Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19522
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Distributed by Showgate | Distributed by Showgate | Fisshu Sutori-1 | 2009 | |
| The day of reckoning is a beast of its own. | Hesap günü başlı başına bir canavardır. | Fitoor-1 | 2016 | |
| It arrives on a whim, with its head held high. | Başı dik bir şekilde hevesle gelir. | Fitoor-1 | 2016 | |
| And burns everything to ashes. | Ve her şeyi yakıp kül eder. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I still remember that winter of my childhood. | Çocukluğumun o kışını hâlâ hatırlarım. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The harshest we had seen in a while. | Ansızın başımıza gelen o acıyı. | Fitoor-1 | 2016 | |
| It was as though the valley was shrouded in the sheet of death. | Vadinin tümü kefene sarılmış gibiydi. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Leave me. 1 | Bıraksana! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Name? | İsmin ne? İsmin?! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Noor | Noor. Noor ne? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Nizami. | Nizami. Noor Nizami. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Look, I haven't had a drop of water since the past two days. | Nizami bana bak, son iki gündür bir damla su bile içmedim. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I want to eat something right now. | Hemen şimdi bir şeyler yemek istiyorum. | Fitoor-1 | 2016 | |
| If not, I swear I will tear you apart. | Yemin olsun ki seni parça pikçik ederim yoksa. | Fitoor-1 | 2016 | |
| And, don't even think of running. | Ayrıca kaçmayı aklından geçirme bile. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I'll find you and tear you to pieces. | Yoksa sonun elimden olur. | Fitoor-1 | 2016 | |
| We were a group of five. | Beş kişilik bir gruptuk. Üç tanesi sınırda askerlerce öldürüldü. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I dug out that bastard from hell. | O şerefsizi cehennemden çıkarıp gözünü oydum. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Now his one eye will haunt him for the rest of his life. | O göz ömrü boyunca ona musallat olacak şimdi. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Is there a place where I can spend the night? | Geceyi geçirebileceğim bir yer var mı? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Warning! The army has you surrounded. | Uyarı! Etrafınız ordu tarafından sarıldı! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Give up your arms. Surrender! | Silahlarınızı bırakıp teslim olun! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Check over there. | Şu tarafı kontrol edin! | Fitoor-1 | 2016 | |
| We are warning you again. | Sizi bir kere daha uyarıyoruz! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Give up your arms. | Silahlarınızı bırakıp teslim olun! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Or you'll be killed. | Aksi takdirde öldürüleceksiniz! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Give me the tool box. | Alet kutusunu uzatıversene. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Noora. | Noora. | Fitoor-1 | 2016 | |
| So we are catching a cold now, are we? | Şifayı mı kapıyoruz yoksa? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Where were you last night? | Dün gece nerelerdeydin, söylesene? Seni beklerken uyuyakaldım. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I had sent him... to get the tools from the tool shed. | Onu ben göndermiştim... barakadan araç gereçleri getirmesi için. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I was stuck in the snow, sister. | Kara yakalanmıştım, abla. | Fitoor-1 | 2016 | |
| You two have worked hard enough to create the Taj Mahal! | Siz ikiniz Tac Mahal dikecek kadar çok çalıştınız! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Are the designs for the embroidery ready? | Nakış işlemesi için tasarımlar hazır mı? | Fitoor-1 | 2016 | |
| You both can do as you please. | Canınız ne istiyorsa onu yapın! | Fitoor-1 | 2016 | |
| Go carefully, dear. | Dikkatli git, hayatım. Şehir bugünlerde hiç tekin değil. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Why do you do this? | Bunu neden yapıyorsun? Endişeden perişan olduğunu biliyorsun. | Fitoor-1 | 2016 | |
| How long will I cover for you? | Daha ne kadar hatalarını gizleyeceğim ben? | Fitoor-1 | 2016 | |
| These are beautiful, Noor! | Çok güzeller, Noor! Bunları mı yaptın? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Why didn't you show them to her? | Ne diye bunları ablana göstermedin ki? | Fitoor-1 | 2016 | |
| In cross firing with the army three millitants were killed. | Orduyla çapraz ateşe giren üç militan öldürüldü. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The situation has worsened | Bayrağın Lal Chowk'da çekilmesinin ardından durum daha kötü bir hâl almış durumda. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The army is on high alert. There is patrolling everywhere. | Ordu yüksek alarmda. Her yerde devriyeler geziyor. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The Begum has called me to the mansion to repair the roof. | Begum çatıyı tamir etmem için beni konağa çağırdı. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Thank God. | Allah'a şükürler olsun. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Our houseboat is hardly running this year. | Ekmek teknemiz zar zor idare ediyor bu sene. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Take this mister, too. | Bunu da şu beyefendiye götür. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Let him know what it's like to work for a living. | Yaşamak için çalışmanın nasıl bir şey olduğunu bilsin. | Fitoor-1 | 2016 | |
