Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169048
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| But, here's the switch. The son of a bitch gets away with it. | Ama, iste dönüsüm. Yaptigi .rospu çocugunun yanina kalir. Ama, işte dönüşüm. Yaptığı orospu çocuğunun yanına kalır. Ama, işte dönüşüm. Yaptığı orospu çocuğunun yanına kalır. | The Player-1 | 1992 | |
| Larry, get off the speaker. l want to talk to him privately. | Larry, hattan çik. Onunla özel konusmak istiyorum. Larry, hattan çık. Onunla özel konuşmak istiyorum. Larry, hattan çık. Onunla özel konuşmak istiyorum. | The Player-1 | 1992 | |
| Sure. This is a winner. | Tabii. Bu kazandin demek oluyor. Tabii. Bu kazandın demek oluyor. Tabii. Bu kazandın demek oluyor. | The Player-1 | 1992 | |
| He gets away with it? Absolutely. | Yanina mi kalir? Kesinlikle. Yanına mı kalır? Kesinlikle. Yanına mı kalır? Kesinlikle. | The Player-1 | 1992 | |
| A Hollywood ending. | Bir Hollywood sonu. | The Player-1 | 1992 | |
| He marries the dead writer's girl and they live happily ever after. | Ölü yazarin kiz arkadasiyla evlenir ve hep mutlu yasarlar. Ölü yazarın kız arkadaşıyla evlenir ve hep mutlu yasarlar. Ölü yazarın kız arkadaşıyla evlenir ve hep mutlu yasarlar. | The Player-1 | 1992 | |
| Can you guarantee that ending? lf the price is right, you got it. | Bu sonu garanti eder misin? Fiyatta anlasirsak, oldu bil. Bu sonu garanti eder misin? Fiyatta anlaşırsak, oldu bil. Bu sonu garanti eder misin? Fiyatta anlaşırsak, oldu bil. | The Player-1 | 1992 | |
| Guarantee that ending, you got a deal. l guarantee it. | Bu sonu garantile, anlasma senin. Garanti ederim. Bu sonu garantile, anlaşma senin. Garanti ederim. Bu sonu garantile, anlaşma senin. Garanti ederim. | The Player-1 | 1992 | |
| What do you call this thing? The Player. | Adi ne olacak? Oyuncu. Adı ne olacak? Oyuncu. Adı ne olacak? Oyuncu. | The Player-1 | 1992 | |
| The Player. | Oyuncu. | The Player-1 | 1992 | |
| l like that. | Sevdim. | The Player-1 | 1992 | |
| What took you so long? | Nerde kaldin? Nerde kaldın? Nerde kaldın? | The Player-1 | 1992 | |
| Traffic was a bitch. | Trafik .rospuluk yapti. Trafik orospuluk yaptı. Trafik orospuluk yaptı. | The Player-1 | 1992 | |
| Translation And Subtitles By Captions, lnc. Los Angeles | Translation And Subtitles By "Husiin" husiin@hotmail.com | The Player-1 | 1992 | |
| I'm sorry, he's not in yet. May I take a message? | Uzgunum daha gelmedi. Mesajinizi alabilir miyim? Üzgünüm daha gelmedi. Mesajınızı alabilir miyim? Üzgünüm daha gelmedi. Mesajınızı alabilir miyim? | The Player-2 | 1992 | |
| Mr. Levy, I'll tell him you called. Never say that. | Bay Levy, ona aradiginizi söylerim. Bunu asla söyleme. Bay Levy, ona aradığınızı söylerim. Bunu asla söyleme. Bay Levy, ona aradığınızı söylerim. Bunu asla söyleme. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know. The mail's late. Go get them. Now! | Bilmiyorum. Posta gecikti. Git getir onlari. Simdi! Bilmiyorum. Posta gecikti. Git getir onları. Şimdi! Bilmiyorum. Posta gecikti. Git getir onları. Şimdi! | The Player-2 | 1992 | |
