Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158334
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Mr. Ali's coffee. | Ali Bey'in kahvesi. | Takva-1 | 2006 | |
| Muharrem! Yes, sir? | Muharrem! Efendim Ali Bey. | Takva-1 | 2006 | |
| And two glasses of tea. | İki de çay söyle. | Takva-1 | 2006 | |
| Let's go, old cheater! | Gel bakalım, Paşalı! | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you. | Selâmün aleyküm. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you. Peace be upon you too. | Esselâmü aleyküm. Esselâmü aleyküm. | Takva-1 | 2006 | |
| l give you permission to lead the dhikr this evening. | Destur veriyorum. Bu akşam zikri sen yaptır. | Takva-1 | 2006 | |
| Oh Lord, be gracious upon us. | Destur ya Hazret i Allah! | Takva-1 | 2006 | |
| Oh messenger of God, be gracious upon us! | Destur ya Hazret i Rasûlullah! | Takva-1 | 2006 | |
| Be gracious upon us, House of the Praised One! | Destur ya Ehl i Beyt i Rasûlullah.! | Takva-1 | 2006 | |
| Be gracious upon us... | Destur sahib il mekân... | Takva-1 | 2006 | |
| Lord, forgive me, my sins. Lord, forgive me, my sins. | Tövbe estağfurullah. Tövbe estağfurullah. | Takva-1 | 2006 | |
| Lord, forgive me... | Tövbe estağfurullah. | Takva-1 | 2006 | |
| ... my sins. | Tövbe estağfurullah. | Takva-1 | 2006 | |
| Good morrow, Your Excellency. | Sabah ı şeriflerin hayır olsun, beyefendi. | Takva-1 | 2006 | |
| Was His Excellency shaking the bed all night? | Zât ı şahaneleri, sabaha kadar beşik salladınız galiba? | Takva-1 | 2006 | |
| No, no. l must have just nodded off. | Yok, yok. Öyle içim geçmiş biraz Ali Bey. | Takva-1 | 2006 | |
| Get me my coffee, then. | Hadi kap kahvemi. | Takva-1 | 2006 | |
| What's the matter, Muharrem? | Hayırdır Muharrem abi? Canın sıkkın galiba? | Takva-1 | 2006 | |
| l was just having a little doze and Ali caught me. | Sorma, içim geçmiş dükkânda, Ali Bey yakaladı. | Takva-1 | 2006 | |
| That's why you're so worried? That can happen to anyone. | Aman! Üzüldüğün şeye bak. Olur öyle şeyler sabah sabah. | Takva-1 | 2006 | |
| My father entrusted me to Ali's father when l was a young child. | Ben bu dükkâna baba yadigârıyım. Babam küçücükken... | Takva-1 | 2006 | |
| Still, l shouldn't sleep in the shop. | Eee, dükkânda da uyumamak lazım. | Takva-1 | 2006 | |
| Here you are, one coffee for our Mr. Ali. | Tamamdır Ali Bey'imizin kahvesi. | Takva-1 | 2006 | |
| But don't spill the froth. That would get him really angry. | Giderken köpüğü dökme, Ali Bey o zaman oyar vallahi. | Takva-1 | 2006 | |
| You can go. l'll lock up. | Sen çık Muharrem, ben kapatırım. | Takva-1 | 2006 | |
| Yes, sir. Have a nice evening. Have a nice evening. | Olur Ali Bey. Hayırlı akşamlar. Hayırlı akşamlar. | Takva-1 | 2006 | |
| Oh Lord, praise be to you for all you bestow upon me. Amen. | Allah'ım sana şükürler olsun ya Rabbim, hamdolsun. Âmin. | Takva-1 | 2006 | |
| Who could that be at this time of the day? | Hayırdır inşallah bu saatte kim? | Takva-1 | 2006 | |
| May peace be upon you. May peace be upon you, Brother Rauf. | Selâmün aleyküm. Aleyküm selam Rauf kardeş, gel. | Takva-1 | 2006 | |
| l ate earlier and went to the mosque... | Bugün yemeği erken yiyeceğim tuttu namazdan önce... | Takva-1 | 2006 | |
| ...round the corner here for evening prayers. | ...akşamı da senin burada, aşağıdaki camide kıldım. | Takva-1 | 2006 | |
| So l thought l'd stop by and ask how you were doing. | Çıkışta da aklıma bir anda sen düştün. | Takva-1 | 2006 | |
| God bless you. Brother, may God bless us all. | Allah razı olsun. Allah hepimizden razı olsun, kardeş. | Takva-1 | 2006 | |
| Perhaps we can attend the dhikr ceremony in the seminary. | Belki de buradan dergâha geçeriz, zikrullaha katılırız ha? | Takva-1 | 2006 | |
| ls there a dhikr today? | Bugün zikir mi var? | Takva-1 | 2006 | |
