Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 15904
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Her mother died in childbirth. | Annesi ise doğum sırasında ölmüş. Annesi ise doğum sırasında ölmüş. Annesi de onu doğururken ölmüş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
What was so extraordinary about the Esther of the Book was her unique vision. | Esther'i bu kadar sıra dışı kılan ise onun eşsiz öngörüsüydü. Esther'i bu kadar sıra dışı kılan ise onun eşsiz öngörüsüydü. Kitabımızdaki Ester'i özel yapan kendine has olaylara bakabilmesiydi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
She could see things no one else could. | Başkalarının göremediği şeyleri görürdü. Başkalarının göremediği şeyleri görürdü. Kimsenin göremediklerini görürdü. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This was the essence of the Esther of the Book her ability to... | Bu Kitabımızdaki Esther'ın özüydü. Bir sırrı anlama,... Bu Kitabımızdaki Esther'ın özüydü. Bir sırrı anlama,... Kitabımızdaki Ester'ın yapabildiklerini sayarsak: | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
penetrate secrets, to pierce the darkness, to find the truths others could not. | ...karanlığı delip geçme, başkalarının... ...karanlığı delip geçme, başkalarının... Sırları açığa çıkarırdı... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Our Esther,it seems, is no different. | Bizim Esther'imiz da ondan farklı değil. Bizim Esther'imiz da ondan farklı değil. Bizim Esther da ondan farklı değil. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
She says I appeared to her in a vision. | Benim ona bir öngörüde göründüğümü söylüyor. Benim ona bir öngörüde göründüğümü söylüyor. Ona rüyasında göründüğümü söylemişti. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
All right. You all know me. | Tamam. Hepiniz beni bilirsiniz? Tamam. Hepiniz beni bilirsiniz? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You know that I make no special claim to revelation. | Bilirsiniz buna benzer özel bir iddiam yok. Bilirsiniz buna benzer özel bir iddiam yok. Davamıza yeni ufuklara götürmediğimi biliyorsunuz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm just a man, weaker than most, but my faith is not weak, | Ben sadece bir adamım, çoğunuzdan daha zayıfım. Ama inancım zayıf değil... Ben sadece bir adamım, çoğunuzdan daha zayıfım. Ama inancım zayıf değil... Birçoklarından da zayıfımdır ama imanım zayıf değildir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and as I see this place and all of you through Esther's eyes | ...bu odayı ve hepinizi Esther'ın gözlerinden, kimsenin göremediklerini gören... ...bu odayı ve hepinizi Esther'ın gözlerinden, kimsenin göremediklerini gören... Bu yeri ve hepinizi Esther'in gözleriyle görebiliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
her amazing eyes, which see things no one else can | ...inanılmaz gözlerinden görüyorum. ...inanılmaz gözlerinden görüyorum. Kimsenin göremediği şeyleri gören gözleriyle. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
that faith is only strengthened. | Bu inancı sadece güçlendirir. Bu inancı sadece güçlendirir. Bu sayede imanımız kuvvetleniyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Brother Seth,would you bring our sister forward? | Kardeş Seth, kardeşimizi öne çıkarabilir misin? Kardeş Seth, kardeşimizi öne çıkarabilir misin? Seth Kardeş, kardeşimizi ortaya getirir misin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Sister. | Kardeşim. Kardeşim. Kardeş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Esther Carpenter, are you prepared to forsake the world of men, | Esther Carpenter, dünyevi işlerini terk etmeye... Esther Carpenter, dünyevi işlerini terk etmeye... Esther Carpenter, bildiğin dünyayı terk edip... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
to give yourself,your life, your fidelity, | ...kendini, hayatını, sadakatini ve emeğini... ...kendini, hayatını, sadakatini ve emeğini... ...kendini, yaşamını, sadakatini... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and your industry to your brothers and sisters of the Temple? | ...tapınaktaki kardeşlerine adamaya hazır mısın? ...tapınaktaki kardeşlerine adamaya hazır mısın? ...ve çalışkanlığını Tapınağın Kardeşleri'ne vermeye hazır mısın? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I am. | Hazırım. Hazırım. Hazırım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Return to the garden. | Bahçeye dön. Bahçeye dön. Bahçe'ye geri dön. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
