Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 22067
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| So is he just trying to test me? | Sizi sınava mı tabi tutuyordur? | Giant-1 | 2010 | |
| Whatever he's plotting... Deploy a few of your best men here in two days. | Neyi amaçladığını boşver. İki gün sonra en iyi adamlarını buraya yerleştir. | Giant-1 | 2010 | |
| Be careful not to be spotted. | Fark edilmemeye dikkat etsinler. | Giant-1 | 2010 | |
| Seonbaenim. | Sunbae... | Giant-1 | 2010 | |
| I was curious about something. | ...merak ettiğim bir konu var. | Giant-1 | 2010 | |
| What will you use that account for, once you get your hands on it? | Ele geçirdiğiniz zaman, o defteri nasıl kullanacaksınız? | Giant-1 | 2010 | |
| Whether I'll just use it to hit Jo Pilyeon, | Jo Pilyeon'a saldırmak için mi kullanırım... | Giant-1 | 2010 | |
| or to become the hero our people are clamoring for, | ...yoksa ülkemizin hayalini kurduğu kahraman olmak için mi... | Giant-1 | 2010 | |
| we'll have to wait and see. | ...bekleyip göreceğiz. | Giant-1 | 2010 | |
| I'm so sorry... I was just... | Çok üzgünüm... Ben... | Giant-1 | 2010 | |
| Are you going already? | Öylece gidecek misin? | Giant-1 | 2010 | |
| Ahh... This... | Bunları... | Giant-1 | 2010 | |
| How much is this book? | Ne kadar bu kitap? | Giant-1 | 2010 | |
| Quick. | Çabuk ol, çabuk. | Giant-1 | 2010 | |
| Park Hoyong. | Park Ho Yong. | Giant-1 | 2010 | |
| He's a chief at the Department of Planning and Coordination. | Planlama ve Koordinasyon Bölümü şefi. | Giant-1 | 2010 | |
| He's the man who took Chief Lee to the Seobinggo Bunker. | Şef Lee'yi Seobinggo deposuna götüren adam o. | Giant-1 | 2010 | |
| So we can't trust Min Honggi, either. | Artık Min Hong Gi'ye de güvenemeyiz. | Giant-1 | 2010 | |
| Now that we know his true colors, | Gerçek yüzünü öğrendiğimize göre... | Giant-1 | 2010 | |
| we'll have to choose whether to just abandon him, | ...yanından çekilip çekilmeyeceğimize veya onu kullanıp kullanmayacağımıza... | Giant-1 | 2010 | |
| or use him instead. | ...karar vermeliyiz. | Giant-1 | 2010 | |
| Cha Soojeong has missed her shoot once again. | Cha Soo Jeong yine çekimlere katılmadı. | Giant-1 | 2010 | |
| I guess that her cold might be to blame. | Sebebi soğuk algınlığıdır. | Giant-1 | 2010 | |
| They're opening a shoe store in Gangnam, | Gangnam'da ayakkabı mağazasının açılışı var... | Giant-1 | 2010 | |
| and she is there right now. | Kendisi şu an orada. | Giant-1 | 2010 | |
| A shoe store? | Ayakkabı mağazası mı? | Giant-1 | 2010 | |
| She might be trying to associate her image with this store, | Sanırım mağaza ile imajını benzeştirmeye... | Giant-1 | 2010 | |
| and use it to raise enough funds to pay back the rest of the money. | ...ve borcunun geri kalanını ödeyebilmek için para kazanmaya çalışıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Why didn't you tell me? | Bana niye haber vermedin? | Giant-1 | 2010 | |
| I... I apologize. | Özür dilerim. | Giant-1 | 2010 | |
| It all happened while you were busy, so... 1 | İşleriniz yoğunken önerdiklerinden... | Giant-1 | 2010 | |
| I'm only letting this slide because it won't hurt Soojeong's image. | Soo Jeong'un imajını zedelemeyeceği için bu seferlik göz yumuyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| From now on, always report to me first. | Bundan sonra önce bana haber vereceksin. 1 | Giant-1 | 2010 | |
