Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 164739

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
But everyone in first thing, hmmm?	Herkesin ajandasındaki ilk konu belli.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Goodbye, farewell. Goodnight, Mr Fendley.	Hoşçakalın. İyi geceler Bay Fendley.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Good night, Mr Fendley. Farewell. Night, Clarence.	İyi geceler Bay Fendley. Hoşçakal.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Good night, Hector. Good night, Clarence.	İyi geceler Hector. İyi geceler Clarence.	The Hour Episode #1.4-1	2011
This is really it.	Gerçekten oldu.	The Hour Episode #1.4-1	2011
It's been coming for a while.	Bir süredir belliydi.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Israel had to protect itself.	Israil kendisini korumak zorundaydı.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Do you think you'll get conscripted, Isaac? No... flat feet.	Sence askere çağrılacak mısın Isaac?	The Hour Episode #1.4-1	2011
I better get home.	Eve gitsem iyi olur.	The Hour Episode #1.4-1	2011
I need to drink some more! There's The Sunlight.	Biraz daha içkiye ihtiyacım var. The Sunlight var.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Not tonight. Fool! Lix?	Bu gece olmaz. Budala.	The Hour Episode #1.4-1	2011
You know where I'd rather be.	Nerede olmayı tercih edeceğimi biliyorsun.	The Hour Episode #1.4-1	2011
You're increasingly reckless, Mr Madden.	Giderek pervasızlaşıyorsunuz Bay Madden.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Come find us later.	Gel bizi bul. Daha sonra.	The Hour Episode #1.4-1	2011
It will be impossible.	İmkanı yok.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Erm, she said plain... wallpaper.	Desensiz dedi... Duvar kağıdı.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Marnie called today.	Marnie aradı bugün.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Put me through to Whitehall 2995. Thank you.	Beni Whitehall 2995'e bağlayın. Teşekkür ederim.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Buenas noches, guapo!	Buenas noches, guapo*!	The Hour Episode #1.4-1	2011
Thank you!	Teşekkür ederiz.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Muchas gracias, bonita. Son aretes preciosos.	Muchas gracias, bonita. Son aretes preciosos.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Gracias, chica!	Gracias, chica*!	The Hour Episode #1.4-1	2011
Darling?	Sevgilim!	The Hour Episode #1.4-1	2011
Oh! It is you!	Sensin!	The Hour Episode #1.4-1	2011
Daddy and Mummy have arrived already.	Babam ve annem çoktan vardılar.	The Hour Episode #1.4-1	2011
I mixed it all by myself. Well done, darling.	Kendim hazırladım. Bravo, sevgilim.	The Hour Episode #1.4-1	2011
You haven't tried it yet.	Daha denemedin bile.	The Hour Episode #1.4-1	2011
May I say how exceptionally beautiful you look tonight, Moneypenny?	Bu gece olağanüstü güzel göründüğünü söyleyebilir miyim Moneypenny?	The Hour Episode #1.4-1	2011
Really. I'm driving them wild! Mmmmm?	Hakikaten. Onları çıldırtıyorum.	The Hour Episode #1.4-1	2011
I've got snake hips tonight.	Bu gece yılan gibi kıvrağız.	The Hour Episode #1.4-1	2011
I like you like this.	Bu halini sevdim.	The Hour Episode #1.4-1	2011
You didn't like me before?	Daha önce sevmiyor muydun?	The Hour Episode #1.4-1	2011
More... I like you even more. Hmm.	Daha fazla. Daha da fazla sevdim.	The Hour Episode #1.4-1	2011
I have an idea for some comedy sketches.	Bazı komedi skeçleri için fikrim var.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Hopefully for The Goon Show... Oh, great!	The Goon Show için umarım. Harika!	The Hour Episode #1.4-1	2011
