Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169049
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I got this | Bana su Bana şu... Bana şu... | The Player-2 | 1992 | |
| I got this postcard. Harassment kind of stuff. | Bana su kartpostal geldi. Biktirmak için herhalde. Bana şu kartpostal geldi. Bıktırmak için herhalde. Bana şu kartpostal geldi. Bıktırmak için herhalde. | The Player-2 | 1992 | |
| It's some writer I must've brushed off. | Ciddiye almadigim yazarlardan biri olmali. Ciddiye almadığım yazarlardan biri olmalı. Ciddiye almadığım yazarlardan biri olmalı. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't think I do. | Sanmiyorum. Sanmıyorum. Sanmıyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know. He's pissed off. | Bilmiyorum. Kizmis. Bilmiyorum. Kızmış. Bilmiyorum. Kızmış. | The Player-2 | 1992 | |
| I thought writers were your long suit. You're the writer's executive. | Yazarlarin senin takiminda oldugunu sanmistim. Sen yönetici yazarsin. Yazarların senin takımında olduğunu sanmıştım. Sen yönetici yazarsın. Yazarların senin takımında olduğunu sanmıştım. Sen yönetici yazarsın. | The Player-2 | 1992 | |
| You don't sound sincerely interested. It depends how good the dream is. | Ilgilenmis gibi görünmüyorsun. Bu rüyanin ne kadar iyi olduguna bagli. İlgilenmiş gibi görünmüyorsun. Bu rüyanın ne kadar iyi olduğuna bağlı. İlgilenmiş gibi görünmüyorsun. Bu rüyanın ne kadar iyi olduğuna bağlı. | The Player-2 | 1992 | |
| Everywhere I look, Larry Levy is in my face. | Baktigim her yerde, Larry Levy suratimda. Baktığım her yerde, Larry Levy suratımda. Baktığım her yerde, Larry Levy suratımda. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm always the last to hear about them. You're the last one to believe. | Onlari en son duyan hep ben olurum. Sen onlara son inanansin. Onları en son duyan hep ben olurum. Sen onlara son inanansın. Onları en son duyan hep ben olurum. Sen onlara son inanansın. | The Player-2 | 1992 | |
| Am I out? | Disarda miyim? Dışarıda mıyım? Dışarıda mıyım? | The Player-2 | 1992 | |
| Do you know everybody? I will before the night's out. | Herkesi taniyor musun? Gee bitmeden taniyacagim. Herkesi tanıyor musun? Gece bitmeden tanıyacağım. Herkesi tanıyor musun? Gece bitmeden tanıyacağım. | The Player-2 | 1992 | |
| I heard a pitch today. It wasn't bad. Stuck on a story point, though. | Ben de bugun bir öykü duydum. Fena degildi. Bir noktada sikisti gerçi. Ben de bugün bir öykü duydum. Fena değildi. Bir noktada sıkıştı gerçi. Ben de bugün bir öykü duydum. Fena değildi. Bir noktada sıkıştı gerçi. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm a story editor. Go. New York City, big advertising agency. | Ben hikaye editörüyüm. Devam et. New York sehri, büyük bir reklam ajansi. Ben hikaye editörüyüm. Devam et. New York şehri, büyük bir reklam ajansı. Ben hikaye editörüyüm. Devam et. New York şehri, büyük bir reklam ajansı. | The Player-2 | 1992 | |
| Sends him threatening postcards. It's not important. | Ona tehdit kartlari gönderir. Bu da önemli degil. Ona tehdit kartları gönderir. Bu da önemli değil. Ona tehdit kartları gönderir. Bu da önemli değil. | The Player-2 | 1992 | |
