Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158335
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| My God, forgive me! ls it a sin now if l send you for coffee? | Şimdi, tövbe ya Rabbi günaha mı giriyoruz acaba, sana kahve söyle falan? Anlamadım ki. | Takva-1 | 2006 | |
| Please, Mr. Ali. l owe so much to you. | Olur mu hiç öyle şey Ali Bey, siz benim velinimetimsiniz. | Takva-1 | 2006 | |
| Hello, Fuat? How are you? | Alo, Fuat sen misin? Nasılsın? | Takva-1 | 2006 | |
| Thank you. l wish you a blessed Friday. | Sağ ol. Hayırlı cumalar. | Takva-1 | 2006 | |
| Listen, you know our Muharrem, my apprentice. | Ya sana ne diyeceğim. Bizim Muharrem var ya. Benim çırak Muharrem. | Takva-1 | 2006 | |
| Yes, that's him. | Ha işte o. | Takva-1 | 2006 | |
| The poor man has got old, he can't work like he used to. | Yaşlandı biçare, artık eskisi gibi yetişemiyor. | Takva-1 | 2006 | |
| l want to hire a new apprentice. | Ona bir çırak alacağım. | Takva-1 | 2006 | |
| Do you know of any man from an honest family? | Senin tanıdığın birileri var mı, şöyle temiz süt emmiş? | Takva-1 | 2006 | |
| There's no froth on it. | Köpüğü tutturamadık. Hay Allah! | Takva-1 | 2006 | |
| May all God's blessings be upon you. | Allah'ım sana şükürler olsun ya Rabbi. | Takva-1 | 2006 | |
| Here you are. May God be with you. | Ellerine sağlık, Allah razı olsun kardeşim. | Takva-1 | 2006 | |
| Enjoy it, my brother. | Afiyet olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| You aren't having coffee? | Sen içmiyorsun ha? Kahve? | Takva-1 | 2006 | |
| Never have. Why? | Ben çocukluğumdan beri içmem. Niye? | Takva-1 | 2006 | |
| My mother used to say, if children drink coffee... | Rahmetli anam, çocuklar kahve içerse Arap olur derdi... | Takva-1 | 2006 | |
| You're a funny one, Muharrem! | İlahi Muharrem Efendi! | Takva-1 | 2006 | |
| Now you listen to me. Move to the seminary. | Bak sen beni dinle. Taşın dergâha. | Takva-1 | 2006 | |
| lt's much better than living all alone. | Böyle daha iyi olur. Rahat edersin. | Takva-1 | 2006 | |
| Lock uo your house and come to us. | Burada ne yapacaksın böyle tek başına? Kapat evi, kilitle gel. | Takva-1 | 2006 | |
| lf it doesn't work, you can come back here. | Baktın olmuyor, tekrar döner gelirsin evine. | Takva-1 | 2006 | |
| What can l say, Brother Rauf? | Bilmem ki Rauf kardeş. | Takva-1 | 2006 | |
| l've lived here all my life. l don't know. | Ben bu evin dışında hiçbir yerde kalmadım. | Takva-1 | 2006 | |
| But l can'tjust leave them here, either. | Burada böyle bırakıp gitmeye de gönlüm razı olmuyor. | Takva-1 | 2006 | |
| l have always worked hard for a crust of bread. | Tuzsuz aşım, ağrısız başım misali yaşayıp gittim işte. | Takva-1 | 2006 | |
| l really don't know. l know it's a difficult decision. | Bilmem ki nasıl olur Rauf kardeş? Bilirim için rahat etmez. | Takva-1 | 2006 | |
| lf l move to the seminary, l can do this work, right, Brother Rauf? | Şimdi evi dergâha taşırsak ben bu işi yaparım değil mi Rauf kardeş? | Takva-1 | 2006 | |
| God willing. | Allah'ın izniyle. | Takva-1 | 2006 | |
| l'm trembling, l'm so scared of failing... | Elim ayağım titriyor, beceremezsem... | Takva-1 | 2006 | |
| ...and disappointing my Sheikh. | ...şeyhe mahcup düşerim diye çok korkuyorum. | Takva-1 | 2006 | |
| lt's so difficult. l've been leading a simple life. lt's so difficult. | Ne zor işmiş bunlar. Ben öylece yaşayıp gidiyordum işte. | Takva-1 | 2006 | |
| Listen. | Bak dinle. | Takva-1 | 2006 | |