| I want them back here before he arrives. | Onlari o gelmeden tekrar burda görmek istiyorum. Onları o gelmeden tekrar burada görmek istiyorum. Onları o gelmeden tekrar burada görmek istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I didn't know we were. I wanted to plant a seed in your head. | Bilmiyordum... Kafana bir tohum ekmek istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm booked up. Picture this. | Vaktim yok. Hayal et. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a planet in the far future with two suns. | Uzak gelecekte iki tane günesi olan bir gezegen... Uzak gelecekte iki tane güneşi olan bir gezegen... Uzak gelecekte iki tane güneşi olan bir gezegen... | The Player-2 | 1992 | |
| Never heard of it. It's an English film. | Hiç duymadim. Bu Ingiliz filmi. Hiç duymadım. Bu İngiliz filmi. Hiç duymadım. Bu İngiliz filmi. | The Player-2 | 1992 | |
| A Peligrino, please. I've got Calistoga. | Bir Peligrino, lütfen. Calistoga var. | The Player-2 | 1992 | |
| Will it be funny? It'll be funny. Dark, weird and funny. | Komik olacak mi? Olacak. Karanlik, garip ve komik. Komik olacak mı? Olacak. Karanlık, garip ve komik. Komik olacak mı? Olacak. Karanlık, garip ve komik. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know what it is. It's a malady of some sort. | Simdi bilmiyorum. Iste bir çesit dert. Simdi bilmiyorum. İşte bir çeşit dert. Simdi bilmiyorum. İşte bir çeşit dert. | The Player-2 | 1992 | |
| Excuse me. What should I do with these scripts? | Afedersin. Bu senaryolari n'apiyim? Affedersin. Bu senaryoları ne yapayım? Affedersin. Bu senaryoları ne yapayım? | The Player-2 | 1992 | |
| I want to know. Adam Simon? Okay. | Bilmek istiyorum. Adam Simon? Tamam. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a band of human survivors. Write this down for me. | Hayatta kalan bir grup insan. Benim için bunu yaz. | The Player-2 | 1992 | |
| I can't process this. Write it down for me. | Bunu isleyemem. Benim için bunu yaz. Bunu işleyemem. Benim için bunu yaz. Bunu işleyemem. Benim için bunu yaz. | The Player-2 | 1992 | |
| It's not about words. You have to visualize. | Bu kelimelerle ilgili degil. Hayal etmelisin. Bu kelimelerle ilgili değil. Hayal etmelisin. Bu kelimelerle ilgili değil. Hayal etmelisin. | The Player-2 | 1992 | |
| He came out of nowhere, ran right in front of the cart. I never saw him. | Birden çikti, birden arabanin önüne kostu. Göremedim. Birden çıktı, birden arabanın önüne koştu. Göremedim. Birden çıktı, birden arabanın önüne koştu. Göremedim. | The Player-2 | 1992 | |
| No, I'm not Rebecca DeMornay. You're a dead ringer. | Hayir, ben Rebecca DeMornay degilim. Sen öldün. Hayır, ben Rebecca DeMornay değilim. Sen öldün. Hayır, ben Rebecca DeMornay değilim. Sen öldün. | The Player-2 | 1992 | |
| It's moving. It'll rip your heart out. | Hareket ediyor. Kalbini sökecek. | The Player-2 | 1992 | |
| If you need someone to eat sashimi with you, give me a ring. | Senle sashimi yiyecek biri gerekirse, beni ara. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't like it. | Bu hosuma gitmedi. Bu hoşuma gitmedi. Bu hoşuma gitmedi. | The Player-2 | 1992 | |
| It happened at Paramount three years ago. | Üç yil önce de Paramount'da oldu. Üç yıl önce de Paramount'da oldu. Üç yıl önce de Paramount'da oldu. | The Player-2 | 1992 | |
