Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158213
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Hello, thrill seekers. Uncle Chet. | Selam gençler. Chet amca. | Taken-5 | 2002 | |
| Hiya, sweetheart. How you doing? Good. | Selam canım. Nasılsın? İyiyim. | Taken-5 | 2002 | |
| (knock on door) Come in. | Girin. | Taken-5 | 2002 | |
| Dad, Mum won't unpack my Cabbage Patch Kids. | Baba, annem lahana bebeklerimi çıkarmıyor. | Taken-5 | 2002 | |
| I'll talk to her about it, Mary, after I'm done with my meeting. | Toplantım bitince onunla konuşurum Mary. | Taken-5 | 2002 | |
| Don't ever move. | Sakın taşınma. | Taken-5 | 2002 | |
| We got Jesse Keys in a clinic in Minnesota. | Jesse Keys elimizde. Şu an Minnesota'daki bir klinikte. Bu, babanın asla alamayacağı bir ödül. | Taken-5 | 2002 | |
| What do you want to do with him? | Ona ne yapmak istersin? Düşünüyorum. Düşünüyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC: While you're thinking, make sure you don't lose him. | Düşünürken onu elinden kaçırma sakın. Babamın yaptığı hataları yapmak istemiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| Your old man's been dead, what, ten years now? | Baban öleli 10 yıl mı oldu? Evet. | Taken-5 | 2002 | |
| So don't you think you can stop trying to kick his ass? | Artık onunla uğraşmayı bırakmanın zamanı gelmedi mi? | Taken-5 | 2002 | |
| One of our researchers was going through some old files | Araştırmacılarımızdan biri eski dosyaları karıştırırken bunu bulmuş. | Taken-5 | 2002 | |
| Any idea what they are? | Ne olduğunu biliyor musun? | Taken-5 | 2002 | |
| They look like the glyphs from that excavation site in Alaska, | Kardeşimin öldüğü Alaska kazısında bulunan sembollere benziyorlar. | Taken-5 | 2002 | |
| That's what I thought, too, but these are dated 1 947. | Ben de öyle düşündüm, ama bunların tarihi 1947. Alaska'daki mezar 1970 yılına kadar açılmamıştı. | Taken-5 | 2002 | |
| Did you translate it? Can't be done. | Tercüme ettiniz mi? Edilemez. | Taken-5 | 2002 | |
| So close. | Çok yaklaştık. | Taken-5 | 2002 | |
| We got Jesse Keys under wraps. | Jesse Keys'i paketledik. | Taken-5 | 2002 | |
| Genetics guys are finding out more and more every day. | Genetikçiler her gün yeni bir şeyler buluyorlar. | Taken-5 | 2002 | |
| My engineers tell me they're following something very cool on the implants. | Mühendislerimiz bu cihazlar hakkında ilginç şeyler bulduklarını söylüyorlar. | Taken-5 | 2002 | |
| We're on the verge of a major breakthrough here. | Çok önemli bir keşfin eşiğindeyiz. | Taken-5 | 2002 | |
| There something you're not sharing? | Bana söylemediğin bir şey mi var? | Taken-5 | 2002 | |
| You know everything I know. | Bildiğim her şeyi biliyorsun. | Taken-5 | 2002 | |
| I know a hell of a lot more than you do, old pal of mine, | Senin bildiğinden çok daha fazlasını biliyorum eski dostum, | Taken-5 | 2002 | |
| but what I was asking was is if...there was something you weren't sharing. | ama benim sorduğum, benimle paylaşmadığın bir şey var mı idi. | Taken-5 | 2002 | |
| And what I told you was no. | Ben de sana hayır dedim. | Taken-5 | 2002 | |
| You didn't see him on TV the other day | Onu geçen gün TV'de, hükümetin UFO konusunu örtbas etmek için kurduğu komplolardan bahsederken görmedin değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| I don't like to watch TV during the day. Weirds me out. | Gün içinde TV izlemekten hoşlanmıyorum. Beni sıkıyor. | Taken-5 | 2002 | |
| Suddenly, he's the Woodward and Bernstein of alien abduction. | Bir anda uzaylı uzmanı oldu çıktı. | Taken-5 | 2002 | |
| The Tom Clarke who ruined my father. | Babamı mahveden Tom Clarke. | Taken-5 | 2002 | |
| The Tom Clarke who thought our entire program was a lie. | Tüm işimizin bir yalan olduğunu sanan Tom Clarke. | Taken-5 | 2002 | |
| His first two books here do nothing but debunk everything | İlk iki kitabı uzaylıları ve onların ziyaretlerini yalanlamaktan başka bir şey yapmıyordu. | Taken-5 | 2002 | |
| Don't you wanna know what changed his mind? | Neden fikrini değiştirdiğini bilmek istemez misin? | Taken-5 | 2002 | |
