Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158188
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Yeah. The wrappings are bed sheets. | Kefen olarak 1960'ların başında üretilmiş yatak çarşafı kullanmışlar. | Taken-1 | 2002 | |
| Lab estimates 1 964, but they can't tell for sure. | Laboratuar 1964 diyor. Ama pek de emin değiller. Tahmin etmeliydik. | Taken-1 | 2002 | |
| There was nothing Tsimshian about the burial. | Bu gömünün Tsimshian'la bir alakası yok. Onlar ölülerini sarmazdı. | Taken-1 | 2002 | |
| The glyphs were indecipherable, not their language at all. | İşaretleri de çözemedik. Onların dili olmadığı kesin. | Taken-1 | 2002 | |
| Actually, I was hoping I could talk to you about that. | Aslında ben de bu konuda konuşmak istiyordum. | Taken-1 | 2002 | |
| What did you make of the writings you found in the burial chamber? | Annemin başına bir sürü şey geldi, ama bu adam onun kalbini kırdı. Mezarda bulduğunuz yazılardan ne çıkarıyorsunuz? | Taken-1 | 2002 | |
| It was no language we've been able to identify. | Bildiğimiz hiçbir dile benzemiyor. | Taken-1 | 2002 | |
| Yeah, probably no more real than our mummy. | Herhalde mumyamızdan daha gerçek değil. | Taken-1 | 2002 | |
| I gotta go find the sheriff. | Şerifi bulmalıyım. | Taken-1 | 2002 | |
| Sam, you're welcome to stick around. | Sam istersen bizimle takılabilirsin. | Taken-1 | 2002 | |
| Thanks. Okay. | Sağ ol. Tamam. | Taken-1 | 2002 | |
| ALLIE: I remember my mum telling me | Annemin bana sadece bir kez paskalya zamanı kiliseye gittiğini söylediğini hatırlıyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| When the minister said | Papaz, Cennet senin içinde dediği zaman çok korkmuş. | Taken-1 | 2002 | |
| It meant it was all up to her. | Her şeyin sorumlusu olduğunu sanmış. | Taken-1 | 2002 | |
| People want the comfort of strong arms. | İnsanlar güçlü kolların konforunu ararlar. | Taken-1 | 2002 | |
| They look to the voices in their heads. to drugs. | Kafalarındaki sese uyup uyuşturucu almak isterler. | Taken-1 | 2002 | |
| They look to the sky. | Gökyüzüne bakarlar. | Taken-1 | 2002 | |
| I can see you didn't take my advice about getting clean, | Toparlanma konusundaki öğüdümü dinlememiş olduğunu görüyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| so I have to say to myself... | Kendi kendime dedim ki: Belki de adamın parası vardır. | Taken-1 | 2002 | |
| I got these. | Bunlar var. Bunlar da ne? | Taken-1 | 2002 | |
| They're my dad's medals. | Babamın madalyaları. | Taken-1 | 2002 | |
| Get a doctor. MAN: Right away. | Hemen bir doktor çağırın. | Taken-1 | 2002 | |
| I want you people packed up and out of here by tomorrow morning. | Hepinizin sabah toplanıp buradan gitmenizi istiyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| Sheriff, we've got to be able to come to some sort of compromise. | Bunu yapabilecek bile olsam, Şerif, bir orta yol bulmamız lazım. Bu çok önemli bir arkeolojik kazı. | Taken-1 | 2002 | |
| I don't care. I want you gone. Where's the mummy? | Umurumda değil. Gitmenizi istiyorum. Mumya nerede? | Taken-1 | 2002 | |
| You say this mummy might be evidence of a murder. | Bu mumyanın bir cinayet kanıtı olabileceğini söylüyorsunuz. | Taken-1 | 2002 | |
| That's generally the case when somebody hides the body. | Eğer ceset bir yere saklanmışsa genelde öyle olur. | Taken-1 | 2002 | |
| Then aren't you supposed to say, "Don't leave town," | O zaman bize "Güneş doğmadan buradan gidin" yerine "Kasabadan ayrılmayın" demeniz gerekmiyor mu? | Taken-1 | 2002 | |
| You find that helps you as you make your way through life? | Ukalalığın sana hayatında yardımcı olduğunu mu sanıyorsun? | Taken-1 | 2002 | |
| The mummy was here just a minute ago. | Mumya bir dakika önce buradaydı. | Taken-1 | 2002 | |
| Well, it didn't just get up and walk off by itself, now, did it? | Kendi kendine kalkıp gitmedi ya bu? | Taken-1 | 2002 | |
| Mosquitoes starting early this year, huh, George? | Sivrisinekler bu sene erken geldi ha George? | Taken-1 | 2002 | |
