Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158086
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| The police are already there. Yes. | Polis zaten orada. Evet. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| Your son has paid for four days. | Oğlunuz dört günlük ödedi. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| If you want extras, such as French, | Ekstra isterseniz, Fransız tarzı falan, | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| then you need to pay directly to me. | ...o zaman ödemeyi direk bana yapmanız gerekiyor. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| Business acumen. I like that. | Ticaret zekası. Hoşuma gitti. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| So you and Leah are studying law. | Senle Leah hukuk okuyorsunuz. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| That must make you quite creative. | Bu sizi oldukça yaratıcı yapmış olmalı. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| I always wanted to do acting. | Hep oyunculuk yapmak istemiştim. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| But my mother wanted me to do something more practical. | Ama annem daha pratik bir şey yapmamı istedi. | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| Do you tell everyone the same story? | Herkese aynı hikayeyi mi anlatıyorsun? | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| A smell, a story. | Bir koku, bir hikaye... | Tag und Nacht-1 | 2010 | |
| Birbala! | Birbala! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Birbala! Birbala, where are you hiding!? | Birbala! Birbala! Nerede saklanıyorsun!? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Look the sun is about to set! | Bak güneş batmak üzere! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Then how could I search you in the moonlight!? | Sonra seni gecenin karanlığında nasıl bulayım? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Didn't I ask you not to go on that side? | O tarafa gitmemeni söylememiş miydim sana? | Tahaan-1 | 2008 | |
| I'm tired of explaining this to Birbal. But he doesn't listen. | Bunu Birbal'a anlatmaktan artık gına geldi. Ama laf anlamıyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| You wicked, you've started talking a lot. | Seni hınzır, çok konuşmaya başladın sen. | Tahaan-1 | 2008 | |
| It's not safe to go there. Come.. come. | Oraya gitmek güvenli değil. Hadi... Gel. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Birbal, you are here! | Birbal, buradasın, ha! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Birbal, do you just have to wander here.. | Birbal, sağda solda dolaşacağına... | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. and there or learn something in life as well? | ...hayatı öğrenmeyi de denesen olmaz mı? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Whatever I say you hear with this ear.. | Söylediklerim bir kulağından girip... | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. and let go with the other. | ...diğerinden çıkıyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| In this way you won't even get admission in any school. | Böyle gidersen, seni hiçbir okula almazlar. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Grandpa, look what Birbal has found | Dede, bak Birbal ne bulmuş. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Grandpa, is it dead; won't it ever fly again? | Dede, ölmüş mü? Bir daha uçamayacak mı? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Perhaps it's journey ended here. Journey means? | Belki de onun hayat yolculuğu bitmiştir. Nasıl bitiyor? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Means it's purpose must have got solved. | Yani amacına ulaşmış olmalı. | Tahaan-1 | 2008 | |
| What is purpose, grandpa? Purpose? | Amaç nedir, Dede? Amaç mı? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Whatever we have to do in life; consider it your purpose. | Hayatta yapman gereken her şey, senin için bir amaçtır. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Without a purpose life has no identity. | Amaç olmadan hayat anlamsızdır. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Grandpa, what is my purpose? | Dede, benim amacım ne? | Tahaan-1 | 2008 | |
| One has to decide one's own purpose, Tahaan. | İnsan amaçlarını kendi seçmelidir, Tahaan. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Eating everything! Hey Tahaan, come here! | Ne bulursa yiyorlar! Hey Tahaan, gel buraya! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Do you teach this to your Birbal? | Bunu Birbal'a sen mi öğretiyorsun? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Look he nibbled my clothes. | Baksana elbisem delik deşik oldu. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Take these sheep to the mountains. | Şu koyunları dağlara bir götürsen... | Tahaan-1 | 2008 | |
| Then you'll come to know, Zoya! Come to know what? | ...o zaman çok iyi anlarsın, Zoya! Neyi anlarım? | Tahaan-1 | 2008 | |
| That how difficult is the job of us men. You and man? | Erkeklerin işinin ne kadar zor olduğunu. Sen de erkek misin? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Do one thing; go and call mother. | Bir işe yara; git de anneni çağır. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Shouldn't I take Birbal? Leave him at least sometime! | Birbal'ı da alsaydım? Hiç değilse bir müddet ayrıl ondan! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Go; say grandpa has come, go! | Git, dedenin geldiğini söyle, hadi! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Come, Birbal come. | Gel, Birbal. Gel. | Tahaan-1 | 2008 | |
| All the time Birbal.. all the time Birbal! | Sabah akşam Birbal... Sabah akşam Birbal! | Tahaan-1 | 2008 | |
| You want to become Birbal when you grow up!? | Büyüdüğünde Birbal mı olmak istiyorsun? | Tahaan-1 | 2008 | |
| You could never catch me, Zoya! | Beni asla yakalayamazsın, Zoya! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Son of Birbal! | Birbal'ın oğlu! | Tahaan-1 | 2008 | |