| If it were me | Ben olsaydim Ben olsaydım... Ben olsaydım... | The Player-2 | 1992 | |
| To be dangerous, five months. That's what I thought. | Bes ayda tehlikeli olmaya mi baslar. Bence öyle. Beş ayda tehlikeli olmaya mı başlar? Bence öyle. Beş ayda tehlikeli olmaya mı başlar? Bence öyle. | The Player-2 | 1992 | |
| Who's the writer? I don't know. | Yazar kim? Bilmiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't know his name. It's a couple kids. | Adini bilmiyorum. Iki çocuk. Adını bilmiyorum. İki çocuk. Adını bilmiyorum. İki çocuk. | The Player-2 | 1992 | |
| Can we go to bed now? I'm starting to wrinkle. | Artik yatabilir miyiz? Kirismaya basladim. Artık yatabilir miyiz? Kırışmaya başladım. Artık yatabilir miyiz? Kırışmaya başladım. | The Player-2 | 1992 | |
| Burt, Larry Levy. I hope you don't remember me, and if you do... | Burt, Larry Levy. umarim beni hatirlamazsin, hatirlarsan da... Burt, Larry Levy. Umarım beni hatırlamazsın, hatırlarsan da... Burt, Larry Levy. Umarım beni hatırlamazsın, hatırlarsan da... | The Player-2 | 1992 | |
| I hope there are no hard feelings, I was working for Gassner then. | umarim kirgin degilsindir, o zamanlar Gassner için çalisiyordum. umarım kırgın değilsindir, o zamanlar Gassner için çalışıyordum. umarım kırgın değilsindir, o zamanlar Gassner için çalışıyordum. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm with Joel. | Ben Joel'leyim. | The Player-2 | 1992 | |
| You went to Mellen's last night. Take this away, please. Yes, I did. | Geçen aksam Mellen'a gittin mi. Bunu götür, lütfen. Evet, gittim. Geçen aksam Mellen'a gittin mi? Bunu götür, lütfen. Evet, gittim. Geçen aksam Mellen'a gittin mi? Bunu götür, lütfen. Evet, gittim. | The Player-2 | 1992 | |
| How is he? I'd like a Vitelle water. | Nasilmis? Ben bir Vitelle suyu alayim. Nasılmış? Ben bir Vitelle suyu alayım. Nasılmış? Ben bir Vitelle suyu alayım. | The Player-2 | 1992 | |
| I will not work for Larry Levy. | Larry Levy için çalismayacagim. Larry Levy için çalışmayacağım. Larry Levy için çalışmayacağım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm not asking you to. | Senden bunu istemedim ki. | The Player-2 | 1992 | |
| I report to you. If I have to report to Larry Levy, I quit. | Sana rapor veririm. Larry Levy'ye rapor vereceksem, istifa ederim. | The Player-2 | 1992 | |
| You can't quit. I won't let you quit. | Edemezsin. Etmene izin vermem. | The Player-2 | 1992 | |
| You have a year and a half on your contract. I'll sue you for breach... | Kontratinda 1,5 sene var daha. Ihlal ettigin için dava açarim... Kontratında 1,5 sene var daha. İhlal ettiğin için dava açarım... Kontratında 1,5 sene var daha. İhlal ettiğin için dava açarım... | The Player-2 | 1992 | |
| This is a wine glass. Can I have my water in a water glass, please? | Bu bir sarap bardagi. Suyumu bir su bardaginda alabilir miyim, lütfen? Bu bir şarap bardağı. Suyumu bir su bardağında alabilir miyim, lütfen? Bu bir şarap bardağı. Suyumu bir su bardağında alabilir miyim, lütfen? | The Player-2 | 1992 | |
| I'll have to think about it. | Bunu düsünmem lazim. Bunu düşünmem lazım. Bunu düşünmem lazım. | The Player-2 | 1992 | |