A new beginning. | Yeni bir başlangıç. Yeni bir başlangıç. Yeni bir başlangıç. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Nobody move. | Kimse kıpırdamasın. Kimse kıpırdamasın. Kimse kıpırdamasın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The grounds were rigged. Floods got tripped; we're made. | Etraflarını sardık. Baskına hazırız, yerlerimizi aldık. Etraflarını sardık. Baskına hazırız, yerlerimizi aldık. Zeminde tuzak varmış. Birisi takıldı. Açığa çıktık. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Jonas? Seth. | Jonas? Seth. Jonas? Seth. Jonas. Seth. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I need you with me. | Sana yanımda ihtiyacım var. Sana yanımda ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm with you,Jonas. | Seninleyim Jonas. Seninleyim Jonas. Seninleyim, Jonas. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Hold your positions. Do not breach. | Pozisyonunuzu koruyun. Karşı koymayın. Pozisyonunuzu koruyun. Karşı koymayın. Mevkiinizi koruyun, içeri girmeyin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Maintain perimeter. | Mesafeyi koruyun. Mesafeyi koruyun. Etrafı sarın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Brother Seth, guard the window. What's going on? I don't understand. What's happening? | Kardeş Seth, pencereyi koru. Neler oluyor? Anlamıyorum. Neler oluyor? Kardeş Seth, pencereyi koru. Neler oluyor? Anlamıyorum. Neler oluyor? Seth Kardeş, pencereye geç. Ne oluyor, anlamıyorum. Neler oluyor? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Was this you? Did you bring them here? | Sen miydin? Onları buraya sen mi getirdin? Sen miydin? Onları buraya sen mi getirdin? Gökyüzünü severim. Bu senin işin mi? Onları sen mi getirdin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Who? I don't understand. | Kimi? Anlamıyorum. Kimi? Anlamıyorum. Kimi? Anlamıyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Did you do this? Did you bring the wolves to our door? | Bunu sen mi yaptın? Kurtları kapımıza kadar getirdin mi? Bunu sen mi yaptın? Kurtları kapımıza kadar getirdin mi? Sen mi yaptın? Kapımıza kurtları sen mi getirdin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Jonas,no, she's our sister. Stop it. | Jonas, hayır. O bizim kardeşimiz. Kes şunu. Jonas, hayır. O bizim kardeşimiz. Kes şunu. Jonas, yapma, o kardeşimiz. Kes şunu. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The truth this time,Sister. | Bu kez gerçeği istiyorum, kardeş. Bu kez gerçeği istiyorum, kardeş. Bu defa doğruyu söyle. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It's a miracle. I can see. | Bu bir mucize. Görebiliyorum. Bu bir mucize. Görebiliyorum. Bu bir mucize, görebiliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We're blind. | Biz körüz. Biz körüz. Kör olduk. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This is the Bureau of Alcohol,Tobacco,and Firearms. | Alkol, Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu. Alkol, Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu. Tütün ve Silah Kaçakçılığı Bürosu. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
****** | Etrafınız sarıldı. Can güvenliğiniz için elleriniz havada dışarı çıkın. Etrafınız sarıldı. Can güvenliğiniz için elleriniz havada dışarı çıkın. Etrafınız sarıldı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This is worse than Zion Ranch. | Bu Zion Çiftliğinden daha kötü. Bu Zion Çiftliğinden daha kötü. Bu Zion Çiftliğindeki durumdan da beter. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Why does he have guns? | Neden silahları var? Neden silahları var? Neden silahı var? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We have to trust him. | Ona güvenmeliyiz. Ona güvenmeliyiz. Ona güvenmeliyiz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Jonas. | Jonas. Jonas. Jonas. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You must speak to them... | Onlarla konuşmalısın... Onlarla konuşmalısın... Onlarla konuşmalısın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
to your people. | ...insanlarınla. ...insanlarınla. İnsanlarınla konuşmalısın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're afraid. | Korkuyorlar. Korkuyorlar. Korkuyorlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Do you believe it,Seth? Do you believe in her? | Buna inanıyor musun Seth? Ona inanıyor musun? Buna inanıyor musun Seth? Ona inanıyor musun? İnanıyor musun, Seth? Ona inanıyor musun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I don't know. I don't know what to believe. | Bilmiyorum. Neye inanacağımı bilmiyorum. Bilmiyorum. Neye inanacağımı bilmiyorum. Bilmiyorum, neye inanacağımı bilmiyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We took her into the dark; you put the light in her eyes. | Biz onu karanlıktan aldık, sen onun gözlerine ışık verdin. Biz onu karanlıktan aldık, sen onun gözlerine ışık verdin. Karanlığa götürüp gözüne ışık tuttuk. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
There was nothing: no physical reaction, no change. | Hiçbir şey yoktu. Hiç bir fiziksel tepki, hiç bir değişim. Hiçbir şey yoktu. Hiç bir fiziksel tepki, hiç bir değişim. Bir şey olmadı. Fiziksel bir tepki vermedi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
How do you fake that? | Nasıl böyle taklit edebilir? Nasıl böyle taklit edebilir? Körlüğün nasıl numarası yapılabilir ki? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And yet she sees. | Ve şimdi o görüyor. Ve şimdi o görüyor. Şimdi ise görüyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Esther. | Esther. Esther. Esther. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Those men outside I know you didn't bring them. | Dışarıdaki adamlar, onları senin getirmediğini biliyorum. Dışarıdaki adamlar, onları senin getirmediğini biliyorum. Dışarıdaki adamları getirmediğini biliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I know you were telling me the truth. | Bana doğruyu söylediğini biliyordum. Bana doğruyu söylediğini biliyordum. Doğruyu söylediğini biliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They've come to destroy us, to raze the garden and to salt the Earth. | Bizi yok etmeye geldiler, bahçeyi yerle bir etmeye ve toprağı talan etmeye. Bizi yok etmeye geldiler, bahçeyi yerle bir etmeye ve toprağı talan etmeye. Bizi yok etmeye, Bahçemiz'i talan etmeye, Dünyamız'ı kurutmaya geldiler. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Before,I looked into your eyes and I saw nothing, | Önce senin gözlerine baktım ve hiç bir şey görmedim... Önce senin gözlerine baktım ve hiç bir şey görmedim... Daha önce gözlerine baktığımda bir şey görememiş... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and so I believed. | ...ve öyle olduğuna inandım. ...ve öyle olduğuna inandım. ...böylece sana inanmıştım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And I look into them now... | Şimdi onlara bakıyorum... Şimdi onlara bakıyorum... Şimdi yine gözlerine bakıp... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and I need to know... | ...ve bilmem gerek... ...ve bilmem gerek... ...şunu öğrenmek istiyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
was this a miracle? | ...bu bir mucize miydi? ...bu bir mucize miydi? Gerçekten bir mucize miydi? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I was blind,but now I see. | Kördüm, ama şimdi görüyorum. Kördüm, ama şimdi görüyorum. Önce kördüm ama artık görebiliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Then you were brought here for this purpose: so that I might know what to do. | O zaman sen buraya bu amaçla gönderildin, böylece ne yapacağımı bilebilirdim... O zaman sen buraya bu amaçla gönderildin, böylece ne yapacağımı bilebilirdim... O zaman buraya bunun için getirildin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And now I do. | ...ve şimdi biliyorum. ...ve şimdi biliyorum. Ben de kararımı verdim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You've got no way at all to communicate with her? | Onunla iletişim kurmanın hiç bir yolu yok mu? Onunla iletişim kurmanın hiç bir yolu yok mu? Onunla iletişim kurmanın bir yolu var mı? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
