Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20818
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| How much? 50? | Ne kadar? 50 dolar. Ne kadar? 50 dolar. | Frozen-1 | 2010 | |
| I could lose my job. | İşimi kaybedebilirim. İşimi kaybedebilirim. | Frozen-1 | 2010 | |
| No no, he's not going for it. | Hayır, adam numarayı yemeyecek. Hayır, adam numarayı yemeyecek. | Frozen-1 | 2010 | |
| Yes he will. Just shut up, please. | Evet, diyecek. Kapa çeneni lütfen. Evet, diyecek. Kapa çeneni lütfen. | Frozen-1 | 2010 | |
| I mean he's either gonna do that job for | Bence ya teklifi kabul edecek... Bence ya teklifi kabul edecek... | Frozen-1 | 2010 | |
| what do you call it, minimal? | ...ne diyordun, en az mı? ...ne diyordun, en az mı? | Frozen-1 | 2010 | |
| Minimum. Minimum wage, | En düşük. En düşük ücret... En düşük. En düşük ücret... | Frozen-1 | 2010 | |
| or he's gonna do it for minimum wage plus a little bit. | ...ya da en düşük ücretin biraz fazlasına kabul edecek. ...ya da en düşük ücretin biraz fazlasına kabul edecek. | Frozen-1 | 2010 | |
| I mean, I know what I'd do. | Yani, ne yaptığımı biliyorum. Yani, ne yaptığımı biliyorum. | Frozen-1 | 2010 | |
| She just had to come skiing today, huh? | Bugün buraya kaymaya gelmişti değil mi? Bugün buraya kaymaya gelmişti değil mi? | Frozen-1 | 2010 | |
| You said you wouldn't mind. | Umursamayacağını söylemiştin. Umursamayacağını söylemiştin. | Frozen-1 | 2010 | |
| I don't. I don't mind. I don't mind at all. | Umursamıyorum. Hem de hiç. Umursamıyorum. Hem de hiç. | Frozen-1 | 2010 | |
| I'm just saying we haven't seen you at Fezzywigs for a $1 pitcher | Diyorum ki, Fezzywigs'deki karşılaşmamızdan sonra seni göremedik. Diyorum ki, Fezzywigs'deki karşılaşmamızdan sonra seni göremedik. | Frozen-1 | 2010 | |
| since last semester and you don't show up for Monday Night Football. | Geçen dönemden beri Pazartesi Gecesi Futbolu izleme olayına gelmiyorsun. Geçen dönemden beri Pazartesi Gecesi Futbolu izleme olayına gelmiyorsun. | Frozen-1 | 2010 | |
| I watched football at your house last week. | Geçen hafta evinde futbol izledim. Geçen hafta evinde futbol izledim. | Frozen-1 | 2010 | |
| Dan, 10 minutes. Football games are more than 10 minutes. | Dan, 10 dakika. Futbol oyunları 10 dakikadan daha uzundur. Dan, 10 dakika. Futbol oyunları 10 dakikadan daha uzundur. | Frozen-1 | 2010 | |
| They're like lots of 10 minuteses, you know? | Birçok 10 dakikası vardır. Birçok 10 dakikası vardır. | Frozen-1 | 2010 | |
| I have a girlfriend now. | Artık bir kız arkadaşım var. Artık bir kız arkadaşım var. | Frozen-1 | 2010 | |
| I don't know what you want me to do about it. | Bu konuda ne yapmamı istediğini bilmiyorum. Bu konuda ne yapmamı istediğini bilmiyorum. | Frozen-1 | 2010 | |
| I'm sorry. You know what? It's fine. | Üzgünüm. Önemli değil. Üzgünüm. Önemli değil. | Frozen-1 | 2010 | |
| I'm I'm just just saying that Mt. Holliston was kind of our thing. | Ben sadece Holliston Dağı gezisinin bize özel olduğunu söylüyorum. Ben sadece Holliston Dağı gezisinin bize özel olduğunu söylüyorum. | Frozen-1 | 2010 | |
| And she can't even ride so it's a little weird. | Hem o kayamıyor bile, yani biraz tuhaf bir durum. Hem o kayamıyor bile, yani biraz tuhaf bir durum. | Frozen-1 | 2010 | |
| She's getting better. Yeah yeah. | Gittikçe daha iyi oluyor. Tabii tabii. Gittikçe daha iyi oluyor. Tabii tabii. | Frozen-1 | 2010 | |
| ( laughs ) Now I feel like a dick. | Şimdi de kendimi adi herifin teki gibi hissediyorum. Şimdi de kendimi adi herifin teki gibi hissediyorum. | Frozen-1 | 2010 | |