I mean, I've written some, but not for human consumption.	Yani, biraz yazdım, ama beşeri tüketim için değil.	The Hour Episode #1.4-1	2011
But maybe by the time I'm 22.	Ama belki 22 olursam.	The Hour Episode #1.4-1	2011
Too late. One has to leap, Isaac. One has to throw oneself into life.	Çok geç. İnsan sıçramak zorundadır, Isaac.	The Hour Episode #1.4-1	2011
May I? Looks like you already have. See?	Dansa ne dersin? Kalktım bile.	The Hour Episode #1.4-1	2011
'should have lost the moral leadership of which we were once so proud.'	...kaybetmiş olmamızın trajikliği hissinden kurtulamıyorum.	The Hour Episode #1.4-1	2011
"We had not realised that our government was capable of..."	"Hükümetin bu derece..."	The Hour Episode #1.6-1	2011
"Such folly and of such crookedness."	"...aptallık ve çarpıklık ihtiva ettiğini fark edemedik."	The Hour Episode #1.6-1	2011
Ruth came to me to ask me to help her,	Ruth yardım istemek için bana geldi...	The Hour Episode #1.6-1	2011
and I will not stop helping her until the truth is known.	...ve gerçek ortaya çıkana kadar ona yardım etmeyi kesmeyeceğim.	The Hour Episode #1.6-1	2011
The KGB have a list circulating.	KGB'de dolaşan bir liste var.	The Hour Episode #1.6-1	2011
On this list are the names of young men and women,	Bu listede, ülkelerine ihanet etmeye açık...	The Hour Episode #1.6-1	2011
open to betraying their country.	...genç erkek ve kadınların isimleri var.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Ruth Elms was a Brightstone.	Ruth Elms bir Brightstone'du.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Yes, you, Freddie.	Evet. Sen, Freddie.	The Hour Episode #1.6-1	2011
You must tell Mr Lyon to stop investigating the Elms story.	Bay Lyon'a Elms hikayesini araştırmayı kesmesini söylemelisin.	The Hour Episode #1.6-1	2011
There is not a Soviet agent on my team,	Ekibimde bir Sovyet ajanı yok.	The Hour Episode #1.6-1	2011
the BBC perhaps, but not my team.	BBC'de belki, ama ekibimde yok.	The Hour Episode #1.6-1	2011
a programme like this. It will not be snatched from me now.	Bu, şimdi, elimden alınmayacak.	The Hour Episode #1.6-1	2011
We need to find a way of addressing the suspicion of collusion	Britanya, Fransa ve İsrail arasındaki gizli anlaşma...	The Hour Episode #1.6-1	2011
between Britain and France, and Israel.	...şüphesini göstermenin bir yolunu bulmalıyız.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Like in a sketch.	Bir skeçteki gibi.	The Hour Episode #1.6-1	2011
I want you to explain why you're throwing away your career	Senden, hiçbir şey ifade etmeyen bir ilişki için, niye kariyerini...	The Hour Episode #1.6-1	2011
for an affair that means nothing,	...çöpe attığını açıklamanı istiyorum.	The Hour Episode #1.6-1	2011
He's always just on loan	Her zaman ödünç alınır...	The Hour Episode #1.6-1	2011
and he always comes back.	...ve daima geri döner.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Um, maybe a little higher?	Belki biraz daha yukarı.	The Hour Episode #1.6-1	2011
talking about the fall of Hungary and the effect on its members.	...Macaristan'ın çöküşünü ve üyeleri üzerindeki etkilerini konuşacak.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Freddie? Let's hope so.	Freddie! Öyle umalım.	The Hour Episode #1.6-1	2011
I want it in my hand in less than five minutes, Freddie!	...beş dakika içinde elimde istiyorum Freddie!	The Hour Episode #1.6-1	2011
What's the map for?	Harita ne için?	The Hour Episode #1.6-1	2011
What's Ron doing with a bookies' board? Isaac's sketch.	Ron bahisçi tahtasıyla ne yapıyor? Isaac'in skeci.	The Hour Episode #1.6-1	2011
I have 60 minutes to fill.	Doldurmam gereken 60 dakikam var.	The Hour Episode #1.6-1	2011
