Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 21136
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Will you wait for me by the exit darling? | Beni çıkışta bekler misin tatlım? | Gambit-1 | 1966 | |
| Yes Harry. | Peki Harry. | Gambit-1 | 1966 | |
| It is forbidden to take tips, effendi. | Bahşiş almak yasak efendim. | Gambit-1 | 1966 | |
| It's not a tip dear boy, it's a bribe. | Bahşiş değil bu rüşvet. | Gambit-1 | 1966 | |
| That's quite another matter. | Öyleyse yasak değil. | Gambit-1 | 1966 | |
| I shall move you through very quickly and have your bags taken directly to the taxi. | Sizi ve bagajlarınız hızlıca bir taksiye götürebilirim Sör. | Gambit-1 | 1966 | |
| No need for a taxi dear boy. There'll be a Rolls Royce waiting for me outside. | Taksiye gerek yok. Beni dışarıda Rolls Royce bekliyor. | Gambit-1 | 1966 | |
| Do aeroplanes bother you? | Uçaklar seni rahatsız eder mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| When you go from air travel to ground travel it can affect your equilibrium. | Hava yolculuğundan yer yolculuğuna geçmek dengeyi etkileyebiliyor. | Gambit-1 | 1966 | |
| My equilibrium is fine thank you. | Benim dengem yerinde, teşekkür ederim. | Gambit-1 | 1966 | |
| You're not still mad because I wore this dress instead of the red one, are you? | Yoksa bunun yerine kırmızıyı giymedim diye mi kızgınsın? | Gambit-1 | 1966 | |
| It is better for travelling... | Bu seyahat için daha uygun... | Gambit-1 | 1966 | |
| Yes, you explained all that at Hong Kong airport. | Evet, bunların hepsini Hong Kong havaalanında açıklamıştın. | Gambit-1 | 1966 | |
| So I did. | O yüzden bunu giydim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Well I met this Norwegian ship's captain once... I think he was from Oslo | Daha önce bu Norveçli kaptanla tanışmıştım. Sanırım kendisi Oslo'dan... | Gambit-1 | 1966 | |
| and he had a theory about motion sickness, something to do with | ...ve hareket hastalığı hakkında bir teorisi var. | Gambit-1 | 1966 | |
| the relationship between your vision and the weight of your shoes. | Görüşünle, ayakkabılarının ağırlığı arasındaki ilişkisi hakkında. | Gambit-1 | 1966 | |
| He said he made a study of things like that. | Bu gibi şeyler hakkında eğitim aldığını söyledi. | Gambit-1 | 1966 | |
| Isn't it interesting how some people get attracted to things? | Bazı insanların bu gibi şeylerden etkilenmesi sence de ilginç değil mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| You know, I've come to realise in the past two weeks | İki hafta önce farkına vardım ki... | Gambit-1 | 1966 | |
| that you're a very difficult man to know. | ...sen tanınması çok zor bir adamsın. | Gambit-1 | 1966 | |
| I wish we'd come by boat. | Keşke gemiyle gelseydik. | Gambit-1 | 1966 | |
| I say, would you tell Mr Ram that Sir Harold and Lady Dean would like... | Baksana, Bay Ram'e söyler misin, Sör Harold ve Leydi Dean... | Gambit-1 | 1966 | |
| Step to the Reception desk sir. They'll take care of you there. | Resepsiyona sorun bayım. Sizinle ilgilenirler. | Gambit-1 | 1966 | |
| Well if I were you I'd send it direct to his company. | Yerinden olsam bunu doğruca onun şirketine yollardım. | Gambit-1 | 1966 | |
| I say. | Baksana! | Gambit-1 | 1966 | |
| Yes, sir. | Buyurun bayım. | Gambit-1 | 1966 | |
| My name is Sir Harold Dean. | Benim adım Sör Harold Dean. | Gambit-1 | 1966 | |
| Why wasn't my limousine at the airport? | Limuzinim neden havaalanında değildi? | Gambit-1 | 1966 | |
| Sorry, it is no longer the policy of this hotel to send a limousine to the airport. | Üzgünüm bayım, artık otelimizden havaalanına limuzin gönderme hizmeti vermiyoruz. | Gambit-1 | 1966 | |
| All right. Get me your manager Mr Ram. | Tamam, tamam. Bana müdürünüz Bay Ram'i çağırın. | Gambit-1 | 1966 | |