| Bye, Mum. Bye. | Hoşça kal anne. Hoşça kal. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC: You're much prettier than I expected. | Beklediğimden daha güzelmişsiniz. Çektiğimiz fotoğraflar sizi yansıtmıyor. | Taken-5 | 2002 | |
| Is this visit about something more than my good looks? | Bu ziyaretin güzelliğimden öte bir amacı var mı? | Taken-5 | 2002 | |
| I understand your brother has switched sides, that he's now a believer. | Görüyorum ki kardeşin taraf değiştirip, inananların safına geçmiş. | Taken-5 | 2002 | |
| Wanna tell me what changed his mind? | Neden fikrini değiştirdiğini söylemek ister misin? | Taken-5 | 2002 | |
| You and your brother have a way | Sen ve kardeşinin benim ailemin işlerini baltalama merakınız var bu yüzden sana karşı dürüst olacağım. | Taken-5 | 2002 | |
| I'm not doing this out of any compelling need to tell the truth. | Bunu gerçeği söylemeye mecbur kaldığım için falan yapmıyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| I just think it's the only method that'll work. | Sanıyorum işe yarayacak tek metot bu. | Taken-5 | 2002 | |
| There. I'm doing it already. | İşte yapıyorum bile. | Taken-5 | 2002 | |
| Do you look a lot like your mother? | Annene çok mu benziyorsun? Öyle diyorlar. | Taken-5 | 2002 | |
| My father was a bastard. | Babam alçağın tekiydi. | Taken-5 | 2002 | |
| What he did to your mother was unforgivable. | Annene yaptığı şey bağışlanamazdı. | Taken-5 | 2002 | |
| My father found a spaceship in the New Mexico desert. | Babam New Mexico çölünde bir uçan daire buldu. | Taken-5 | 2002 | |
| There were four bodies on that ship. There were spaces for five bodies. | Gemide dört ceset vardı ama geminin kapasitesi beş kişilikti. | Taken-5 | 2002 | |
| He came to your home looking for the guy who was sitting in that fifth seat. | Babam sizin eve beşinci koltukta oturan adamı aramak için geldi. | Taken-5 | 2002 | |
| My father devoted the rest of his life | Daha sonra hayatının kalan kısmını, uzaylıların ne istediğini anlamaya çalışmaya adadı. | Taken-5 | 2002 | |
| He ran a government group dedicated to that quest. | Bu amaca hizmet eden bir hükümet grubunu yönetti. O öldüğünden beri grubun başında ben varım. | Taken-5 | 2002 | |
| Technically, we're part of the air force, | Teknik olarak, hava kuvvetlerine bağlıyız, ama bürokrasi o kadar karışık ki kime çalıştığımı ben bile bilmiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| This planet has been visited thousands of times | Babam o gemiyi bulduğundan beri bu gezegeni binlerce defa ziyaret ettiler. | Taken-5 | 2002 | |
| People have been taken from their homes, | İnsanlar evlerinden alındı, bir sürü şeye maruz bırakıldı. | Taken-5 | 2002 | |
| With a lot of money and a lot of very good minds, | Bir sürü para ve beyin gücü harcayarak, ziyaretçilerimiz hakkında bazı şeyleri anlamaya başlıyoruz... | Taken-5 | 2002 | |
| but we still don't know why they're doing all this. | ...ama hala bunu neden yaptıklarını bilmiyoruz. Ne istediklerini bilmiyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| My father was a ruthless, ambitious son of a bitch, | Babam acımasız ve hırslı bir herifti. Ama bilmek istediği şeyler mantıklıydı. | Taken-5 | 2002 | |
| This could be the greatest threat the world has ever known. | Bu dünyanın gördüğü en büyük tehdit olabilir. Mucizevî bir şey olabilir. Bilmemiz gerek. | Taken-5 | 2002 | |
| We have to do whatever it takes to find out. | Öğrenmek için ne gerekiyorsa yapmalıyız. | Taken-5 | 2002 | |
| You don't have to tell me what changed your brother's mind right away. | Bana kardeşinin fikrini değiştiren şeyi hemen söylemek zorunda değilsin. | Taken-5 | 2002 | |
| You could do something else instead. | Onun yerine başka bir şey yapabilirsin. Ne? | Taken-5 | 2002 | |
| I've been reading these reports from your genetics team. | Genetik ekibinizin raporlarını okuyordum. | Taken-5 | 2002 | |
| This is astounding stuff. Pretty cool, huh? | İnanılmaz şeyler. Harika değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| Very. There's something new. | Hem de çok. Yeni bir şey var. | Taken-5 | 2002 | |
| These devices they put in people's heads, | İnsanların kafalarına koydukları şey, onların izleme cihazı olduklarına neredeyse eminiz demiştim değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| My guys have found the signal they give off. | Adamlarım, yolladıkları sinyali buldular. | Taken-5 | 2002 | |