| That'll get him in shape. | Hizaya girmesini sağlar bu. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The Begum came from a princely family. | Begum soylu bir aileden geliyor. Bir melek kadar da güzel. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Her mother was from Lucknow. | Annesi Lucknow'dandı. | Fitoor-1 | 2016 | |
| There was a rumour many years ago | Uzun seneler önce ortalığı kasıp kavuran bir söylenti vardı. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Someone cast an evil eye on that family. | Birisi o aileye nazar değdirmişti. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The Begum is a strict one. | Begum müsamahasız biridir. | Fitoor-1 | 2016 | |
| She will not stand any misbehavior. | Terbiyesizliğe kesinlikle göz yummaz. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Concentrate on your work. | Dikkatini işine ver. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Keep an apology and a greeting always handy. | Dilinden özür ve selamlama eksik olmasın. Gerek olduğunda hemen söyle. | Fitoor-1 | 2016 | |
| The city folk say that the mansion is haunted. | Şehir halkı konağın perili olduğunu söyler. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Noora, be careful of the ghosts. | Hayaletlere karşı dikkatli ol, Noora. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Junaid, tea? | Junaid, gel çay iç. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Stop staring. | Dik dik bakmasana. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Firdaus, mother is waiting. | Firdaus, annen bekliyor. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Firdaus. | Firdaus. | Fitoor-1 | 2016 | |
| My Sling? | Sapanım peki? Ne? Sapanım. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Forget about it. | Unut onu! Birilerine söylemeyi düşünme bile. | Fitoor-1 | 2016 | |
| You are so beautiful. | Çok güzelsin. Böyle tatlı konuşmayı nereden öğrendin? | Fitoor-1 | 2016 | |
| What did you say his name is? | İsminin ne olduğunu söylemiştin bakayım? Noor. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Master Hoor, what do you do? | Efendi Hoor, ne iş yaparsın? Elinden ne iş gelir? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Not Hoor, it is Noor. | Hoor değil Noor. Ne yapmam gerekiyor? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Damn, it always stops here. | Lanet olsun, hep burada duruyor. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Sing me something. | Bana bir şarkı söyle. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I haven't cried since a very long time. | Nice zamandır gözyaşı dökmedim. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Excellent, Firdaus. | Maşallah, Firdaus. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Where did you find him? | Bu çocuğu nereden buldun? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Sir Noor Khan, aren't you a little gem? | Efendi Noor Khan, küçük bir mücevher değil misin sen? | Fitoor-1 | 2016 | |
| What else can you do? | Elinden başka ne gelir bakayım? At binebilir misin? | Fitoor-1 | 2016 | |
| What? | Efendim? Hiç olmazsa at binmeyi biliyor musun? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Mother, take a look at his shoes. | Anne, şunun ayakkabılarına bir baksana. | Fitoor-1 | 2016 | |
| So from tomorrow, you will look after our stables. | Yarından itibaren ahırlarımızla ilgileneceksin. | Fitoor-1 | 2016 | |
| If you work diligently, you will be rewarded well. | Özenle ve sebat ederek çalışırsan cömertçe ödüllendirilirsin. | Fitoor-1 | 2016 | |
| And don't think that I'm offering you a job | Ve şarkından etkilendiğimden sana iş teklifinde bulunduğumu sanma. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Firdaus liked your shoes. | Firdaus ayakkabılarını pek beğendi. Ve ben ona hayır diyemem. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Firdaus will have someone to play with. | Firdaus'un da oynayacak bir arkadaşı olacak. 1 | Fitoor-1 | 2016 | |
| But you don't play loose with your heart. | Ama sakın ola kalbini hafife alma. Tam da gönlünü kaptıracak yaştasın, Noor. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Save all your heartbreaks for later. | Kalp kırıklarının hepsini ileriye sakla. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Take a token from Kaleem on your way out. | Çıkarken Kaleem'den bir andaç al. | Fitoor-1 | 2016 | |
| You are now going to be a part of this legacy. | Artık sen de bu mirasın bir parçası olacaksın. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Wear something decent from tomorrow. | Yarından itibaren daha uygun giyinmeye başla. | Fitoor-1 | 2016 | |
| I'll take your leave then. | Müsaadenizle gideyim ben o zaman. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Who knew that God had His grace on this one? | Allah'ın rahmetine nail olacağı kimin aklına gelirdi? | Fitoor-1 | 2016 | |
| Now, he'll finally be of some use. | Kırk yılın başı işimize yaracak biraz. Onları mutlu etmek için her şeyi yapmalısın. | Fitoor-1 | 2016 | |
| Begum can change your life if she wishes to. | Begum canı isterse hayatını bir anda değiştirebilir. | Fitoor-1 | 2016 | |
| With the soft threads of Pashmina | Pashminanın yumuşak iplikleriyle | Fitoor-1 | 2016 | |
| The abundant hills echo | Verimli tepeler yankılanıyor | Fitoor-1 | 2016 | |
| New songs, these instruments | Yeni şarkılar, bu çalgılar | Fitoor-1 | 2016 | |
| The blossoms have just altered | Çiçekler değişmiş bir tek | Fitoor-1 | 2016 | |
| Their moods, feelings | Ruhaniyetleri, hisleri | Fitoor-1 | 2016 | |
| The eyes have revealed | Bakışlar gözler önüne serilmiş | Fitoor-1 | 2016 | |
| Someone spins her dreams | Çeviriyor birisi onun hayallerini | Fitoor-1 | 2016 | |
| It was the age of wisdom, it was the age of foolishness. | Akıl çağıydı, budalalık çağı da. | Fitoor-1 | 2016 |