| I hear we're looking to replace Griffin. | Griffin'in yerine birini bulacagimizi duydum. Griffin'in yerine birini bulacağımızı duydum. Griffin'in yerine birini bulacağımızı duydum. | The Player-2 | 1992 | |
| Griffin? I don't believe it. With whom? | Griffin? Inanmam. Kimmis o? Griffin? İnanmam. Kimmiş o? Griffin? İnanmam. Kimmiş o? | The Player-2 | 1992 | |
| I want to know why the security is lax. | Güvenlik neden bu kadar rahat bilmek istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll talk to you later. I'm in the middle of a pitch. | Sizinle daha sonra görüsecegim. Bir satisin ortasindayim. Sizinle daha sonra görüşeceğim. Bir satışın ortasındayım. Sizinle daha sonra görüşeceğim. Bir satışın ortasındayım. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a TV star who goes on a safari. A TV star in a motion picture? | Safari'ye giden bir TV yildizi... Bir sinema filminde bir TV yildizi? Safari'ye giden bir TV yıldızı... Bir sinema filminde bir TV yıldızı? Safari'ye giden bir TV yıldızı... Bir sinema filminde bir TV yıldızı? | The Player-2 | 1992 | |
| I like Goldie. Great, because we have a relationship. | Ben Goldie'yi severim. Harika, çünkü biz tanisiyoruz. Ben Goldie'yi severim. Harika, çünkü biz tanışıyoruz. Ben Goldie'yi severim. Harika, çünkü biz tanışıyoruz. | The Player-2 | 1992 | |
| It's like The Gods Must Be Crazy except the coke bottle is an actress. | Tanrilar Çildirmis Olmali gibi ama bu sefer kola sisesi bir aktrist. Tanrılar Çıldırmış Olmalı gibi ama bu sefer kola şişesi bir aktris. Tanrılar Çıldırmış Olmalı gibi ama bu sefer kola şişesi bir aktris. | The Player-2 | 1992 | |
| Right. It's Out of Africa meets Pretty Woman. | Dogru. Out of Africa ve Pretty Woman karisimi. Doğru. Out of Africa ve Pretty Woman karışımı. Doğru. Out of Africa ve Pretty Woman karışımı. | The Player-2 | 1992 | |
| You're Martin Scorsese! No, but I know Harvey Keitel. | Siz Martin Scorsese'siniz! Hayir, ama Harvey Keitel'i tanirim. Siz Martin Scorsese'siniz! Hayır, ama Harvey Keitel'i tanırım. Siz Martin Scorsese'siniz! Hayır, ama Harvey Keitel'i tanırım. | The Player-2 | 1992 | |
| I know you do. I loved Cape Fear. | Bilirim. Cape Fear'a bayilirim. Bilirim. Cape Fear'a bayılırım. Bilirim. Cape Fear'a bayılırım. | The Player-2 | 1992 | |
| Rope. It was a masterpiece. | Ip. Bir saheserdi. İp. Bir şaheserdi. İp. Bir şaheserdi. | The Player-2 | 1992 | |
| I hate all this 'Cut, cut, cut!' | Tüm bu "Kes, kes, kes"lerden nefret ediyorum | The Player-2 | 1992 | |
| I didn't see it. | Görmedim onu. | The Player-2 | 1992 | |
| I've been here since 8:00. I took a chance getting you this job. | Ben 8den beri burdayim. Sana bu isi ayarlamaya çalistim. Ben 8’den beri buradayım. Sana bu işi ayarlamaya çalıştım. Ben 8’den beri buradayım. Sana bu işi ayarlamaya çalıştım. | The Player-2 | 1992 | |
| Who were you with? I was with Alan Rudolph. | Kimleydin? Alan Rudolph'laydim. Kimleydin? Alan Rudolph'laydım. Kimleydin? Alan Rudolph'laydım. | The Player-2 | 1992 | |
| I wasn't getting involved. I was listening to this amazing idea he had. | Ilgilenmiyordum. Ilginç bir fikrini benimle paylasti. İlgilenmiyordum. İlginç bir fikrini benimle paylaştı. İlgilenmiyordum. İlginç bir fikrini benimle paylaştı. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a funny political thing. And it's a thriller, too, all at once. | Komik ve politik birsey. Ve de bir gerilim, hepsi bir arada. Komik ve politik bir şey. Ve de bir gerilim, hepsi bir arada. Komik ve politik bir şey. Ve de bir gerilim, hepsi bir arada. | The Player-2 | 1992 | |