| I want an answer this afternoon. | Bugün ögleden sonra bir cevap istiyorum. Bugün öğleden sonra bir cevap istiyorum. Bugün öğleden sonra bir cevap istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I have to go out to Palmdale. | Palmdale'e gitmem lazim. Palmdale'e gitmem lazım. Palmdale'e gitmem lazım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll be back around 5:00. So call after 5:00. | 5:00 gibi dönerim. Öyleyse 5:00'ten sonra ara. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll get back to you. | Ben sana dönerim. | The Player-2 | 1992 | |
| Griffin, Joel Levison on line 2. I'll put it through. | Griffin, Joel Levison ikinci hatta. Bagliyorum. Griffin, Joel Levison ikinci hatta. Bağlıyorum. Griffin, Joel Levison ikinci hatta. Bağlıyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I'll get back to him. Tell Joel you'll get back to him? | Ben ona dönerim. Joel'e ona geri dönecegini mi söyleyeyim? Ben ona dönerim. Joel'e ona geri döneceğini mi söyleyeyim? Ben ona dönerim. Joel'e ona geri döneceğini mi söyleyeyim? | The Player-2 | 1992 | |
| Yeah. I want to hear what he's got to say. | Evet. Ne konudaymis bilmek istiyorum. Evet. Ne konudaymış bilmek istiyorum. Evet. Ne konudaymış bilmek istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| Not to me. It came with the mail. | Bana degil. Postayla geldi. Bana değil. Postayla geldi. Bana değil. Postayla geldi. | The Player-2 | 1992 | |
| But I want to know how it got to the goddamn mail room. | Ama ben onun lanet posta odasina nasil geldigini bilmek istiyorum. Ama ben onun lanet posta odasına nasıl geldiğini bilmek istiyorum. Ama ben onun lanet posta odasına nasıl geldiğini bilmek istiyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I want you to go to the mail room. And while you're there... | Senin posta odasina gitmeni istiyorum. Ve oradayken... Senin posta odasına gitmeni istiyorum. Ve oradayken... Senin posta odasına gitmeni istiyorum. Ve oradayken... | The Player-2 | 1992 | |
| I would like a copy of The Lonely Room rewrites... | The Lonely Room senaryosundaki... | The Player-2 | 1992 | |
| You'll get your own phones? I can get my own phones. | Telefonlarina kendin mi bakacaksin? Kendim bakabilirim. Telefonlarına kendin mi bakacaksın? Kendim bakabilirim. Telefonlarına kendin mi bakacaksın? Kendim bakabilirim. | The Player-2 | 1992 | |
| Incoming. | Gelen arama. | The Player-2 | 1992 | |
| Incoming. Unreturned calls. | Gelen arama. Cevapsiz aramalar. Gelen arama. Cevapsız aramalar. Gelen arama. Cevapsız aramalar. | The Player-2 | 1992 | |
| 'Unproduced. ' Gotcha! | 'Reddedildi' Yakaladim seni! 'Reddedildi' Yakaladım seni! 'Reddedildi' Yakaladım seni! | The Player-2 | 1992 | |
| Hello. Hello. Is David Kahane there? | Merhaba. Merhaba. David Kahane orda mi? Merhaba. Merhaba. David Kahane orda mı? Merhaba. Merhaba. David Kahane orda mı? | The Player-2 | 1992 | |
| I'm sorry. I forgot. He's gone out. Who's this? | Üzgünüm. Unutmusum. O çikmisti. Siz kimsiniz? Üzgünüm. Unutmuşum. O çıkmıştı. Siz kimsiniz? Üzgünüm. Unutmuşum. O çıkmıştı. Siz kimsiniz? | The Player-2 | 1992 | |
