Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158191
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| There you go. Grandpa did that, didn't he? | İşte oldu. bunu Dede yaptı değil mi? | Taken-1 | 2002 | |
| Yes, you're very cute. | Evet, çok şekersin. Selam Mary. | Taken-1 | 2002 | |
| Come on. Can you say "grandpa"? | Hadi "Dede" diyebilir misin? | Taken-1 | 2002 | |
| Can you say "grandpa"? | "Dede" diyebilir misin? Daha bir haftalık. | Taken-1 | 2002 | |
| Can't start indoctrinating them too soon. | Onları eğitmeye bu kadar erken başlayamazsın. Hadi Mary "Dede" diyeceksin. | Taken-1 | 2002 | |
| Come on. "Grandpa." | Hadi "Dede". | Taken-1 | 2002 | |
| I wish your brother Sam was here to see this. | Keşke kardeşin Sam burada olup bunu görseydi. | Taken-1 | 2002 | |
| Say "grandpa." | "Dede" de. | Taken-1 | 2002 | |
| Julie, could you give dad and me a minute? | Julie, bize bir dakika müsaade eder misin? | Taken-1 | 2002 | |
| I bring my baby over for you to see, you're still talking about Sam. | Sana bebeğimi getiriyorum, hala Sam'den bahsediyorsun. | Taken-1 | 2002 | |
| We haven't heard from him since he left. | Gittiğinden beri ondan haber almadık. Ondan artık haber almayacağız. | Taken-1 | 2002 | |
| Sam is dead. | Sam öldü. Ne? | Taken-1 | 2002 | |
| He went out trying to find proof that would destroy you, | Seni yok edecek kanıtı aramaya gitti ve kanıt onu öldürdü. | Taken-1 | 2002 | |
| He died trying to bring you down. | Seni mahvetmeye çalışırken öldü. Senden böyle nefret ediyordu. | Taken-1 | 2002 | |
| You never told me any of the things you told Sam. | Sam'e anlattıklarının hiçbirini bana anlatmadın. | Taken-1 | 2002 | |
| I would never have broken your trust, | Eğer bana bir kez olsun güvenseydin bunu boşa çıkarmazdım. | Taken-1 | 2002 | |
| This... | Ölümüne bakarken, gördüğün bu muydu? | Taken-1 | 2002 | |
| A stroke, right? | Kalp krizi değil mi? | Taken-1 | 2002 | |
| A massive explosion. "Pop" goes the brain stem. | Büyük patlama. Beyne giden kanın durması. | Taken-1 | 2002 | |
| That's why you always hated me. | Bu yüzden hep benden nefret ettin. | Taken-1 | 2002 | |
| You knew I was the last thing you'd ever see. | Göreceğin en son şeyin ben olduğumu biliyordun. | Taken-1 | 2002 | |
| Kind of funny, isn't it? | Komik değil mi? | Taken-1 | 2002 | |
| If you'd been a little kinder, showed a little more interest, | Biraz nazik olsan, biraz ilgi göstersen. Bunlar olmayabilirdi. Bildiğin şeyler bizi bu duruma getirdi. | Taken-1 | 2002 | |
| So, how does it end, Dad? | Nasıl bitiyor baba? | Taken-1 | 2002 | |
| Are you trapped in there? | Orada kapana mı kısılacaksın? | Taken-1 | 2002 | |
| Stuck inside your head a while longer | Bütün ışıklar sönmeden önce kafanın içinde biraz takılacak mısın? | Taken-1 | 2002 | |
| I always loved you better. You know that. | Ben seni hep daha çok sevdim. Biliyorsun. | Taken-1 | 2002 | |
| You wet yourself. | Altına işemişsin. | Taken-1 | 2002 | |
| That goes in the kitchen. | O mutfağa gidiyor. | Taken-1 | 2002 | |
| Master bedroom, please. Thank you. | Yatak odası lütfen. Teşekkürler. | Taken-1 | 2002 | |
| OWEN: Eric. I guess I was wrong about you. | Eric, sanırım senin hakkında yanılmışım. İyi şanslar ve yolun açık olsun. Baban. | Taken-1 | 2002 | |
| They're better | Hava kuvvetleri personelinin, planlı hareketini geciktirmek suçundan. | Taken-1 | 2002 | |
| GIRL (ALLIE): My mother always talked to me | Annem bana her zaman gökyüzünden bahsederdi. | Taken-2 | 2002 | |