No,I really don't. | Hayır, gerçekten yok. Hayır, gerçekten yok. Hayır, yok. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
So my inside man is worthless, is what you're telling me? | Yani içerdeki adamım olmasının hiç bir anlamı yok mu demek istiyorsun. Yani içerdeki adamım olmasının hiç bir anlamı yok mu demek istiyorsun. Yani demek istediğin içerideki adamımın bir işe yaramadığını mı söylüyorsun. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
She was never your inside man. | O hiç bir zaman senin içerdeki adamın olmadı. O hiç bir zaman senin içerdeki adamın olmadı. O senin adamın değildi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh,so she's just another one of them. | Yani o sadece onlardan biri. Yani o sadece onlardan biri. O sadece onlardan biri. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Fine,that's how she'll be treated. | Pekâlâ, o zaman ona göre muamele görecek. Pekâlâ, o zaman ona göre muamele görecek. Biz de ona göre davranırız. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Look,you do have someone on the inside whoever sent up that cry for help. | Bak, içeride bir adamın var. Yardım çağrısını gönderen kişi. Bak, içeride bir adamın var. Yardım çağrısını gönderen kişi. Bak, içeride o yardım çağrısını kim yolladıysa hâlâ duruyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We should try to put a name to that, then at least maybe we can form a strategy. | Buna adını koymamız lazım, ondan sonra bir strateji belirleyebiliriz. Buna adını koymamız lazım, ondan sonra bir strateji belirleyebiliriz. O kişiyi bulmalıyız, böylece bir taktik geliştirebiliriz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Weare not going to do anything. | Hiç bir şey yapmayacağız. Hiç bir şey yapmayacağız. Bu işi "ikimiz" yapmayacağız. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You are not a part of this, not anymore. | Bunun bir parçası değilsin, artık. Bunun bir parçası değilsin, artık. Artık bu işe karışmayacaksın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh,great. | Harika. Harika. Bir bu eksikti. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It is true. | Bu doğru. Bu doğru. Doğru. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Below us is a cache of weapons Brother Seth and I have hidden there in the event that this day should ever come. | Altımızda bir silah deposu var. Kardeş Seth ve ben... Altımızda bir silah deposu var. Kardeş Seth ve ben... Altımızda bugünlerin gelebileceğini düşünerek... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I prayed it would not, but I always knew that it would. | Gelmemesi için çok dua ettim ama geleceğini biliyordum. Gelmemesi için çok dua ettim ama geleceğini biliyordum. Gelmemesi için dua ettim ama kapımıza dayandı bile. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The darkness cannot abide the light. | Karanlık ışığa katlanamaz. Karanlık ışığa katlanamaz. Aydınlığın olduğu yerde karanlık barınamaz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And yet I now believe that my prayers were answered. | Böyle olduğu halde dualarımın kabul edildiğine inanıyorum. Böyle olduğu halde dualarımın kabul edildiğine inanıyorum. Ama yine de dualarımın karşılık bulduğuna inanıyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Esther was sent to us in advance of these men a demonstration of God's power. | Esther bize bu adamlardan önce gönderildi. Tanrı'nın gücünün bir kanıtı olarak. Esther bize bu adamlardan önce gönderildi. Tanrı'nın gücünün bir kanıtı olarak. Tanrımızın gücünün bir göstergesi olarak Esther bu adamlar karşı bize yollandı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
So you will not take up arms. | Yani siz silahlanmayacaksınız. Yani siz silahlanmayacaksınız. Silah kuşanmayacaksınız. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You will not have to. Come with me. | Buna gerek kalmayacak. Benimle gelin. Buna gerek kalmayacak. Benimle gelin. Gerek kalmayacak. Benimle gelin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
