Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 181699
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
and as soon as you were allowed back on active... | ve aktif göreve getirilir getirilmez... ...aktif göreve döner dönmez... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
you shot and killed two suspects during an investigation. | bir soruşturmada iki şüpheliyi vurdun. ...soruşturma sırasında iki şüpheliyi vurarak öldürdün. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
That was a good shooting. Yes. I read the report. | O iyi bir atıştı. Evet. Raporu okudum O haklı bir çatışmaydı. Evet. Raporu okudum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
There's a little girl, a violinist, who is missing. | Küçük bir kız var, keman çalıyor, ve kayıp. Kayıp olan küçük bir kız var. Bir kemancı. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I'm sure you've heard. | Eminim duymuşsunuzdur. Duyduğundan eminim. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I could help her a lot more if I was out there doing my job. | Eğer dışarıda işimi yapıyor olursam ona daha faydalı olabilirim. Eğer işimi yapıyor olsam ona çok daha fazla yardım edebilirdim. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Right now, this is part of your job. | Şu an için, bu da senin işinin bir parçası. Şu anda, bu işinin bir parçası ve... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
And, as our time is up, I won't keep you. | Ve zamanımız dolduğunda, seni tutmayacağım. ...zamanımız dolduğu için seni daha fazla tutmayayım. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I have you on for Thursday, 8:00 a.m. I can't do Thursday. | Seni Perşembe sabah 8:00'e yazıyorum. Perşembe yapamam. Seni perşembe günü sekize koydum. Perşembe olmaz. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
But I'll call you. | Ama sizi arayacağım. Ama seni ararım. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Sorry. I got held up with something. | Kusura bakma, birşeylere takıldım da. Affedersiniz, bir şeyi halletmem gerekiyordu. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
How did it go? Pointless. | Nasıl gitti? Anlamsız. Nasıl gitti? Yararsız. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I spoke to our attach� in Moscow. | Moskova'da ki ateşemizle konuştum. Moskova'daki ateşemizle konuştum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
He gave me some very interesting details on Natasha's father, Dmitry. | Bana Natasha'nın babası Dmitry hakkında ilginç bilgiler verdi. Natasha'nın babası, Dmirty hakkında bana çok ilginç bilgiler verdi. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Here we go. He was sentenced to 25 years in a Russian prison for racketeering. | İşte başlıyoruz. Rusya'da şantajcılık suçundan 25 yıl hapse girmiş. Haraç kesmekten Rusya'da 25 yıl ceza yemiş. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
He only served two. | Sadece 2 sene yatmış. Sadece iki yıl yatmış. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I doubt he got out for good behavior. He must have turned on somebody. | Eminim iyi davranıştan dolayı çıkmıştır. Başka birisine dönüşmüş olmalı. İyi halden çıkmadığına eminim. Birilerini gammazlamış olmalı. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
If that's the case, I'm sure he had enemies going in. | Eğer olay böyleyse, eminim tescilli bir sürü düşmanı vardır. Eğer öyleyse düşmanları var demektir. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
He had a hell of a lot more coming out. | Ve çıkacak bir sürü de. Daha da fazlasına sahip olacak. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
This is all our fault. | Bunların hepsi bizim hatamız. Hepsi bizim hatamız. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We put too much pressure on her. She ran away. That's what happened. | Çok fazla baskı yaptık. Kaçtı. İşte olan bu. Ona çok baskı yaptık. O da kaçtı. Böyle oldu. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Mrs. Tzetcovich, I know this is very difficult for you... | Bayan Tzetcovich, bunun sizin için zor olduğunu biliyorum... Bayan Tzetcovich, bunun sizin için çok zor olduğunu biliyorum ama... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
but it is not your fault. | ..ama bu sizin hatanız değil. ...bu sizin hatanız değil. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
There was evidence of a struggle in her dressing room. She was taken. | Giyinme odasında boğuşma olduğuna dair kanıtlar var. O kaçırılmış. Soyunma odasında boğuşma izleri var. O kaçırıldı. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
She came to me a few days ago, and she asked about not playing so much. | Birkaç gün önce bana geldi ve çok fazla çalmak istemediğini söyledi. Birkaç gün önce bana geldi ve daha fazla çalmamaktan bahsetti. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
