Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169809
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| So let's raise our glasses to two perfect catches: | Kadehlerimizi iki harika eşe kaldıralım. Kadehlerimizi bu harika çift için kaldırıyoruz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Perfect catch, perfect match. | Harika uyum, harika eş. Harika çift, harika uyum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| There goes the bloodline. That's enough for you. | Böylece soyumuzun devamı gelir. Sana bu kadar yeter. İşte başlıyoruz. Bu kadar içki yeter. | The Romantics-1 | 2010 | |
| When Tommy told me he was marrying the lovely Lila, | Tommy, sevimli Lila'yla evleneceğini söylediğinde, Tommy bana Lila ile evleneceğini söylediği zaman... | The Romantics-1 | 2010 | |
| I said... "Tommy boy, you're one lucky son of a bitch!" | ...ona, "Tommy, şanslı hergelenin tekisin" demiştim. ...ona dedim ki; "Tommy evlat, seni şanslı piç!" | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I said, "You know, | Ben de, "Biliyorsun, "Bilirsin, | The Romantics-1 | 2010 | |
| attraction is a very important ingredient in any relationship." | ...hangi ilişkide olursa olsun çekicilik önemli bir bileşen." ...cazibe, ilişkinin en önemli unsurlarındandır". dedim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Sure, folks can talk all they want about love and loyalty | Tabii ki, dostlar aşk ve sadakat üzerine konuşabilirler, Tabi, insanlar aşk, sadakat ve diğer zırvalar hakkında... | The Romantics-1 | 2010 | |
| and all that other shit, but the important thing is... | ...ve harici şeyler üzerine ama asıl önemli olan şey... ...her şeyi konuşurlar, ama önemli olan... | The Romantics-1 | 2010 | |
| if she doesn't make your wiener hard... | ...sosisini sertleştirmiyorsa... ...kız senin sosisini sertleştirebiliyor mu... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...forget it! Forget it all! | ...unutun gitsin! Hepsini unutun! ...unutun! Hepsini unutun! | The Romantics-1 | 2010 | |
| What are you doing? What are you doing? No, I... | N'apıyorsun? Ne yapıyorsun? Hayır, ben... Sen ne yapıyorsun? Olamaz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Let's face it. | Yüzleşelim. Kabul edin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| My sister is perfect. | Kardeşim harikadır. Kız kardeşim bir harika. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Everyone here knows it. | Buradaki herkes de biliyor. Buradaki herkes bunu bilir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| If you're a chick, you've spent your life fighting the urge | Kızsanız, hayatınızı, onu uykuda öldürme... Eğer bir kızsanız, tüm hayatınızı onu uykusunda öldürmemek için... | The Romantics-1 | 2010 | |
| to kill her in her sleep. | ...hayali kurarak, ...kendinizi tutmakla harcarsınız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| If you're a guy, you've spent your life trying to sleep with her. | ...erkekseniz ise, onunla yatma hayaliyle geçirirsiniz. Eğer erkekseniz, tüm hayatınızı onunla yatmak için çalışmaya harcarsınız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Admit it, Jake. Admit it. You admit it. | İtiraf et Jake. İtiraf et. Sen et. Kabul et, Jake. Kabul et. Sen kabul et. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Don't worry, Weesie, he never got anywhere. | Merak etme Weesie, bir yere gittiği yok. Endişelenme, Weesie, bir yere gittiği yok. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Mom... | Anne, Anne... | The Romantics-1 | 2010 | |
| I know it's been hard to embrace the new in laws. | Biliyorum, aileye yeni katılanları benimsemek zordur. Aileye yeni gelenlere alışmak kolay değildir bilirim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But don't worry. | Ama merak etmeyin. Ama endişelenmeyin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We only have to spend Christmas and Thanksgiving with them... | Onlarla hayatımızın kalanı boyunca birlikte gireceğimiz... Hayatımızın geri kalanında YıIbaşı ve şükran günlerini... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...every year for the rest of our lives. | ...zamanlar, Noel ve Şükran günleri olacak. ...onlarla kutlamak zorunda olan bir tek biz varız. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Wait... do Irish people | Bir dakika... İrlandalılar... Dur bir dakika... İrlandalılar... | The Romantics-1 | 2010 | |