| Once upon a time there was a lion whose fame spread far and wide. | Vakti zamanında, bir aslanın şöhreti etrafa yayılmış. | Takva-1 | 2006 | |
| Many people undertook the arduous journey to see the lion. | Herkes akın akın o aslanı görmek için bir sene süren zorlu bir yolu göze alır... | Takva-1 | 2006 | |
| But once they beheld the lion, they were rooted to the soot. | ...ne zaman ki aslanı görürler, o zaman bir adım daha atamazlarmış. | Takva-1 | 2006 | |
| The wise men said to these people: | O kimselere, erenler demişler ki: | Takva-1 | 2006 | |
| ''You have travelled from afar for love of this lion. | "Nihayet bu aslanın aşkıyla, bu kadar yol teptiniz. | Takva-1 | 2006 | |
| But the lion will harm no one who is brave... | Hâlbuki bu aslanın bir hassasiyeti vardır ki, her kim onun huzurunda... | Takva-1 | 2006 | |
| ... and touches him with love. | ...cesur olur, elini aşk ile ona sürerse, o kimseye zarar vermez. | Takva-1 | 2006 | |
| So why do you hesitate, now you're so close? | Bir senedir şimdi bu yolu teptiniz, aslana yaklaştınız. Bu tereddüt niye? | Takva-1 | 2006 | |
| Dare to step forward!'' | Adımınızı ileri atın!" | Takva-1 | 2006 | |
| When no one dared to take the first step, the wise men said: | Kimse adımını ileri atamadı. Ve dediler ki: | Takva-1 | 2006 | |
| ''The steps of a long journey are easy. | "O bir yıldır attığınız adımların cümlesi kolaydır. | Takva-1 | 2006 | |
| The only difficult step is the one in the face of the lion. | Adım, aslanın gözünün önünde atılan adımdır. | Takva-1 | 2006 | |
| lt is not granted unto many.'' | O adım nadirdir. Herkese nasip olmaz." | Takva-1 | 2006 | |
| Brother Rauf, let me take that. lt's all right. | Rauf kardeş, ben alsaydım onu. Tamam, tamam, tamam. | Takva-1 | 2006 | |
| Let's go, let's give them a hand. | < İşte Yardım edelim. | Takva-1 | 2006 | |
| l wonder who stayed here... Who? | Kim bilir burada kimler kimler kaldı? | Takva-1 | 2006 | |
| Which murids, which dervishes? | Ne müritler, ne dervişler? | Takva-1 | 2006 | |
| Their spirits are still here. | Onların ruhları burada. | Takva-1 | 2006 | |
| l left my mother and father's spirits back home. | Anacığımla babacığımın ruhları evde kaldı. | Takva-1 | 2006 | |
| Now l live here with the spirits of the dervishes. | Şimdi ben burada dervişlerin ruhlarıyla yaşayacağım. | Takva-1 | 2006 | |
| My God, help me to deserve their trust in me. | Allah'ım bana yardım et. Beni onlara layık kıl. | Takva-1 | 2006 | |
| Don't let me down. | Beni utandırma. | Takva-1 | 2006 | |
| My God, do not let me disappoint them. | Allah'ım beni utandırma. | Takva-1 | 2006 | |
| Help me, my God, my beloved Allah. | Allah'ım bana yardım et ya Rabbim. Hey benim güzel Allah'ım. | Takva-1 | 2006 | |
| Protect me. | Beni koru ya Rabbim. | Takva-1 | 2006 | |
| My God, praise be to You. | Allah'ım sana hamdolsun. | Takva-1 | 2006 | |
| Have mercy upon me, my God. Amen. | Şükürler olsun ya Rabbim. Âmin. | Takva-1 | 2006 | |
| Right, Muhittin, | Anlaşıldı mı Muhittin Bey? | Takva-1 | 2006 | |
| your boss after me is Brother Muharrem. | Benden sonra Muharrem abin. | Takva-1 | 2006 | |
| You do what he says. | O ne derse o. | Takva-1 | 2006 | |
| Do you get it? Yes. | Onun söylediklerinden dışarı çıkmak yok anlaşıldı mı? Anladım. | Takva-1 | 2006 | |
| lf l get back late, you can just leave, Muharrem. | Nasıl olsa siz buradasınız. Ben gecikirsem sen çıkıver Muharrem. | Takva-1 | 2006 | |
| Anyway, the boy is here. And make him get his hair cut. | Nasıl olsa çocuk burada. Saçlarını da kesin. | Takva-1 | 2006 | |