| I read somewhere that mosquitoes have killed more people | Bir yerde okumuştum Sivrisineklerin yaydığı hastalıklar... | Taken-1 | 2002 | |
| In the history of the world, the way they spread disease and all, | ...dünya tarihinde kayıtlı tüm savaşların, hastalıkların... | Taken-1 | 2002 | |
| than all the wars, famines, and floods put together. | Tamam. ...ve sellerin toplamından daha fazla insan öldürmüş. Böyle bir şeye inanmak zor. | Taken-1 | 2002 | |
| You know what I like to do for mosquitoes? | Sivrisineklere karşı ne yapıyorum biliyor musun? | Taken-1 | 2002 | |
| I like to get garlic and motor oil | Sarımsak ve motor yağını karıştırıp, vücudumun açık yerlerine sürüyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| I never have any trouble with the little bloodsuckers. | O minik kan emicilerle hiç sorun yaşamıyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| Bye, Louise. | Hoşça kal Louise. | Taken-1 | 2002 | |
| Honey, would you put... | Canım, şunu... | Taken-1 | 2002 | |
| Wendy? | Buna inanmıyorum. Artık gitmen gerek. | Taken-1 | 2002 | |
| She knows not to go in the woods. | Ormana gitmemesi gerektiğini biliyor. Bunu ona defalarca söyledim. | Taken-1 | 2002 | |
| Louise, it's gonna be all right. Kids wander off all the time. | Louise, her şey düzelecek. Çocuklar zaman zaman kaçarlar. Biz de onları buluruz. | Taken-1 | 2002 | |
| Not in these woods. | Bu ormanda bulamazsınız. | Taken-1 | 2002 | |
| DR POWELL: They walk among us in many shapes, | Çeşitli şekillerde aramızda dolaşıyorlar. Ve bu her zaman bizim umduğumuz gibi olmuyor. | Taken-1 | 2002 | |
| So to understand that which is not you, you must become that other thing. | Yani, olmadığınız bir şeye dönüşmek zorunda olduğunuzu anlamanız lazım. | Taken-1 | 2002 | |
| My grandmother said, "Walk a mile in another man's shoes." | Büyükannem, şekil değiştirmenin sırrını öğrenmek için başka bir adamın ayakkabılarını giyip 2 km yürüyün derdi. | Taken-1 | 2002 | |
| So it's not about the disguise, it's about knowledge. | Bu gizlenmekle değil, bilgiyle alakalı. | Taken-1 | 2002 | |
| You guys really gonna leave in the morning? | Sabah gerçekten gidecek misiniz?; Fazla seçeneğimiz yok gibi. | Taken-1 | 2002 | |
| It was a good dig, sir. | İyi bir kazıydı efendim. | Taken-1 | 2002 | |
| Even without the body, you've done some important work here. | Ceset olmasa bile burada bayağı önemli işler yaptınız. | Taken-1 | 2002 | |
| We were only just getting started. | Daha yeni başlıyoruz. | Taken-1 | 2002 | |
| Nature call. | Doğa çağırıyor. | Taken-1 | 2002 | |
| Not very subtle, are they? Nah. | Pek kurnaz değiller ha? | Taken-1 | 2002 | |
| You really wanna look at the writing on the wall? | Duvardaki yazıya gerçekten bakmak istiyor musun? | Taken-1 | 2002 | |
| Yeah. Let's go. | Evet. Hadi gidelim. | Taken-1 | 2002 | |
| Daryl, you wanna join us? Okay. | Daryl, katılmak ister misin? Olur. | Taken-1 | 2002 | |
| You sure you wanna do this? | Bunu istediğinden emin misin? | Taken-1 | 2002 | |
| I'm not a virgin, if that's what you mean. | Eğer kastettiğin buysa, bakire değilim. Ondan bahsetmiyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| I'm saying, you sure you wanna wander into the deep, dark woods | Orada bir şeyler olduğunu bile bile ormanın derinliklerine girmek istediğine emin misin diye soruyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| What do you think happened? | Sence ne oldu? Tana yaprakları. Lanet. | Taken-1 | 2002 | |
| He's been revived. | O canlandı. | Taken-1 | 2002 | |
| He's coming for you, Sarah. | Büyükbaban bir kahramandı Charlie. Tıpkı baban gibi. Seni almaya geliyor Sarah. Kes şunu. Hiç komik değil. | Taken-1 | 2002 | |
| Dr Powell, is the raven considered a trickster | Dr. Powell, kuzgun hilebaz mıdır, yoksa şekil değiştirici mi? | Taken-1 | 2002 | |
| Daryl, are you looking for a grade here, or do you really want to know? | Daryl, not peşinde misin, yoksa gerçekten bilmek mi istiyorsun? | Taken-1 | 2002 | |