| celebrate Christmas or Hanukkah? | ...Noel mi Işık Bayramı mı kutluyor? ...yıIbaşı ya da Hanukkah kutlar mıydı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| "The lovely Lila sat on a wall | "Sevimli Lila duvara oturdu, Sevimli Lila duvarda oturuyordu... | The Romantics-1 | 2010 | |
| When she saw Tom McDevon, her heart had a fall | ...Tom McDevon'ı gördüğünde kalbi oracıkta durdu. ...Tom McDevon'u görünce kalbi durdu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He rode in on his horse and picked up the pieces | Atına bindi ve aksamı topladı, Atına bindi ve parçaları topladı... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Until that day, she had felt like feces." | ...O güne değin, kendinde hissettiği tek şey dışkıydı. ...ta ki kız kendini bok gibi hissedene kadar. " | The Romantics-1 | 2010 | |
| As everybody knows, Tom is unmatched in the swimming pool. | Herkesin de bildiği üzere, Tom yüzme havuzunda rakipsizdir. Herkes bilir, Tom yüzme havuzunda eşsizdir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| As everyone also knows, Tom is unmatched on the tennis court. | Gene herkesin bildiği üzere, Tom tenis kortunda da rakipsizdir. Herkes bunu da bilir, Tom tenis kortunda da eşsizdir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But I don't think enough is said | Ama ben hâlen Tom'un ne kadar kibar ve cömert bir... Tom'un ne kadar kibar... | The Romantics-1 | 2010 | |
| about what a truly kind and generous man Tom really is. | ...erkek olduğunun yeteri kadar söylenmediği kanısındayım. ...ve alçakgönüllü olduğunu söylesem azdır. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Many of you may not know this, but I was only point two seconds | Birçoğunuzun bundan haber olmayabilir ama kurbağalamada... Bunu pek çoğunuz bilmez, ama sadece kurbağalama yüzüşte... | The Romantics-1 | 2010 | |
| behind Tom McDevon in the breast stroke, | ...Tom McDevon'un sadece 0.2 saniye gerisindeydim, ...Tom McDevon'ın sadece 0.2 saniye gerisindeydim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| our personal favorite stroke. | ...favori stilimiz. İkimizin de en sevdiği stil. | The Romantics-1 | 2010 | |
| "Athletic and smart, kind and charming, | "Atletik ve zeki, kibar ve çekici, Atletik ve zeki, kibar ve çekici... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Tom McDevon was one disarming... dude." | ...Tom McDevon kendini sevdiren... biri." ...Tom McDavon tek sakinleştirici... dostum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So I was like, "Jake, where's Tom?" He's like, "I don't know." | Ben derdim, "Jake, Tom nerede?". O, "Bilmiyorum". Ben şöyle dedim, "Jake, Tom nerede?". O da şöyle dedi, "Bilmiyorum". | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I was like, "Pete, where's Tom?" He's like, "I don't know." | Gene ben, "Pete, Tom nerede?", o, "Bilmiyorum" derdi. Sonra şöyle dedim, "Pete, Tom nerede?". O da şöyle dedi, "Bilmiyorum". | The Romantics-1 | 2010 | |
| And we were just like... But nobody knew where he was. | Hep böyleydik... Ama kimse onun nerede olduğunu bilmezdi. Hepimizi aynı şeyi sorduk... Ama kimse nerede olduğunu bilmiyordu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I still maintain that he put rufies in my Gatorade... | Ve hâlâ gazozuma tecavüz hapı attığı iddiamın arkasındayım... Hâlâ benim enerji içeceğime sakinleştirici koyduğunu... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...and touched me inappropriately under the water. | ...ve su altında uygunsuz bir şekilde bana ellediğine. ...ve suyun altında beni uygunsuz bir şekilde ellediğini iddia ediyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That was you? Such a good story. | Sen miydin? Ne güzel bir hikayedir. Sen miydin? Bu da güzel hikâye. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I love that one, so... But, OK, so one more... | Buna bayılırım, bu yüzden... Ama, tamam, bir tane daha... Bunu da seviyorum... Tamam, bir tane daha var... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Here's to that lucky lady, here's to Tom. | Şanslı bayana ve Tom'a. Bu şanslı bayan ve şanslı Tom için. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I love you both, and... | Her ikinizi de seviyorum ve... İkinizi de seviyorum ve... | The Romantics-1 | 2010 | |