| She liked to watch the clouds in the day | Gündüzleri bulutları, geceleri de yıldızları izlemeyi severdi. Özellikle de yıldızları. | Taken-2 | 2002 | |
| We would play a game sometimes. | Arasıra, "Gökyüzünün Ötesinde Ne Var?" dediğimiz bir oyun oynardık. | Taken-2 | 2002 | |
| We would imagine darkness or a blinding light | Bazen koyu bir karanlık, bazen kör edici bir aydınlık... | Taken-2 | 2002 | |
| or something else that we didn't know how to name. | ...bazen de isim koyamadığımız başka bir şeyi hayal ederdik. Anlayamadığım şey... Ben neden sağ kaldım? | Taken-2 | 2002 | |
| But. of course. that was just a game. | Tabii bu sadece bir oyundu. Gökyüzünün ötesinde hiçbir şey yok. | Taken-2 | 2002 | |
| The sky just is. and it goes on and on. | Sadece alabildiğine devam eden bir gökyüzü var. | Taken-2 | 2002 | |
| and we play all of our games beneath it. | Ve biz tüm oyunlarımızı bu gökyüzünün altında oynuyoruz. | Taken-2 | 2002 | |
| Comin' in. twelve o'clock high! | Saat oniki yönünden yaklaşan var! | Taken-2 | 2002 | |
| Tail gunner. get the bogey! | Sen hakla şunu! | Taken-2 | 2002 | |
| give 'em short bursts when they're in range. | Menzile girdiklerinde ateşe başla. | Taken-2 | 2002 | |
| Do not waste ammunition. | Cephaneyi boşa harcama. | Taken-2 | 2002 | |
| Bandit, twelve o'clock. | Saat oniki yönünde! | Taken-2 | 2002 | |
| Watch out, they'll come back around. | Dikkatli ol, dönüp tekrar gelecekler. Zor bir şey üstünde uğraşıyor. | Taken-2 | 2002 | |
| There's one! There's one! | İşte orada bir tane var! | Taken-2 | 2002 | |
| That was too close! Roger that! | Çok yakından geçti! Anlaşıldı! | Taken-2 | 2002 | |
| Nine o'clock! | Saat dokuz yönünde! | Taken-2 | 2002 | |
| He's comin' around. I'm on him! | Tekrar geliyor. Hallediyorum! | Taken-2 | 2002 | |
| Come on. you lousy Kraut! Come to papa! Yeah! | Hadi pis Alman, gel babana! | Taken-2 | 2002 | |
| Whoo! I got him! | Hakladım! | Taken-2 | 2002 | |
| Nine o'clock. keep your eyes open! | Saat dokuz yönünde. Gözünüzü açık tutun! | Taken-2 | 2002 | |
| There's another one! | Bir tane daha geliyor! Lisa, gitmiş..Burada değil. | Taken-2 | 2002 | |
| What do you got, Toland? | Ne görüyorsun Toland? | Taken-2 | 2002 | |
| Lights... blue ones. | Işıklar...Mavi ışıklar. | Taken-2 | 2002 | |
| We see them. too! Holy Mary! | Biz de görüyoruz! Kutsal Meryem aşkına! | Taken-2 | 2002 | |
| What the hell are they? Let's get a look at these. | Bunlar da ne böyle! Şunlara bir bakalım. | Taken-2 | 2002 | |
| Are they Germans? They're too bright. I can't see! | Bunlar Alman'mı? Çok parlak, seçemiyorum! | Taken-2 | 2002 | |
| Three bogeys. moving fast! | Üç taneler. Çok hızlılar! | Taken-2 | 2002 | |
| Everybody keep calm. We're gonna take care of this. | Herkes sakin olsun. Bunu halledeceğiz. | Taken-2 | 2002 | |
| Bandit. twelve o'clock! F 1s coming down on our left. | Saat oniki yönünde! F1'ler solumuzda! | Taken-2 | 2002 | |
| Head right. full throttle! | Üstlerine gidin. Son hız! | Taken-2 | 2002 | |
| I'm hit! Oh, Christ! Russ! | Vuruldum! Tanrım, Russ! | Taken-2 | 2002 | |
| We're losing altitude! We're losing engines! | İrtifa kaybediyoruz! Motorları kaybediyoruz! | Taken-2 | 2002 | |
| Co pilot. take the plane! | Yardımcı pilot. Kumanda sende! | Taken-2 | 2002 | |
| Co pilot, take the plane! Yes, sir! | Yardımcı Pilot, kumandayı al! Emredersiniz efendim! | Taken-2 | 2002 | |