| All right, Mr. Ali. | Olur Ali Bey. | Takva-1 | 2006 | |
| Right, let's go to the store room, Muhittin. | Hadi bakalım Muhittin kardeş. Biz de depomuza geçelim, gel. | Takva-1 | 2006 | |
| Sit down. | Otur otur. | Takva-1 | 2006 | |
| Do you smoke? | Sigara mı içiyorsun sen? | Takva-1 | 2006 | |
| Listen, don't smoke in the store room. | Bak, depoda sigara içme. | Takva-1 | 2006 | |
| God protect us, there are sacks everywhere. | Şimdi maazallah, Allah korusun her taraf çuval... | Takva-1 | 2006 | |
| lf they catch fire, the whole building could burn down. | ...bir tutuşursa bırak dükkânı hanı bile kurtaramayız. | Takva-1 | 2006 | |
| Coming late is out of the question. | İşe geç kalmak yok. | Takva-1 | 2006 | |
| Don't shirk the cleaning. The rest is easy. Do you get it? | Temizlikten kaytarmak yok. Gerisi zaten kolay. Tamam mı? | Takva-1 | 2006 | |
| l get it, brother. | Tamam abi. | Takva-1 | 2006 | |
| Now, your hair. We'll have to get it cut. | Şimdi bu saçın, onu bir keselim. | Takva-1 | 2006 | |
| The customers, the neighbours... lt is not appropriate. | Şimdi burası esnaf yani konu komşu. Ayıp olur. | Takva-1 | 2006 | |
| All right, brother. | Olur abi. | Takva-1 | 2006 | |
| Right, now you start cleaning the too floor. | Hadi bakalım şimdi, yavaş yavaş yukarılardan bir başla. | Takva-1 | 2006 | |
| Hold on! | Oldu mu şimdi? | Takva-1 | 2006 | |
| First get a tea for your master. | Önce bir çay söyle bakalım ustana. | Takva-1 | 2006 | |
| You can smoke outdoors, young man. | Hadi aslan parçası, sigaranı da dışarıda içersin. | Takva-1 | 2006 | |
| Go ahead. | Haydi bakalım, haydi. | Takva-1 | 2006 | |
| Sit down Muhittin. | Otur Muhittin, otur. | Takva-1 | 2006 | |
| l'm late. | Geç kaldım. | Takva-1 | 2006 | |
| Muhittin, it's not only you who is starting work today. | Muhittin, yalnız sen bugün işe başlamıyorsun... | Takva-1 | 2006 | |
| l'm starting an important task today, too, in the name of God. | ...Allah'ın inayetiyle bugün ben de çok büyük bir işe başlıyorum. | Takva-1 | 2006 | |
| May God keep us from shame. | Allah ikimizi de utandırmasın. | Takva-1 | 2006 | |
| You're in charge of the shop now. You can have my tea. | Hadi dükkân sana emanet. Çayı da sen içiver. | Takva-1 | 2006 | |
| We have 43 flats... | İstanbul'un çeşitli yerlerinde, dört bir yanında... | Takva-1 | 2006 | |
| ... and 7 storage spaces across lstanbul. | ...7 tane de üstünde odun deposu ve hurdalık olan arsamız var. | Takva-1 | 2006 | |
| You just collect the rents when they're due. | Vakitleri geldikçe bunların kiralarını toplayacaksın. | Takva-1 | 2006 | |
| Here are the addresses. | Adresleri burada yazılı. | Takva-1 | 2006 | |
| Then you give the money to me at the seminary. | Getirip dergâhta bana teslim edeceksin. | Takva-1 | 2006 | |
| What's so difficult about that? | İşte bu kadar basit tamam. Ne var bunda? | Takva-1 | 2006 | |
| Why don't you do it yourself then, Brother Rauf? | Sen niye yapmıyorsun bu işi Rauf kardeş? | Takva-1 | 2006 | |
| You are the one chosen by the noble Master. | Efendi Hazretleri seni seçti. | Takva-1 | 2006 | |
| May peace be upon you. Where is Bank Street? | Selâmün aleyküm. Aleyküm selam. Banka caddesi nerede? | Takva-1 | 2006 | |
| lt's right behind this one. | Banka caddesi, şu sokağın arkasından girerseniz, oraya varırsınız. | Takva-1 | 2006 | |
| May God be with you. May God be with you, too. | Allah razı olsun. Sizden de Allah razı olsun. Hayırlı günler. | Takva-1 | 2006 |