| I see. That's a funny nickname. | Anliyorum. Tuhaf bir takma isim. Anlıyorum. Tuhaf bir takma isim. Anlıyorum. Tuhaf bir takma isim. | The Player-2 | 1992 | |
| I suppose your husband doesn't like me very much. | Sanirim kocaniz beni pek sevmiyor. Sanırım kocanız beni pek sevmiyor. Sanırım kocanız beni pek sevmiyor. | The Player-2 | 1992 | |
| I don't have a husband. | Benim bir kocam yok. | The Player-2 | 1992 | |
| I suppose David doesn't like me very much. | Sanirim David beni pek sevmiyor. | The Player-2 | 1992 | |
| When will he be back? When the film's over, I presume. | Ne zaman döner? Tahminen film bittiginde. Ne zaman döner? Tahminen film bittiğinde. Ne zaman döner? Tahminen film bittiğinde. | The Player-2 | 1992 | |
| The short one's Iceland. Iceland? | Kisa olan Izlanda. Izlanda? Kısa olan İzlanda. İzlanda? Kısa olan İzlanda. İzlanda? | The Player-2 | 1992 | |
| I didn't know anyone came from Iceland. I thought it was just a block of ice. | Hiç Izlandali biriyle karsilasmamistim. Oranin bir buz blogu oldugunu saniyordum. Hiç İzlandalı biriyle karşılaşmamıştım. Oranın bir buz bloğu olduğunu sanıyordum. Hiç İzlandalı biriyle karşılaşmamıştım. Oranın bir buz bloğu olduğunu sanıyordum. | The Player-2 | 1992 | |
| It's very green, actually. | Aslinda çok yesildir. Aslında çok yeşildir. Aslında çok yeşildir. | The Player-2 | 1992 | |
| Really? I thought that was Greenland. | Gerçekten mi? Ben Greenland öyle bilirdim. | The Player-2 | 1992 | |
| No, Greenland's very icy. Iceland's very green. | Hayir, Greenland çok buzlu. Izlanda çok yesil. Hayır, Greenland çok buzlu. İzlanda çok yeşil. Hayır, Greenland çok buzlu. İzlanda çok yeşil. | The Player-2 | 1992 | |
| Bicycle Thief, I think. | Bisiklet Hirsizi, sanirim. Bisiklet Hırsızı, sanırım. Bisiklet Hırsızı, sanırım. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a good movie. Have you seen it? | Iyi bir film. Seyrettin mi? İyi bir film. Seyrettin mi? İyi bir film. Seyrettin mi? | The Player-2 | 1992 | |
| I don't go to the movies. | Ben sinemaya gitmem. | The Player-2 | 1992 | |
| I've got to hang up now. | Simdi kapatmam lazim. Simdi kapatmam lazım. Simdi kapatmam lazım. | The Player-2 | 1992 | |
| It's refreshing to see something like this after all these cop movies... | Bütün o polis filmlerinden sonra insani dinlendiriyor... | The Player-2 | 1992 | |
| I'm not fucking with you. Didn't I say I'd get back to you? | Seninle dalga geçmiyorum. Sana geri dönecegimi söylememis miydim? Seninle dalga geçmiyorum. Sana geri döneceğimi söylememiş miydim? Seninle dalga geçmiyorum. Sana geri döneceğimi söylememiş miydim? | The Player-2 | 1992 | |
| Yeah, about six months ago. I thought you'd forgotten. | Evet, alti ay kadar önce. Unuttugunu sanmistim. Evet, altı ay kadar önce. Unuttuğunu sanmıştım. Evet, altı ay kadar önce. Unuttuğunu sanmıştım. | The Player-2 | 1992 | |
| If you don't mind a place where you don't have any suck with the maitre d'. | Senin sözünün geçmeyecegi bir yere ne dersin? Senin sözünün geçmeyeceği bir yere ne dersin? Senin sözünün geçmeyeceği bir yere ne dersin? | The Player-2 | 1992 | |
| I know a bar down the street. Let's go. | Caddenin asagisinda bir yer biliyorum. Gidelim. Caddenin aşağısında bir yer biliyorum. Gidelim. Caddenin aşağısında bir yer biliyorum. Gidelim. | The Player-2 | 1992 | |