| But the signal is incredibly weak. | Ama çok zayıf bir sinyal. | Taken-5 | 2002 | |
| It needs to be amplified somehow | Bu sinyalin ana gemiye ya da küçük dostlarımızın takıldığı.... | Taken-5 | 2002 | |
| or the planet Zeta Reticuli or wherever our little buddies are hanging out. | ...Zeta Reticuli gezegenine gitmeden önce güçlendirilmesi lazım. | Taken-5 | 2002 | |
| You gotta love it. Transmitter? Where? | yoksa lanet kamyonete mi bineceksiniz? Buna bayılacaksın. Verici mi? Nerede? | Taken-5 | 2002 | |
| But the logical assumption, based on what we do know, | Ama elimizdeki bilgilerden kurduğumuz mantığa göre organik olması lazım. | Taken-5 | 2002 | |
| Organic? Don't you love it? | Organik mi? Bayıldın değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| A brain beaming thought signals out into the cosmos. | Uzaya mesaj sinyalleri gönderen bir beyin. Bu iş gitgide daha güzelleşiyor. | Taken-5 | 2002 | |
| The energy of thought, of mind. | Düşünce ve beyin enerjisi. | Taken-5 | 2002 | |
| We know that's how they do things. | İşlerini böyle yaptıklarını biliyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| We also know Jesse Keys is of particular importance to them. | Ayrıca Jesse Keys'in onlar için çok önemli olduğunu da biliyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| You think Jesse Keys is a transmitter. | Sence Jesse Keys verici mi? Bu yüzden çok özel. | Taken-5 | 2002 | |
| One way to find out. | Anlamanın tek yolu var. | Taken-5 | 2002 | |
| Shut him off. | Onu kapatmak. | Taken-5 | 2002 | |
| See if they come and turn him back on. | Bakalım gelip açacaklar mı? | Taken-5 | 2002 | |
| So, are you gonna be getting back to work soon? | Yakında işine dönecek misin? Önce burada bazı insanlarla görüşeceğim. | Taken-5 | 2002 | |
| You sure are in a hurry to get rid of me. | Benden kurtulmak konusunda acelecisin yani. | Taken-5 | 2002 | |
| No, it's not that. | Hayır. Alakası yok. | Taken-5 | 2002 | |
| Meat loaf's gonna be ready about half an hour. | Köfteler yarım saate kadar hazır olur. | Taken-5 | 2002 | |
| Andy's got arithmetic homework that he has to finish | Andy'nin, Charlie'nin meleklerini izlemeden önce bitirmesi gereken matematik ödevi var. | Taken-5 | 2002 | |
| Your brother Tom's too high toned to come to the door now? | Kardeşin Tom artık kapıya gelmeye tenezzül etmediği için, onunla buluşmaya dışarı mı çıkıyorsun? | Taken-5 | 2002 | |
| Is he still pissed I didn't go to your mum's funeral? | Annenin cenazesine gelmedim diye hala kızgın mı? | Taken-5 | 2002 | |
| I don't know. | Bilmiyorum. Merak ediyorsan kendisine sorsana. | Taken-5 | 2002 | |
| Why should I have gone? | Neden gidecektim ki? Annenle benim aramda bir sevgi yoktu. | Taken-5 | 2002 | |
| RONNIE: All right, I'll ask him. A cold day in hell is when. | Cehennemde kar yağdığı gün sorarım. | Taken-5 | 2002 | |
| I'll be home late. | Geç kalacağım. | Taken-5 | 2002 | |
| So unpack the Cabbage Patch Kids. | Lahana bebekleri çıkarıver o zaman. Sorun nedir? | Taken-5 | 2002 | |
| All right, then, Julie, then don't unpack them. | Peki Julie. Çıkarma o zaman. | Taken-5 | 2002 | |
| I might be late. Don't wait up. | Geç kalabilirim. Beni bekleme. | Taken-5 | 2002 | |
| I don't know why I'm doing this. | Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| BECKY: Why would I get in a plane with you, of all people? | Orada. O mu? Sizinle neden uçağa bineyim ki? Seni gözaltına alabilirim. | Taken-5 | 2002 | |
| It's like that? | Bu kadar mı yani? Hayır. Bu kadar değil tabii ki. | Taken-5 | 2002 | |
| I'll have you back by 2:00 in the morning, spook's honour. | Seni sabah 2.00’de geri getireceğim. Söz veriyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| Oh. He actually said that? | Bunu sahiden dedi mi? | Taken-5 | 2002 | |
| Aliens were responsible for teenage drug abuse and open marriages? | "Uyuşturucu kullanımının ve evlilik dışı ilişkilerin sorumlusu uzaylılardır." | Taken-5 | 2002 | |
| And the success of the skateboard. | Ve de kaykayın başarısının. Sen Vegas'ta büyüdün, bir sürü acayip insan tanımışsındır. | Taken-5 | 2002 |