Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20371
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I know exactly how that feels. | Bunun nasıl hissettirdiğini çok biliyorum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Rejected by all, Alejandro lives alone in the streets of Tijuana. | Herkes tarafından reddedilen Alejandro, Tijuana sokaklarında yalnız yaşar. Herkes tarafından dışlanmış Alejandro, Tijuana sokaklarında yalnız başına yaşar. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Until one day, he becomes a man. | Ta ki adam olana kadar. Ta ki bir gün büyük bir adam olana kadar. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, man! Whoa! | Adamım! Vay canına! Vay canına! | Free Birds-1 | 2013 | |
| Are you having a hunger emergency? | Acilen bir şey mi yemeniz gerekiyor? Evet. Açlık sorunu mu çekiyorsunuz? | Free Birds-1 | 2013 | |
| I am! | Evet. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Do you need to eat right now? I do! | Hemen mi yemek istiyorsunuz? Evet! Yiyecek bir şeylere mi ihtiyacınız var? Evet, var. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Well, we can save the day with pizza! Yes! | O zaman günü pizza ile kurtarabiliriz! Evet! Gününüzü pizzayla kurtarabiliriz. Evet! | Free Birds-1 | 2013 | |
| That looks way better than corn. | Mısırdan çok daha güzel görünüyor. Mısırdan daha iyi gözüküyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Call 1 800 PIZZA. Get pizza delivered right now. | 1 800 PIZZA'yı arayın. Hemen ayağınıza gelsin. 1 800 PIZZA'yı arayın. Hemen siparişinizi verin. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Alejandro starts his new company... | Alejandro yeni şirketini kurar... Alejandro yeni şirketini açar... | Free Birds-1 | 2013 | |
| El Solo Lobo and makes a million pesos. | El Solo Lobo ve milyonlarca pezo kazanır. Yalnız Kurt... Paraya para demez. | Free Birds-1 | 2013 | |
| He buys a jet, he buys a tiger, | Kendine bir jet ve kaplan alır. Ve Tijuana'nın sevgilisi haline gelir. Kendisine Jet alır, kaplan alır. | Free Birds-1 | 2013 | |
| and becomes Tijuana's greatest lover. | Tijuana kızlarının sevgilisi haline gelir. | Free Birds-1 | 2013 | |
| El Solo Lobo. | El Solo Lobo. Yalnız Kurt. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I always thought being part of a flock was what I wanted. | Her zaman bir sürünün parçası olmak istediğimi sanardım. Her zaman istediğimin, bir yuvanın parçası olmak olduğunu sanırdım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| But maybe I was wrong. | Galiba yanılmışım. Belki de yanılmışım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Whoa! Oh, hey, dude. | Selam, kardeşim. Naber dostum? | Free Birds-1 | 2013 | |
| A warm bed... | Sıcak bir yatak, TV ve sınırsız pizza. Sıcak bir yatak,... | Free Birds-1 | 2013 | |
| ... TV, and all the pizza I could eat. | ...televizyon ve yiyebildiğim kadar pizza. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I finally had it all. Everything was perfect. | Sonunda her şeye sahiptim. Her şey mükemmeldi. Sonunda her şeyim vardı. Her şey mükemmel gidiyordu. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Will Alejandro ever find true love | Alejandro gerçek aşkını bulabilecek mi... Alejandro gerçek aşkını bulacak mı? | Free Birds-1 | 2013 | |
| or is he destined to be alone forever? | ...yoksa kaderi sonsuza kadar yalnız yaşamak mı? Yoksa kaderi sonsuza kadar yalnız kalmak mı? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Sounds like a pretty good destiny to me, Alejandro. | Benim kaderim oldukça iyi gibi duruyor, Alejandro. Bana göre oldukça güzel bir kader, Alejandro. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Find out on the next Mundo del Amor. | Mundo del Amor'un sonraki bölümünde öğreneceğiz. Bir sonraki Mundo del Amor bölümünü kaçırmayın. | Free Birds-1 | 2013 | |
| This is your destiny. | Senin kaderin bu. Senin kaderin bu. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Whatever you do, do not make a sound. | Ne yaparsan yap, ses çıkarayım deme. Ne yaparsan yap sakın ses çıkarma. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I'm Jake from the TFF. That's Turkey Freedom Front. | Ben HÖH'den Jake. Hindi Özgürlük Hareketi yani. Ben Ö.H.B.'den Jake. Özgür Hindi Birliği. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You've just been recruited for a top secret mission. | Çok gizli bir görev için ekibe seçildin. Az önce gizli bir görev için işe alındın. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Ah! Help! I'm being kidnapped by a wild turkey! | Yardım edin! Vahşi bir hindi tarafından kaçırılıyorum! İmdat! Vahşi bir hindi tarafından kaçırıldım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Security! Set Tasers to kill! | Güvenlik! Taser'leri öldürmeye ayarlayın! Güvenlik! Şok tabancasını öldürmeye ayarlayın. | Free Birds-1 | 2013 | |
| What was that? | O neydi? O da neydi? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh! Love your enthusiasm, comrade. | Heyecanını sevdim, yoldaş. Gayretine hayran kaldım, yoldaş. | Free Birds-1 | 2013 | |