| Yes. I was there once on a location scout with Steven Spielberg. | Evet. Bir keresinde Steven Spielberg ile bir mekan arastirmasindaydik. Evet. Bir keresinde Steven Spielberg ile bir mekan araştırmasındaydık. Evet. Bir keresinde Steven Spielberg ile bir mekan araştırmasındaydık. | The Player-2 | 1992 | |
| I lived there for a year. | Ben orda bir yil yasadim. Ben orda bir yıl yaşadım. Ben orda bir yıl yaşadım. | The Player-2 | 1992 | |
| I wish I'd done that. | Keske ben de öyle yapabilseydim. Keşke ben de öyle yapabilseydim. Keşke ben de öyle yapabilseydim. | The Player-2 | 1992 | |
| I think about it a lot. I'll never forget it. | Hakkinda çok düsünürüm. Hiç unutmayacagim. Hakkında çok düşünürüm. Hiç unutmayacağım. Hakkında çok düşünürüm. Hiç unutmayacağım. | The Player-2 | 1992 | |
| I did. Don't you remember? | Yazdim. Hatirlamiyor musun? Yazdım. Hatırlamıyor musun? Yazdım. Hatırlamıyor musun? | The Player-2 | 1992 | |
| You don't remember, do you? Of course I remember. | Hatirlamiyorsun, degil mi? Tabii ki hatirliyorum. Hatırlamıyorsun, değil mi? Tabii ki hatırlıyorum. Hatırlamıyorsun, değil mi? Tabii ki hatırlıyorum. | The Player-2 | 1992 | |
| I was an asshole, all right? It comes with the job. | Ben bir sersemim, tamam mi? Bu isle beraber geliyor. Ben bir sersemim, tamam mı? Bu işle beraber geliyor. Ben bir sersemim, tamam mı? Bu işle beraber geliyor. | The Player-2 | 1992 | |
| I know how angry you must've been. I'll make it up to you. | Ne kadar kizdigini biliyorum. Ama bunu telafi edecegim. Ne kadar kızdığını biliyorum. Ama bunu telafi edeceğim. Ne kadar kızdığını biliyorum. Ama bunu telafi edeceğim. | The Player-2 | 1992 | |
| That's why I'm here. | Bu yüzden buradayim. Bu yüzden buradayım. Bu yüzden buradayım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm gonna give you a deal, David. | Sana bir anlasma sunacagim, David. Sana bir anlaşma sunacağım, David. Sana bir anlaşma sunacağım, David. | The Player-2 | 1992 | |
| I won't guarantee you I'll make the movie, but I will give you a shot. | Filmi yapacagina dair bir garanti degil ama sana bir sans taniyacagim. Filmi yapacağına dair bir garanti değil ama sana bir şans tanıyacağım. Filmi yapacağına dair bir garanti değil ama sana bir şans tanıyacağım. | The Player-2 | 1992 | |
| I'm here to say that I would like... | Buraya yeniden... | The Player-2 | 1992 | |
| Speak to the Ice Queen? | Buz Kraliçesi'yle konustun mu? Buz Kraliçesi'yle konuştun mu? Buz Kraliçesi'yle konuştun mu? | The Player-2 | 1992 | |
| It's a nice boat you got there, movie exec. | Güzel bir teknen varmis film yöneticisi. Güzel bir teknen varmış film yöneticisi. Güzel bir teknen varmış film yöneticisi. | The Player-2 | 1992 | |
| It's me, the writer. Still want to buy my story? | Benim, yazar. Hala öykümü almak istiyor musun? | The Player-2 | 1992 | |
| I told you I'd deal. Stop by the studio. We'll work something out. | Sana anlasma saglayabilirim dedim. Stüdyoya ugra. Hallederiz. Sana anlaşma sağlayabilirim dedim. Stüdyoya uğra. Hallederiz. Sana anlaşma sağlayabilirim dedim. Stüdyoya uğra. Hallederiz. | The Player-2 | 1992 | |