| What's the story? I want Bruce Willis. I can talk to him. | Hikaye ne? Bruce Willis'i istiyorum. Onunla konusabilirim. Hikaye ne? Bruce Willis'i istiyorum. Onunla konuşabilirim. Hikaye ne? Bruce Willis'i istiyorum. Onunla konuşabilirim. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a story about a bad guy senator. | Kötü bir senatör hakkinda. Kötü bir senatör hakkında. Kötü bir senatör hakkında. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a cynical, political thriller comedy. | Sinikal politik bir gerilim. | The Player-2 | 1992 | |
| Go on, I'm listening. He starts reading people's minds. | Devam et, dinliyorum. Insanlarin zihinlerini okumaya baslar. Devam et, dinliyorum. İnsanların zihinlerini okumaya başlar. Devam et, dinliyorum. İnsanların zihinlerini okumaya başlar. | The Player-2 | 1992 | |
| Can I get you anything? I'd like a beer, please. | Sana bir sey söylesem? Ben bira aliyim, lütfen. Sana bir şey söylesem? Ben bira alayım, lütfen. Sana bir şey söylesem? Ben bira alayım, lütfen. | The Player-2 | 1992 | |
| May I ask who's calling? I'd like to speak to Griffin Mill. | Kimin aradigini sorabilir miyim? Griffin Mill'le görüsmek istemistim. Kimin aradığını sorabilir miyim? Griffin Mill'le görüşmek istemiştim. Kimin aradığını sorabilir miyim? Griffin Mill'le görüşmek istemiştim. | The Player-2 | 1992 | |
| He's in a meeting right now. I can take your name and have him get back to you. | Su anda toplantidalar. Adinizi alirsam sizi aramalarini söyleyebilirim. Su anda toplantıdalar. Adınızı alırsam sizi aramalarını söyleyebilirim. Su anda toplantıdalar. Adınızı alırsam sizi aramalarını söyleyebilirim. | The Player-2 | 1992 | |
| Do you know how often I've heard this? Who is this? | Bunu ne kadar sik duydugumu biliyor musun? Kimsiniz? Bunu ne kadar sik duyduğumu biliyor musun? Kimsiniz? Bunu ne kadar sik duyduğumu biliyor musun? Kimsiniz? | The Player-2 | 1992 | |
| If he doesn't get back to me Who was that? | Eger beni aramazsa Kimdi? Eğer beni aramazsa... Kimdi? Eğer beni aramazsa... Kimdi? | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know. He didn't say. What do you mean? | Bilmiyorum. Söylemedi. Ne demek bu? | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know how you'll cast it. The lead is a 50 year old circus performer. | Nasil yaparsiniz bilmem. Basroldeki eski bir sirk göstericisi. Nasıl yaparsınız bilmem. Başroldeki eski bir sirk göstericisi. Nasıl yaparsınız bilmem. Başroldeki eski bir sirk göstericisi. | The Player-2 | 1992 | |
| What time? I made it for 1:00. | Saat kaçta? 1:00 için yapmistim. Saat kaçta? 1:00 için yapmıştım. Saat kaçta? 1:00 için yapmıştım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll be here. Put this morning's meetings on the computer. Thanks. | Burada olacagim. Bu sabahki toplantilari bilgisayara geçir. Tesekkürler. Burada olacağım. Bu sabahki toplantıları bilgisayara geçir. Teşekkürler. Burada olacağım. Bu sabahki toplantıları bilgisayara geçir. Teşekkürler. | The Player-2 | 1992 | |