| A... All right. | Anladım. | Giant-1 | 2010 | |
| Crystal's shoes convey a feeling of happy love. | Crystal'in ayakkabıları mutlu bir sevgi hissi taşıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Right now designer shoes are being imported from Italy, | Şu an tasarımcının ayakkabıları İtalya'dan ithal edilse de... | Giant-1 | 2010 | |
| but within the next ten years, | ...önümüzdeki 10 yıl içerisinde... | Giant-1 | 2010 | |
| Crystal's shoes will have secured nine figure export contracts to Italy. | ...Crystal Ayakkabıları İtalya'yla 9'dan fazla ihracat anlaşması imzalayacak. | Giant-1 | 2010 | |
| You sure don't lack confidence. | Kendinize güveniniz hiç eksilmiyor. | Giant-1 | 2010 | |
| You'd know just by trying them on, | Deneyince hemen anlayabilirsiniz. | Giant-1 | 2010 | |
| but our shoes are truly comfortable and pretty. | Ayakkabılarımız gerçekten rahat ve hoştur. | Giant-1 | 2010 | |
| Cha Soojeong. | Cha Soo Jeong. | Giant-1 | 2010 | |
| We don't really know anything about you, | Hakkınızda pek bilgi sahibi değiliz. | Giant-1 | 2010 | |
| are you by any chance experiencing the same "happy love" these shoes convey? | Acaba bu ayakkabıların taşıdığı "mutlu bir sevgi"den yaşamakta mısın? | Giant-1 | 2010 | |
| I'm sorry, | Kusura bakmayın. | Giant-1 | 2010 | |
| but let's only talk about the shoes for today. | Bugün yalnızca ayakkabılardan bahsedelim. | Giant-1 | 2010 | |
| Crystal Shoes Launching Event | Crystal Ayakkabıları Açılış Töreni | Giant-1 | 2010 | |
| Chairman. Aren't you going in? | Müdür Bey, içeri girmeyecek misiniz? | Giant-1 | 2010 | |
| Miju is smiling... | Mi Ju gülümsüyor... | Giant-1 | 2010 | |
| It's the first time I see her smile since we broke up. | Ayrıldığımızdan beri ilk defa gülümsediğini görüyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| I tried so hard to make her smile... | Gülsün diye çok çabalamıştım... | Giant-1 | 2010 | |
| If I go inside right now, | Şimdi içeri girersem... | Giant-1 | 2010 | |
| Miju won't smile anymore. | ...Mi Ju gülümsemeyi bırakır. | Giant-1 | 2010 | |
| Miss Lee called a few times, saying she'd pay the rest of the money. | Mi Ju Hanım bir kaç kez arayıp paranın geri kalanını ödeyeceğini söyledi. | Giant-1 | 2010 | |
| You've had enough to drink. | ...yeterince içtiniz. | Giant-1 | 2010 | |
| Why don't you... Let her do that. | Neden... Bırak ödesin. | Giant-1 | 2010 | |
| But the company is incurring substantial losses because of her. | Fakat onun yüzünden şirket yüksek derecede zarara uğruyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Asking for damages... Don't do it. | Tazminat parasını... Sakın. | Giant-1 | 2010 | |
| I made a mistake approaching things this way. | Böyle yaklaşmakla hata ettim. | Giant-1 | 2010 | |
| This would have never changed her mind anyway... | Zaten böylelikle fikrini değiştiremezdim... | Giant-1 | 2010 | |
| Return all the money she already paid back. | Ödediği bütün paraları geri ver. | Giant-1 | 2010 | |
| Even the money she already paid? | Çoktan ödediklerini bile mi? | Giant-1 | 2010 | |
| What did you find about how Miju spent the last four years? | Mi Ju'nun son dört yılını nasıl geçirdiğini öğrendin mi? | Giant-1 | 2010 | |
| They're still investigating. | Hala araştırıyorlar. | Giant-1 | 2010 | |
