Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 16094
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
No, yes. No. | Hayır, evet. Hayır. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I wanted to save the baby but the boy made it impossible. | Bebeği kurtarmak istedim ama çocuk bunu imkansız bir hale getirmişti. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
And then you hit him? | Sen de ona vurdun? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Okay. Max... | Tamam. Max... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
What's your life like now? Where do you live? | Şu an hayatın nasıl? Nerede yaşıyorsun? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I have nothing at the moment. | Elimde hiçbir şey yok artık. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Tell people what happened to your former job as an ambulance driver? | Buradakilere ambulans şoförlüğü yaptığın işine ne olduğu söyle. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I got fired. | Kovuldum. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Fired. How long were you behind bars, Max? | Kovulmuş. Parmaklıklar arasında ne kadar kaldın, Max? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
One year. I see, one year. Thanks. | Bir yıl. Bir yıl demek. Teşekkürler. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
People, how do you feel about this? | Dostlar, siz ne düşünüyorsunuz? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
We're talking about boys who mess about, harass. | Size dalaşan, rahatsız eden çocuklardan bahsediyoruz. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Little shits who get on your nerves. | Sizin sinirinizi bozan denyolardan. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Those guys deserve to get the shit knocked out of them. | Bu insanlar öldürülmeyi hak ediyorlar. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
They're asking for it, so why don't we give it to them? | Bunu istiyorlar, neden isteklerini gerçekleştirmeyelim ki? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Right, yes. No. We can't do that. We're not allowed. | Doğru, evet. Hayır. Bunu yapamayız. Böyle bir iznimiz yok. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
And so these guys continue messing about, harassing. | O yüzden bu çocuklar dalaşmaya, rahatsızlık vermeye devam ediyorlar. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
The bus is no longer safe. | Otobüs, artık güvenli değil. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
You get stabbed if you look at them the wrong way. | Şayet onlara ters bir şekilde bakarsanız bıçaklanırsınız. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Homosexuals are beaten up, little girls are bothered. | Homoseksüeller dayak yiyorlar, ufak kızlar rahatsız ediliyorlar. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Grandmothers are robbed out in the street in broad daylight. | Büyükanneler gün ortasında caddelerde soyuluyorlar. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
We can measure our degree of civilization... | Uygarlığımızın derecesini, en zayıfımıza nasıl davrandığımıza bakarak ölçebiliriz. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
And how do we treat them? We let them be abused, robbed and raped. | Peki nasıl davranıyoruz onlara? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
If you think Max V. is a criminal, then stand up right now. | Max V.'nin suçlu olduğunu düşünüyorsanız, şimdi ayağa kalkın. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
And you stand up right now if you think that Max is a hero. | O halde Max'in bir kahraman olduğunu düşünüyorsanız, ayağa kalkın. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
They're twittering about you. | Senin hakkında twit atıyorlar. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Sorry she called you for this. No problem. | Sizi bu yüzden çağırdığım için kusura bakmayın. Lafı bile olmaz. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
It's good to see you. You're back. | Seni görmek güzel. Aynen. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I stayed home for a while and then got back to work. | Bir süre evde kaldım ve sonra işe geri döndüm. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
It was good to take a breather. How are things with you? | Ara vermek güzeldi. Başka ne var ne yok? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Joris is losing bladder control. Good. | Joris mesanesinin kontrolünü kaybediyor. Güzel. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
You don't want to go to the ER? It's no big deal. | Acil servise gelmeyecek misin? Önemsiz bir şey. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
How's Amira? | Amira nasıl? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Ah, yes. Thursday. Thursday? | Evet, perşembe. Perşembe mi? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Sorry, I thought you were invited too. For what? | Üzgünüm, seni de davet etti sanmıştım. Neye? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
The wedding. | Düğüne. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Didn't you know that she quit her job? | İşi bıraktığını bilmiyor muydun? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
He thought it was part of the test. | Testin bir parçası sanmış. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I now have Max V. as a driver. | Artık Max V şoförüm. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I'm alive and well, but then again, I didn't cross him in any way. | Hala yaşıyor ve iyi durumdayım. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Do you want to see Max? Okay, Max. Come on out. | Max'i görmek ister misiniz? Pekala, Max. Gel bakalım buraya. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Ladies and gentlemen, give it up for Max V. | Bayanlar ve baylar, alkışlar Max V.'ye. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
For the people who don't know, Max drove an ambulance for 20 years. | Bilmeyenleriniz için Max, 20 yıldır ambulans şoförlüğü yapıyordu. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
1.5 years ago he beat a boy to death during one of his rides. | 1.5 yıl önce sürüşlerinin birinde çocuğun tekini öldürdü. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
He was convicted for that. | Bu yüzden hüküm giydi. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Can you tell us something about that fateful evening? | Max, şu vahim gece hakkında bize bir şeyler söyleyebilir misin? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I was in the ambulance with a new colleague. | Yeni meslektaşımla ambulansın içerisindeydim. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Amira, a Moroccan woman. I thought she was great. | Amira, Faslı bir bayan. Harika biri olduğunu düşünmüştüm. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
She kept her head held high, despite everything people said. | İnsanların tüm söylediklerine rağmen soğukkanlılığını koruyabiliyordu. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
She was... And it's not as if I... | O... Elbette ben ona... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
