Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169808
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You dated the man for four years. Five. | 4 yıl çıktınız. 5. Adamla dört yıI birlikte oldunuz. Beş yıI. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Five. But you guys have stayed close. | 5. Ama birbirinize yakındınız. Beş. Birbirinize çok yakındınız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, we are. I mean, we were. | Evet, öyleyiz. Yani öyleydik. Evet, öyleyiz. Yani, öyleydik. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Well, when? | Pekâlâ, ne zaman? Peki, ne zaman? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Honestly, I don't remember. | Doğrusunu söylemek gerekirse hatırlamıyorum. Gerçekten hatırlamıyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Before he proposed? Around then, I guess. | Teklif etmeden önce? O zamanlar sanırım. Evlenme teklif etmeden önce mi? O sıralar, sanırım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You guess? | Sanırsın? Sanıyorsun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Fine, it was the day before. | Peki, bir gün öncesi. Pekâlâ, bir gün öncesiydi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's sweet. He called to tell you first? | Ne kadar hoş. İlk sana söylemek için aradı? Çok hoş. İIk önce sana mı sormak istedi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| But you spoke with him? Yeah. | Ama onunla konuştun? Evet. Onunla konuştun ama değil mi? Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Trip, just back off. So you knew before Lila? | Trip, uzatma işte. Yani Lila'yı biliyordun? Trip, zorlama. Yani Lila'dan önce biliyordun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Actually, he didn't mention it. He didn't mention it? | Aslında söylememişti. Söylemedi demek? Aslında niyeti o değildi. Niyeti o değil miydi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| So when did you hear? | Peki sen ne zaman duydun? Peki, ne zaman öğrendin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| When Lila called to ask me to be her maid of honor. | Lila baş nedimesi olmam için aradığında. Lila nedimesi olmamı istediği zaman. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And then? | Sonrasında? Sonra? | The Romantics-1 | 2010 | |
| And then... nothing. | Sonrası yok. Sonra... Bir şey yok. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Nothing? | Hiçbir şey mi? Bir şey yok mu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| No. We haven't spoken since. | Hiçbir şey. O zamandır konuşmuyoruz. Evet. O zamandan beri konuşmadık. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Sweetie... | Hayatım... Tatlım... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Guys, I'm fine. Really. | Kızlar, ben iyiyim. Gerçekten. Ben iyiyim. Gerçekten. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Really. I couldn't be happier for them. | Cidden. Onlar için daha mutlu olamazdım. Gerçekten. Bundan daha mutlu olamam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Let's go, ladies. | Gidelim bayanlar. Hadi bayanlar, gidelim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| There you are! Hey. | Geldin demek. Selam. İşte buradasın! Selam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Well, are you coming? It's just... | Geliyor musun? Şey... Geliyor musun? Sadece... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Well? You know I can't do this without you. | Ne? Biliyorsun, sensiz yapamam. Bunu sen olmadan yapamayacağımı biliyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Of course I'm coming. | Tabii ki geliyorum. Tabi ki geliyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK. | Pekâlâ. Tamam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Guys, we all look good. | Kızlar, hepimiz şık olduk. Hepimiz çok güzel görünüyoruz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, shit! Shit! Look! What? | Kahretmesin! Şuna bak! Ne? Ha siktir! Bak! Ne oldu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You know what? I have something... Just take them off. | Bende bir şey var... Çıkar gitsin. Bende bir şeyler var... Çıkar onu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I can't take them off. Yes, you can. Just take them off. | Çıkaramam. Bal gibi de çıkarabilirsin. Çıkar gitsin. Çıkaramam. Evet, çıkarırsın. Çıkar onu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I've got red nail polish. | Kırmızı tırnak ojesi var. Yanımda oje var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It might work, it might work... | İşe yarayabilir, işe yarayabilir... Belki işe yarar... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Let's see... You don't even notice it. | Bakalım... Farkına bile varamayacaksın. Bakalım... Fark etmemişsin bile. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's kind of sexy. It looks fine. Yeah, yeah. | Seksi bile oldu. İyi görünüyor. Evet, evet. Seksi duruyor. Gayet iyi. Evet, evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's totally fine. It looks great. | Kesinlikle iyi. Harika görünüyor. Gayet iyi. Harika görünüyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| They're just gonna see your pretty little face. | Küçük tatlı suratına bakacaklar sadece. Sadece senin şu tatlı suratına bakacaklar. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, and I need to know if this is funny. | Bunun komik olup olmadığını bilmek istiyorum. Sizce şu komik olur mu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm gonna say to Lila, "It's your last chance to have Pete." | Lila'ya, "Pete'i kapmak için son şansın" diyeceğim. Lila'ya "Pete'i almak için son şansın. " diyeceğim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's really funny. Yeah. | Gerçekten komik. Evet. Gerçekten komikmiş. Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Wow. OK, you guys don't get it. That's cool. | Sizler anlayamadınız. Sorun değil. Tamam, siz tam anlayamadınız. Sorun yok. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'll just find something else. Not a big deal. | Farklı bir şeyler bulacağım. Önemli bir şey değil. Başka bir şey bulurum. Problem değil. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That was amazing. Not yet, buddy. | Harikaydı. Daha değil dostum. Bu harikaydı. Daha değil, dostum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| What's up, dude? All right. Ladies and gentlemen, | N'aber dostum? İyiyim. Bayanlar ve Baylar, Naber, kanka? Pekâlâ, bayanlar baylar... | The Romantics-1 | 2010 | |
| sorry to interrupt, but cocktails beckon us tonight. | ...böldüğüm için üzgünüm ama içkiler bizi bekliyor bu gece. ...böldüğüm için üzgünüm, ama kokteyl bu akşam gerçekleşecek. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila, Tom. Let's do this quickly, shall we, | Lila, Tom. Çabucak yapalım şunu, ne dersiniz, Lila, Tom. Çabucak bitirelim şu işi de... | The Romantics-1 | 2010 | |
| so that we can toast this fantastic pair. | ...bu sayede bu harika çifte güzel sözlerimizi sarf edebiliriz. ...bu harika çift için kadehlerimizi kaldırabilelim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Chip! You nearly took me down. | Chip! Ödümü koparıyordun. Chip! Düşürüyordun beni. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I knew it. I still make you weak at the knees. | Biliyordum. Dizlerin hâlâ zayıf noktan. Biliyordum. Hala dizlerinin bağını çözüyormuşum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| All right. We will do one walk through | Pekâlâ. Bir tane... Pekâlâ. Düğün alayında sadece... | The Romantics-1 | 2010 | |
| of the wedding procession. Nice bow tie. | ...evlilik geçit töreni yapacağız. Şık papyon. ... bir sefer yürünecek. Güzel papyon. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Now, members of the wedding party, I need you to break into pairs. | Şimdi, siz parti davetlilerinin ikili gruplara ayrılmasını istiyorum. Davetlilerimizin çiftlere ayrıImasını rica ediyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Husbands will go with wives, fiances with fiancees... | Kocalar karılarıyla, nişanlılar eşleriyle... Kocalar eşleriyle, nişanlılar nişanlısıyla... | The Romantics-1 | 2010 | |
| And Laura, you'll go with Chip. | Ve Laura, sen de Chip'le. ...ve Laura sen de Chip ile yürüyeceksin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Flower girls go before Lila, who will go with her father. | Çiçekçi kız Lila'dan önce gidecek, Lila da babasıyla. Çiçekçi kızlar, babasıyla birlikte yürüyen Lila'dan önce gidecek. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Minnow, you will lead the processional. | Minnow, geçidin başı sen olacaksın. Minnow, bu işle sen ilgileniyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And, Tom, you'll stand with Reverend Bartlett. | Ve Tom, sen de Papaz Vartlett'le kalacaksın. Ve Tom, sen de Reverend Bartlett ile beraber duracaksın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm gonna... I'll probably just... I'll... | Ben... Ben... Ben şey... Ben gidip... Şu şeye bir... Gidip... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Everybody got it? Good. This whole thing rests on you. | Herkes anladı mı? Güzel. Bundan sonrası size bağlı. Herkes anladı mı? Bütün bunlar senin başının altından çıktı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK... Wait, what's happening? | Tamam... Dur, neler oluyor? Tamam... Bir dakika, neler oluyor? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The whole thing hinges on you. Dude, I have no idea what she just... | Her şey size bağlı. Dostum, ne yapacağıma dair Bütün hepsi sana dayanıyor. Dostum, Az önce dedi hiç bir... | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's kind of intimidating. | Bu biraz ürkütücü geldi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I think we're at the back. | Sanırım biz arkadayız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I believe we go last. | Kesin en sona biz kalırız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I think you guys should go... | Bence siz yürümelisiniz... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Tonight's the night. And what night is that? | O gece bu gece. Neymiş bu gece? O gece bu geceymiş demek. Ne gecesi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The night you finally fall for me. | Senin sonunda bana kaldığın gece. Sonunda bana kaldığın gece. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I wouldn't hold your breath. Oh, I will. | Yerinde olsam heveslenmezdim. Ben hevesleneceğim. Nefesini kesmeyeceğim. Ben keseceğim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| What happened to all your little girlfriends? | Küçük kız arkadaşlarına ne oldu? Tüm o kız arkadaşlarına ne oldu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| They're mere bodies, laying a path to you. | Sana ulaşmamı sağlayan birer şahsı muhteremdiler. Onlar sadece sana uzanan bir yoldu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Sorry, guys. | Pardon kızlar. | The Romantics-1 | 2010 | |
| God, it's like a bar mitzvah in there. Did you see that room? | Tanrım, sanki doğum günü kutlaması. Odayı gördün mü? Tanrım, sünnet töreni gibi. Şu odayı gördün mü? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You should just have a "bring your own bottle..." | Herkese "kendi içkinizi getirin" demeliydin... Bence "İçkinizi kendiniz getirin"... | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm sorry. | Kusura bakma. Özür dilerim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You look stunning, sweetheart. Thank you, Mom. | Müstesna bir görüntün var hayatım. Sağ ol anneciğim. Çok çekici görünüyorsun, hayatım. Sağ ol, anne. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Now if we could just find your groom. | Şimdi bir de damadı bulduk mu. Bir de damadı bulursak... | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's funny, isn't it? What's funny? | Komik değil mi? Komik olan nedir? Komik, değil mi? Komik olan ne? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't know, just the way he's standing there like that. | Ne bileyim, orada öyle dikilmesi. Bilmiyorum, orada öylece dikilip duruyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| What's funny about it? | Nesi komik bunun? Bunun nesi komik? | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK, maybe funny is the wrong word, but... strange. It's... | Tamam, "komik" yanlış bir kelime belki ama... "tuhaf". Bu... Tamam, komik yanlış kelime... garip. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It is a little strange, don't you think? | Bu biraz tuhaf değil mi sence de? Sence de biraz garip değil mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| What about it is strange? | Nesi tuhaf? Nesi garip? | The Romantics-1 | 2010 | |
| The way he's staring out to sea like a lovesick sailor. | Sevdalı denizcilerin denize baktıkları gibi. Sevdalı bir denizci gibi denizlere bakıyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He's a groom. Grooms get nervous. Of course. | O bir damat. Damatlar gergin olur. Tabii ki. O damat. Damatlar gergin olur. Elbette. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Mother, please don't. | Anne, lütfen. Anne, Iütfen yapma. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You know what I think. Yes, I know what you think. | Ne düşündüğümü biliyorsun. Evet, biliyorum. Ne düşündüğümü biliyorsun. Evet, ne düşündüğünü biliyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And... perhaps you'll permit me to say it. | Ve... belki de söylemem için izin vereceksin. Belki söylememe izin verirsin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I know you will, regardless. | Aldırış bile etmeden söyleyeceksin. Her türlü söyleyeceğini biliyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He has to love you more, Lila. | Seni daha fazla sevmeli Lila. Seni daha çok seviyor, Lila. | The Romantics-1 | 2010 | |
| More than what? | Neyden daha fazla? Neyden daha çok? | The Romantics-1 | 2010 | |
| More than whom? | Kimden? Kimden daha çok? | The Romantics-1 | 2010 | |
| More than you love him. | Senin onu sevdiğinden. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's the only way marriage works. | Evliliğin yürümesinin tek yolu budur. Evliliğin devamı için gereken tek şey. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Leave him alone. | Onu yalnız bırak. Rahat bırak onu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| How's Augusta? | Augusta nasıl? Augusta nasıI? | The Romantics-1 | 2010 | |
| She'll be fine after a couple of cocktails. | Birkaç kadeh içkiden sonra iyi olur. Bir kaç kadeh içtikten sonra düzelecektir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Tom McDevon is quite a catch. | Tom McDevon çok uygun bir eş. Tom McDevon cazip bir eş. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Summa graduate, championship swimmer, | Summa mezunu, şampiyon yüzücü, Okuldan birincilikle mezun, şampiyon yüzücü, | The Romantics-1 | 2010 | |
| PhD candidate in English, | ...Edebiyat üzerine Doktora adayı, ...Felsefe doktor adayı, | The Romantics-1 | 2010 | |
| rather easy on the eyes. | ...yakışıklı. ...ayrıca göze de hitap ediyor. | The Romantics-1 | 2010 |