| I mean, if you had a problem with this, you've got to say something. | Yani bununla ilgili bir sorunun varsa bir şeyler söylemeliydin. Yani bununla ilgili bir sorunun varsa bir şeyler söylemeliydin. | Frozen-1 | 2010 | |
| No no, it's not a problem. Just forget I said anything. | Hayır, hayır, bu bir sorun değil. Söylediklerimi unut. Hayır, hayır, bu bir sorun değil. Söylediklerimi unut. | Frozen-1 | 2010 | |
| Woman on P.A.: Attention all skiers. | Tüm kayakçıların dikkatine. Tüm kayakçıların dikkatine. | Frozen-1 | 2010 | |
| Mt. Holliston will be open next Friday through Sunday. | Holliston Dağı önümüzdeki Cuma ile Pazar günleri arası açık olacak. Holliston Dağı önümüzdeki Cuma ile Pazar günleri arası açık olacak. | Frozen-1 | 2010 | |
| Get your tickets now to avoid waiting in line. | Kuyrukta beklememek için biletinizi şimdiden alın. Kuyrukta beklememek için biletinizi şimdiden alın. | Frozen-1 | 2010 | |
| I think you did great. I'm proud of you, Parker. | Bence harikaydın. Seninle gurur duyuyorum Parker. Bence harikaydın. Seninle gurur duyuyorum Parker. | Frozen-1 | 2010 | |
| I did good, right? You did well. 1 | İyi kıvırdım değil mi? İyiydin işte. İyi kıvırdım değil mi? İyiydin işte. | Frozen-1 | 2010 | |
| So where's my change? | Paramın üstü nerede? Paramın üstü nerede? | Frozen-1 | 2010 | |
| Um, there isn't any. | Üstü falan kalmadı. Üstü falan kalmadı. | Frozen-1 | 2010 | |
| You just gave him the full 100? | 100 doların hepsini verdin mi? 100 doların hepsini verdin mi? | Frozen-1 | 2010 | |
| Well, yeah. He wasn't gonna do it for 50. | Evet, 50 dolara kabul etmeyecekti. Evet, 50 dolara kabul etmeyecekti. | Frozen-1 | 2010 | |
| Okay, so what happened to the numbers between 50 and 100? | Peki, ya 50 ile 100 arasındaki rakamlara ne oldu? Peki, ya 50 ile 100 arasındaki rakamlara ne oldu? | Frozen-1 | 2010 | |
| Like, say, 51 | Mesela 51 demek... Mesela 51 demek... | Frozen-1 | 2010 | |
| or 75 even? | ...veya 75 falan? 1 ...veya 75 falan? 1 | Frozen-1 | 2010 | |
| Dan, you gave me two 50s. Was I supposed to ask for change? | Dan, bana 2 tane 50'lik verdin. Ne yani, para üstü mü isteyecektim? Dan, bana 2 tane 50'lik verdin. Ne yani, para üstü mü isteyecektim? | Frozen-1 | 2010 | |
| I would have asked for change. | Ben olsam isterdim. Ben olsam isterdim. | Frozen-1 | 2010 | |
| I mean, it's still way cheaper than paying for tickets, right? | Yani yine de biletten daha ucuza geldi değil mi? Yani yine de biletten daha ucuza geldi değil mi? | Frozen-1 | 2010 | |
| I definitely would have asked for change. | Ben olsam kesin para üstü isterdim. Ben olsam kesin para üstü isterdim. | Frozen-1 | 2010 | |
| Girlfriends? | Kız arkadaşlar? Kız arkadaşlar? | Frozen-1 | 2010 | |
| Look at these chumps paying top dollar for their lift tickets. | Teleferik için tonla para veren şu takozlara vak. Teleferik için tonla para veren şu takozlara vak. | Frozen-1 | 2010 | |
| Whoo hoo! Not us, though. | Biz öyle değiliz. Biz öyle değiliz. | Frozen-1 | 2010 | |
| Thanks to you, babe. | Teşekkürler sana bebek. Teşekkürler sana bebek. | Frozen-1 | 2010 | |
| Oh, now I'm babe. | Şimdi de bebek oldum. Şimdi de bebek oldum. | Frozen-1 | 2010 | |
| You never call me pet names. | Bana daha önce hiç hayvan ismi takmadın. Bana daha önce hiç hayvan ismi takmadın. | Frozen-1 | 2010 | |
| I'm not a pet name guy. Hmm. | Hayvan ismi takan tiplerden değilim. Hayvan ismi takan tiplerden değilim. | Frozen-1 | 2010 | |
| He calls me Parker. | Bana Parker diyor. Bana Parker diyor. | Frozen-1 | 2010 | |
| That's your name. I know. | Adın bu. Biliyorum. Adın bu. Biliyorum. | Frozen-1 | 2010 | |