| You know Birbal, mother was crying even today. | Biliyorsun Birbal, annem bugün bile ağlıyordu. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Look mother has come; now you'll get scolded. | Bak işte geldi. Şimdi seni fena haşlayacak. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Mother, you know I went to look for Birbal.. | Anne, Birbal'ı aramaya gitmiştim. | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. then I heard tanks fire from the mountain side. | Dağlık taraftan tankların ateş ettiğini duydum. | Tahaan-1 | 2008 | |
| And then Birbal spotted a dead bird. | Ve sonra Birbal ölü bir kuş buldu. | Tahaan-1 | 2008 | |
| I didn't bring him; he came after me himself. | Onu ben götürmedim. Peşime kendi takıldı. | Tahaan-1 | 2008 | |
| And then I went home and grandpa went to police station. | Sonra ben eve gittim. Dedem de polis karakoluna gitti. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Tahaan, Zoya, look carefully and say.. | Tahaan, Zoya, dikkatlice bakın ve söyleyin... | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. what all do you see here? | ...burada ne görüyorsunuz? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Nothing. You shut up; you don't know anything. I'll say. | Hiçbir şey. Sen sus. Bir şey bildiğin yok. Ben söylerim. | Tahaan-1 | 2008 | |
| I see colourful threads. | Rengârenk ipler görüyorum. | Tahaan-1 | 2008 | |
| That depends on the style of the onlooker. | Ne gördüğünüz bakan kişiye göre değişir. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Father weaved this with his hands, grandpa? Yes. | Bunu babam elleriyle mi ördü, dede? Evet. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Let father come then I'll tell him to.. | Babam gelsin, ondan bunun içine... | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. make a picture of Birbal also in this. | ...Birbal'ın da resmini çizmesini isteyeceğim. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Donkey in carpet; have you gone mad or what? | Halıda eşek resmi! Sen kafayı mı yedin yoksa? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Grandpa, Birbal is absolutely ready to go to work. | Dede, Birbal çalışmak için can atıyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| We both.. Tahaan, you are just a kid; immature by brain. | Birlikte... Tahaan, sen daha bir çocuksun. Aklın gelişmemiş. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Grandpa, don't pay attention to her words. | Dede, söylediklerine aldırma onun. | Tahaan-1 | 2008 | |
| This matter is between us men. | Bu mesele biz iki erkek arasında. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Birbal, I've convinced grandpa. | Birbal, dedemi ikna ettim. | Tahaan-1 | 2008 | |
| We'll start working tomorrow. | Yarın çalışmaya başlıyoruz. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Now you don't make any mess. | Artık yaramazlık yapmak yok. | Tahaan-1 | 2008 | |
| So what if I fell asleep; you could have woken me? | Söyle, uyuyup kalsam, beni uyandırır mıydın? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Is this donkey yours? He is very cute. | Bu eşek senin mi? Çok şirin. | Tahaan-1 | 2008 | |
| His name is Birbal. | Adı Birbal. | Tahaan-1 | 2008 | |
| When my father brought him from Sirhom.. | Babam onu Sirhom'dan aldığı zaman… | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. he was this small. | ...şu kadarcıktı. | Tahaan-1 | 2008 | |
| You aren't coming to school; going to work? | Okula değil de, işe mi gidiyorsun? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Tahaan walks like a donkey. come on, move! | Tahaan eşek gibi yürüyor. Gidin başımdan! | Tahaan-1 | 2008 | |
| Tahaan walks like a donkey.. Tahaan walks like a donkey. | Tahaan eşek gibi yürüyor. Tahaan eşek gibi yürüyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Come on, move! Tahaan walks like a donkey. | Gidin başımdan! Tahaan eşek gibi yürüyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Tahaan walks like a donkey. | Tahaan eşek gibi yürüyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Tahaan, look your donkey is running away. | Tahaan, bak eşeğin kaçtı gidiyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Birbal. | Birbal. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Hello? What? 1 0 rupees per kilo? | Alo? Ne? Kilosuna 10 rupi mi? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Sir, even if apples rot; they won't sell at the price of potatoes. | Bayım, çürük olsa bile, elmayı patates fiyatına satmazlar. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Okay discount for you. Fifty.. fifty; but only this time | Tamam, size indirimli. Elli... Elli ama bu seferlik böyle. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Uncle Yakub, only interest is getting deposited in your.. | Yakup amca, sadece paranın faizini alıyoruz... | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. account; have you thought something about the capital? | ...anapara için bir şey yapacak mısın? | Tahaan-1 | 2008 | |
| I have kept the accounts clear, sir; nothing to worry. | Hesabı kapatacağım. Merak etmeyin. | Tahaan-1 | 2008 | |
| And your son Yusuf; who'll repay his loan? | Ya oğlunuz Yusuf, onun borcunu kim ödeyecek? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Well, we pay the interest on time, sir. | Şey, faizini günü gününe ödüyoruz. | Tahaan-1 | 2008 | |
| I'm worried about the capital. | Beni endişelendiren anapara. | Tahaan-1 | 2008 | |
| It's 5 years since your son went missing. | Oğlun kaybolalı 5 sene oluyor. | Tahaan-1 | 2008 | |
| What are you saying, sir; it's not.. | Ne diyorsunuz, bayım. | Tahaan-1 | 2008 | |
| .. even 3 years that Yusuf went away. | Yusuf gideli daha 3 yıl bile olmadı. | Tahaan-1 | 2008 | |
| But.. but your money won't go anywhere. | Ama.. ama paranız bir yere gidecek değil. | Tahaan-1 | 2008 | |
| I am the head of the family. I promise. | Ailenin reisi benim. Ben kefilim. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Grandpa, Birbal and I have come. | Dede. Birbal ve ben geldik. | Tahaan-1 | 2008 | |
| Come on, don't we've to go to work? | Hadi, işe gitmeyecek miyiz? | Tahaan-1 | 2008 | |
| Who advised you to come here? Go home immediately. | Sana buraya gelmeni kim söyledi? Çabuk eve dön. | Tahaan-1 | 2008 |