| Are you going now? I'm going to see Levison. | Gidiyor musun? Levison ile görüsecegim. Gidiyor musun? Levison ile görüşeceğim. Gidiyor musun? Levison ile görüşeceğim. | The Player-2 | 1992 | |
| It's all right, Celia. | Sorun degil, Celia. Sorun değil, Celia. Sorun değil, Celia. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't think you've met Reg Goldman. You know his father Harvey. | Reg Goldman'la tanistigini sanmiyorum. Babasi Harvey'i bilirsin. Reg Goldman'la tanıştığını sanmıyorum. Babası Harvey'i bilirsin. Reg Goldman'la tanıştığını sanmıyorum. Babası Harvey'i bilirsin. | The Player-2 | 1992 | |
| A little of both, I hope. | Ikisinden de biraz, umarim. İkisinden de biraz, umarım. İkisinden de biraz, umarım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'd like to play some tennis. Do you play tennis? | Ben tenis oynamak istiyorum. Sen tenis oynar misin? Ben tenis oynamak istiyorum. Sen tenis oynar mısın? Ben tenis oynamak istiyorum. Sen tenis oynar mısın? | The Player-2 | 1992 | |
| I'm too busy. I was asking Walter. | Çok mesgulüm. Ben Walter'a soruyordum. Çok meşgulüm. Ben Walter'a soruyordum. Çok meşgulüm. Ben Walter'a soruyordum. | The Player-2 | 1992 | |
| Is she seeing somebody? | Görüstügü biri var mi? Görüştüğü biri var mı? Görüştüğü biri var mı? | The Player-2 | 1992 | |
| I want that number, goddamn it. I want that number. | O numarayi istiyorum, lanet olsun. O numarayi istiyorum. O numarayı istiyorum, lanet olsun. O numarayı istiyorum. O numarayı istiyorum, lanet olsun. O numarayı istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| Don't ask, you don't know? Or don't ask, I don't want to know? | Sorma, bilmiyorsun mu? Yoksa sorma, bilmek itemiyorum mu? Sorma, bilmiyor musun? Yoksa sorma, bilmek istemiyorum mu? Sorma, bilmiyor musun? Yoksa sorma, bilmek istemiyorum mu? | The Player-2 | 1992 | |
| If it's Reggie Goldman you're concerned about, forget it. | Reggie Goldman için endiseleniyorsan, unut gitsin. Reggie Goldman için endişeleniyorsan, unut gitsin. Reggie Goldman için endişeleniyorsan, unut gitsin. | The Player-2 | 1992 | |
| It's not Reggie Goldman I'm worried about. | Reggie Goldman için endiselenmiyorum. Reggie Goldman için endişelenmiyorum. Reggie Goldman için endişelenmiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| It's Larry Levy. Larry Levy? | Larry Levy için. Larry Levy? | The Player-2 | 1992 | |
| Should I be looking for a job? Celia, are you there? | Is aramali miyim? Celia, orda misin? İş aramalı mıyım? Celia, orda mısın? İş aramalı mıyım? Celia, orda mısın? | The Player-2 | 1992 | |
| It's a supernatural thing. | Dogaüstü birsey. Doğaüstü bir şey. Doğaüstü bir şey. | The Player-2 | 1992 | |
| Good to see you. I'm a big fan of yours. | seni görmek güzel. Büyük bir hayraninizim. seni görmek güzel. Büyük bir hayranınızım. seni görmek güzel. Büyük bir hayranınızım. | The Player-2 | 1992 | |
| I have that tie. You do? | Bu kravattan bende var. Sende var mi? Bu kravattan bende var. Sen de var mı? Bu kravattan bende var. Sen de var mı? | The Player-2 | 1992 | |
| Larry Levy? If he had half a brain, he'd be dangerous. | Larry Levy? Yarim bir beyni olsaydi, tehlikeli olurdu. Larry Levy? Yarım bir beyni olsaydı, tehlikeli olurdu. Larry Levy? Yarım bir beyni olsaydı, tehlikeli olurdu. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll call you later. | Seni daha sonra ararim. Seni daha sonra ararım. Seni daha sonra ararım. | The Player-2 | 1992 | |