| A little bit of both. | İkisi de. | Taken-1 | 2002 | |
| All right. Fair enough. Trickster is both good and bad. | Pekâlâ öyleyse. Hilebaz hem iyi, hem de kötüdür. | Taken-1 | 2002 | |
| He brings man knowledge of the universe as it is. | İnsana, evrendeki bilgiyi olduğu gibi getirir. | Taken-1 | 2002 | |
| Do you understand that? Yeah. | Anlıyor musun? Evet. | Taken-1 | 2002 | |
| Okay, so Jack Tales and Loki and Daffy Duck | Tamam. O zaman Jack Tales, Loki ve Daffy Duck hilebaz tanrılara örnek. | Taken-1 | 2002 | |
| What could be trickier than shape shifting? | Şekil değiştirmekten daha büyük ne hile olabilir? | Taken-1 | 2002 | |
| Right. Like when Daffy pretended to be a skunk. | Çocukların önünde söylediklerine gerçekten dikkat etmelisin Anne. Doğru. Mesela Daffy, kokarca gibi davrandığında. | Taken-1 | 2002 | |
| That was Sylvester, and he spilled paint on his back, | O Sylvester'dı. Sırtına boya sürmüştü. Ama evet. Olayı anladın. | Taken-1 | 2002 | |
| Wow. You sure that wasn't Daffy? | Daffy olmadığına emin misin? Çünkü o ördek başını hep derde sokuyor. | Taken-1 | 2002 | |
| I get the feeling this all means something to you. | Bütün bunların senin için bir anlamı olduğu hissine kapılıyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| Stay here and watch our stuff. | Eşyalara göz kulak ol. | Taken-1 | 2002 | |
| Where are they? | Neredeler? Şuraya bakalım. | Taken-1 | 2002 | |
| You want to get that light out of my face? | Şu ışığı suratımdan çeker misin? Pardon. | Taken-1 | 2002 | |
| These two belong to you? Yeah. | Bu ikisi size mi ait? Evet. | Taken-1 | 2002 | |
| She's fine, but if you're gonna be so jumpy | Bir şeyi yok. Ama her gördüğünüz yaşlı adama çığlığı basacaksanız... | Taken-1 | 2002 | |
| you shouldn't be walking in the woods in the middle of the night. | ...gecenin bu saatinde ormanda dolaşmamanız lazım. | Taken-1 | 2002 | |
| Trickster. | Hilebaz. | Taken-1 | 2002 | |
| The trickster. | Baş Hilebaz. | Taken-1 | 2002 | |
| I was just messing around, man. | Sadece eğleniyordum. | Taken-1 | 2002 | |
| This isn't funny, man. | Bu hiç komik değil dostum. | Taken-1 | 2002 | |
| RADIO: The safe return of the Apollo 1 3 astronauts | Apollo 13'ün astronotları sağ salim döndüler. | Taken-1 | 2002 | |
| to pick up families of the astronauts and continue on to Hawaii | Meyve sineği için de aynı şey söylenebilir. | Taken-1 | 2002 | |
| How are you feeling today, Frank? Better. Feeling better. | Arabaya bin. Bugün nasılsın Frank? İyiyim. Daha iyiyim. | Taken-1 | 2002 | |
| Miss? Miss, I got this itch that really needs scratching. | Bayan? Bayan. Çok fena kaşıntım var. | Taken-1 | 2002 | |
| First time. I know. | İlk defa. Biliyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| Thought you might be up for some solid food. | Sıkı bir yemeğe ihtiyacın olduğunu düşündüm. Burada bayağı sıkı bir şey var. | Taken-1 | 2002 | |
| Looks like Johnson's hungry. | Johnson'da acıkmış gibi. | Taken-1 | 2002 | |
| Do they still have those guys in the park who sell hot dogs? | Parkta hala sosisli satan adamlar var mı? | Taken-1 | 2002 | |
| DR POWELL: But, sheriff, Daryl's vanished. | Ama şerif. Daryl ortadan kayboldu. Bütün gece görünmedi. | Taken-1 | 2002 | |
| Is he a citizen of Haysport? No, he's not. | Haysport vatandaşı mı? Hayır değil. O zaman kaybolmuş olması beni bağlamaz. | Taken-1 | 2002 | |
| What do you mean, not your problem? Who are you? | Ne demek bağlamaz? Sen de kimsin? | Taken-1 | 2002 | |
| I'm Sam Crawford. I'm a reporter. I'm doing a story on the dig. | Adım Sam Crawford. Kazıyı takip eden bir gazeteciyim. | Taken-1 | 2002 | |
| Not anymore, you're not. | Artık değilsin. | Taken-1 | 2002 | |
| Look, sheriff, last night, there was an old man | Bakın şerif. Dün gece elinde tüfekle ormanı kolaçan eden yaşlı bir adam vardı. | Taken-1 | 2002 | |
| One of my students has disappeared, and you're not going to do anything? | Öğrencilerimden biri kayboldu ve siz hiçbir şey yapmayacak mısınız? | Taken-1 | 2002 |