| lt wasn't scheduled, actually, but some guests came from Ankara. | Yoktu ama aşağı mahalleye Ankara'dan misafirler gelmişler. | Takva-1 | 2006 | |
| Or are you busy? No, no. l'm not doing anything. | Bir işin mi var? Yok canım, ne işim olacak? | Takva-1 | 2006 | |
| lt is very kind of you to inform me. May God reward you. | İyi ki gelip haber verdin, Rauf kardeş. Sevabım senin olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| He'll reward you for your own deeds, brother. l am just His tool. | Her sevap sahibine kefil olur, Muharrem kardeş. Bizimkisi vesile olmak işte. | Takva-1 | 2006 | |
| How about a glass of tea? We can even have two! | Bir çay içeriz ama değil mi şimdi? Ne demek. Bir değil iki bile içeriz! | Takva-1 | 2006 | |
| l swear, l just brewed a pot before you came. | Vallahi billahi kendi elceğizlerimle demledim çayı. | Takva-1 | 2006 | |
| Must have been fate! l'll be right back. | Şimdi şey yapıyorum, sana kısmetmiş. Ben hemen geliyorum. | Takva-1 | 2006 | |
| My noble Master wants to grant you an audience after the ceremony. | Efendi Hazretleri zikrullahtan sonra, seninle hasbıhal yapmak istiyor. | Takva-1 | 2006 | |
| Please don't leave without his permission. | Destur vermeden kalkma, e mi? | Takva-1 | 2006 | |
| Leave him, he is rapt. There is no sin for him in this world. | Gel bırak. Meczup o. Ona günah yok bu dünyada. | Takva-1 | 2006 | |
| But l know Devran. Our mothers shared the same breast. | Tanımaz mıyım Devran'ı? Anası anamın sütkardeşiydi. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you, too. And peace be upon you. | Selâmün aleyküm. Ve aleyküm selam. | Takva-1 | 2006 | |
| Do you know how our order runs, where our soup comes from? | Bilir misin, dergâhımızın çarkı nasıl döner, çorbamız nasıl kaynar? | Takva-1 | 2006 | |
| How we can give so many children Koran courses... | Bilir misin, onca çocuğumuz Kur'an kursunda nasıl okur... | Takva-1 | 2006 | |
| ... and keep the students in the dormitories? | ...yatılısı sağlanır, üstü başı verilir? | Takva-1 | 2006 | |
| Most of them are orphans or from poor families. | Bilirsin, çoğu ya öksüzdür ya yetim. Ya da biçaredir ailesi. | Takva-1 | 2006 | |
| For centuries, devout people have left property to the order. | Yıllardır, belki de yüzyıllardır, hayır hasenat sahipleri mallarını mülklerini dergâha bağışlamışlardır. | Takva-1 | 2006 | |
| We have not only high expenses... | Dergâhımızın birçok masrafları olduğu gibi... | Takva-1 | 2006 | |
| ... but a high income too, praise be to Allah. | ...birçok da iradı vardır şükürler olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| And that needs administration. | Lâkin bu dahi düzen gerektirir. | Takva-1 | 2006 | |
| lt is not wise for the learned to deal with such worldly affairs. | Ulemanın, ilim irfan sahiplerinin dünya işleriyle uğraşmaları pek hayırlı değildir. | Takva-1 | 2006 | |
| Upon careful evaluation, we have concluded... | Biz birçok istişareden sonra bunu en iyi... | Takva-1 | 2006 | |
| ...that you would be the best oerson. | ...senin yapacağına karar kıldık. | Takva-1 | 2006 | |
| lf you accept, you will be showing your loyalty to the order... | Kabul eylersen, bizlere iyilik, dergâha bağlılık... | Takva-1 | 2006 | |
| ... and serving Allah. What do you say? | ...Allah'a hizmet etmiş olursun. Ne dersin? | Takva-1 | 2006 | |
| l don't know if l can do it, my noble Master. | Bilmem, yapabilir miyim, Efendi Hazretleri? | Takva-1 | 2006 | |
| l don't want to disappoint you. | Size karşı mahcup olmak istemem. | Takva-1 | 2006 | |
| One can accomplish anything with Allah's help. | Allah'ın yardımıyla her iş olur. | Takva-1 | 2006 | |
| The task is difficult because it is worldly. | Zaten zorluğu, dünyevi olmasındadır. | Takva-1 | 2006 | |
