Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20369
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Five sticks of American dynamite | Siyah bir çantada beş lokum Amerikan dinamiti. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| And you the bomb man. | Ve sen de bombacı adamsın. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You're having fun, aren't you, Robin? | Eğleniyorsun, değil mi Robin? İleride eğleneceğim kadar değil. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Bank's about to open. It's showtime. | Banka açılmak üzere. Şov zamanı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Morning, honkies. | Günaydın, beyazlar. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right, Mr. Woody, time for your Groovy Berries. | Pekala, Bay Woody, Groovy Çileği zamanı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Oh, what about | Peki ya "Hadi bir anlaşma yapalım." ne olacak? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You early this morning. | Bu sabah erkencisiniz. Monty bir süre daha gelmez. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right, Donnell, it's time. | Pekala, Donnell, zaman geldi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| 00. | Dokuza beş var daha. Beni memnun et. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right, Mr. Woody. Time to transfer the money. | Pekala, Bay Woody. Parayı transfer etme zamanı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Oh, yeah? | Öyle mi? Tamam. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Matt Stove, good morning. | Matt Stove, günaydın. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Matt, how you doing? Hey, Donnell. | Matt, nasılsın? Selam, Donnell. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Good morning. How was your weekend? | Günaydın. Hafta sonun nasıldı? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Don't have time to chat this morning. Here's Mr. Ricks. | Bu sabah sohbet etmek için zamanım yok. Bay Ricks'i veriyorum. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Mr. Ricks? | Bay Ricks? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Hi, Matt. Hi, Mr. Ricks. | Selam, Matt. Merhaba, Bay Ricks. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| How are you? Groovy. | Nasılsın? Harika. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| So Donnell tells me we're making a transfer. | Donnell para transferi yapacağımızı söyledi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| I guess we are. Yes, we are, sir. | Sanırım öyle. Evet, öyle, efendim. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| As fast as possible. | Mümkün olduğunca hızlı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Here's Donnell. | Donnell'i veriyorum. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Okay, Matt. Yes, sir. | Tamam, Matt. Evet, efendim. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Mr. Ricks will be transferring two million | Bay Ricks güvenilir hesaptan şirkete iki milyon transfer edecek. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| That's it. Right away, Donnell. | Bu kadar. Hemen, Donnell. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Shadooby! Whoo! Yahoo! | Yaşasın! Yeppaa! | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right, now that that's done, | Pekala, şimdi bittiğine göre siz ikinizi garaja götürelim. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Get you out of our hair. Come on, let's go. | Haydi kaldırın k.çınızı. Haydi, gidelim. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right, Skip, Robin, why don't you just lay your guns on the counter? | Pekala, Skip, Robin, neden sadece silahlarınızı tezgaha koymuyorsunuz? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Excuse me? I like your spunk. | Pardon? Cesaretini sevdim. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Heavy. Do you believe it? | Ağır. Buna inanabiliyor musun? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| It's from the dick handbook. He's supposed to say that. | S.kik polis el kitabında yazıyor. Böyle söylemesi gerekiyor. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right, I gave you a chance. | Pekâlâ, size bir şans verdim. Onu almak istemiyorsanız, size kalmış. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| How about I give you a chance to get in the fucking garage? | Peki ya ben sana şu s.kik garaja gitmen için bir şans versem? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| How about that? Let's just stick to the script. | Buna ne dersin? Sadece plana bağlı kalalım. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You go get the check, I take them to the garage. | Sen çeki getir, ben de onları garaja götüreyim. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| It'll be easy. Amen. | Kolay olacak. Amin. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Robin, you're not gonna make it. | Robin, bunu başaramayacaksın. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All right. Two of you with me. | Tamam. Siz ikiniz benimle geliyorsunuz. Garaja gidiyoruz. Haydi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Why'd you say she ain't gonna make it? What's gonna stop her? | Neden ona başaramayacaksın dedin? Onu orada ne durduracak ki? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Five sticks of American powder. | Beş adet Amerikan pudrası. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Five sticks? | Beş adet mi? Siyah çantada. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| In the desk by the checkbook. | Çekmecede, çek defterinin yanında. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You're just trying to fake me out, aren't you? | Sadece beni kandırmaya çalışıyorsun, değil mi? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| How would you know how to wire a charge? | Bomba bağlamayı nereden bileceksin ki? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| I guess nobody told you. | Sanırım sana kimse söylemedi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| My friend here was on the bomb squad. | Buradaki arkadaşım, bomba imha ekibindeydi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Shit. Robin! | Kahretsin. Robin! | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Hey! Hey! Wait! | Hey! Hey! Bekle! | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Wait! Wait! Wait! | Bekle! Bekle! Bekle! | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Don't! Robin, no! | Yapma! Robin, hayır! | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Say to me don't say nothing. You had to tell him. | Bana hiçbir şey söyleme deme. Ona söylemen gerekirdi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You want Skip with us or with Robin? | Skip'in bizimle mi olmasını istiyorsun yoksa Robinle mi? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Maybe we should just leave. | Belki sadece gitmeliyiz. Bekle bir dakika. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| That will I spent all that time getting Mr. Woody | Bay Woody'ye imzalatmak için tüm vaktimi harcadığım vasiyet... | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| to sign is in that damn desk. | ...o s.kilmiş masadaydı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| No, no! Don't! Don't! | Hayır, hayır! Yapma! Yapma! | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Hey. | Hey. Seni tanıyorum. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You haven't done anything. | Hiçbir şey yapmamışsın. İş teklifleri aldım. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Don't have one yet that pleases me. | Henüz beni memnun edeni çıkmadı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Bet there's still some of Robin in here. | Ama burada hâlâ biraz Robin var. Dostum, o her yerdeydi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| But, hey, didn't Skippy say something to you? | Ama, Skippy sana bir şey söylemedi mi? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Yeah, he opened his eyes. | Evet, gözlerini açtı. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Could barely hear him, but I believe his last words were, | Onu zar zor duyabildim, ama sanırım son sözleri şöyleydi:... | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| "Aw, shit." | ..."Hasss.ktir." | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Man got what he deserved. | Adamın hak ettiği şey buydu. Ginger ile nasıl gidiyor? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Greta and I are getting an apartment in the county. | Greta ve ben ilçede bir daireye çıkıyoruz. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| They gave me my badge back. I'll be going to work in homicide. | Rozetimi geri verdiler. Cinayet masasında çalışacağım. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You're not being investigated? | Soruşturulmuyor musun? | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Wendell did say they'd be asking why I was here | Wendell, neden evde silahlıydım diye... | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| at the house armed. | ...soracaklarını söyledi. Yani neden işten çıkarılan bir polisin... | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| why a laid off cop is walking around with a piece, huh? | ...bir parçayla etrafta dolaştığını açıklamak zorundasın. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Like, what was your intent? | Niyetin neydi gibi. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Well, I kept it at work. Never used it on the job. | Onu hep işyerinde tuttum. İşte hiç kullanmadım. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Tell 'em you were taking it home and happened to have it on you. | Silahı eve götürdüğünü ve olayların o zaman olduğunu söyle. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| You want to get ahead, you have to learn to think devious. | İlerlemek istiyorsan dolambaçlı düşünmeyi öğrenmen gerek. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Of course, that could get you into trouble. | Tabii ki, bu başına bela da açabilir. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Or get you off the hook. | Ya da beladan kurtarır. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| All depends on how you look at it, brother. | Tamamen nasıl baktığına bağlı, gardaş. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Honkies. | Beyazlar. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| But you got the money. | Ama para sende. Ben mutluyum, sen mutlusun. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| After all that... | Bütün bunlardan sonra... | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Well, it looks like things aren't too bad after all. | Tüm bunlardan sonra işler çok da kötü değilmiş gibi görünüyor. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Because you have $900. | Çünkü tam 900 doların var. | Freaky Deaky-1 | 2012 | |
| Holidays, the whole world loves them. | Tatil günleri dünyanın her yerinde sevilir. Bayramlar, bütün dünya bayılır onlara. | Free Birds-1 | 2013 | |
| That's why there are so many. | Bu yüzden çok fazla tatil vardır. Bu kadar çok olmasının sebebi bu yüzden. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Christmas. | Noel. Paskalya. Noel. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Easter. | Paskalya. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Hanukkah. | Hanuka. 1 Işık Bayramı. 1 | Free Birds-1 | 2013 | |
| The one thing they all have in common... | Hepsinin tek bir ortak noktası vardır, o da yemek. Şükran Günü gibi mesela. Hepsinin de ortak noktası yemek, Şükran Yemeği gibi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| That's what it's all about. | İşte asıl mesele de bu. Her şey bununla ilgili. | Free Birds-1 | 2013 | |
| A time to sit down over the holiday meal. 1 | Tatillerde yemek vakitleri... Oturup yemek yeme günü. | Free Birds-1 | 2013 | |
| It's everyone's favorite part. | ...herkesin en sevdiği bölümdür. Herkesin sevdiği kısımda bu. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Unless of course, you are the meal. | Yedikleri siz değilseniz tabii. Elbette yemek siz değilseniz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| My name is Reggie, by the way. | Benim adım da Reggie bu arada. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I'm the turkey screaming for his life. | Hayatı için bağıran hindiyim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Thanksgiving is a turkey's worst nightmare. | Şükran Günü hindilerin en korkunç kâbusudur. Şükran Günü, bir hindinin en kötü kâbusudur. | Free Birds-1 | 2013 | |
| And trust me, I've tried to warn them. | İnanın bana onları uyarmayı denedim. İnanın, uyarmaya çalıştım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You don't get it! | Anlamıyorsunuz. Bizi yemek için şişmanlatıyorlar. Anlamıyorsunuz. | Free Birds-1 | 2013 |