Search
English Turkish Sentence Translations Page 151130
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Why did anything good never happen to me? | Neden benim başıma hiç iyi bir şey gelmiyor? Neden başıma hiç hayırlı bir şey gelmiyor? | Somers Town-1 | 2008 | |
| Oh, stop crying and don't be big baby. | Ağlamayı bırak ve bebeklik etme. Sızlanmayı kes ve çocuklaşma. | Somers Town-1 | 2008 | |
| I'm not crying and I'm not a big baby, am I? It's called love, son. | Ağlamıyorum ve bebek de değilim tamam? Buna aşk diyorlar oğlum. Sızlanmıyorum. Çocuklaşmıyorum da, tamam mı? Buna aşk derler, oğlum. | Somers Town-1 | 2008 | |
| You don't love her more than me. | Onu benden daha fazla sevmiyorsun. Onu benden çok sevmiyorsun. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Well, obviously I do! | Belli ki seviyorum! Eh, görünen o ki seviyorum! | Somers Town-1 | 2008 | |
| You've got long hair and a stupid accent. | Saçların uzun ve aptal bir aksanın var. Saç modelin berbat. Aksanın da aptalca. | Somers Town-1 | 2008 | |
| You've got stupid clothes. | Senin de aptal giysilerin. Senin de kıyafetlerin aptal. | Somers Town-1 | 2008 | |
| So? So. | Öyle mi? Öyle. Yani? Yani? | Somers Town-1 | 2008 | |
| I can just go nick some from a shop. | Ben gidip bir mağazadan giysi çalabilirim. Ben gider mağazadan giyecek bir şeyler alırım... | Somers Town-1 | 2008 | |
| You can't change the way you speak. | Ama sen konuşma şeklini değiştiremezsin. ...ama sen aksanını değiştiremezsin. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Anyway, let's not fall out over a girl. | Herneyse, bir kız için birbirimize düşmeyelim. Neyse. Bir daha aynı kıza âşık olmayalım. | Somers Town-1 | 2008 | |
| How much money have we got? | Ne kadar paramız kaldı? Ne kadarımız kaldı? | Somers Town-1 | 2008 | |
| I don't know. Ten pounds. | Bilmiyorum. On pound. Bilmem. On dolar. | Somers Town-1 | 2008 | |
| That's all. | Hepsi bu. Hepsi o kadar. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Just a tenner? | Sadece bir onluk mu? | Somers Town-1 | 2008 | |
| Right, then, let's forget about Maria. | Tamam hadi Maria'yı unutalım. Öyleyse Maria'yı unutalım. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Get wasted. | Kafayı bulalım. Dik bakalım. | Somers Town-1 | 2008 | |
| ( Loud dance music) No! | Hayır! | Somers Town-1 | 2008 | |
| (Laughs) You look like a German! | Almana benzedin! Almanlar'a benzedin! | Somers Town-1 | 2008 | |
| It's mine! | Benim! Benim o! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Yeah! Ah ha! (Laughs) | Evet! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Let's turn this up a bit. | Şunun biraz sesini açalım. Sesini biraz daha açayım. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Three, two, one, go! | Üç iki bir başla! 3, 2, 1... Başla! | Somers Town-1 | 2008 | |
| He's turned the music off. | Müziği kapattı. Müziği kapadı. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Tomo! Is this your dad? | Tomo! Bu senin baban mı? Tomo! Baban bu mu? | Somers Town-1 | 2008 | |
| All right, mate? | İyi misin dostum? Tamam, dostum. | Somers Town-1 | 2008 | |
| (Tomo) What? | Ne? | Somers Town-1 | 2008 | |
| What? Any chance of a trans... | Ne? Çevirmeniz mümkün mü... Ne? Hiç trans... | Somers Town-1 | 2008 | |
| I don't know who are you. I'm Tomo. | Kim olduğunu bilmiyorum. Ben Tomo'yum. Seni tanımıyorum. Adım Tomo. | Somers Town-1 | 2008 | |
| But, but... | Ama.. Ama... Ama... | Somers Town-1 | 2008 | |
| I want, put on your clothes and leave. | Üstünü giyinip gitmeni istiyorum. ...üstünü giyinip defolmanı istiyorum. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Yeah, mate. At once. | Evet dostum. Hemen. Peki, dostum. İkiletme. | Somers Town-1 | 2008 | |
| I'll put them on, I'll take myself out. | Tamam giyineceğim. Kendim çıkarım. Giyinip, kendi başıma giderim! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Hey, out! | Çık dışarı! Defol! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Please, please! Out! | Lütfen, lütfen! Dışarı! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Hello? (Door opens) | Merhaba? | Somers Town-1 | 2008 | |