| But it is easy for a man with a good heart. | Kalbi açık olana kolay gelir. | Takva-1 | 2006 | |
| You will collect our rents. lf repairs are needed... | Kiralarımızı toplayacaksın. Kirada olan yerlerin... | Takva-1 | 2006 | |
| ... you will have them done. | ...tamiri, bakımı varsa onları halledeceksin. | Takva-1 | 2006 | |
| That's all. | Tamam. İşte bu kadar. | Takva-1 | 2006 | |
| Now, you go home and have a good sleep. | Şimdi sen evine git, güzel bir uyku çek. | Takva-1 | 2006 | |
| Entrust yourself to Allah and to the order. | Her zaman olduğu gibi, kendini Allah'a ve dergâhına bırak... | Takva-1 | 2006 | |
| Everything will be fine. | ..her şey olur. | Takva-1 | 2006 | |
| Do not forget. Allah is all seeing, He is all hearing. | Unutma! Ne yana dönersen dön, orada Allah'ı bulursun. | Takva-1 | 2006 | |
| Whatever you say, my Sheikh. May God be with you. | Siz nasıl uygun görürseniz şeyhim. Allah razı olsun. | Takva-1 | 2006 | |
| ln the name of Allah, the Merciful. | Bismillâhirrahmânirrahıym. | Takva-1 | 2006 | |
| May peace be upon you. | Selâmün aleyküm. | Takva-1 | 2006 | |
| May peace be upon you, my noble Master. | Aleyküm selam, Efendi Hazretleri. | Takva-1 | 2006 | |
| Why do you make my poor soul happy with your visit? | < Hayırdır, nasıl oldu da bu fakiri sevindirmek için buralara kadar? Buyurun? | Takva-1 | 2006 | |
| lsn't Master Muharrem in? | > Muharrem Efendi yok mu? | Takva-1 | 2006 | |
| We wanted to visit you and Muharrem. | > Hem sizi hem de Muharrem Efendiyi ziyaret edelim dedik. | Takva-1 | 2006 | |
| How are you, my son? | Nasılsın Muharrem Efendi oğlum? | Takva-1 | 2006 | |
| l pray for you, my noble Master. | Sağ olun Efendi Hazretleri, sağlığınıza duacıyız. | Takva-1 | 2006 | |
| l wanted to go to the Fatih Mosque for my Friday prayers. | Bugün kısmetse Cuma'yı Fatih Camii’nde kılayım dedim. | Takva-1 | 2006 | |
| So l thought l should visit our Muharrem. | Sonra birden aklıma düştü. Şu Muharrem'i de bir ziyaret edeyim, hâlini hatırını sorayım dedim. | Takva-1 | 2006 | |
| lt's an honour, my noble Master. The earth you tread is blessed. | Aman efendim şeref verdiniz. Sizin ayağınızı sürdüğünüz yerin bereketi artar. | Takva-1 | 2006 | |
| God willing. | İnşallah. İnşallah. | Takva-1 | 2006 | |
| But enough talking. Let us not miss the prayer. | Hadi bakalım, laf lafı kovalar. Sonra namazı kaçırmayalım. | Takva-1 | 2006 | |
| What's up, Brother Muharrem? | Hayırdır Muharrem abi? | Takva-1 | 2006 | |
| No idea. He's come to ask how we are. | Bilmiyorum ki. Hatır sormaya gelmişler. | Takva-1 | 2006 | |
| We're going to the Friday prayer. May your prayers be heard. | Cumaya gidiyoruz. Allah kabul etsin abi. | Takva-1 | 2006 | |
| Come closer. Don't lag behind. | Gel, geride kalma. | Takva-1 | 2006 | |
| Permit me to kiss your blessed hand, noble Master. | Mübarek elinizi öpeyim, Efendi Hazretleri. | Takva-1 | 2006 | |
| My son, l want you to do me a favour. | Senden bir isteğim var, Ali Efendi evladım. | Takva-1 | 2006 | |
| Whatever you say, my noble Master. | Emriniz olur, Efendi Hazretleri. | Takva-1 | 2006 | |
| You will give this brother of ours every afternoon off. | Bu kardeşimize her gün öğlen namazından sonra izin vereceksin. | Takva-1 | 2006 | |
| lt is up to you to cut his salary or not. | İster maaşından kes, ister kesme. Allah yoluna hayra geçsin. | Takva-1 | 2006 | |
| But let him go after the noon prayer. | Ama her öğlen namazından sonra izin ver. | Takva-1 | 2006 | |
| He will do Allah's work, take my word for it. | Allah için işleri vardır, ben kefilim. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you. | Hadi sağlıcakla kalın. | Takva-1 | 2006 | |
| Get me a coffee, Muharrem. l mean... Master Muharrem. | Bir kahve söylesene Muharrem. Yani Muharrem Efendi. | Takva-1 | 2006 |