| But you're supposed to call me something affectionate | Ama bana daha sevgi dolu olan kelimelerden... Ama bana daha sevgi dolu olan kelimelerden... | Frozen-1 | 2010 | |
| like honey or sweetie. | ...tatlım veya canım gibi bir şekilde seslenmelisin. ...tatlım veya canım gibi bir şekilde seslenmelisin. | Frozen-1 | 2010 | |
| You know, I hooked up with a girl last semester | Geçen dönemde bir kızla çıkıyordum... Geçen dönemde bir kızla çıkıyordum... | Frozen-1 | 2010 | |
| that called me my last name in bed. It was weird. | ...yatakta bana soy adımla hitap ediyordu. Çok tuhaftı. ...yatakta bana soy adımla hitap ediyordu. Çok tuhaftı. | Frozen-1 | 2010 | |
| She was all like, "Oh, Lynch, your hair's so soft. | Aynen şöyleydi, 'Lynch, saçların çok yumuşak, daha sert yap Lynch.' Aynen şöyleydi, 'Lynch, saçların çok yumuşak, daha sert yap Lynch.' | Frozen-1 | 2010 | |
| Yeah, I could call you O'Neil. | Evet, sana O'Neil da diyebilirdim. Evet, sana O'Neil da diyebilirdim. | Frozen-1 | 2010 | |
| You don't touch my face enough either. | Sen de yüzüme yeterince dokunmuyorsun. Sen de yüzüme yeterince dokunmuyorsun. | Frozen-1 | 2010 | |
| Third wheel. | Fazlalık. Fazlalık. | Frozen-1 | 2010 | |
| Watch it, Lynch. Hey, I'm not dating you. | Dikkat et Lynch. Seninle çıkmıyorum ki. Dikkat et Lynch. Seninle çıkmıyorum ki. | Frozen-1 | 2010 | |
| You don't get to make my life suck. | Hayatımı berbat edemezsin. Hayatımı berbat edemezsin. | Frozen-1 | 2010 | |
| No one ever said anything | Kimse hayatımı berbat ettiğine dair bir şey söylemedi. Kimse hayatımı berbat ettiğine dair bir şey söylemedi. | Frozen-1 | 2010 | |
| Uh huh. Sweetie. | Tatlım. Tatlım. | Frozen-1 | 2010 | |
| So Dan tells me you're getting a little better on that board. | Dan bana kayak işinde daha iyiye gittiğini söyledi. Dan bana kayak işinde daha iyiye gittiğini söyledi. | Frozen-1 | 2010 | |
| Well, I don't know about that. | Pek bir fikrim yok. Pek bir fikrim yok. | Frozen-1 | 2010 | |
| Last time I did pretty good, didn't I? | Son seferde oldukça iyiydim, değil mi? Son seferde oldukça iyiydim, değil mi? | Frozen-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah, you're getting better. | Evet, gittikçe daha iyi oluyorsun. Evet, gittikçe daha iyi oluyorsun. | Frozen-1 | 2010 | |
| You fall on your ass snowboarding. | Kayarken götünün üstüne düşüyorsun. Kayarken götünün üstüne düşüyorsun. | Frozen-1 | 2010 | |
| The first few times you fall on your ass. | İlk başlarda göt üstü düşmek normaldir. İlk başlarda göt üstü düşmek normaldir. | Frozen-1 | 2010 | |
| After that it's easy. It's like riding a bike. | Sonrasında kolaylaşır. Bisiklete binmek gibidir. Sonrasında kolaylaşır. Bisiklete binmek gibidir. | Frozen-1 | 2010 | |
| Just tell me, when are you gonna get rid of those goddamn skis? | Söylesene, şu uyduruk kayaklardan ne zaman kurtulacaksın? Söylesene, şu uyduruk kayaklardan ne zaman kurtulacaksın? | Frozen-1 | 2010 | |
| Come on. What? | Hadi ama. Ne var? Hadi ama. Ne var? | Frozen-1 | 2010 | |
| I mean, snowboards are just too emo for me. | Yani, bu snowboard işi bana biraz çocukça geliyor. Yani, bu snowboard işi bana biraz çocukça geliyor. | Frozen-1 | 2010 | |
| Those things are a fad. In 10 years they'll be gone. | O iş geçici bir heves. 10 yıl sonra kaybolur gider. O iş geçici bir heves. 10 yıl sonra kaybolur gider. | Frozen-1 | 2010 | |
| Yeah, that's what they said about rap. | Evet, rep müzik için de öyle derlerdi. Evet, rep müzik için de öyle derlerdi. | Frozen-1 | 2010 | |