| I think I might have a report ready for you very soon. | Sanırım çok yakında tüm bilgileri edineceğiz. | Giant-1 | 2010 | |
| Tell them to hurry up. | Ellerini çabuk tutsunlar. | Giant-1 | 2010 | |
| If I can find out how she lived all these years, | Yıllar boyunca nasıl yaşadığını öğrenebilirsem... | Giant-1 | 2010 | |
| it might help me to convince her. | ...onu ikna etmem kolaylaşabilir. | Giant-1 | 2010 | |
| May I ask you just one thing? | Size tek bir soru sorabilir miyim? | Giant-1 | 2010 | |
| Why does it have to be Lee Miju? | Neden Lee Mi Ju'ya bağlandınız? | Giant-1 | 2010 | |
| Someone like you could easily find another woman... | Sizin gibi erkeklerin başka kadınlar bulması gayet kolayken... | Giant-1 | 2010 | |
| Other than Miju, | Mi Ju dışında... | Giant-1 | 2010 | |
| I have no eyes for anyone else. | ...gözüm kimseyi görmüyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Right when I was wondering why I even existed, | Tam bu dünyada neden yaşadığımı düşünüyorken... | Giant-1 | 2010 | |
| that's when I met her. | ...onunla tanıştım. | Giant-1 | 2010 | |
| She made me fall in love with her, | Ona aşık olmamı sağladı... | Giant-1 | 2010 | |
| and gave me a reason to keep living. | ...ve yaşamam için bana bir sebep verdi. | Giant-1 | 2010 | |
| Let's stop this. | Konuşmayalım artık. | Giant-1 | 2010 | |
| I was told you called. | Aradığını duydum. | Giant-1 | 2010 | |
| Saying you'd pay back the rest of the money. | Paranın kalanını ödeyecekmişsin. | Giant-1 | 2010 | |
| Please go back. | Git lütfen. | Giant-1 | 2010 | |
| There's no need to pay back that money. | Parayı ödemene gerek yok. | Giant-1 | 2010 | |
| What do you mean by that? | Nasıl yani? | Giant-1 | 2010 | |
| Are you really planning to ask for damages? | Cidden tazminat davası mı açacaksın? | Giant-1 | 2010 | |
| Try to do this again... | Tekrar denemeye kalkışırsan... | Giant-1 | 2010 | |
| And you'll do what? | Ne yaparsın? | Giant-1 | 2010 | |
| Will you report me to the police? | Polise mi şikayet edersin? | Giant-1 | 2010 | |
| Might just do it. | Yapmam sanma. | Giant-1 | 2010 | |
| Do you really mean that? | Ciddi misin? | Giant-1 | 2010 | |
| Don't you even think about your future? | Geleceğini hiç mi düşünmüyorsun? | Giant-1 | 2010 | |
| Still better than being harassed by someone you dislike. | Hoşlanmadığın biri tarafından taciz edilmekten iyidir. | Giant-1 | 2010 | |
| Have you grown such dislike for me? | Benden hiç mi hoşlanmıyorsun artık? | Giant-1 | 2010 | |
| And why... | Neden... | Giant-1 | 2010 | |
| You said it wasn't because of my father, so why? | Babam yüzünden değil demiştin. Neden o zaman? | Giant-1 | 2010 | |
| There's no particular reason why people just stop liking someone. | İnsanlar birbirini sevmeyi bırakmak için belirli bir sebebe ihtiyaç duymaz. | Giant-1 | 2010 | |
| I don't want to see you again. | Bir daha yüzünü görmek istemiyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| We'll have to stop investigating Lee Seongmo. | Lee Seong Mo'nun sorgulamasını bitirmek zorundayız. | Giant-1 | 2010 | |
| What is that supposed to mean? | Nasıl yani? Pislik! | Giant-1 | 2010 | |
| And you'd stop with nothing on our hands? | Elimiz boşken mi bitireceksin? | Giant-1 | 2010 | |
| You know how many people give me stares for tormenting an innocent colleague? | Masum meslektaşlarına acı çektiriyorum diye... | Giant-1 | 2010 |