iyi hissediyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Naomi, what are you talking about? | Naomi, sen neden bahsediyorsun. Naomi, sen neden bahsediyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| Look, another week in that place wouldn't have made any difference. | Orada bir hafta geçirmek hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Dinle, o yerde bir hafta daha geçirseydim bir fark olmayacaktı. | Takers-2 | 2010 | |
| We spoke about this, didn't we? Come on. | Bunu konuşmuştuk, değil mi? Hadi ama. Bunun hakkında konuşmuştuk, konuşmadık mı? Hadi ama. | Takers-2 | 2010 | |
| I was doing really well. | Çok iyi gidiyordum. Gerçekten iyi gidiyordum. | Takers-2 | 2010 | |
| I asked if I could leave early, and they said yes. | Erken çıkabilir miyim diye sordum ve evet dediler. Erken gidebilr miyim diye sordum ve, evet dediler. | Takers-2 | 2010 | |
| If you don't believe me, call them. | Bana inanmıyorsan, onları ara. Eğer bana inanmıyorsan, ara onları. | Takers-2 | 2010 | |
| Look, they told us that when you get out, you got to have a plan. | Sen dışarı çıktığında bir planın olduğunu söylediler. Bak, dışarı çıktığın zaman bir planın olacağını söylediler. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah? Without a plan, you're dead. | Değil mi? Planın yoksa ölürsün. Öyle mi? Bir planın olmadan, ölürsün. | Takers-2 | 2010 | |
| So I started thinking about you and me, our plan, and going home. | Ben de ikimizi, kendi planımızı ve eve gitmeyi düşünmeye başladım. Sen ve ben için planımızı düşünmeye başladım yani eve gitmeyi. | Takers-2 | 2010 | |
| You had one more week, that's all, one more week. | Bir haftan daha vardı, o kadarcık. Bir hafta daha. Bir haftan daha vardı, o kadar. Bir hafta. | Takers-2 | 2010 | |
| It's a busy time for me, Naomi. | Çok meşgul bir dönemdeyim, Naomi. Bu aralar yoğunum, Naomi. | Takers-2 | 2010 | |
| You don't remember it, do you? No, I don't. | Onu hatırlamıyorsun, değil mi? Hayır, hatırlamıyorum. Onu hatırlamıyorsun di'mi? Hayır, hatırlamıyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Look at how cute you were. Mum was so beautiful. | Bak ne kadar şirindin. Annen çok güzeldi. Ne kadar şirin olduğuna bak. Annen çok güzeldi. | Takers-2 | 2010 | |
| I was truly happy back then. | O günlerde çok mutluydum. O zamanlar gerçekten mutluydum. | Takers-2 | 2010 | |
| I'm not gonna be right until I get back there, so I can start again. | Oraya dönene kadar düzelmeyeceğim, şimdi tekrar başlayabilirim. Dönene kadar iyi olmayacağım, bu yüzden şimdi başlayabilirim. | Takers-2 | 2010 | |
| And we can. In just three days. | Başlayabiliriz. Sadece üç gün bekle. Ve başlayacağız. Sadece üç güne. | Takers-2 | 2010 | |
| I'm working. I need to put you in a hotel. | Çalışıyorum. Seni bir otele yerleştirmek istiyorum. Çalışıyorum. Seni bir otele yerleştireceğim. | Takers-2 | 2010 |