| Mr Ram is not with us any more sir. | Bay Ram artık bizimle çalışmıyor bayım. | Gambit-1 | 1966 | |
| I suppose you do have a suite reserved for me. | Benim için bir süit ayırdığınızı varsayıyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| Yes of course. Oh really. | Evet, tabii ki. Sahi mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| If you'll be good enough to register please. | Kayıt işlemi için formu doldurmanız yeterli. | Gambit-1 | 1966 | |
| My key to room 325 please. | 325 numaralı odamın anahtarı lütfen. | Gambit-1 | 1966 | |
| I shall be needing your passports Sir Gerald. | Pasaportunuza ihtiyacım olacak Sör Gerald. | Gambit-1 | 1966 | |
| It's Harold, with an 'h'. Oh yes of course. | Harold olacak, 'H' harfiyle. Evet, tabii ki. | Gambit-1 | 1966 | |
| 816 and 7. | 816 ve 7. | Gambit-1 | 1966 | |
| This way sir. | Bu taraftan bayım. | Gambit-1 | 1966 | |
| Is something else missing Harry? | Bir şeyler mi eksik Harry? | Gambit-1 | 1966 | |
| Thank you. Shukran. | Teşekkürler. Rica ederim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Thank you. Shukran ya seede. | Teşekkürler. Rica ederim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Harry, it's like a palace! | Harry, burası saray gibi! | Gambit-1 | 1966 | |
| I never thought I'd be standing in a place like this. | Böyle bir yerde olacağımı hayal dahi edemezdim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Don't you think it's a palace too? | Sence de saray gibi değil mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| You know what it reminds me of? Mrs Peonski. | Bana neyi hatırlatıyor biliyor musun? Bayan Peonski. | Gambit-1 | 1966 | |
| Did I ever tell you about Mrs Peonski? | Sana daha önce Bayan Peonski'yi anlattım mı? | Gambit-1 | 1966 | |
| I should think so. You told me about all the other chaps. | Anlatmışındır. Hayatındaki tüm arkadaşlarını anlattın sanırım. | Gambit-1 | 1966 | |
| She's not a chap. She's an old woman. She came from Poland on a cattle boat | Arkadaşım değil. Yaşlı bir kadın. Sığır gemisiyle Polonya'dan geldi... | Gambit-1 | 1966 | |
| and rode all the way from Burma to Thailand on an ox. | ...ve Burma'dan Tayland'a öküz arabasıyla gitti. | Gambit-1 | 1966 | |
| Ah here it is. | İşte burada. | Gambit-1 | 1966 | |
| And all she had with her was a small paper sack. | Ve elindeki tek şeyi küçük bir kese kağıdıydı. | Gambit-1 | 1966 | |
| Full of soap I hope. | Umarım sabun doludur. | Gambit-1 | 1966 | |
| Will you play a little quieter Nicole? | Biraz sessiz çalar mısın Nicole? | Gambit-1 | 1966 | |
| Whenever I think of Mrs Peonski I appreciate luxury more. | Ne zaman Bayan Peonski'yi düşünsem lüks yaşamın değerini daha çok anlıyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm going into the bedroom now. Promise? | Yatak odasına gidiyorum. Söz mü? | Gambit-1 | 1966 | |
| Yes, 4279 please. | Evet, 4279 lütfen. | Gambit-1 | 1966 | |
| Hello Emile? | Alo Emile? | Gambit-1 | 1966 | |
| That call is for me. | Beni arıyorlar. | Gambit-1 | 1966 | |
| Operator, would you get me 4279 again please? I think there's been a mistake. | Operatör, 4279'u tekrar bağlar mısınız, lütfen? Sanırım bir hata oldu. | Gambit-1 | 1966 | |
| It can't possibly be busy. | Meşgul olması mümkün değil. | Gambit-1 | 1966 | |
| Would you please keep trying? | Lütfen denemeye devam eder misiniz? | Gambit-1 | 1966 | |
| There's only one bed in here, Harry. Where are you going to sleep? | Burada sadece bir yatak var Harry. Sen nerede uyuyacaksın? | Gambit-1 | 1966 | |
| Sleep? Nobody's going to sleep anywhere. | Uyumak mı? Kimse bir yerde uyumayacak. | Gambit-1 | 1966 | |
| If things'll start going properly we'll be outta here by midnight. | İşler yolunda giderse gece yarısı buradan çıkmış oluruz. | Gambit-1 | 1966 | |