| But you're running in the wrong direction. | Ama farklı yöne doğru kaçıyordun. Ama yanlış şeylere harcıyorsun. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Besides, we're already behind schedule. | Ayrıca, daha şimdiden programın gerisinde kaldık. Ayrıca, programın çok gerisindeyiz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| We're behind schedule? We are? | Programın gerisinde miyiz? Öyle miyiz? Programın gerisinde miyiz? Öyle miyiz? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Why didn't you say so? Let's move! | Neden söylemiyorsun? Gidelim! Niçin baştan söylemedin. Hadi gidelim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Look, I think you have me confused with somebody else. | Dinle, beni başkasıyla karıştırıyor olmalısın. Sanırım beni başka birisiyle karıştırdın. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I'm not part of any mission. | Ben bir görevde falan yer almıyorum. Hiçbir görevin parçası değilim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Horizon seems clear. | Görünüşe göre ortalık temiz. Önümüz açık görünüyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Hold on. Hey, wait! | Bir dakika. Durun! Bekle. Hey, bekleyin. | Free Birds-1 | 2013 | |
| It's me, the pardoned turkey. Help me! | Ben bağışlanan hindiyim. Yardım edin! Benim, bağışlanmış hindi. Yardım edin. | Free Birds-1 | 2013 | |
| A strange rogue turkey. Stay back. I'll take him out. | Düzenbaz hindi. Geri çekil. Onu ben hallederim. Yabancı aptal bir hindi. Geri dur. İcabına bakacağım. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Please don't hurt me. I don't know who you are | Beni incitme lütfen. Kim olduğunu bilmiyorum ama... Lütfen bana zarar verme. Kim olduğunu bilmiyorum ama... | Free Birds-1 | 2013 | |
| but you're seriously jeopardizing this operation. | ...gerçekten bu operasyonu tehlikeye atıyorsun. ...bu operasyonu tehlikeye atıyorsun. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Are you insane? It's me. | Kafayı mı yedin? Benim. Öyle mi? Gerçekten mi? Delirdin mi? Benim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Is it? Is it really? | Sen mi? Gerçekten sen misin? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Would you get off me?! | Üzerimden kalkacak mısın? Üzerimden çekilir misin? | Free Birds-1 | 2013 | |
| You know what? I'm sick of you throwing me around. | Ne diyeceğim biliyor musun? Beni etrafa fırlatmandan usandım. Yeter artık. Beni itip kakmandan bıktım artık. | Free Birds-1 | 2013 | |
| You see this line? | Bu çizgiyi görüyor musun? Bu çizgiyi görüyor musun? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Do not come into my personal... | Sakın benim kişisel bölgeme... Sakın benim tarafıma... | Free Birds-1 | 2013 | |
| Did you not see the line? | Çizgiyi görmüyor musun? Çizgiyi görmedin mi? | Free Birds-1 | 2013 | |
| 'Cause I was pretty clear that it's right... | Çünkü buraya çizdiğimden oldukça eminim... Bunu açıkça belirttiğimi düşünüyorum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Snap out of it, Reggie. | Kendine gel, Reggie. Adımı nereden biliyorsun? Bırak bu işleri, Reggie. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Wait, how do you know my name? | İsmimi nereden biliyorsun? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Because he told me everything about you. | Çünkü o, hakkındaki her şeyi anlattı. O senin hakkında her şeyi anlattı bana. | Free Birds-1 | 2013 | |
| He? Who is he? | O mu? O kim? Kim anlattı? O da kim? | Free Birds-1 | 2013 | |
| The Great Turkey. He appeared in the sky | Yüce Hindi. Büyük bir ışık topunun üzerinde... Yüce Hindi. Büyük parlak ışıklı bir topla... | Free Birds-1 | 2013 | |
| on a bright ball of light with a voice that came from everywhere. | ...her yerden duyulan sesi ile gökyüzünde belirdi. ...ve her yerde yankılanan sesiyle gökyüzünde belirdi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| He gave me my mission, told me I needed to find you. | Bu görevi bana o verdi, seni bulmamı söyledi. Bana görevimi ve seni bulmam gerektiğini söyledi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| And then, he gave me this. | Sonra da bunu verdi. Ardından bunu verdi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| A door knob? | Kapı kolu mu? Kutsal zaman kapı kolu. Kapı tokmağını mı? | Free Birds-1 | 2013 | |
| The sacred time knob. | Kutsal Zaman Tokmağı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| This guy is a lunatic. Oh! | Bu adam kafayı yemiş. Bu adam tam bir kaçık. | Free Birds-1 | 2013 | |