***** | Şimdi son dakika haberlerini almak üzere KPJK'ye bağlanıyoruz. Şimdi son dakika haberlerini almak üzere KPJK'ye bağlanıyoruz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
a religious cult known as the Children of the Temple. | "Tapınağın çocukları" olarak bilinen dini bir tarikat. "Tapınağın çocukları" olarak bilinen dini bir tarikat. Tapınağın Çocukları olarak bilinen bir tarikat. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This was the scene today in Pleasant,Arizona... | Arizona, Pleasant'daki kamplarının... Arizona, Pleasant'daki kamplarının... Pleasant, Arizona'daki olay yerini görüyorsunuz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
where agents from the Bureau of Alcohol, Tobacco,and Firearms surrounded this remote compound. | ...Alkol,Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu tarafından sarılması günün olayıydı. ...Alkol,Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu tarafından sarılması günün olayıydı. Tütün ve Silah Kaçakçılığı Bürosu ajanları etrafı sarmış durumda. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The sight of the armed agents caused widespread panic. | Silahlı ajanların varlığı tansiyonu burada yükseltti. Silahlı ajanların varlığı tansiyonu burada yükseltti. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Cult leader James Sparrow is wanted by federal authorities on unspecified charges. | Tarikat lideri James Sparrow, Federaller tarafından çeşitli suçlamalarla aranıyordu. Tarikat lideri James Sparrow, Federaller tarafından çeşitli suçlamalarla aranıyordu. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I didn't see who wrote the note. It could have been any one of 'em. | Notu kimin yazdığını görmedim. Onlardan herhangi biri olabilirdi. Notu kimin yazdığını görmedim. Onlardan herhangi biri olabilirdi. Notu kimin yazdığını görmedim. Herhangi bir tanesi olabilir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
There was a bit of a mishegas going on up at the front of the store at the time. | Aynı zamanda dükkânın önünde dolanan bir kaç serseri vardı. Aynı zamanda dükkânın önünde dolanan bir kaç serseri vardı. Geldiklerinde dükkânda biri huzursuzluk çıkartmıştı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
What kind of mishegas? | Nasıl serseri? Nasıl serseri? Nasıl bir huzursuzluk? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Well,Jesse Dillard mechanic across the way there. | Pekâlâ, Jesse Dillard karşıdaki tamirci... Pekâlâ, Jesse Dillard karşıdaki tamirci... Hemen aşağıdaki tamirci Jesse Dillard... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
He followed 'em in here and he tried to,uh, provoke a thing there. | ...onları buraya kadar takip etti ve orada bir şey provoke etmeye çalıştı. ...onları buraya kadar takip etti ve orada bir şey provoke etmeye çalıştı. ...onları buraya kadar takip edip kışkırtmaya çalışmıştı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Why? Well... | Neden? Yani... Neden? Yani... Neden? Şey... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I mean, they are kind of odd, you know. | ...demek istediğim bir tuhaftılar. ...demek istediğim bir tuhaftılar. Pek tekin bir grup sayılmazlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
But,uh,you know, there's been a lot of rumors about what's going on up there at that compound. | Şu kampta neler döndüğü hakkında pek çok söylenti dolanıyordu. Şu kampta neler döndüğü hakkında pek çok söylenti dolanıyordu. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Now,I never believed any of 'em until I saw that note. | Notu görene dek hiç birine inanmadım. Notu görene dek hiç birine inanmadım. Notu görene kadar bu söylentilere kulak asmamıştım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Anyone check the security tape? | Güvenlik kasetini kimse kontrol etti mi? Güvenlik kasetini kimse kontrol etti mi? Güvenlik kasetini izleyen oldu mu? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Well,nothing was stolen and nobody asked. | Hiç bir şey çalınmadı ve kimse de istemedi. Hiç bir şey çalınmadı ve kimse de istemedi. Bir şey çalınmamıştı zaten kimse de istemedi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We think he's moved everyone into this outbuilding here. | Herkesi dışarıdaki binaya geçirdiğini düşünüyoruz. Herkesi dışarıdaki binaya geçirdiğini düşünüyoruz. Herkesi şuradaki eve götürdüğünü düşünüyoruz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |