Search
English Turkish Sentence Translations Page 158072
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Start it. | Başlayın. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Is line one ready? | Birinci hat hazır mı? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| For the Russian people the Chernobyl incident | Biz Ruslar için Çernobil’de olanlar… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| was a tragedy we'll never forget. | …asla unutamayacağımız bir trajedi. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Hundreds of young comrades wouldn't have died | Yüzlerce gencecik yoldaş, aptal politikacıların… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| if the stupid politicians didn't try to cover it up. | …örtbas etme çabaları olmasa ölmeyeceklerdi;… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Including my brothers. | …benim kardeşlerim de dâhil. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I won't ask what you're going to do with it. | Sana bununla ne yapacağını sormayacağım. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I have no intention of telling you. | Benim de sana söylemeye niyetim yok zaten. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Just know one thing. | Ama şunu da aklından çıkarma sakın: | Tae-poong-1 | 2005 | |
| That stuff belongs in hell. | Bu madde, cehennemden çıkma. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| This world is hell. | Cehennem dediğin, bu dünya zaten. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| The blue button is the power switch. | Mavi düğme açma kapama düğmesi. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| You have to press the red button | Zaman sayacını başlatmak için… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| to start the timer, it'll detonate in 10 hours. | …kırmızı düğmeye basmalısın; 10 saat içinde patlar. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| What do you want to name your ship? | Gemine ne ad vermek istiyorsun? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Shall I send the stuff to Moscow? | Malları Moskova’ya yollayayım mı? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| A tumor in her brain causes her to loose her vision from time to time. | Beynindeki tümör, ara sıra görme yetisini geçici olarak kaybetmesine neden oluyor. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I gave her some penicillin so she'll be okay for now. | Penisilin verdim, bir süre rahat eder. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Her heart is so weak. | Kalbi o kadar zayıf düşmüş ki,… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I can't guarantee how long she'll last. | …ne kadar daha dayanır, bilemiyorum. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I can't believe something so horrible can still happen... | Böylesine korkunç şeylerin hâlâ gerçekleşiyor olması, ne acı... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Everything will be okay until Sin shows up. | Sin gelene kadar sorun çıkmaz. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Shouldn't we take her to a hospital? | Onu hastaneye götürmemiz gerekmez mi? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I paid off some snitches | Asyalı birisi onu görmeye gelirse… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| to inform us if an Asian person | …bizi önceden haberdar etsin diye… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| comes looking for her. | …birkaç tane köstebek ayarladım. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Go get her some clothes. | Git ona kıyafet bul. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| We should dress her up to strike a better deal with her brother. | Onu güzelce giydirirsek kardeşiyle daha iyi bir anlaşma yapabiliriz. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Switch to infrared light and turn up the audio in Sejong's room. | Kızılötesi ışığa geç ve Sejong'un odasının sesini aç. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| It's not as bad as we thought. | Sandığımız kadar kötü değil. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| The doctor says you'll regain your health after a few months of treatment. | Doktor birkaç aylık tedavinin ardından sağlığına kavuşacağını söylüyor. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| What does he do for a living? | Nasıl bir işte çalışıyor? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| He runs a small trading company. | Ticaret üzerine küçük bir şirketi var. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Well, I'm not sure about... | Bundan pek emin... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| What is Myungsin guilty of? | Myungsin ne suç işledi? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Tell me the truth. You're a South Korean agent, aren't you? | Bana doğruyu söyle. Sen Güney Koreli bir ajansın, değil mi? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| You're brother asked me to... | Kardeşinin benden ricası... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Don't treat me like an idiot even though I'm sick and dying. | Ölmek üzere olan bir hastayım diye bana geri zekâlı muamelesi yapma! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Why are all of you keeping me here? | Beni neden burada tutuyorsunuz? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| The last I remember, he swore | Onun hakkında son hatırladığım şey,… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| he'd kill every South Korean. | …ne kadar Güney Koreli varsa öldüreceğine yemin edişiydi. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| He stole from a ship and killed people. | Bir gemiyi soydu ve insanların canına kıydı. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Most of them were innocent. | Çoğu masumdu bu insanların. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| The objects stolen are valuable to our country. | Çalınan mallar ülkem için değerli şeyler. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| That's why you brought me here? | …beni buraya bu yüzden getirdiniz? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Everything will be settled if I die? | Ben ölürsem, her şey burada biter, değil mi? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| That doesn't mean we'll give up on your brother. | Kardeşinin peşini bırakacağımız anlamına gelmez bu. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| If you catch Myungsin you'll torture and kill him anyway. | Myungsin’i yakalayınca, her halükârda ona işkence edip öldüreceksiniz! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| That's not going to happen. | Bu doğru değil. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Don't do this again. | Buna sakın bir daha kalkışma! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| He was such a good boy back then. | Çocukken nasıl da sevimliydi. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Honestly I just... | Yalanım yok, ben yalnızca... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| I miss my little brother so much... | Kardeşimi öyle özlüyorum ki... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| A propaganda balloon | Tarladayken, bir propaganda balonu… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| flew over my brother in the fields. | …kardeşimin üzerinden uçtu. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| It was from the South. | Güneyden geliyordu. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Our father planned everything carefully so | Babam her şeyi ince ince planladı,… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| he paid off a broker in China beforehand. | …Çin’deki bir simsara işe koyulmadan önce ödeme yaptı. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Everything seemed to go as planned. | Her şey planlandığı gibi gidiyordu sanmıştık. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| People at the Austrian Embassy were so kind that. | Avusturya Büyükelçiliği’ndeki insanlar bize öyle nazik davrandılar ki,… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Not one of us doubted we were going to make it to the South. | …hiçbirimizin Güney’e geçme konusunda en ufak bir şüphesi bile kalmamıştı. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| We were all so happy then. | Ne kadar da mutluyduk... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| OUTSKIRTS OF CHINA | ÇİN SINIRI YAKINLARI | Tae-poong-1 | 2005 | |
| If we go to South Korea, we'll get to eat meat everyday, right? | Güney Kore’ye gidince her gün et yiyeceğiz, değil mi? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Not everyday, but once a month wouldn't be bad. | Her gün yiyemeyiz ama ayda bir bile yeter. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Then I'll eat three bowls at a time. | O zaman ben de bir oturuşta üç tabak yerim. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| What if your belly gets too big? | Karnın şişer de patlarsa görürsün! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Sorry but you're going the wrong way. | Affedersiniz ama yanlış yönde gidiyorsunuz. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Excuse me, isn't this the right way to the airport? | Affedersiniz, havaalanı bu tarafta değil mi? | Tae-poong-1 | 2005 | |
| We should be... | Gitmemiz gereken yön... | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Don't worry. Trust us We know what we're doing. | Merak etmeyin siz, bize güvenin. Ne yaptığımızı biliyoruz. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| He's just taking a detour because of construction work. | Bakım çalışmaları nedeniyle başka bir yoldan gitmesi gerekiyor galiba. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| OK, stop! | Dur burada! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Comrades! | Yoldaşlarım! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| You were deceived by the South Korean pigs | Güney Koreli domuzlar sizi kandırdı… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| and were almost dragged into hell. | …ve neredeyse cehenneme sürükleyeceklerdi sizi. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| However welcome back into the arms of your motherland. | Anavatanınızın kollarına yeniden hoş geldiniz. | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Now, let's all happily | Şimdi hepimiz… | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Drag them out! | Çıkarın onları dışarı! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Hurry up! | Yürüsene! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Runaway! | Kaçın! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| We're all dead if we get caught! | Yakaladıklarını sağ bırakmaz bunlar! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Run now! | Kaçsanıza! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Get them onto the trucks! | Bindirin hepsini kamyonlara! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Father! | Babam! | Tae-poong-1 | 2005 | |
| Let's switch shoes. | Ayakkabılarımızı değiştirelim. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Forget it! | İstemiyorum, bana ne! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Then stop whining! | O zaman sızlanmayı kes! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| It's not because my feet hurt. | Ayaklarımın sızısından ağlamıyorum. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I keep thinking of mom... | Annem aklımdan çıkmıyor... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Why did mom sacrifice her life? | Annem canını boşuna mı feda etti? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| If we get caught, she died for nothing! | Yakalanırsak, yok yere ölmüş olacak! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| South Koreans | Güney Koreliler! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I'll kill them all! | Kökünü kazıyacağım hepsinin! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Even though we were young, | Yaşımız küçüktü ama… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| we knew the South had denied us. | …Güney’in bizi istemediğini anlamıştık. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| How dare you steal from me! | Demek benim malımı çalarsın ha! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You'll pay for this. | Bunu ödeteceğim sana! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Myung sin, wake up. What? | Myung sin, uyan. Ne var? | Tae-poong-2 | 2005 |