| Captain Keys is on fire! | Yüzbaşı Keys'in uçağı yanıyor. | Taken-2 | 2002 | |
| Cover his tail! | Koruyun onu! | Taken-2 | 2002 | |
| You hang on. Russ! We're gettin' out of here! | Dayan Russ! Buradan çıkıyoruz! | Taken-2 | 2002 | |
| We lost an engine! Shut it down! | Bir motor gitti. Kapatın! | Taken-2 | 2002 | |
| They're comin' back! | Geri dönüyorlar! | Taken-2 | 2002 | |
| Christ. all around us! Keys is going down! | Tanrım. Her yerdeler! Keys düşüyor! | Taken-2 | 2002 | |
| She's breakin' up! | Parçalanıyor! | Taken-2 | 2002 | |
| We're goin' down! Get a parachute! | Düşüyoruz! Paraşütlere! | Taken-2 | 2002 | |
| We gotta get out of here! | Buradan çıkmamız lazım! | Taken-2 | 2002 | |
| Let's go. guys! | Haydi çocuklar! | Taken-2 | 2002 | |
| We've gotta bail out now! | Hemen çıkmamız lazım! | Taken-2 | 2002 | |
| Captain, we've got to bail out! | Yüzbaşı, çıkmamız lazım! Mutlak bir avantajınız olacak. | Taken-2 | 2002 | |
| Trust me, Johnson...we won't die. | Güven bana Johnson...Ölmeyeceğiz. | Taken-2 | 2002 | |
| ALLIE: Russell Keys came home from the war | Russell Keys evine, tıpkı bir çok diğer asker gibi savaşmaktan yorulmuş olarak döndü. Ve eve geldiği için de çok memnundu. | Taken-2 | 2002 | |
| There were things that had happened to him. | Başına gelen onca şeyden sonra, artık eskisinden farklı bir insan olduğunu biliyordu. | Taken-2 | 2002 | |
| He had changed. | Değişmişti. Ve yokluğunda, geride bıraktığı şeylerin de değişip değişmediğini merak ediyordu. | Taken-2 | 2002 | |
| and he wondered about all the things here at home | Belki de sadece başlangıcı. | Taken-2 | 2002 | |
| But sometimes when you go somewhere far away | Ama bazen uzaklara gidip, geri döndüğünüzde... | Taken-2 | 2002 | |
| the part that bothers you most | Sizi en çok rahatsız eden, birşeylerin değişmesi değil, bir şeylerin nasıl aynı kaldığıdır. | Taken-2 | 2002 | |
| like you hadn't been anywhere or done anything at all. | Sanki siz hiç gitmemişsiniz, hiçbir şey yapmamışsınız gibi. | Taken-2 | 2002 | |
| The kids would still play ball on the vacant lot | Çocuklar hala onun her yaz arkadaşlarıyla top oynadığı boş alanlarda oynayabilirler. | Taken-2 | 2002 | |
| and old Mrs Parker would still be waiting. | Ve yaşlı bayan Parker, okuldan dönerken çiçeklerine basan çocukları fırçalamak için hala bekliyor olabilir. | Taken-2 | 2002 | |
| All of that might still be the same. | Bunlar pekala aynı kalmış olabilir. | Taken-2 | 2002 | |
| but he was different. | Ama o faklıydı ve hiçbir şey aynı olamazdı. | Taken-2 | 2002 | |
| I know you will. Miss? | Yaparsınız biliyorum. Bayan? | Taken-2 | 2002 | |
| Who do I talk to about getting one of those G.I. loans? | Askerlere verilen kredi için kiminle görüşmem lazım? | Taken-2 | 2002 | |
| I remember the day I proposed to your mother. | Annene evlenme teklif ettiğim günü hatırlıyorum. | Taken-2 | 2002 | |
| I was nervous as hell. | Acayip heyecanlıydım. | Taken-2 | 2002 | |
| I can't picture anything making you nervous. | Seni heyecanlandıracak birşey düşünemiyorum. | Taken-2 | 2002 | |
| I had to walk around the block five times, | Cesaretimi toplayıp eve girmeden önce, mahallede tam beş tur attım, neredeyse vazgeçiyordum. | Taken-2 | 2002 | |
| Of course, I hadn't had the life experience that you've had. | Tabii senin hayat tecrüben bende yoktu. O her zaman.. | Taken-2 | 2002 | |
| Dad. Hmm? | Baba? | Taken-2 | 2002 | |
| My car looked real nice. | Arabam çok güzeldi. | Taken-2 | 2002 |