So the next month is Istanbul, Prague... | Yani gelecek ay Istanbul, Prag... Gelecek ay İstanbul, Prag... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Budapest, and then we do Glyndebourne... | Budapeşte, ve sonra Glyndebourne... ...Budapeşte ve sonra Glyndebourne gidip... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
and back again for Tanglewood. Yeah? | ve sonra tekrar Tanglewood. Di mi ? ...tekrar Tanglewood'a döneceğiz. Tamam mı? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Tasha? Hello? | Tasha? Merhaba? Tasha? Duyuyor musun? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Is something wrong? It just feels like too much. | Bir problem mi var? Sadece çok fazla gibi. Bir sorun mu var? Çok fazla geliyor. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Tasha, this is why we came to America... | Tasha, Amerikaya bu yüzden geldik... Tasha, bu yüzden Amerika'ya geldik... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
so you can have these opportunities. I know. | bu fırsatları elde edebilmen için. Biliyorum. ...önüne bu fırsatlar açılsın diye. Biliyorum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
It's very hard to change the dates once they are set. | Tarihler ayarlandıktan sonra değiştirmek çok zordur. Tarihler bir kere ayarlandı mı onları değiştirmek çok zor. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
There are a lot of people counting on us. | Bize güvenen çok fazla insan var. Bize güvenen birçok insan var. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
All right. If you really can't handle it... | Tamam. Eğer gerçekten baş edemiyorsan... Pekâlâ. Eğer gerçekten kaldıramazsan... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
we will do everything we can to change it. You tell me. | değiştirmek için elimizden geleni yaparız. Sen söyle. ...değiştirmek için elimizden geleni yaparız. Sen söyle. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I said okay. | Tamam dedim ya. Tamam derim. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Leave it like it is. It's only a year. | Olduğu gibi kalsın. Sadece bir sene. Böyle kalsın. Sadece bir yıl. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We tried so hard to protect her from the pressure. | Onu baskıdan uzak tutmayı çok denedik. Onu baskıdan korumak için elimizden geleni yaptık. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We let her to have friends. | Arkadaşlar edinmesine izin verdik. Arkadaşları olmasına izin verdik. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We let her to have free time for herself. But I think we failed. | Yalnız başına zaman geçirmesine izin verdik. Ama sanırım yanıldık. Boş zamanı olsun istedik. Ama sanırım başaramadık. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I need to know... | Bilmem gerek... Seyahatlerinizde... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
in all of your traveling, did you ever see anyone suspicious around her? | bütün bu seyahatleriniz boyunca çevresinde hiç şüpheli birilerini gördünüz mü? ...etrafında herhangi şüpheli birisini gördünüz mü? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Any overzealous fans? You mean crazy? | Herhangi bir ileri fanatik? Yani çılgın mı demek istiyorsunuz ? Taşkınlık yapan hayranlar? Çılgın mı demek istiyorsunuz? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
She has fans. No. Not the one we saw. | Fanları var. Hayır. Gördüğümüz kadarıyla yoktu. Hayranları var. Hayır. Bildiğimiz kadarıyla hayır. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
How about her friends? Anyone you'd consider dangerous? | Peki arkadaşları? Tehlikeli olduğunu düşündüğünüz biri? Peki ya arkadaşları? Tehlikeli gördüğünüz birisi var mı? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
No, most of her friends are musicians. | Hayır, arkadaşlarının çoğu müzisyen. Hayır. Arkadaşlarının çoğu müzisyenler. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Boyfriends? She was focused on her music. | Erkek arkadaşı? Müziğine odaklanmıştı. Erkek arkadaşlar? Natasha müziğe odaklanmıştı. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