The last 24 hours have been an exercise in how to air a news programme	Son 24 saat;	The Hour Episode #1.6-1	2011
Life is about compromise.	Hayat ödün vermek üzerine kuruludur.	The Hour Episode #1.6-1	2011
The country is at war. We cannot show dissent, we cannot show...	Ülke savaşta. Karşıt görüşü gösteremeyiz. Gösteremeyiz...	The Hour Episode #1.6-1	2011
On a news programme!	Bir haber programında!	The Hour Episode #1.6-1	2011
It's absurd!	Bu saçma!	The Hour Episode #1.6-1	2011
You two really need to sort this out.	İkinizin gerçekten bunu çözmeniz gerek.	The Hour Episode #1.6-1	2011
You've missed a bit.	Biraz kalmış.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Coffee in my office now, please!	Hemen ofisime bir kahve lütfen!	The Hour Episode #1.6-1	2011
He slept in his office again, which by the way, is MY perk.	Yine ofisinde uyudu ki bu arada, bu benim yan gelirim.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Two nights.	İki gece.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Thank you. Have you seen Isaac?	Teşekkür ederim. Isaac'i gördün mü?	The Hour Episode #1.6-1	2011
I typed up his script again, he keeps changing it.	Oyun metnini yeniden yazdım, değiştirip duruyor.	The Hour Episode #1.6-1	2011
He's ever such a perfectionist.	Öyle mükemmeliyetçi ki!	The Hour Episode #1.6-1	2011
removed the police officer attacking that man...	...gösteri görüntüsünü kısalttım...	The Hour Episode #1.6-1	2011
Clarence wants to cut Isaac's sketch.	Clarence Isaac'in skecini çıkarmak istiyor.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Every broadsheet is raising the issue of collusion.	Her gazete gizli anlaşma meselesinden bahsediyor.	The Hour Episode #1.6-1	2011
I said that.	Bunu söyledim.	The Hour Episode #1.6-1	2011
But if we say that Britain colluded with Israel and France	Fakat eğer Britanya'nın, kanalı geri almak için Fransa ve İsrail ile...	The Hour Episode #1.6-1	2011
in an illegal war to get the canal back we're effectively saying...	...yasadışı bir savaş tezgahladığını söylersek, demek olur ki...	The Hour Episode #1.6-1	2011
Eden lied to his Cabinet, his party and the Commons?	'Eden kabinesine, partisine ve Avam Kamarası'na yalan söyledi.'	The Hour Episode #1.6-1	2011
that it is an intelligent possibility.	...olasılığı kabul ederiz.	The Hour Episode #1.6-1	2011
If we use the word "collusion", even in a sketch,	Eğer 'gizli anlaşma' terimini kullanırsak, skeçte bile olsa...	The Hour Episode #1.6-1	2011
then that's treason, isn't it?	o zaman bu, vatan hainliği olur değil mi?	The Hour Episode #1.6-1	2011
They could take us off air.	Bizi yayından kaldırabilirler.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Put the policeman back in.	Polisi geri koy.	The Hour Episode #1.6-1	2011
You need to go home to Marnie.	Evine, Marnie'ye dönmelisin.	The Hour Episode #1.6-1	2011
Aren't you going to say anything else?	Başka bir şey söylemeyecek misin?	The Hour Episode #1.6-1	2011
For the moment, yes. What does that actually mean?	Şu an için, evet. Bu da ne anlama geliyor?	The Hour Episode #1.6-1	2011
It's pretty self explanatory. It isn't. It really, really isn't.	Gayet açık.	The Hour Episode #1.6-1	2011
But is this a proposal?	Ama... Bu bir teklif mi?	The Hour Episode #1.6-1	2011
Ooh, how exciting. When were you thinking, June?	Ne kadar heyecan verici! Ne gibi düşünmüştün, Haziran mı?	The Hour Episode #1.6-1	2011
Because you would want me to play bridge and stop working here,	Çünkü burada, çalışmayı bırakıp gönül eğlendirmemi istiyorsun,	The Hour Episode #1.6-1	2011
the place that I love, doing the job that I have waited my whole life for.	sevdiğim yerde, hayatım boyunca beklediğim işi yaparken.	The Hour Episode #1.6-1	2011