| "And should that egg meet a sperm and turn into a baby, | "O yumurta bir spermle karşılaşıp bebeğe dönüşmeli mi, Yumurta ve sperm bir araya gelip bebeğe dönüşebilir mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| count on me as a sitter. I will always say, 'maybe'." | ...Kız kardeşiniz olarak bana güvenin. Her daim diyeceğim, 'belki'." Beni kardeşin say. Hep söylerim "Belki. " | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...graced with beauty and... | ...güzellikle ve... ...güzellik... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...intelligence and... | ...zekâ ve... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...determination. | ...kararlılıkla bezenmiş biridir. ...kararlılıkla bezenmiş. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Lila and I were roommates in college. | Lila ve ben üniversitede oda arkadaşlarıydık. Lila ve ben okuldayken aynı odayı paylaşıyorduk. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I was from the Midwest, she was from the East Coast. | Ben Orta Batı’dan, o ise Doğu Sahili'ndendi. Ben orta batıdan gelmiştim, o da doğu sahilinden. | The Romantics-1 | 2010 | |
| My first memory is... | İlk hatıram... Hatırladığım ilk anımız... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...we were both on Old Campus | ...ikimiz de Eski Kampüsteydik, ...ikimizde kimlik yenilemek için... | The Romantics-1 | 2010 | |
| in line for our college IDs and freshmen... | ...üniversitedeki ilk senemizde kimlik sırasındaydık... ...Eski Kampüste sıradaydık... | The Romantics-1 | 2010 | |
| And all of a sudden, this stranger comes up to me and says: | Aniden, bir yabancı yanıma geldi ve dedi ki: Sonra birden bir yabancı geldi ve şöyle dedi: | The Romantics-1 | 2010 | |
| "You know we're gonna have these IDs for the rest of the year, right?" | "Bu kimlikleri yıl boyu taşıyacağız, değil mi?" "Bu kimliklerin yıI sonuna kadar geçerli olduklarını biliyorsunuz değil mi?" | The Romantics-1 | 2010 | |
| And, I said, "Yes." And she goes, "Well, didn't you bring your makeup?" | Ve, ben dedim ki, "Evet". Sonra o da dedi ki, "Makyajsız mı geldin?". Ben de, "Evet" dedim. Sonra o dedi, "Makyaj malzemelerini getirmedin mi?". | The Romantics-1 | 2010 | |
| So, when she painted me up with Lancome's best, I... | Lacome'ın en kaliteli mallarıyla beni boyayınca, ben... Beni Lancome'ın en güzeli haline getirdiği zaman... | The Romantics-1 | 2010 | |
| I knew we were gonna be... | Çok sıkı arkadaş olacağımızı... Yakın arkadaşlar olacağımızı... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...good friends. | ...biliyordum. ...anlamıştım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And, yet, it was touch and go at first, | Ve, ilk değen kazanacaktı, İIk başlarda belirgin değildi, | The Romantics-1 | 2010 | |
| but we realized that our differences | ...ama farklılıklarımızı biliyorduk ve... ...ama bizi güçIü yapan şeyin... | The Romantics-1 | 2010 | |
| made us stronger, you know? We... | ...bizi güçlü kılacak olan da buydu. Bilirsiniz. Biz... ...farklılıklarımız olduğunu anladık? | The Romantics-1 | 2010 | |
| We got the nickname "La la" because we loved each other. | "La La" takma adını aldık çünkü birbirimizi seviyorduk. "La la" diye isim taktık kendimize, çünkü birbirimizi sevdik. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And we loved our friends. | Ve arkadaşlarımızı seviyorduk. Arkadaşlarımızı da sevdik. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Our friends got the nickname, "The Romantics." | Arkadaşlarımız da "Romantikler" takma adını aldı. Onlar da bize, "Romantikler" dediler. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Because of our incestuous dating history. | Yakınlarımızla olan çıkma geçmişimizden dolayı. Alışılmadık bir ilişkimiz vardı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We were just... | Biz sadece... Bir birimize... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...in love with each other. | ...birbirimize aşıktık. ...aşıktık. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Because that's what friends do. They... | Çünkü arkadaşlar bunun içindir. Onlar... Çünkü arkadaşlar böyle yapar. Onlar... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...they fall in love with each other. | ...birbirlerine aşık olur. ...bir birlerine aşık olurlar. | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...then they fall out of love and... | ...sonra bıkarlar sonra... ...vazgeçerler, sonra... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...they fall back in love and this happens over and over again | ...tekrar aşık olur ve bunlar sürekli olur, tekrar tekrar... ...tekrar aşık olurlar, tekrar vazgeçerler... | The Romantics-1 | 2010 | |
| for the rest of their lives. | ...ta ki hayatlarının sonuna dek. ...hayatlarını sonuna bu kadar böyle gider. | The Romantics-1 | 2010 | |
| The fact that Tom and Laura... | Laura ve Tom için şu bir gerçek ki... Aslında Tom ve Laura... | The Romantics-1 | 2010 | |
| The fact that... | Şu bir gerçek ki... Aslında... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Tom and Lila found each other is... | Tom ve Lila'nın birbirini bulması... Tom ve Lila'nın bir birlerini... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...exceptional because they're both... | ...istisnai bir olaydı çünkü... ...bulmuş olmaları olağanüstü çünkü... | The Romantics-1 | 2010 | |
| ...exceptional people. | ...onlar istisnai insanlardı. ...kendileri de olağanüstü insanlar. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And I wish them all of the joy in the world. | Ve onlara, her şeyin en güzelini diliyorum. Onlara dünyanın tüm mutluluklarını diliyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| To their glittering future. | Parlak geleceklerine! Parlak geleceklerine. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hear, hear. Glittering future. | Duy, duy. Parlak gelecek. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Did I seem nervous? | Endişeli mi görünüyorum? Sence gergin miydin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You were great. You were really... great. | Harikaydın. Harikaydın... harika. Harikaydın. Gerçekten harikaydın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Wait! Lila! | Dur! Lila! Bekle! Lila! | The Romantics-1 | 2010 | |
| You didn't think you could escape that easy, did ya? | O kadar kolay kaçabileceğini düşünmüyordun değil mi? Bu kadar kolay kaçabileceğini mi sandın? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Come on, Lila, just stay for one more drink. | Hadi ama Lila, bir içki için daha bekle en azından. Hadi, Lila, bir içki daha içelim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, I need hours, maybe days of silence. | Hayır. Saatler, belki günlerce sessizliğe ihtiyacım var. Olmaz, huzurlu birkaç saate, hatta birkaç güne ihtiyacım var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Boring. | Sıkıcı! Çok sıkıcı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But, I'll see you guys at midnight, right? | Ama sizleri gece yarısı görebileceğim değil mi? Gece yarısı görüşürüz, olur mu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| You guys said you'd come tuck me in? | Beni yatıracağınızı söylemiştiniz? Beni yiyeceğinizi söylemiştiniz? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, yeah. Yeah, yeah, yeah... | Evet, evet. Evet, evet, evet... Evet, evet, evet... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Remind the others, OK? OK. | Diğerlerine de hatırlat tamam mı? Tamam. Ötekilere de hatırlat, tamam mı? Tamam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| See ya at midnight. | Gece yarısı görüşmek üzere. Gece yarısı görüşürüz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hey, do you have any of those, like, tropical umbrellas... | Bardağıma koyabileceğim, tropikal şemsiyelerden... Şu tropikal şemsiyelerden... | The Romantics-1 | 2010 |