It wasn't like that. I was seeing my neighbour at the time. | Öyle bir şey değildi. O ara komşumla görüşüyordum. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
A neighbour? I know all about that. We're pussy sons in law. | Komşunla mı? Bilirim bunları. Biz de o tarz kerhaneciyiz. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Her labia were so big I didn't know whether I was eating her... | Dudakları o kadar büyük bir kadın vardı ki ben mi onu yiyordum yoksa... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
or she was having me for lunch. | ...o mu benim üzerimde yemek yiyordu bilemiyordum. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I had a thing with my neighbour. She had a great son, Abel. | Komşumla aramda bir şey vardı. Harika bir oğlu vardı, Abel. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
He was a great little guy but his father didn't want to see him anymore. | Harika bir ufaklıktı ama babası onu görmek istemiyordu. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I can't understand that a father doesn't want to see his son. | Bir babanın kendi oğlunu görmek istememesini anlamıyorum. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I don't see his mother anymore after everything that happened. | Tüm bu olanlardan sonra ben de annesiyle görüşemem artık. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Let's go back to that evening. You were on your way to a delivery. | Şu geceye geri dönelim. Bir bebek için yoldaydın. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Tell us what happened. | Ne olduğunu anlat bize. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
This new colleague, Amira, quit her job... | Bu yeni meslektaşım Amira, ya işinden ayrılmış... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
or was forced to do so because of what happened. | ...ya da bu olanlar yüzünden ayrılmaya zorlanmış. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I'm sorry, but it's a bit confusing. It was your fault too. | Üzgünüm ama bu biraz kafa karıştırıcı. Bu senin de hatan. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
You and your big mouth. | Sen ve şu koca ağzın. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
You'll say anything, like people having to fight back. | İnsanlara karşılık vermeleri gerektiği tarzda, her şeyi söyleyebiliyorsun. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
But if things go wrong, then he's not accountable. Dickhead. | Ama işler yolunda gitmezse, mesuliyet kabul etmiyorsun. Sikkafalı. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Max, shall we stick to the facts? | Max, gerçeklere bağlı kalabilir miyiz? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Max, who stands here before us... | Burada bizimle bulunan Max... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
hit a minor who was about to do his final exams on the head with such force... | ...daha ergen bile olmayan... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
that the boy passed away, a state commonly known as being dead. | ...ve çocuk vefat etti, yani daha yaygın bilinen haliyle öldü. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
They were unruly, but all the boy did was ask Max to chill. | Hepsi serkeş kimselerdi ama o çocuğun tek yaptığı Max'a sakinleşmesini söylemekti. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
He tried to calm things down. | Olayı yatıştırmaya çalışmıştı. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
But this man, Max, this healthcare worker... | Ama bu sağlık çalışanı eleman Max... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
beat a boy to death who was two feet shorter than he was. | ...kendisinden 60 santim kısa olan çocuğa yumruk atarak, onu öldürdü. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Oh, and I forgot to tell them something. | Ha bu arada bir şey söylemeyi unuttum Max. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
He was a foreigner. He was nothing more than a fucking Moroccan. | Çocuk ecnebiydi. Faslı biriydi. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Why Max? Because you had to be present at a birth? | Neden Max? Doğuma yetişmen gerektiği için mi? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
A delivery takes hours. A few minutes don't matter. | Doğum dediğin saatler alır. Birkaç dakika fark yaratmaz. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Do you feel sorry for what you did? No. | Yaptığın şey için üzülüyor musun? Hayır. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Do you feel guilty? No. | Suçlu hissediyor musun? Hayır. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Max feels the boy got what he deserved. | Max'a göre çocuk, hak ettiğini buldu. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
And I wonder, ladies and gentlemen, how you feel about this. | Merak ediyorum bayanlar ve baylar, siz ne düşünüyorsunuz? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
That's why I'd like to ask you to give a roaring applause... | İşte bu yüzden, eğer bu adamın gerçek bir kahraman olduğunu düşünüyorsanız... | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
if you think this man is a true hero. | ...sizden kocaman bir alkış istiyorum. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
I thought I was going nuts: 'What's he doing?' | Deliriyordum sandım. " Ne yapıyor bu?" | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
That was fucking great. Really. | Harikaydı lan. Harbiden. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Christ, this is how it should be. Now anything is possible. | Tanrım, işte böyle olmalı. Şimdi her şey mümkün. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
The audience was totally confused. Chaos. | Seyircilerin kafası tamamıyla karıştı. Kaos. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Christ, unbelievable. | Tanrım, inanılmaz. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Can I talk now? You just keep rambling on. | Artık ben konuşabilir miyim? Sen dolaşmana devam et. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Amanda, I was clear about her. | Amanda, onun hakkında net konuştum. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
A new tweet. | Yeni bir tweet. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Chill. Goddamn, chill. | Sakin ol. Kahrolası, sakin ol. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Hit him. Come on. | Vur ona. İşte böyle. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Yes, that's good. Again, harder. Think of Mo. He killed your brother. | Evet, güzel. Tekrar, daha sert. Mo'yu düşün. Kardeşini öldüren adam bu. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Hit him. Hit him. Come on. | Vur ona. Vur. Hadi. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Come on. Hit him. | Hadisene, vur. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
You have to leave, get it? | Buralardan gideceksin, anladın mı? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
If I run into you one more time, I'm going to kill you. | Eğer seninle bir kez daha karşılaşırsam, seni öldürürüm. | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |
Hello, can you put me through to taxi 323? | Alo, 323 numaralı taksiyi bağlar mısınız? | Doodslag-1 | 2012 | ![]() |