Search
English Turkish Sentence Translations Page 158073
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| A nice farmer gave them to me. | İyi kalpli bir çiftçi verdi. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Why didn't you ask him for a place to stay? | Keşke kalacak bir yer de isteseydin. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Aren't you having any? | Sen yemiyor musun? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I ate some already Eat up before it gets cold. | Ben yedim zaten. Soğumadan bitir. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| It's sad I'm beginning to lose | Yitip giderken birer birer yurdumun anıları | Tae-poong-2 | 2005 | |
| It may be | Derin bir hüzün kaplıyor yüreğimi | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I look up at the blue sky | Mavi göklerin altında mıdır diye Ne zaman yansa yüreğim özlemiyle | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Choi Myungsin... | Choi Myungsin... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I heard you found a propaganda leaflet from the South | …duyduğuma göre, Güney’e ait bir propaganda broşürü bulmuşsun… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| and brought it home. | …ve eve getirmişsin. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| So what? | Getirdiysem ne olacak?! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Come to the Vladivostok train station overpass by 10 a.m. tomorrow. | Yarın sabah 10’da Vladivostok tren istasyonunun üstgeçidine gel. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I will let you meet your sister. | Kız kardeşini görmene izin vereceğim. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| To me, my family is already dead. | Benim için ailem çoktan öldü. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Even if they appear in front of me... | Kanlı canlı karşıma koysanız bile... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Myungsin. Is that you? It's me, Myungju. | Myungsin, sen misin? Ben, Myungju. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Myungsin, Are you still alive? | Myungsin, sen yaşıyor musun? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| This idiot gave her to the wrong asshole. | Bu beyinsiz, ablamı yanlış adama teslim etmiş. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Calm down, this is not Vasily's territory. | Kendine gel, Vasily'nin mekanı değil burası. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| People may change over time, | Zaman insanı değiştirir. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Even if he doesn't recognize me. | Beni tanımasa bile… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| He'll remember this. | …bunu hatırlayacaktır. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Don't forget to tell the people in the South | Güney’deki insanlara şunu söylemeyi unutma: | Tae-poong-2 | 2005 | |
| that I forced Myungsin to do everything. | Myungsin’i her şeyi yapmaya ben zorladım. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| My days are limited | Günlerim sayılı… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I won't forget your kindness, even when I'm in heaven. | Cenneteyken bile iyiliklerinizi hatırlayacağım. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| He's coming up. I've got a visual. | Geliyor, gördüm kendisini. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| They just arrived. I'll report when we're moving. | Şimdi vardılar, harekete geçeceğimiz zaman haber veririm. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Keep your eyes open for anyone tailing us. | Bizi takip eden var mı diye gözlerinizi dört açın. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You've got 24 hours | Çalınan kargoyu teslim etmek için… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| to hand over the stolen cargo. | …24 saat süren var. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| If anything happens to my sister | Ablama bir şey olursa… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I'll cut your throat. | …gırtlağınızı keserim. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| If you come with me, your sister will be safe. | Benimle gelirsen, ablana bir şey olmayacak. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| If you try anything, things will be harder, for the both of you. | Eğer bir dolap çevirmeye kalkarsan ikinizin de başını yakarsın. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You better do as I say. | Dediklerimi yapsan iyi edersin. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| They're moving down to the platform. | Platform’a doğru yürüyorlar. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Comrade! | Yoldaş,... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| What's your name? | ..adın ne senin? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Kang Sejong. | Kang Sejong. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Comrade, what's in it for you if you take me in? | Söylesene yoldaş, beni yakalamanın karşılığında ne verecekler sana? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Will you become rich and famous in the South for arresting me? | Beni tutukladığın için Güney’de ünlü ve zengin mi olacaksın? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I'm not doing this to get something in return. | Bunu bir karşılık beklediğim için yapmıyorum. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Then you're a fool? | Enayi falan mısın sen? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| If you've got nothing to gain, | Madem bir şey kazanmayacaksın,… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| why are you risking your life to catch me? | …beni yakalamak için ne demeye hayatını tehlikeye atıyorsun? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Then why are you coming with me | Peki ya sen idam edileceğini düşünmene rağmen… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| It's not because you're stupid. | Aptal olduğundan değil elbette. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You're afraid your sister might be in danger because of you, right? | Senin yüzünden ablanın canı yanacak diye korkuyorsun, değil mi? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Is that why you're using an innocent woman as bait? | Peki sen bu yüzden mi masum bir kadını yem olarak kullanıyorsun? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You dirty, merciless, South Korean pigs! It's so obvious! | Aşağılık, acımasız Güney Koreli domuzlar! Ne bok olduğunuz gün gibi ortada! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Watch! As the people of Korea die | Koreliler kendi kanlarının ve işkembelerinin doldurduğu bir havuzda… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I know you've had a miserable life that's understandable. | Acılarla dolu bir hayatın olmuş, bunu anlayabiliyorum. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| But it doesn't give you the right to kill innocent people. | Ama bu, sana masum insanları öldürme hakkı vermez. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| It's clear, no one's on our trail. | Peşimizden gelen yok, kontrol ettik. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Let them in. | İçeri al onları. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Yes. They just arrived. | Evet. Az önce vardılar. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| What happened when you got... | Ne oldu da... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| separated from your brother? | …kardeşinden ayrı düştün? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I was at Changchun Station | Changchun İstasyonu’ndaydım. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| some Chinese kids attacked me. | Çinli çocukların saldırısına uğradım. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| They started kicking me. | Beni tekmelemeye başladılar. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| So my brother... | Kardeşim de... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| my little brother threw himself on them. | Küçük kardeşim, üzerlerine atıldı. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| All five of them were at least a head taller than him | Beşi de kardeşimden en az bir kafa daha uzundular. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Myung... Myungsin they dragged my brother away and... | Myung... Myungsin. Kardeşimi alıp götürdüler ve... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I told you to wait and not go anywhere! | Sana orada durmanı, hiçbir yere gitmemeni söylemiştim! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I thought you were dead... | Senin öldüğünü sanmıştım... | Tae-poong-2 | 2005 | |
| This is already in the Russian's hands. | Olayın kontrolü çoktan Rusların eline geçmiş. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| The mission has lost its purpose. | Görevimiz amacını kaybetti. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Our order is to complete this mission | Gelen emirler Amerikan İstihbaratı’nın haberi olmadan… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| before American intelligence gets wind of it. | …görevi tamamlamamız yönünde. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| What about the promise that we made to her? | Kadına verdiğimiz sözler ne olacak peki? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I never approved that promise. | Ben verdiğin sözleri hiç onaylamamıştım zaten. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Now it's up to the Americans, Japanese and Russians. | İş artık Amerikalılara, Japonlara ve Ruslara kaldı. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| If things go wrong, | Eğer bir terslik olursa,… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| our government may be put in an awkward situation. | …hükümetimiz zor durumda kalabilir. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You keep this. | Bunları sen al. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| You just watch, I'll do the talking. | Sen sadece izle, konuşma işini bana bırak. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Comrade, how much do you want for our lives? | Yoldaş, hayatlarımızı bağışlamak için ne kadar istersin? | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Take her outside. | Onu dışarı çıkar. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Toto, go inside. | Toto, içeri gir. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Sin, I'm here. | Sin, buradayım! | Tae-poong-2 | 2005 | |
| There's a sniper on the opposite building. | Karşıdaki binada keskin nişancı var. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Stay here. Yeah | Burada kal. Tamam. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Should I go to the hospital? Go to the pier first. | Hastaneye mi gideyim? Önce iskeleye gidelim. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Call Somchai and tell him to bring a doctor. | Somchai’yi ara ve bir doktor getirmesini söyle. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| It was when I was stationed on the SSU for about two months. | Arama Tarama Ekibi'ne atanalı iki ay olmuştu. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| A ferry boat capsized, and | Bir feribot alabora oldu ve… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| most of the passengers got stuck in the cabins and drowned. | …yolcuların çoğu kamaralarından çıkamayıp boğuldular. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| The water was dark, we dove in with flashlights, | Su karanlıktı, el fenerleriyle dalmak zorundaydık. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| and recovered the dead bodies one by one, | Cesetleri tek tek çıkardık. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I saw a small girl who was dead, | Küçük erkek kardeşine sımsıkı sarılmış… | Tae-poong-2 | 2005 | |
| with her younger brother clenched in her arms. | …bir kız çocuğu gördüm o zaman. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| They wouldn't fit through the narrow window. | O şekilde pencereden çıkarmak mümkün değildi. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| I had to use all of my strength to separate them. | Onları ayırmak için var gücümle çabalamam gerekti. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| North Korean defection through China was possible as of 1984. | Kuzey Kore’yi Çin üzerinden terk etmek 1984 yılında serbest bırakıldı. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| One year after Sin's family's defection was rejected. | Sin ailesinin terk etme çabalarının sonuçsuz kalmasından bir sene sonra yani. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| There must be a sacrifice for a greater cause. | Yüce emeller uğruna bazı kurban verilmelidir. | Tae-poong-2 | 2005 | |
| Smile, kids from the South might see this. | Gülümse, Güneyli çocuklar görebilir bunu. | Tae-poong-2 | 2005 |