| That secret military base should be right up ahead. | Gizli askeri üs tam şurada olmalı. Buralarda bir yerlerde gizli bir askeri üs olmalı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| The facility should be in here. | Tesis burada olmalı. Tesis içeride olmalı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Just need to figure out how to get past this impenetrable gate. | Sadece bu aşılamaz kapıyı nasıl geçeceğimizi bulmalıyız. Sadece bu kilitli kapının nasıl açıldığını çözmem gerekiyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| So, this is what it looks like on the inside. | Demek içerisi böyle görünüyormuş. Demek içeriden böyle gözüküyormuş. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Okay, what's inside this secret base, anyway? | Gizli üssün içinde ne var o halde? Pekala, bu gizli üste ne varmış bakayım? | Free Birds-1 | 2013 | |
| A time machine. | Zaman makinesi. Zaman makinesi mi? Zaman Makinesi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| A time machine? | Zaman Makinesi mi? | Free Birds-1 | 2013 | |
| A time machine. | Zaman makinesi. Zaman Makinesi. | Free Birds-1 | 2013 | |
| A time machine. A time... | Zaman makinesi. Zaman... Zaman Makinesi. Zaman... | Free Birds-1 | 2013 | |
| What?! Who told you that? | Ne? Kim dedi sana onu? Az önce söyledin. Ne? Kim söyledi sana bunu? | Free Birds-1 | 2013 | |
| You did, just now. | Az önce sen söyledin ya. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Of course I did. I was testing you. | Tabii ki ben söyledim. Seni test ediyordum. Tabii ki de ben söyledim. Sadece seni deniyordum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Uh... That's our mission. | Görevimiz bu işte. İşte bizim görevimiz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Not to save ten turkeys or even a hundred, but all of them. | Sadece on hindiyi ya da yüz hindiyi değil, tüm hindileri kurtarmak. 10 ya da 100 hindiyi kurtarmak değil. Hepsini kurtarmak. | Free Birds-1 | 2013 | |
| We're going back in time to the first Thanksgiving | Hindileri Şükran Günü mönüsünden çıkarmak için... Zamanda geriye gidip ilk şükran gününde... | Free Birds-1 | 2013 | |
| to get turkeys off the menu. | ...zamanı geriye alarak ilk Şükran Günü'ne gideceğiz. ...hindilerin kesilmesini engelleyeceğiz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| That's right, we're going back in time | Doğru duydun, hindileri mönüden çıkarmak için... Aynen öyle. Zamanda geriye gidip ilk şükran gününde... | Free Birds-1 | 2013 | |
| to the first Thanksgiving to get turkeys off the menu. | ...zamanı geriye alarak ilk Şükran Günü'ne gideceğiz. ...hindilerin kesilmesini engelleyeceğiz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Who are you talking to? This guy right here. | Kiminle konuşuyorsun? Şu adamla. Kiminle konuşuyorsun? Buradaki kişiyle. | Free Birds-1 | 2013 | |
| He totally gets it. Look, look, see how he's nodding? | Hepsini anladı. Şuna bak, nasıl kafa sallıyor, görüyor musun? Hepsini anlamış. Bak, nasıl da kafa sallıyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Hello, soldier, welcome to the Turkey Freedom Front. | Merhaba, asker. Hindi Özgürlük Hareketi'ne hoş geldin. Merhaba asker, Özgür Hindi Birliğine hoş geldin. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I'm just gonna let you two get acquainted. Oh! | Ben bırakayım da siz tanışadurun. En iyisi bırakayım da siz ikiniz tanışmaya devam edin. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Scanning area. What are you doing? | Tarama alanı. Ne yapıyorsun? Bölge taranıyor. Ne yapıyorsun? | Free Birds-1 | 2013 | |
| Not binoculars. Wait! | Dürbün yok. Bekle! Öyle yapınca dürbün olmuyor. Bekle! | Free Birds-1 | 2013 | |
| There's our target. Let's go! Ah! | Hedefimiz orada. Gidelim! İşte hedefimiz. Devam edelim. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Entering time module. | Zaman kapsülüne giriyorum. Zaman kapsülüne giriyorum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Stand back. Initiating launch sequence. | Geride dur. Fırlatma işlemi başlatılıyor. Geride dur. Yükleme sekansını başlatıyorum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Tingling sensation in lower body. | Vücudumun alt kısmında bir karıncalanma hissediyorum. Vücudum karıncalanmaya başlıyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Blood pressure rising, rapidly... | Kan basıncım artıyor... | Free Birds-1 | 2013 | |
| ...penetrating space time continuum. | ...uzay zaman sürekliliği içime işliyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| I can feel time warping! | Zamanın değiştiğini hissedebiliyorum! Zamanda sıçradığımı hissedebiliyorum. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Ooh! We can warp to another time and maintain their lawns. | Başka bir zamana sıçrayabiliriz ve onların çimlerini koruyabiliriz. Başka bir zamana da sıçrayabilir, onların çimlerinde yaşayabiliriz. | Free Birds-1 | 2013 | |
| This doesn't make sense. | Hiç anlamlı değil. Şuna bak. Bu hiç mantıklı gelmiyor. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, oh, look. | Şuna bak. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Potting soil from the year 3000. | 3000 yılından kalma saksı toprağı. 3000 yılından saksı toprağı. | Free Birds-1 | 2013 | |
| Oh, Jake, look! What? What is it? | Jake, şuna bak! Ne? Ne oldu? Şuna bak Jake! Ne var? Nedir o? | Free Birds-1 | 2013 |