| Can you guys smell that fresh mountain air? | Siz de taze dağ havasını koklayabiliyor musunuz? Siz de taze dağ havasını koklayabiliyor musunuz? | Frozen-1 | 2010 | |
| It smells a bit like... | Kokusu sanki biraz... Kokusu sanki biraz... | Frozen-1 | 2010 | |
| cancer. | ...kanser gibi. ...kanser gibi. | Frozen-1 | 2010 | |
| You know what? I am so sick of potheads | Bak ne diyorum. Esrarkeşlerin bana... Bak ne diyorum. Esrarkeşlerin bana... | Frozen-1 | 2010 | |
| giving me shit about smoking butts. | ...sigarayla ilgili nutuk atmasından oldukça sıkıldım. ...sigarayla ilgili nutuk atmasından oldukça sıkıldım. | Frozen-1 | 2010 | |
| At least pot does something for you. Oh. | En azından esrar kafanı güzelleştirir. En azından esrar kafanı güzelleştirir. | Frozen-1 | 2010 | |
| Yes, cigarettes are just gross, especially in the cold. | Evet, sigara iğrençtir, özellikle de soğukta. Evet, sigara iğrençtir, özellikle de soğukta. | Frozen-1 | 2010 | |
| They stick to you. You smell like | Üzerine yapışıyor, üzerine küllük gibi, bir yaşlının diş ipi gibi bir koku sindiriyor. Üzerine yapışıyor, üzerine küllük gibi, bir yaşlının diş ipi gibi bir koku sindiriyor. | Frozen-1 | 2010 | |
| Old man's where the hell do you come up with this stuff? | Yaşlı adamın mı... Nereden aklına geliyor bunlar? Yaşlı adamın mı... Nereden aklına geliyor bunlar? | Frozen-1 | 2010 | |
| Okay, have you ever smelled your floss? | Hiç kendi diş ipini kokladın mı? Hiç kendi diş ipini kokladın mı? | Frozen-1 | 2010 | |
| No, I have never smelled my own floss. | Hayır, hiç kendi diş ipimi koklamadım. Hayır, hiç kendi diş ipimi koklamadım. | Frozen-1 | 2010 | |
| Never. Not once. Well, it's nasty. It is nasty. | Asla. Bir kere bile yapmadım. Çok iğrenç, çok. Asla. Bir kere bile yapmadım. Çok iğrenç, çok. | Frozen-1 | 2010 | |
| Why am I friends with you? I don't know. | Seninle niye arkadaşlık ediyorum ki? Ben de bilmiyorum. Seninle niye arkadaşlık ediyorum ki? Ben de bilmiyorum. | Frozen-1 | 2010 | |
| Here, give me a drag. | Bir fırt ver. Bir fırt ver. | Frozen-1 | 2010 | |
| Do you guys know when we're gonna get back? | Ne zaman döneceğimizi biliyor musunuz? Ne zaman döneceğimizi biliyor musunuz? | Frozen-1 | 2010 | |
| 'Cause I've got like two weeks worth of chapters to read. | Okuyacağım iki haftalık yazı var. Okuyacağım iki haftalık yazı var. | Frozen-1 | 2010 | |
| Oh come on. She broke the first rule. | Hadi ama. İlk kuralı çiğnedi. Hadi ama. İlk kuralı çiğnedi. | Frozen-1 | 2010 | |
| Parker, you broke the first rule. What? | Parker, ilk kuralı çiğnedin. Ne? Parker, ilk kuralı çiğnedin. Ne? | Frozen-1 | 2010 | |
| You can't talk about real life shit while we're up here. | Buradayken günlük hayatımız hakkında konuşamazsın. Buradayken günlük hayatımız hakkında konuşamazsın. | Frozen-1 | 2010 | |
| The whole point of being here is to forget about all that shit, | Burada olmamızın sebebi tüm o saçmalıklardan uzaklaşmak... Burada olmamızın sebebi tüm o saçmalıklardan uzaklaşmak... | Frozen-1 | 2010 | |
| Relax, enjoy ourselves. Okay. | ...gevşeyip eğlenmek. Tamam. ...gevşeyip eğlenmek. Tamam. | Frozen-1 | 2010 | |
| Deal with that shit when you get home. | Bunlarla eve dönünce uğraşırsın. Bunlarla eve dönünce uğraşırsın. | Frozen-1 | 2010 | |
| Okay, but I've got | Tamam, ama... Tamam, ama... | Frozen-1 | 2010 | |
| Okay, what asshole couldn't get on the chair right? | Kim o taşıyıcıda adam gibi oturamayan gerzek? Kim o taşıyıcıda adam gibi oturamayan gerzek? | Frozen-1 | 2010 | |
| What the hell, right? Dude. | Bu da ne böyle? Dostum. Bu da ne böyle? Dostum. | Frozen-1 | 2010 |