| And who will I ask for? | Ve, kimi sorayim? Ve, kimi sorayım? Ve, kimi sorayım? | The Player-2 | 1992 | |
| Can I borrow your mobile phone? | Cep telefonunu kullanabilir miyim? | The Player-2 | 1992 | |
| You know, I cannot wait... | Bilirsin, Tüm dünyaya Griffin Mill'in... | The Player-2 | 1992 | |
| I don't write postcards! I write scripts! | Ben kartpostal yazmam! Senaryo yazarim! Ben kartpostal yazmam! Senaryo yazarım! Ben kartpostal yazmam! Senaryo yazarım! | The Player-2 | 1992 | |
| I can write. What can you do? | Ben yazabiliyorum. Sen ne yapabilirsin? | The Player-2 | 1992 | |
| I said, let's forget this. | Bunu unutalim, dedim. Bunu unutalım, dedim. Bunu unutalım, dedim. | The Player-2 | 1992 | |
| Larry Levy, I don't believe you've met my assistant, Whitney Gersh. | Larry Levy, asistanimla tanistiginiza inanamiyorum, Whitney Gersh. Larry Levy, asistanımla tanıştığınıza inanamıyorum, Whitney Gersh. Larry Levy, asistanımla tanıştığınıza inanamıyorum, Whitney Gersh. | The Player-2 | 1992 | |
| No, I haven't. It's a pleasure to meet you. | Hayir, tanismadim. Sizinle tanismak bir zevkti. Hayır, tanışmadım. Sizinle tanışmak bir zevkti. Hayır, tanışmadım. Sizinle tanışmak bir zevkti. | The Player-2 | 1992 | |
| How's your picture? It just tested last week. | Sizin film nasil? Geçen hafta denendi. Sizin film nasıl? Geçen hafta denendi. Sizin film nasıl? Geçen hafta denendi. | The Player-2 | 1992 | |
| It's doing well. It was our first test. | Iyi gidiyor. Ilk testimizdi. İyi gidiyor. İlk testimizdi. İyi gidiyor. İlk testimizdi. | The Player-2 | 1992 | |
| Joel, Griffin isn't in, but I think we really have to start this meeting. | Joel, Griffin gelmedi, ama sanirim toplantiya baslamak zorundayiz. Joel, Griffin gelmedi, ama sanırım toplantıya başlamak zorundayız. Joel, Griffin gelmedi, ama sanırım toplantıya başlamak zorundayız. | The Player-2 | 1992 | |
| Sure I do. Eddie O'Brien and Pam Britton. | Tabii ki. Eddie O'Brien ve Pam Britton. | The Player-2 | 1992 | |
| I think we've got pretty much the same situation here. | Sanirim bizim durumumuzda buna çok benziyor. Sanırım bizim durumumuzda buna çok benziyor. Sanırım bizim durumumuzda buna çok benziyor. | The Player-2 | 1992 | |
| It's a shame to waste a picture. | Bir filmi harcamak çok utanç verici. | The Player-2 | 1992 | |
| Hello. Sorry I'm late. You certainly are. | Merhaba. Geç kaldigim için üzgünüm. Evet geç kaldin. Merhaba. Geç kaldığım için üzgünüm. Evet geç kaldın. Merhaba. Geç kaldığım için üzgünüm. Evet geç kaldın. | The Player-2 | 1992 | |
| No, I wasn't. I was just killing time waiting for Griffin. | Hayir, degildim. Sadece Griffin'i beklerken zaman öldürüyordum. Hayır, değildim. Sadece Griffin'i beklerken zaman öldürüyordum. Hayır, değildim. Sadece Griffin'i beklerken zaman öldürüyordum. | The Player-2 | 1992 | |
| I was saying I've yet to meet a writer who could change water into wine... | Diyordum ki sarabi suya çevirebilen bir yazarla daha karsilasmadim... Diyordum ki şarabı suya çevirebilen bir yazarla daha karsılaşmadım... Diyordum ki şarabı suya çevirebilen bir yazarla daha karsılaşmadım... | The Player-2 | 1992 |