| I should call Walter Stuckel and say what? | Walter Stuckel'i arayip ne diyecegim? Walter Stuckel'i arayıp ne diyeceğim? Walter Stuckel'i arayıp ne diyeceğim? | The Player-2 | 1992 | |
| 'Someone's sending me poison letters and I would like for you to make me... | 'Birisi bana zehirli mektuplar yolluyor ve senden beni... | The Player-2 | 1992 | |
| I don't think so. | Bence öyle degil. Bence öyle değil. Bence öyle değil. | The Player-2 | 1992 | |
| I think they're coming from a writer. | Bence onlar bir yazardan geliyor. | The Player-2 | 1992 | |
| Is there anything else? Yes, your attorney phoned. | Baska birsey var mi? Evet, avukatin aradi. Başka bir şey var mı? Evet, avukatın aradı. Başka bir şey var mı? Evet, avukatın aradı. | The Player-2 | 1992 | |
| Tell him I'm at a screening. Not that attorney. It's Dick Mellen. | Ona bir gösterimde oldugumu söyle. O avukat degil. Dick Mellen. Ona bir gösterimde olduğumu söyle. O avukat değil. Dick Mellen. Ona bir gösterimde olduğumu söyle. O avukat değil. Dick Mellen. | The Player-2 | 1992 | |
| I want to have a massage, a long soak in a hot tub... | Masaj yaptirmak istiyorum, sicak bir küvette uzun bir dus... Masaj yaptırmak istiyorum, sıcak bir küvette uzun bir duş... Masaj yaptırmak istiyorum, sıcak bir küvette uzun bir duş... | The Player-2 | 1992 | |
| I have a party at Dick Mellen's. You want to come? | Dick Mellen'in evinde bir parti var. Gelmek ister misin? | The Player-2 | 1992 | |
| It'll be an early dinner, and we'll go to my place afterwards. | Erkenden yeriz, sonrada benim evime gideriz. | The Player-2 | 1992 | |
| I loved it. I thought it was wonderful. | Bayildim. Bence harikaydi. Bayıldım. Bence harikaydı. Bayıldım. Bence harikaydı. | The Player-2 | 1992 | |
| I think you're perfect for Ariel. You're perfect for the part. | Ariel için harikasin. O rol için mükemmelsin. Ariel için harikasın. O rol için mükemmelsin. Ariel için harikasın. O rol için mükemmelsin. | The Player-2 | 1992 | |
| Excuse me. I'm going to say hello to those people. | Afedersiniz. Su insanlara bir merhaba diyecegim. Affedersiniz. Su insanlara bir merhaba diyeceğim. Affedersiniz. Su insanlara bir merhaba diyeceğim. | The Player-2 | 1992 | |
| It was good of you to come. Don't you look beautiful! | Gelmen çok büyük incelikti. Çok güzel görünüyorsun! | The Player-2 | 1992 | |
| That's what I meant. Bring Mr. Mill a martini. And, Bonnie? | Ben de onu demek istedim. Bay Mill'e bir martini getir. Ve, Bonnie? | The Player-2 | 1992 | |
| I'll take a Ramlosa. I'll have a martini. | Ben bir Ramlosa alayim. Ben de bir martini alayim. Ben bir Ramlosa alayım. Ben de bir martini alayım. Ben bir Ramlosa alayım. Ben de bir martini alayım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm a big fan of yours. I saw you accept the Nelson Mandela Courage Award. | Büyük bir hayraninizim. Sizi Nelson Mandela Cesaret Ödülü'nü alirken izledim. Büyük bir hayranınızım. Sizi Nelson Mandela Cesaret Ödülü'nü alırken izledim. Büyük bir hayranınızım. Sizi Nelson Mandela Cesaret Ödülü'nü alırken izledim. | The Player-2 | 1992 |