| Midnight? D'you mean we came all this way just to leave at midnight? | Gece yarısı mı? Bu kadar yolu gece yarısı buradan ayrılmak için mi geldik? | Gambit-1 | 1966 | |
| Oh I think I'm entitled to know a little more of what's going on, don't you? | Sanırım neler olduğu hakkında daha fazla bilgim olması yetkisine sahibim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Funny you should say that. | Böyle söylemen komik. | Gambit-1 | 1966 | |
| I do think that you are entitled to know a little bit more of what's going on. | Bence de neler olduğu hakkında daha fazla bilgi sahibi olma yetkin var. | Gambit-1 | 1966 | |
| Now, here is part 2 of your instructions. | İşte talimatlarının ikinci parçası. | Gambit-1 | 1966 | |
| This magazine's ten years old. | Bu dergi on yıllık. | Gambit-1 | 1966 | |
| Turn to page 41. | 41. sayfayı aç. | Gambit-1 | 1966 | |
| Oh! Look at the funny hats they wore then Harry and the hemlines... | Şu komik şapkalara ve etek boylarına baksana Harry... | Gambit-1 | 1966 | |
| Never mind the hats and hemlines. Turn to page 41. | Şapkaları ve etek boylarını boş ver. 41. sayfayı aç. | Gambit-1 | 1966 | |
| 37... 38... | 37, 38... | Gambit-1 | 1966 | |
| 41. | ...41. | Gambit-1 | 1966 | |
| Right now. Take a good hard look at that man. | Şu adama iyicene bak bakalım. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm taking a good hard look. | İyicene bakıyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| His name is Ahmad Shahbandar. | İsmi Ahmad Shahbandar. | Gambit-1 | 1966 | |
| Ahmad Shahbandar. | Ahmad Shahbandar. | Gambit-1 | 1966 | |
| And he's the man we're here to meet. | Onunla buluşmaya geldik. | Gambit-1 | 1966 | |
| He's the man we're here to meet. | Onunla buluşmaya geldik. | Gambit-1 | 1966 | |
| He also happens to be the richest man in the entire world. | Kendisi aynı zamanda dünyanın en zengin adamı. | Gambit-1 | 1966 | |
| Harry! There's no such thing as the richest man in the entire world. | Harry! Dünyanın en zengin adamı diye bir şey yoktur. | Gambit-1 | 1966 | |
| It's like the highest stars... | En yüksekteki yıldız gibi... | Gambit-1 | 1966 | |
| All right, the second richest man in the entire world | Tamam, tamam. Dünyanın en zengin ikinci adamı. | Gambit-1 | 1966 | |
| the 27th, what difference does it make? You don't have to get mad at me. | Hatta 27. zengini. Ne fark eder ki? Bana kızmana gerek yok. | Gambit-1 | 1966 | |
| Your mind's always going off in some sort of tangent. | Aklında her şeye teğet geçiyorsun. | Gambit-1 | 1966 | |
| If it's not one thing it's another. | Bir şey değilse diğeridir. | Gambit-1 | 1966 | |
| A ship's captain from Oslo or your Ohinese nurse with a wooden toe | Oslo'dan bir gemi kaptanı, tahtadan parmağı olan Çinli bir hemşire... | Gambit-1 | 1966 | |
| or Mrs Ponskiwonski's paper ox. | ...ya da bayan Ponskiwonski'nin öküz kağıdı. | Gambit-1 | 1966 | |
| It's not Ponskiwonski, it's Peonski and it wasn't a paper ox, it was a paper sack. | Ponskiwonski değil, Peonski ve öküz kağıdı değil, kese kağıdı. | Gambit-1 | 1966 | |
| I can't help it if my mind takes a tangent every now and then. | Arada sırada aklımda her şeyin teğet geçmesi elimde değil. | Gambit-1 | 1966 | |
| Well it's driving me round the bloody bend. | Bana etrafında tur attırıyorsun. | Gambit-1 | 1966 | |
| All right all right. | Pekala. | Gambit-1 | 1966 | |
| So you've made an appointment with this richest man in the entire world, is that it? | Yani dünyanın en zengin adamıyla randevun var, öyle mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| If you will read the magazine as I ask | Senden istediğim dergiyi okursan... | Gambit-1 | 1966 | |
| you'll see that it does not make appointments | ...ortada bir randevu olmadığını göreceksin... | Gambit-1 | 1966 | |
| because he is a recluse. | ...çünkü o inzivaya çekilmiş bir adam. | Gambit-1 | 1966 |