| (Graham) Hello. | Merhaba. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Where am I? Barbados. | Neredeyim ben? Barbados Adasında. Neredeyim ben? Barbados'ta. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Cup of tea there. | Bir bardak çay al. Çay var orada. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Do you remember what 'appened last night? | Dün gece neler olduğunu hatırlıyor musun? Dün gece olanları hatırlıyor musun? | Somers Town-1 | 2008 | |
| It's nice, this. Great cooking. | Bu güzel olmuş. İyi aşçısın. Güzelmiş. İyi pişirmişsin. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Banging headache. | Korkunç başım ağrıyor. Başım çatlıyor. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Look, why don't you just go home, son? | Baksana neden evine dönmüyorsun evlat? Neden evine gitmiyorsun, evlat? | Somers Town-1 | 2008 | |
| You're gonna get yourself into all sorts of trouble if you stay down here. | Eğer burada kalırsan başını her türlü belaya sokacaksın. Burada kalmaya devam edersen başını daha da fazla belaya sokacaksın. | Somers Town-1 | 2008 | |
| You know that, don't you? Well, I can't go home and I like it here. | Bunu biliyorsun değil mi? Şey, eve dönemem ve burayı seviyorum. Farkındasın, değil mi? Eve gidemem. Burayı sevdim. | Somers Town-1 | 2008 | |
| What d'you mean, you can't go 'ome? If it's money, | Eve dönemem de ne demek? Eğer sorun paraysa.. "Eve gidemem." de ne demek? Sorun paraysa... | Somers Town-1 | 2008 | |
| I'll lend you the money to get 'ome. | sana eve dönecek kadar para verebilirim. ...yol parasını borç olarak veririm. | Somers Town-1 | 2008 | |
| It's not money. I've just got nothing to go home to. | Sorun para değil. Gidecek ev niyetine bir şeyim yok. Sorun para değil. Gidecek bir evim yok. | Somers Town-1 | 2008 | |
| What, no 'ome? No. | Nasıl. Evin yok mu? Hayır. Nasıl? Evin yok mu? Yok. | Somers Town-1 | 2008 | |
| No relatives or nothing? No. | Akraban filan? Hayır. Akraban falan da mı yok? Yok. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Well, look, you can stay 'ere for a bit, right, | Şey, biraz burada kalabilirsin tamam? Bak. Bir süreliğine burada kalabilirsin... | Somers Town-1 | 2008 | |
| but you're gonna 'ave to 'elp me out. | Ama bana yardım etmek zorundasın. ...ama karşılığında bana yardım edersin. | Somers Town-1 | 2008 | |
| I mean, when I say "Jump", you're gonna say "How high?" | Yani ben zıpla dediğimde, sen "ne kadar yükseğe" diyeceksin. Yani "Zıpla." dediğimde "Ne kadar yükseğe?" diyeceksin. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Help me out, do whatever I say, whatever I tell you to do. | Bana yardım et. Sana ne yapmanı söylersem onu yap. Yardımcı olup, sana her söylediğimi yaparsın. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Yeah? Yeah. Not in like a sexual way or summat. | Tamam mı? Evet. Cinsel olarak falan değil, değil mi? Olur mu? Olur. Cinsel yönde falan değil ama. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Sex? No! Sexual way? What you talking about? | Cinsel? Hayır! Cinsel olarak mı? Neden bahsediyorsun sen? Cinsel mi? Hayır! Cinsel yönde mi? Ne diyorsun sen yahu? | Somers Town-1 | 2008 | |
| No, not a sexual way! | Hayır. Cinsel olarak değil! Hayır! Cinsel yönde değil! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Mm hm. Mm hm. | Hı hı. Hı hı. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Lovely day, innit? Yeah. | Güzel bir gün değil mi? Evet. Ne güzel bir gün, değil mi? Evet. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Mm. The sun's shining. | Güneş parlıyor. Güneş de ışıl ışıl. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Look at that station, it's amazing. | Şu istasyona bak. Büyüleyici! İstasyona baksana. Ne kadar da güzel. | Somers Town-1 | 2008 | |
| (Marek) It's very huge. | Çok büyük. Kocaman. | Somers Town-1 | 2008 | |
| (Tomo) Massive. | Kocaman. Heybetli. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Maybe, | Belki.. Belki... | Somers Town-1 | 2008 | |
| like one weekend, we could save up some money. | Bir hafta sonu biraz para biriktiririz. ...bir hafta sonu biraz para biriktiririz. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Go... Obviously because we're not even two minutes away from the station, | İstasyondan iki dakika bile uzakta olmadığımız için.. Gideriz. İstasyona iki dakikalık mesafede olduğumuzdan değil tabii. | Somers Town-1 | 2008 | |
| just get on the train and just go, for a weekend. | Trene atlar ve gideriz. Sadece hafta sonu için. Bir hafta sonu sadece trene atlar ve gideriz. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Can you imagine that, just us two? | Hayal edebiliyor musun, sadece ikimiz? Düşünebiliyor musun? Sadece ikimiz. | Somers Town-1 | 2008 | |
| If you want, I can ask my dad to get us cheaper tickets. | Eğer istersen babamdan ucuz biletleri almasını isteyebilirim. İstersen babamdan ucuz bilet bulmasını isteyebilirim. | Somers Town-1 | 2008 | |
| He works there. | Orada çalışıyor. İstasyonda çalışıyor. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Cool, definitely. It'd be fun, wouldn't it? | Harika. Kesinlikle. Eğlenceli olurdu değil mi? Kesinlikle harika. Eğlenceli olurdu, değil mi? | Somers Town-1 | 2008 | |
| It'd just be like a bit of a road trip between me and you. | Seninle benim aradamda bir yol macerası olurdu. Sadece ikimizin çıkacağı bir seyahat olurdu. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Like, just best mates going to Paris. | En iyi dostlar Paris'e gidiyormuş gibi. En iyi dostlar Paris'e gidiyor gibi. | Somers Town-1 | 2008 | |
| See the Eiffel Tower, | Eiffel Kulesini görmek, Eiffel Kulesi'ni görür,... | Somers Town-1 | 2008 | |
| eat croissants, drink red wine, cheese, bread. | kruasan yemek, kırmızı şarap içmek, peynir, ekmek. ...kırmızı şarap içer, kruvasan, peynir ve ekmek yerdik. | Somers Town-1 | 2008 | |
| It'd be good. | Güzel olurdu. Hoş olurdu. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Just see Maria and just have a laugh with her, | Maria'yı görür, onunla öğle yemeği yeriz. Maria'yı görür ve geçen gün yaptığımız gibi... | Somers Town-1 | 2008 | |
| Iike we did the other day. | Geçen gün yaptığımız gibi. ...beraber hoşça vakit geçirirdik. | Somers Town-1 | 2008 | |
| I mean, it wouldn't be hard to find her. I mean, she's a beautiful girl. | Yani onu bulmak zor olmazdı. Çok güzel bir kız. Onu bulmak zor olmasa gerek. Sonuçta güzel bir kız. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Yeah, she is. | Evet öyle. Öyle. | Somers Town-1 | 2008 | |
| And she must be popular in Paris. | Paris'te popüler olmalı. Paris'te popülerdir. | Somers Town-1 | 2008 | |
| So... I just hope she ain't got a boyfriend. | Sadece erkek arkadaşının olmamasını umuyorum. Umarım erkek arkadaşı yoktur. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Anyway... | Herneyse. Neyse. | Somers Town-1 | 2008 | |
| I'm gonna get back to the head polishing. | Ben cilalama işine geri döneceğim. Ben gideyim de cilalamaya devam edeyim. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Polish. (Laughs) | Polonyalı. Polish. (1. Polonyalı. 2. Cilalamak.) | Somers Town-1 | 2008 | |
| Good old Brasso. | Eski güzel Brasso. Canım, Brasso! | Somers Town-1 | 2008 | |
| Yeah. | Evet. Öyle işte. | Somers Town-1 | 2008 | |
| What you gonna do? I am staying here. | Sen ne yapacaksın? Ben burada kalacağım. Sen ne yapacaksın? Ben buradayım. | Somers Town-1 | 2008 | |
| You'll stay here? Yeah. | Kalacak mısın? Evet. Burada mı duracaksın? Evet. | Somers Town-1 | 2008 | |
| All right, then, mate, well, I'll maybe come down in a bit | Tamam dostum ben birazdan gelirim. Peki, dostum. Ara sıra uğrarım da... | Somers Town-1 | 2008 | |
| we'll go over to the park or just... OK. | Parka gideriz ya da.. ...parka falan gideriz. Olur. | Somers Town-1 | 2008 | |
| ...just go out for a bit, yeah? All right, I'll see you in a bit, mate. | Biraz dışarda takılırız tamam? Birazdan görüşürüz ortak. Takılırız falan işte. Görüşürüz, dostum. | Somers Town-1 | 2008 | |
| Sorry, but listen, you take care of yourself. | Afedersin. Şey, kendine iyi bak tamam? Kusura bakma. Dinle, kendine dikkat et. | Somers Town-2 | 2008 | |
| All right, nice to see you. See you again soon. | Tamam. Tanıştığımıza sevindim. Tamam. Görüşürüz. Yakında görüşürüz. | Somers Town-2 | 2008 | |
| Shit! | Tanrım! Siklemek mi? | Somers Town-2 | 2008 | |
| Plea... | Lütfen. Lüt... | Somers Town-2 | 2008 | |
| Cheers. For you, the drink? | Sağolun. Sen mi içeceksin? Eyvallah. İçki sana mı? | Somers Town-2 | 2008 | |
| Endowed. | Gelişkin. Bahşedilenler. | Somers Town-2 | 2008 | |
| I'm going to me mate's. | Arkadaşlarımın yanına gidiyorum. Arkadaşıma. | Somers Town-2 | 2008 | |
| Loser! | Salak! Ezik! | Somers Town-2 | 2008 |