You know, when I was her age, all me and my girlfriends ever talked about was boys. | Bilirsiniz, ben onun yaşındayken kız arkadaşlarımla sadece erkeklerden konuşurduk. Ben onun yaşındayken, ben ve kız arkadaşlarımın tek konuştuğu erkeklerdi. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Not Natasha. | Natasha konuşmazdı. Natasha'nın değil. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Who handles her finances? We do. | Onun finans işleriyle kim ilgileniyor? Biz. Gelirlerini kim idare ediyor? Biz. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We put everything in a trust for her. You see how we live. | Herşeyi onun adına yatırdık. Nasıl yaşadığımızı görüyorsunuz. Her şeyi onu hesabına yatırıyoruz. Nasıl yaşadığımızı görüyorsunuz. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We don't take a penny from her. My husband drives a taxi to support us. | Ondan bir peni bile almadık. Kocam bize destek için taksicilik yapıyor. Ondan bir kuruş bile almıyoruz. Kocam bize bakmak için taksicilik yapıyor. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Any news? | Haber var mı? Bir gelişme var mı? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I should be asking you that. | Bunu size sormalıyım. Bunu benim sana soruyor olmam lazım. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
What are you talking about? I just heard you on the phone... | Neden bahsediyorsunuz? Seni telefonda konuşurken duydum... Neden bahsediyorsun? Az önce telefonda... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
asking someone to call you if they heard anything about your daughter. | birilerine kızından haber alırlarsa seni aramalarını söylüyordun. ...kızından haber aldılar mı diye sorduğunu duydum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
You speak Russian? | Rusça konuşabiliyor musunuz? Rusça biliyor musun? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I do have some friends. It's not a crime to ask them for help. | Konuşan arkadaşlarım var. Onlardan yardım istemek suç değil. Bazı arkadaşlarım var. Onlardan yardım istemek suç değil. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
No, but it is a crime to impede a federal investigation. | Hayır, ama federal bir soruşturmaya mani olmak suç. Hayır ama federal soruşturmayı engellemek suç. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Are you being threatened? | Tehdit mi ediliyordunuz? Tehdit mi ediliyorsun? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
If I was, I would have already taken care of it. | Eğer edilseydim, kendim çaresine bakmıştım. Öyle olsaydı bunu çoktan halletmiş olurdum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Let me give you a little piece of advice. | Sana küçük bir tavsiyede bulunayım. Sana küçük bir öğüt vereyim. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
If I find that you have interfered with this investigation... | Eğer bu soruşturmaya zarar verdiğini öğrenirsem... Eğer bu soruşturmaya karıştığını ya da adaleti... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
or taken the law into your own hands... | yada kendi kurallarını uyguladığını... ...kendin sağlamaya çalıştığını öğrenirsem... | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I will not hesitate to arrest you and your wife. | Seni ve karını tutuklamakta tereddüt etmem. ...seni veri karını gözümü kırpmadan tutuklarım. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
You cannot do that in this country. I wouldn't count on it. | Bu ilkede bunu yapamazsınız. Bahse girmezdim. Bu ülkede bunu yapamazsın. Buna pek güvenmezdim. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Now, I want you to come with me to my office. | Şimdi benimle ofisime gelmeni istiyorum. Benimle ofisime gelmedi istiyorum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We'll have a little discussion about your potential enemies. | Potansiyel düşmanların hakkında biraz konuşacağız. Muhtemel düşmanların hakkında küçük bir konuşma yapacağız. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
This girl gets 10,000 hits a week on her web site. | Kızın sitesine hafta da 10.000 ziyaretçi geliyor. Kızın Internet sitesine haftada 10 bin kişi giriyor. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I had no idea the violin was so popular. | Kemanın bu kadar popüler olduğunu bilmiyordum. Kemanın bu kadar gözde olduğunu bilmiyordum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Speaking of, how's everything going on your end? | Bu arada, senin tarafta işler nasıl gidiyor? Laf açılmışken, senin tarafta işler nasıl gidiyor? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Good. I'm setting up a meeting with a violin dealer. | İyi. Bir keman satıcısıyla buluşma ayarlıyorum. İyi. Bir keman satıcısıyla görüşme ayarlıyorum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I tell you, these guys run a very tight network. | Söyleyeyim, bu adamların çok dar ve zor bir ağı var. Bu adamların çok sıkı bir ağı var. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Almost all of it's word of mouth. Anything good in the fan mail? | Nerdeyse hiçbiri ağzını açmıyor. Fan maillerinde birşeyler var mı? Neredeyse tamamı ağızdan ağıza. Hayran e postalarında işe yarar bir şey var mı? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Actually, these are from this one Russian guy. Listen to this: | Aslında burdan şuraya kadar olanlar bir Rus'tan geliyor. Şunu dinle: Bunlar Rus bir adamdan gelmiş. Şunu dinle: | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
"I have been following your career since you were a little girl. | "Küçüklüğünden beri kariyerini takip ediyorum. "Çocukluğundan beri kariyerini takip ediyorum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
"I know every move you make when you play. | "Çalarken ki bütün hareketlerini biliyorum. Çalarken yaptığın her hareketi biliyorum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
"It would mean so much for me to meet you." | "Seninle buluşmanın benim için anlamı büyük." Seninle tanışmak bana çok şey ifade ediyor." | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
That's creepy. | Tüyler ürpertici. Ürkütücü. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Listen to this one. It's from four weeks ago. | Şunu dinle. Dört hafta önceden. Şunu da dinle. Dört hafta öncesinden. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
"I come to all of your concerts, but it is impossible to talk to you. | "Bütün konserlerine geldim ama seninle konuşmak imkansız. "Bütün konserlerine geldim ama seninle konuşmak imkânsız. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
"I am desperate to meet you, Natasha. I will do what I can to make this happen." | "Çaresiz durumdayım, Natasha. Bunun olabilmesi için elimden geleni yapacağım." Seninle tanışmak için yanıp tutuşuyorum Natasha. Bunun gerçekleşmesi için her şeyi yapacağım." | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
That's even creepier. What have we got on this guy? | Bu daha da ürpertici. Adamla ilgili ne biliyoruz? Bu daha da ürkütücü. Bu adam hakkında elimizde ne var? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
His name's Ivan Brozne. He has a PO box in Brooklyn. | Adı Ivan Brozne. Brooklyn'de bir posta kutusu var. Adı Ivan Bronze. Boorklyn'de adına kayıt posta kutusu var. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I sent someone over there to see if I could get an address. Hopefully, I will. | Bir adres bulursam oraya birilerini yollayacağım. Umarım, bulurum. Adres alabilir miyim diye bir bakması için birini gönderdim. Umarım alırım. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
She got those at the Mayan ruins. | Bunları Maya harabelerinden almıştı. Maya kalıntılarından almıştı. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We were in Canc�n for one of her concerts last year. | Geçen sene konserlerinden bi tanesi için Cancun'daydık. Geçen sene konser için Cancun'daydık. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I gave this to her. | Bunu ona verdim. Ona ben verdim. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
This was mine when I was a little girl. | Küçük bir kızken benimdi. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
I take it you had no idea about these. | Sanırım bunlar hakkında birşey bilmiyorsunuzdur. Bunlar hakkında hiçbir fikriniz olmadığını düşünüyorum. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
No. What's that? Drugs. | Hayır. Nedir onlar? Uyuşturucu. Hayır. Ne o? Uyuşturucu. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
What does this mean? | Ne demek bu? Bu ne demek oluyor? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Where there are drugs, there's usually drug dealers. | Uyuşturucu olan yerde, satıcısı da var demektir. Nerede uyuşturucu varsa orada uyuşturucu satıcıları vardır. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Her parents try to give her a normal life. | Ailesi ona normal bir hayat vermeye çalışıyor. Ailesi ona normal bir hayat vermeye çabalıyor. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
But that's all they can do. Try. | Ama yapabildikleri bu kadar. Dene. Ama tek yapabilecekleri bu. Çabalamak. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
This girl cleared $700,000 last year. | Bu kız geçen sene tam 700.000 dolar yaptı. Bu kız geçen sene 700 bin dolar kazanmış. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Meanwhile, her father makes $30,000 a year driving a cab. | Bu arada babası taksicilikten yılda 30.000 yapıyor. Aynı zamanda babası taksicilikten yılda 30 bin kazanıyor. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
Her mother home schools her. There's nothing normal about that. | Annesi onu evde eğitiyor. Bu pek normal değil. Annesi ona evde ders veriyor. Bu hiç normal değil. | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |
We found drugs in Natasha's room. What? | Natasha'nın odasında uyuşturucu bulduk. Ne ? Natasha'nın odasında uyuşuturucu bulduk. Ne? | Without a Trace Prodigy-1 | 2003 | ![]() |